SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!           (gösterim sayısı: 4.874)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 29.10.2017- 17:43


Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!

Evet, kamuculuktan, aydınlanmadan, bağımsızlıktan eser kalmamıştır. Ancak bu değerler topraklarımıza kök salmıştır ve sökülemezler.

Resim Ekleme

Bilgütay Hakkı Durna


“28 Ekim günü geç vakitte, toplantı halinde bulunan Parti Yönetim Kurulu beni çağırdı. (…) Gece olmuştu. Çankaya’ya gitmek üzere Meclisten ayrılırken, binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemâlettin Sami ve Hâlit Paşa’lara rastladım. (…) akşam yemeğine gelmelerini (…) söylettim. İsmet Paşa ile Kâzım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya varınca, orada beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref beylere rastladım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek yenirken: “Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar, hemen düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. Hemen o dakikada nasıl davranılacağı üzerinde kısa bir program saptadım ve arkadaşları görevlendirdim. (…) O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da konuk idi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir yasa tasarısı hazırladık. Bu tasarıda 20 Ocak 1921 günlü Anayasanın devlet biçimini saptayan maddelerini şöylece değiştirmiştim: Birinci maddenin sonuna “Türkiye Devletinin hükûmet şekli cumhuriyettir” cümlesini ekledim.”[1]

Ertesi gün, 29 Ekim 1923 tarihinde akşam saatlerinde, bir önceki akşam hazırlanan yasa tasarısı, milletvekillerinin “Yaşasın Cumhuriyet” alkışları arasında kabul edildi.

Mustafa Kemal bu durumu Nutuk’ta, “Gerçek, Osmanlı Devleti’nin ve halifeliğin yıkıldığını ve ortadan kalktığını düşünerek yeni temellere dayalı, yeni bir devlet kurmaktı.” şeklinde açıklamıştı.[2] Böyle bir hükümet, ulusal egemenlik temeline dayanan halk hükümetidir. Cumhuriyet’tir.[3] Saltanat zaten bir yıl kadar önce kaldırılmıştı. Dört ay kadar sonra da Halifelik kaldırıldı.

Cumhuriyetin niteliği


Devletlerin siyasal sistemleri içinde bulundukları sosyoekonomik formasyon tarafından belirlenir. Nihayetinde, bir devletin “tipi” hizmet ettiği egemen sınıf ile nitelenir. Devletlerin “biçimi” de egemen sınıfın kurduğu siyasal rejimden ayrılmaz.[4] Seçimle gelmeyen kişilerin devletleri yönettiği (monarşi) biçimlerin yanında, iktidarın seçimle işbaşına geldiği devlet biçimleri (cumhuriyet) ve yine bu iki biçimi birleştiren (meşrutiyet) yapılar da bulunmaktadır.

İlk not olarak belirtelim; cumhuriyet yönetimi tarihsel olarak bir ilerlemeyi ifade etmektedir.

Emperyalizme karşı verilen bir savaş sonrası, saltanatın kaldırılması sonrasında ilan edilen 1923 Cumhuriyeti de kuşkusuz böyledir.

Cumhuriyet kısa sürede devrimci atılımlar yapmış, saltanatın kaldırılması ile birlikte; halifeliği kaldırmış, tekke ve zaviyeleri kapatmış, eğitim alanında büyük gelişmeler yaşanmış, laiklik devletin temel niteliği olarak kabul edilmiş, kadının toplumsal yaşamdaki rolüne ilişkin önemli aşamalar kat edilmiştir. Yine, ülkenin kalkınması için sanayi alanında önemli altyapı hamleleri yapılmıştır. 1923 Cumhuriyeti bir bütün olarak kamucu, aydınlanmacı, bağımsızlıkçı bir kimlik oluşturmuştur.                    

Tüm bunları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kapitalizmi tercih ettiğini, kuruluştaki ilerici kimliğini ileriye doğru taşımak bir yana çok kısa bir sürede içini boşalttığını ve nihayetinde terk ettiğini bilerek söylemekteyiz.

Arada bir not olarak belirtilmelidir ki; kamuculuk, aydınlanmacılık, bağımsızlıkçılık sosyalizmin (de) ayağını bastığı zemini ifade etmektedir. Ve aslında bu değerler günümüzde ancak sosyalizm tarafından ileriye taşınabilir durumdadır. Başkaca sahibi bulunmamaktadır.

Cumhuriyetin gelişimi


1923 bir burjuva devrim sürecinin sonuçlanmasının simgesel tarihidir. Türkiye’nin devrimi kapitalist üretim ilişkilerinin az gelişmiş olduğu, burjuvazisinin ise emekleme aşamasında olduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. Devrim -Kurtuluş Savaşı sırasındaki bir dönemi ihmal ederek söyleyecek olursak- kitle tabanına da sahip olamamıştır. Bu da “demokrasi”nin diğer kapitalist ülkelere nazaran hep eksikli kalmasına/yaşanmasına neden olmuştur.

Yine ara bir not: Sol ile hesaplaşma da bu dönemde başlamış ve sonraki dönemlerde kapitalist devletin genlerine işlemiştir. Kuruluştan önce, 1921 yılında Mustafa Suphi’nin yoldaşları ile birlikte Karadeniz’de katledilmesi de bu yönelim ile bağlantılıdır.

1923 Cumhuriyeti tüm geçen yıllar boyunca “gericilik” ve “Kürt sorunu” nu ise çözememiş, bu iki başlık krize dönüşmüştür.

Güçlenişi artarak süren burjuvazi 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında tercihini emperyalizmle tamamen bütünleşmekten yana yapmıştır. Kore’ye asker gönderilmesini ve ardından NATO’ya girişi de bu dönemin simgesi olarak kabul edebiliriz.

Kastedilen tabii ki kapitalizmin tercih edilişi değildir. O doğrudan 1923’ün tercihidir.   Bu tercih, daha cumhuriyet ilan edilmeden İzmir İktisat Kongresi’nde de ifade edilmiştir. Ancak, işgale ve saltanata karşı bir kurtuluş savaşı vererek bağımsız bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti elde ettiği bağımsızlığını bu sefer “işgale uğramadan” kaybetmektedir ve nihayetinde de kaybetmiştir.

Türkiye’yi bu noktaya getirense kapitalistlerin egemenliği ve emperyalizme bağımlılığı olmuştur.

Kaybettiği ise yalnızca bağımsızlığı olmamıştır.

Sonuç ve başlangıç

Şimdi Birinci Cumhuriyet sona erdi.

İkinci Cumhuriyet olarak adlandırdığımız Adalet ve Kalkınma Partisi eli ile vücut bulan şu anki rejim ise, 1923 Cumhuriyeti’nin kuruluş paradigmalarının yerine inşa ediliyor. Ve İkinci Cumhuriyet, “gericilik” başlığını rejimin en üst değeri olacak şekilde çözmüş durumda. Bu halin kendisinin cumhuriyetçi kesimleri kapsayamaması, kapsamasının mümkün olmaması ise bu rejimin kriz başlıklarından birine dönüşmüş durumda. Kürt sorununda ise düzen içi çözümlerin bir türlü hayata geçirilememesi nedeni ile bu başlık önlerinde durmakta.

Diğer yandan, böylesi vakitler herkesçe “kurtuluş”un da arandığı dönemlerdir. Arayış yine, 1923’te olduğu gibi çok yönlü. Yönlerden biri de geri dönüşü işaret etmekte. 1923’e dönüşe!

Ancak cevaplanması gerekmektedir. Dönüş hangi 1923’e, hangi Kemalizm’e olacaktır.

Kuruluş dönemi mi, 1930’lu yıllar mı? Yoksa hemen 1960 sonrası mı?

Doğan Avcıoğlu’nun Kemalizm’i mi yoksa 12 Eylül paşalarının mı?

Sorular ve seçenekler uzatılabilir. Ama gerek yok, sanırım. Kemalizm’de her türlü toplumsal gelişmeden bağımsız değildir. Kuruluş iyisi ve kötüsü ile yaşanmış ve bir daha geri gelmemek üzere “bitmiştir”. Artık kapitalizmin sınırları arasında formüller arama çabası bırakılmalıdır. Orada kurtuluş yoktur.

Yüzümüzü 1960’lı yıllardan itibaren ülkenin başlıca dinamiklerinden biri haline gelen işçi sınıfına dönmeli ve o dinamiğin yarattığı/yaratacağı olanaklar üzerinden hareket etmelidir.

Evet, kamuculuktan, aydınlanmadan, bağımsızlıktan eser kalmamıştır. Ancak bu değerler topraklarımıza kök salmıştır ve sökülemezler.



[1] Atatürk M.K. (1987), Nutuk – Söylev II. Cilt, Türk Tarih Kurumu 2. Baskı, s. 1069, 1071

[2] A.g.y. s.587

[3] A.g.y., s.589

[4] Tanilli S. (1985), Devlet ve Demokrasi, Say Yayınları 4. Baskı, s.14

http://gazetemanifesto.com/2017/10/29/efendiler-yarin-cumhuriyeti-ilan-edecegiz



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.10.2017- 17:46


Yaşasın Cumhuriyet!

Resim Ekleme

Cumhuriyet fikriyle ortaya çıkan insanlığın yeni ufku, gerçek eşitliğin, gerçek özgürlüğün, gerçek kardeşliğin nasıl olacağı sorusunu sormuştu bir kere… Komünizm işte bu bayrağı teslim alacak, Cumhuriyet fikrinin sosyalizmle taşınacağı yeni akımın adı olacaktı: Dünün sosyal-demokrasisi, bugünün komünizmi.

Cumhuriyet, 1789 Büyük Fransız Devrimi’nin çocuğudur. Yüzyılların ataletini tuzla buz eden, insanlık tarihini derinden ve kökten değiştiren, siyasetten bilime, sanattan gündelik yaşama kadar hayatın her alanında dönüştürücü bir etkide bulunan 1789 Fransız Devrimi, Cumhuriyet şiarıyla gerçekleşmişti. XVI. Louis’in giyotine gönderilmesi, artık hanedanlık, krallık, padişahlık, çarlık gibi köhnemiş ve çürümüş düzenin yerine yeni bir toplumsal düzenin “dehşet verici” adımı olarak görüldü. Bu dehşet durum, bugün halk egemenliğinin tesisi anlamında şaşırtıcı gelmeyebilir. Ancak dönemin egemen sınıfları, kutsallıkla bezenmiş iktidar sahipleri, Tanrı adına hüküm sürdüğü düşünülen soylular için bu durum büyük dehşet anlamına gelmişti. Artık krallar giyotine gidebiliyor, düzen, idare, siyaset, iktidar için gereksiz sayılıyordu. Halk yönetebilirdi, baldırı çıplaklar kaderlerini ellerine alabilirdi.

İnsanlık tarihi açısından bu durum, büyük bir değişim ve dönüşüm anlamına geliyordu. Cumhuriyet fikri, büyük bir devrimin sonucu ve neredeyse bütün dünyayı saran bir etkiyle hızla yayıldı. Bütün Avrupa’da esen Cumhuriyet rüzgarı, kanlı savaşların ve hesaplaşmalarla birlikte galip gelmiştir bugün. Krallar, hanedanlar, çarlar, şahlar ülkesinden, onların keyfi yönetiminden yeni bir toplumsal düzen tesis ediliyordu. Cumhuriyet fikrinin dayandığı temel noktalar, aynı zamanda yeni toplumsal düzenin temel direklerini de oluşturuyor. Anayasa, parlamento, seçim ve siyasi özgürlükler (ifade, toplanma, örgütlenme özgürlüğü gibi) Cumhuriyet’in ya da yeni toplumsal düzenin ayakları üzerine doğrulduğu temeller olarak atıldı.

Eşitlik, özgürlük, kardeşlik

Cumhuriyet hedefini önüne koyan 1789 Büyük Fransız Devrimi, Cumhuriyet fikrine kaynaklık eden üç temel ideolojik formla kendisini tanımladı. “Eşitlik, özgürlük, kardeşlik” sloganı bütün dünyaya yayılırken yeni bir dünyanın mümkün olabildiğini ve olması gerektiğini vaaz ediyordu. Bugün Fransız bayrağında bulunun mavi, kırmızı ve beyaz renklerin, “eşitlik, özgürlük ve kardeşlik” taleplerinin bir simgesiydi.

Fransız Devrimi’nin eşitlik, özgürlük ve kardeşlik şiarı, siyasal yönetim biçimi olarak karşılığını Cumhuriyet’te bulurken, maddi üretim biçimi ve toplumsal düzen anlamında yerine koyduğu düzen ise kapitalizm olmuştu. Tarihin büyük atılımı, dönemin devrimci sınıfı burjuvazinin omuzlarında yükselmişti.

Yeni bir toplumsal düzenin kendisi burjuva sınıfının iktidara geldiği kapitalizm olurken, yönetim biçimi olarak Cumhuriyet ortaya çıkmıştı. Burjuvazinin tarihsel olarak devrimci ve ilerici olduğu bu dönemde eşitlik, özgürlük ve kardeşlik sloganı etrafında doğan Cumhuriyet fikri tarihin ilerlemesinde önemli bir sıçrama noktasıydı. Cumhuriyetçilik, ileri bir adımdı, ilericilik ve devrimcilik anlamına geliyordu.

Kapitalizmin kaldıramadığı Cumhuriyet

Burjuva sınıfının omuzlarında yükselen Cumhuriyet, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik taleplerinin ideali olarak karşımıza çıkarken, burjuvazinin iktidarında kurulan düzen, ücretli emek sömürüsü üzerine inşa edilen kapitalizmden başkası değildi. Cumhuriyetle şekillenen ideal ile yaşamın belirleyen maddi zemin kapitalizm arasındaki çelişki çok zaman geçmeden kendisini ortaya koymuştu. Yasalar önünde eşitlik, yasalar önünde kardeşlik, yasalar önünde özgürlük ile kapitalist düzendeki gerçekler uymuyordu.

Cumhuriyet soldur. Her ne kadar Fransız Devrimi öncesinde sağ ve sol kavramları henüz siyaset literatüründe kullanılmasa da. Fransız Devrim sürecinde ortaya çıkan Parlamento toplantısında sağda ve solda oturanlar üzerinden betimlenen bu farklılık, dünden bugüne değişimin ve ilerlemenin savunucularının sol olarak sayılmasına neden olmuştur. Cumhuriyet fikri, bu anlamıyla soldur.

Ancak yeni düzende iktidar burjuva sınıfına geçince, burjuvazi iki şeyi yaptı. Birincisi, eksi düzenin sahipleriyle ittifak ikincisi ise Cumhuriyet fikrinin eşitlik, özgürlük ve kardeşlik taleplerine ihanet. Çünkü sınıf çıkarları bunu gerektiriyordu ve kapitalizm yerleştikçe, yaygınlaştıkça ve her alanda iktidarını kurdukça, burjuva sınıfı da artık gerici bir sınıf haline geliyordu.

Eşitlik, özgürlük ve kardeşlik talebi, adı Cumhuriyet olan iktidarda burjuvazinin bulunduğu kapitalist düzende bir ideal olmanın ötesine geçemiyordu. Babeuf’in “Eşitlik Bildirgesi” çıkışının, Fransız Devrim sürecinde ortaya çıkması bu anlamıyla şaşırtıcı değildi. Cumhuriyet fikriyle ortaya çıkan insanlığın yeni ufku, gerçek eşitliğin, gerçek özgürlüğün, gerçek kardeşliğin nasıl olacağı sorusunu sormuştu bir kere…

Komünizm işte bu bayrağı teslim alacak, Cumhuriyet fikrinin sosyalizmle taşınacağı yeni akımın adı olacaktı: Dünün sosyal-demokrasisi, bugünün komünizmi.

Cumhuriyet ve sosyalizm

Bugünün emperyalist-kapitalist sisteminde tartışılan bütün siyasal sorunların kaynağında Cumhuriyet fikri ile ortaya çıkan ideal durum ile gerçeklik arasında açı bulunmuyor mu? İster kapitalist düzenin sınırlarında tartışılsın, ister düzen içi bir zeminde ele alınsın, isterse düzen karşıtı bir çerçevede…

Cumhuriyet fikri ve onu gerçek ve maddi zeminine dönüştürecek sosyalizm fikri, bugünün gerçekliği ile çarpışıp duruyor. Düşünce özgürlüğü, seçim tartışmaları, Meclis’in işlevi, anayasal düzen, hukukun üstünlüğü, yoksulluk, eşitlik gibi onlarca tartışma başlığı aslında Cumhuriyet fikri ile onu geleceğe ve gerçek zeminine taşıyacak olan sosyalizmin fikrinin bugünkü gerçeklikle ya da başka bir deyişle geriliği ile çatışmasından başka bir şey değildir.

Bu anlamıyla, Cumhuriyet fikri ile sosyalizm arasında farklı düzlemlerle bir kavram ayrıştırmasına gitmek en doğrusu. Sosyalizm, komünizm ya da işçi sınıfı ideolojisinin adı olan Marksizmin gelişmesi ve doğuşu bizzat Cumhuriyet düşüncesinin yaratmış olduğu bir zeminin üzerinden yükselmiştir.

Tam da bu nedenle komünistler Cumhuriyetçidir. Burjuva sınıfı ise bugün elinden gelse krallığı, yeniden getirmek isteyecektir.

http://gazetemanifesto.com/2017/10/29/yasasin-cumhuriyet/



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.10.2017- 17:53


Liberallerin rüyasından İslamcıların gerçeğine: İkinci Cumhuriyet

Resim Ekleme

Evrim Şenöz

İkinci Cumhuriyet kavramının miladı olarak 2010 Anayasa Referandumu ve 2011 Genel seçimlerini ele almak yanlış olmayacaktır. AKP, 2010 Referandumu ile birlikte HSYK’nın (şimdi HSK) ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısını da değiştirerek tüm devlet kurumlarının dönüşümünü ve 1923 Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde ve rejiminde köklü bir değişimi gerçekleştirmiş oldu.

Peki bu değişimi gerçekleştiren AKP’nin alamet-i farikası neydi?

Sovyetler Birliği’nin çözüldüğü, iki kutuplu dünyaya ilişkin denge politikalarının bittiği ve bu politikalar ile kurulmuş veya devamlılığını sağlamış ülkelerin peyderpey değişim/dönüşüm, yıkım/yeniden yapılanma süreçleri yaşadığı bir dünyada, 1923 Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesiyle ayakta kalması mümkün değildi. Bir süredir sermaye birikimi dönüşüm içindeydi ve neo-liberal ekonominin egemen olmaya başladığı bu emperyalist-kapitalist düzende Türkiye’nin bu sisteme bağımlılığının artması için 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, yıllar içinde tahrip edilmiş̧ olsa da kısmen varlığını koruyan ilkelerinin tasfiye edilmesi, devletin çözülmesi ve yeni düzen ile uyumlaşarak yeniden yapılandırılması gerekliydi.

AKP’nin diğer burjuva aktörlerden farkı tam da bunu gerçekleştirmek için ortaya çıkması ve amaçları doğrultusunda adımlar atarak rejimi değiştirmesi oldu.

1923 Cumhuriyeti ile hesaplaşma: Liberal ve gericilerin işbirliği

AKP, 1990’lar boyunca devam eden ve 2000’in başında doruğa ulaşan siyasal ve iktisadi kriz sebebiyle merkezdeki siyasi partilere güvenin sarsıldığı bir döneme doğdu. Ekonomide istikrar, Kürt sorunun da demokratikleşme, uluslararası alanda AB süreci ve barış politikası söylemleriyle iktidara geldi.

AKP, iktidara geldiği andan itibaren devletin yeniden yapılandırılmasına ayak direyen devlet içindeki ulusalcıların direncini kırmak için liberallerle işbirliği içine girdi. 2001-2011 arası 10 yıllık süreç bu ittifakın gölgesinde geçti ve 2011 sonrasında AKP’nin attığı her adımda liberallerin işbirliklerinin etkileri hala görülüyor.

Liberaller ve gericiler, AKP’nin Avrupa Birliği ve demokrasi söylemlerini öne çıkarıp, “askeri vesayet rejimi” olarak kodladıkları 1923 Cumhuriyeti’yle hesaplaşmaya girdiler. O dönem Taraf Gazetesi bu hesaplaşmanın önemli odaklarından biri olarak kabul edilirse, bu odakların bir diğeri de Zaman Gazetesi’ydi. AKP ve liberaller, Ergenekon, Oda TV, Balyoz operasyon ve yargılamalarıyla bu süreci başlattılar, 2010 Anayasa Referandumu ve 2011 Genel Seçimleriyle bunu taçlandırdılar.

Ne var ki, 2011 sonrası devlet kurumlarını ele geçiren AKP, 1923 Cumhuriyeti’ni tasfiye etmiş ancak İkinci Cumhuriyet’in yerleşme sancılarını çekerken daha baskıcı olmak zorundaydı. Gerici ve baskıcı yönünü arttırdı, Kürt sorununda barış süreci bitti, komşularla sıfır sorun söylemi ortadan kalktı. Liberallerle yapılan işbirliği yavaş yavaş çözülmeye başladı.

Bu çözülme, polis ve asker içinde yerleşmesini sağlayan ve başından beri ittifak yaptığı Gülen Cemaati ile sürtüşmelerinin artmasıyla paralellik gösterdi. İkinci Cumhuriyetin kurulması konusunda gelinen noktada AKP ve Gülen Cemaati ortaklığı sürdüremedi. İktidardaki bu gerilimler, MİT soruşturması, dershanelerin kapanması, Türk Telekom Casusluk skandalı, 17-25 Aralık operasyonları, HSYK seçimleri, emniyet ve yargı içindeki tasfiyeler olarak kendini gösterdi. 15 Temmuz darbe teşebbüsü ise bu kavganın son halkasıydı.

15 Temmuz darbe girişimini kendi lehine döndüren ve bundan sonraki OHAL ve KHK’lar dönemini muhalifleri susturma aracı olarak kullanan, MHP ile ittifak yaptığı 2017 Anayasa referandumunda başkanlık sistemini geçiren ve HSK’nın yapısını yeniden değiştiren AKP, bu çatışmadan galip çıkan taraf oldu.

İkinci cumhuriyetin kodları: Gerici, piyasacı, işbirlikçi ve karşıdevrimci


AKP, 1923 Cumhuriyeti’nin tarihsel olarak doğduğu dönemin özelliklerini benimsediği ve ilkeleri haline getirdiği laikliği, bağımsızlığı, kamuculuğu bertaraf ederek; gerici, işbirlikçi ve piyasacı bir rejim olan İkinci Cumhuriyeti yerleştirmeye çalışıyor.

İktidar, sermaye sınıfının ve neo-liberal politikaların ihtiyaçlarını karşılamak için başından beri var gücüyle çalıştı. Yaklaşık 15 yıllık iktidarı boyunca, kamu malları tasfiye edildi, işçilerin güvenceleri ellerinden alındı, sendikalar güçsüzleştirildi, memleket uluslararası sermayeye peşkeş çekildi.

AKP, siyasal İslam’ın gerici ve dini referanslarını her alana sokmaya çalışıyor. Eğitim, sağlık, aile gibi konularda İslami referanslar egemen olmaya başladı. AKP’nin seleflerine göre başarısı gericiliği liberalizmle uyumlu hale getirmesi oldu.

Liberaller, AKP’nin ilk zamanlardaki AB ile uyumunun terkedildiğinden yakınsalar da başından beri aslolan AKP-ABD ittifakı.   AKP, uluslararası alanda emperyalistler arasındaki değişimlere oynayarak kendi yerini sağlamlaştırmaya ve Ortadoğu’daki gerilimleri farklı birliklerle aşmaya çalışıyor ve bu sebeple ABD ile zaman zaman gerilimler yaşıyor olsa da bu, ABD ile olan ilişkilerini asla ortadan kaldırmıyor. AKP ve İkinci Cumhuriyet Amerikancı, NATO’cu ve işbirlikçidir.

Doğası itibariyle İkinci Cumhuriyet karşı devrimcidir. 1923 Cumhuriyeti’nin yıkılması, siyasal İslamcılığın önünün açılması, Ortadoğu’da emperyalist planlar doğrultusunda mezhepçi dış politikanın devreye sokulması, yurt içinde haksız ve hukuksuz operasyonlar, muhaliflerin susturulması ve başkanlık sistemi gibi olgular bu sürecin önemli adımlarıydı.

İkinci Cumhuriyet kalıcı mı gidici mi?

AKP, 2010 Anayasa Referandumu ile 1923 Cumhuriyeti’ni yıkmış ve İkinci Cumhuriyet’in kuruluş adımlarını atmış ise, 2017 Anayasa Referandumu ve başkanlık sistemi ile de İkinci Cumhuriyet’in yerleşmesi için en önemli dönemeçlerden birini geçti. Ancak bu dönemeçlerin aşılması İkinci Cumhuriyet’in yerleştiği ve kalıcı olduğu anlamına gelmiyor.

İkinci Cumhuriyet kuruluş felsefesi bu ülkede yaşayanların yarısı tarafından kabul görmüyor. 2017 Anayasa Referandumu bunun açık kanıtı ve halkın yarısı tarafından meşru görülmeyen bir rejim, krizlere gebe demektir.

Bununla birlikte, İkinci Cumhuriyet için Kürt sorunu hala en önemli başlıklardan biri. Bu sorun, uluslararası bir boyutu da içeriyor. Ortadoğu’daki gelişmeler ve Kürt sorunu, rejimin akıbetini belirleyecek unsurlardan biri olacaktır.

İkinci Cumhuriyet’in piyasacı karakteri, emekçilerin haklarının tek tek ellerinden alınmasına sebep olmaya devam ediyor. 15 yıllık AKP döneminde emekçiler mücadelelerle kazandıkları birçok hakkını kaybederken iş ve gelecek güvencesi olmadan çalışmaya mahkûm edildi. Bu anlamda İkinci Cumhuriyet sermaye sınıfının rejimi olduğunu defaten kanıtladı. Bu durumdan kaynaklanan işçi sınıfının rahatsızlığı ve huzursuzluğu siyasi bir kanala aktarılabilirse, İkinci Cumhuriyet’in yerleşmesine engel olacak hatta onu yıkacak unsurlardan biri olabilecektir.

Ne var ki, İkinci Cumhuriyet’in bu kriz dinamikleri, bu rejimin restore edilerek AKP öncesine, 1923 Cumhuriyeti’ne dönüleceği düşüncesi yaratmamalı. Daha öncede belirttiğimiz gibi, yeni dünya düzeninde 1923 Cumhuriyeti’nin yaşayabilmesi mümkün değil ve bu sebeple devlette gerçekleştirilen yapısal dönüşümler geriye dönülmesini imkânsız hale getiriyor. Sermaye sınıfının da bu doğrultuda bir talebi bulunmuyor.

O halde, İkinci Cumhuriyet’ten kurtuluş ancak yeni bir cumhuriyetle gerçekleşebilir. Kurtuluş için bize gereken eşitlikten, bağımsızlıktan ve özgürlükten yana emekçilerin cumhuriyetidir.

http://gazetemanifesto.com/2017/10/29/liberallerin-ruyasindan-islamcilarin-gercegine-ikinci-cumhuriyet



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.10.2017- 17:55


Sosyalist Cumhuriyet: Yeni bir cumhuriyeti inşa etmek!

Resim Ekleme
Ahmet Yenil


Cumhuriyet’in kuruluşunun 94. yıldönümündeyiz. Ancak ortada kutlanacak bir cumhuriyet kalmadığını hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Cumhuriyet fikri tarihsel olarak bağımsızlığı, laikliği, kamusal alanı, planlamayı, yönetimin tanrısal bir olgu olmaktan çıkarılmasını, iktidarın babadan oğula değil meclise taşınmasını ve en önemlisi yurttaşlığı gündeme getirir.

Süreç içerisinde bugün birincisi yıkılmıştır, ikinci cumhuriyet inşa edilmektedir. Kapitalizmin sömürü mekanizmaları daha da kuvvetlenmiş, ülkemiz emperyalizme daha bağımlı hale gelmiştir.

Bu süreçte, “vesayetten kurtuluyoruz, demokratikleşiyoruz” adı altında uydurma davalar, siyasi operasyonlar vardır; “12 Eylül Anayasası ile hesaplaşma” adı altında yargının ve hukukun FET֒ye teslim edilmesi vardır; “sosyal yardım ve dayanışma” adı altında yoksullaşma, reel ücretlerin düşmesi ve işsizlik vardır; “yol yaptık, köprü yaptık” propagandasının altında kentlerin yaşanmaz hale gelmesi, rezidans ve alışveriş merkezi cehennemi gerçeği vardır; Amerikancı FETÖ darbesi vardır; “Arap Baharı” adı altında bölgede savaş çığırtkanlığı ve dost ülkelerin içişlerine emperyalizm lehine müdahale etmek ve oradaki terör örgütlerini beslemek vardır; Başkanlık Rejimi, otoriterlik ve diktatörlük vardır.

Bu süreç, ülkemizde bir rejim ve cumhuriyet tartışmasını gündeme getiriyor.

Sosyalist Cumhuriyet devrimci seçenektir!

Sermaye sınıfı, Cumhuriyet’i ve kazanımlarını bırakın ileri götürmeyi, muhafaza dahi edemedi ve içten dışa bu kazanımları kemirdi. Patron partisi AKP, bu sürecin taşıyıcısı ve sürdürücüsü oldu. Toplum gericileştirildiği, kadınlar üretim sürecinden ve yaşamdan, emekçiler eğitimden koparıldığı oranda eskiye ait yönetim mekanizmaları gündeme getirildi. Hadım yasası, cihadın eğitim müfredatına konulması, müftülük nikahı yasası, iş davalarında arabuluculuk bunlara sadece birer örnek.

Türkiye kapitalizminin ana yönelimi bu ve bu yönelim emperyalizmle uyumlu. Gericileşme, otoriterleşme, sermayenin merkezileşmesi, emperyalist ülkelerdeki sağ-milliyetçi yükseliş, arkaik yönetme mekanizmalarının çözüm olarak sunulması artık bir kırılma olarak görülmemeli. Karşı-devrim süreci tamamlanmıştır. Dolayısıyla gericilikle düzen içi seçenekler ile mücadele edilemez, muhalefet bile edilemez.

Tarihin çarkını geri çevirmeye çalışarak kapitalizmin yarattığı sorunları çözemeyiz. Bu nedenle, Sosyalist Cumhuriyet tarihsel kazanımları bir yük olarak görmeyecek, ileri götürecek tek seçeneği ve bu yüzden de devrimci seçeneği oluşturuyor.

Sosyalist Cumhuriyet emekçi cumhuriyetidir!

Sömürü mekanizmalarına dokunmayan, çalışma süresini dert etmeyen, piyasa anarşisine ve liberal ekonomi politikalarına itiraz etmeyen, işçi cinayetlerine ve iş kazalarına davetiye çıkaran cumhuriyet “taşeron cumhuriyeti” olmak durumundadır.

Ülkemizin temel sorunu ve çelişkisi emek ve sermaye arasındaki çelişkidir. Bu çelişki, Sosyalist Cumhuriyet’te emekçiler yani toplumun büyük çoğunluğu çıkarına çözülecektir. Kapitalizmin ve emperyalist dünyanın gerek teknoloji gerek enerji kaynaklarını har vurup harman savurması, akılsızlığı ile ilgili değil, yapısal problemidir. Kapitalizmin temel enerji kaynağı hala petroldür ve başta bölgemiz ve Latin Amerika emperyalizmin aç gözlülüğü yüzünden işgal altındadır.

Planlı, kamucu, piyasa anarşisini bitirip halkın ihtiyaçlarını gözeten, borsa ve mali spekülasyonları bitiren, sanayi ve imalata yönelen, işsizliği yasaklayan, çalışma sürelerini kısaltan, teknolojiyi emekçiler lehine kullanan, tüketim çılgını değil üretim sevdalısı bir toplum.

İşte bu yüzden Sosyalist Cumhuriyet emekçi cumhuriyetidir, paranın saltanatını ve yönetme gücünü ortadan kaldıracaktır. Paranın gücü değil emekçilerin ve ülkenin çıkarı siyaseti belirleyecek tek güç olacaktır.

Sosyalist Cumhuriyet bağımsızlığın cumhuriyetidir!

Emperyalist-kapitalist dünyadan kopmadıkça bağımsızlığın hayal olduğunu bilmek gerekiyor. Birincisi emperyalizm bugün yeni pazar ve enerji kaynağı arayışını savaşlar ile sürdürmek durumunda. Konseptler ve yaklaşımlar değişse de esas olan kendi ülkenizin dışında silahlı gücünüzle hegemonya arayışı oluyor. Ülkemizin İkinci Cumhuriyet ile bağımlılığının artması, savaşın, kafa kesmelerin, bombalarla terbiye edilen bir ülke haline gelmesinin önünü açıyor.

İkincisi ülkemiz dışında üs açmak ve asker bulundurmak da yine emperyalizmin tercihleri ile ilgili. Zamanında “Kore Nire” diyerek anti-komünist Amerikan conisi için ölüme gönderilen Mehmetçik bugün emperyalizmin ve işbirlikçisi AKP’nin petrol ihtiyacı ve cihatçıların korunması için ölüme gönderiliyor.

Üçüncüsü bağımlılık ekonomik politikaların finans tekelleri çıkarına düzenlenmesi, tarımsal ve hayvansal üretimin bitirilmesi anlamına geliyor. Kendi ilacını üretemeyen bir ülke haline getirildik, buğday, elma ve et ithal edilen, tekellerin at koşturduğu bir pazar haline geldik.

Kültürel yozlaşma, aydın ve aydınlanmadaki kısırlık da birinci dereceden bağımlılık ilişkileri ile ilgili.

Sosyalist Cumhuriyet bağımsız bir ülkenin rejimidir, emperyalist-kapitalist zincirden koparak yeni bir ülke kuracaktır. Kendi kaynakları ile kalkınan, tekellerin değil halkın çıkarlarını düşünen bir ülke kurulacaktır. Ülkemizin çıkarları emperyalizmin çıkarlarının karşıtıdır.

Sosyalist Cumhuriyet laikliğin cumhuriyetidir!

Laiklik Fransız Devrimi’nden beri insanlığın ilerlemesinin bilimle birlikte temel kaynağı haline gelmiş durumda. Cumhuriyet fikrinin en temel kazanımlarından biri olan laiklik zaman içerisinde sermaye sınıfı tarafından ciddi bir yük olarak görüldü ve sırtlarından bu yükü attılar. Önce anlamı ve uygulama yöntemi tartıştırıldı. Sonra seyreltildi.

Laik bir ülkenin ‘laik olamayan başbakanı’ ile birlikte imam-hatip kuşağı ülkeyi yönetmeye başladı. Sonuç, yıllardır sağ iktidarlar tarafından önü açılan, AKP’nin kadro kaynağı başka bir siyasal İslamcı yapının darbe girişimi oldu.

Laikliğe, bilime, evrime sırt çevrildi, cemaatlerin ve tarikatların devlete yerleşmelerinin ve toplumda örgütlenmelerinin önü açıldı. Emperyalizm “komünizm öcüsüne” karşı siyasal İslam’ın önünü açtı ve IŞİD ortaya çıktı. Paralel gelişen bu süreçler insanlığın toplumsal ve tarihsel değerlerine ciddi bir saldırı anlamına geldi.

Sosyalist Cumhuriyet, tam da bu yüzden tarikatların değil laikliğin ve aydınlanmanın cumhuriyeti olacak. Eğitimin ücretsiz, devlet tarafından, bilimsel bir içerikle verileceği, kadınların eşit ve özgür bir şekilde üretime ve yaşama dahil olacakları bir ülke kurmak gerekiyor.

Sosyalist Cumhuriyet güncel ve gerçekçidir!

Emperyalist sistem bir ideolojik kriz yaşıyor ve birliğini sağlamakta zorlanıyor. Tutkal olacak, model önerecek noktada değil. Sorunları yapısal ve bu ciddi sıkışmaları açacak sihirli bir enstrümanı bulunmuyor. Savaş çıkarmaktan, silah tekellerini beslemekten başka bir yol haritası çıkaramıyor. Dünyada demokrasi rüzgarları esmiyor, esecek gibi de görünmüyor.

Ülkemizdeki gerici sermaye iktidarı da bu durumdan muaf değil. Sorunları yapısal, çözüm önerileri de gerici. Çocuk yaşta evliliği engellemenin yolu olarak müftülere nikah kıyma yetkisini getirdiğini söylüyor!

Laiklik, bağımsızlık ve emekçilerin-üretenlerin çıkarları artık siyasete damga vurmalıdır. Emekçi halkın devlet yönetimine katıldığı bir ülke için; Sosyalist Cumhuriyet güncel ve gerçekçidir.

http://gazetemanifesto.com/2017/10/29/sosyalist-cumhuriyet-yeni-bir-cumhuriyeti-insa-etmek



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Mümtaz Hoca, faşizm, cumhuriyetçiler ve sosyalizm melnur 1 3107 20.11.2019- 09:57
Konu Klasör Analara kıymayın efendiler melnur 2 4132 23.05.2017- 09:29
Konu Klasör Yarım kalan şarkı / Victor Jara melnur 1 907 16.10.2021- 02:45
Konu Klasör HDP’nin öncülüğündeki 7’li masa ittifakın adını yarın belirleyecek... melnur 1 833 25.08.2022- 20:50
Konu Klasör ÖDP yarın olağanüstü kongreye gidiyor: Solu bir seçenek haline getireceğiz... melnur 6 2882 02.01.2020- 07:44
Etiketler   Efendiler,   yarın,   Cumhuriyet’i,   ilan,   edeceğiz
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS