SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Fazla karışık – gayet sade / Aydemir Güler           (gösterim sayısı: 2.707)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 04.12.2017- 07:32


Fazla karışık – gayet sade / Aydemir Güler


ABD’de süren davanın fazla karışık olduğu belli. Bir jüri üyesi bile işin içinden çıkamamış ve gözkapaklarındaki ağırlığa direnememiş. Sarraf tahtayı şemalar, oklar, açıklamalar, sayılarla dolduradursun, mahkeme başkanı uyuklayıp kötü örnek olan jüri üyesini görevden almış mecburen.

Konşimento sözcüğünü Sarraf okula gitmeden önce öğrenmiş olabilir. Yalnız Türkiye nüfusu değil, dünyanın mutlak ve çok büyük çoğunluğu sözcüğün nasıl yazıldığını bilemediği için sözlükten de yardım alamayacaktır.

Velhasıl bu dava bu yanlarıyla fazla karışıktır.

AKP dediğiniz kalabalık köylü kurnazlığını iktidara taşımış bir demagoji uzmanları merkezi. Bunların güttüğü siyasetin, yaptığı analizin herkesi aptal varsayması ama herkesin aptal olmamasının bir önemi bulunmuyor. Zaten karışık olan hayatı içinden çıkılmaz, anlaşılamaz hale getirebiliyorlar. İnsan anlamadığını değiştiremez.

Bu paralar kimin parası, belli değil. İran’la ticaret yapmak suç mu peki? Amerikalılar yasak dedi diye mahkeme neyi tartışıyor? Peki alışverişi dolarla yapmasalar olacak mıymış?

Bir de Kılıçdaroğlu’nun açtığı dosya var. O ada ne adası? Hakikaten, o para buradan mı oraya gitmiş, oradan mı şey olmuş? Vergiden mi kaçırmışlar, faizi var mıymış? Faiz caiz miymiş?

Bu tartışmaların içinden tereyağdan kıl çeker gibi çıkılması zaten imkansızdır. En iyisi işi bir “uzmanlık konusu” haline getirmektir.

Uyuyakalan jüri üyesi misali, Türkiye kamuoyunun da içinin geçmesi olasılığı çok yüksektir. AKP meseleyi karıştırmaya oynamaktadır ve zaten mesele karışıktır. Konşimento yenir mi, içilir mi?

*     *     *

Diğer taraftan olay sadedir ve bir ahlaksızlar güruhu halkın rüyasında göremeyeceği, kaç sıfır koyması gerektiğini bilmediği paralarla oynamaktadır. Rüşvet vermektedirler, demek ki yaptıkları işte bir ayıp olmalıdır. Para ne kadar çoksa ayıp da o kadar ağır olsa gerektir.

Amerikan adaletine kim inanır? Ne adaleti ne sistemi? Adam suçluyum diyor ve yargılanmıyor! Koskoca bir devletin benimsediği şey, özetle ve alenen adaletin yadsınması! Akşam sanık yatıp sabaha tanık kalkılabilen bir dünyada, bizimkiler de adamı geçen ay hayırsever ilan edip sonra hain saymışlarsa, ne olmuş yani?

Karşımızda bir düğüm var ve belli ki, bir Amerikan yargısı, iki Graham Fuller’i falan tutuklamaya kalkan çılgın Türkler, üç Kemal beyin dosyaları, dört Trump-Rusya ilişkisinin üstündeki tepinmeler, beş AKP’nin bölge dansları… yani sonsuz uzayan bir liste bu düğümü kılıçla bile kesilmez hale getiriyor.

Türkiye halkı meseleyi anlayacak da…

*     *     *

Ama detaylardan kaçarsanız anlaşılmayacak bir şey de yok. Demiş ya halkımız; çok laf yalansız, çok para haramsız olmaz! Bildiğin, hırsızlık…

Lakin sadece Türkiye değil bütün dünya “çaldım ama bir sor niye çaldım” yüzsüzlüğüne boyun eğilen bir çağdan geçiyor. İranlı kardeşlerimiz için, mazlumlar için, din için, ticaretin doğal parçası olduğu için, Amerikalıları ve dahi haçlıları ifrit etmek için, hakkımı almak için, hacca gitmek için, haccı buraya getirmek için…

Bir kere soruyu meşru saydın mı, yanıtlar ortalığı daha da karıştıracaktır. Dinin ahlaksızlığa dönüştüğü bir zamandayız ve bu yeterince karışık geliyor “sokaktaki insana.”

*     *     *

Bütün bunlar komik değildir ve süregiden, ayyuka çıkan dolandırıcılık, yolsuzluk, rüşvet mekanizması halksız döndürüldüğü gibi, halksız resmedilmektedir. Bu çark, seyretmekle yetinenin anlayamayacağı bir çarktır. Dahası, Türkiye görülmemiş, benzersiz bir dejenerasyon yaşamaktadır ve bu dejenerasyondan “kamuoyu” da bağışık değildir. Seyredenlerin önemli bir kısmının, sıfırlarını sayamadığı paralara imrendiği sır mıdır?

Haksızlıklar halksız bir sahneye yerleştirildiğinde meşrulaşır.

Halk o şemaları anlayacak işletme bilgisine sahip olduğunda seyrettiğini anlamış olmaz. Halk jüri olup kimseyi yargılayamaz; uyur kalır.

Halk taraf olunca olunur.

Halk seyretmeyip “yaptığında” halk olur.

Halk kendi varoluşuyla, yani emeğiyle, vicdanıyla haksızlığın her türü karşısında çileden çıkıyorsa, gücü yettiğinde elinin tersiyle ahlaksızlığı süpürmek için harekete geçiyorsa, harekete geçmeden edemiyorsa halktır.

İşte o zaman hayat gayet sade olacaktır.

Yoksa bu kabaran dalganın artık birilerini yutacağı açıktır. Ama halk harekete geçmiyorsa “gelen gideni aratır.” Bunu da yine en iyi bu sonuncu uydurmuş olan halkımız bilir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 04.12.2017- 18:49


AKP artık yönetemiyor! - Merdan YANARDAĞ


Erdoğan-AKP iktidarı, Fethullahçı Çetenin 15 Temmuz 2016 askeri kalkışmasının yarattığı siyasal krizi bir fırsata çevrirerek kendi darbesini yaptı. Ancak, bu darbe aynı zamanda AKP iktidarının paralel/gizli programının da gizlenemeyecek şekilde açığa çıkmasına yol açtı. İnsanlığın ve Cumhuriyetin bütün ilerici kazanım ve birikimine yönelik açık saldırının başlatılması, ancak bu ortamda mümkün oldu. Çağdaş yaşam tarzına yönelik aşağılayıcı tutumun derinleşmesi, zaten içi soşaltılan laik kurumların bütünüyle yıkılması, darbenin bastırılmasının yarattığı 'aldatıcı meşruiyet' atmosferinin sayesinde gerçekleşti.

Oysa bu aldatıcı meşruiyet, gerçekte, 20 Temmuz Erdoğan-AKP darbesinin üstünü örten bir şal işlevi gördü. Darbeyi bastırma gerekçesiyle yapılan yıkıcı hamlelere karşı, başlangıçta yaygın ve etkin bir toplumsal tepkinin gelişmesi de böylece önlenmiş oldu.

Ancak, eğitim sistemi başta olmak üzere laik kurumların yıkılmasına karşı toplumsal fay hatlarında biriken gerilim, kendisini, 16 Nisan 2017 referandumunda bütün baskılara karşın, resmen yüzde 49, gerçekte yüzde 53-56 aralığındaki kararlı bir 'hayır' oyu ile ortaya koydu.

ERDOĞAN YALNIZ!
AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan hızla yalnızlaşıyor. ABD ve Batı, AKP iktidarını gözden çıkarmış görünüyor. ABD’de görülen Rıza Sarraf davası ve bu ülkenin kısa süre önce Türkiye’ye uygulamaya başladığı vize ambargosu, Washington’un tutumunu açıkça ortaya koyuyor. Almanya ile AKP iktidarı arasında yaşanan ve neredeyse ilişkilerin kopmasına kadar derinleşen gerilim ile Norveç’teki NATO tatbikatında ortaya çıkan skandal da aynı anlama geliyor.

Batı, AKP liderliği ve iktidarını, öngörülemez, sinsi hesapları olan ve iki yüzlü buluyor. Güven duymuyor. Kendisini aldatılmış hissediyor. Bütün kirli işlerini gördürdüğü işbirlikçisinin, kendi dinci programını uygulamak için hizadan çıktığını düşünüyor.

New York’’taki Rıza Sarraf davasının AKP iktidarına, dolayısıyla Türkiye karşı bir şantaj ve baskı operasyonuna dönüşmebsinin nedeni de budur. Yolsuzluklara batmış, yüz kızartıcı sicili bulanan bir iktidar, dünyanın her yerinde siyasi şantaj ve baskı yapılabilecek kolay bir hedeftir. Üstelik bu partiyi projelendiren ve iktidara taşıyan güçler bakımından böyle bir operasyonu yapmak hem daha kolay hem de zorunludur. Bu nedenle AKP iktidarı, Türkiye için artık bir güvenlik sorununa dönüşüyor.

İstanbul burjuvazisinin de (Cumhuriyet sermayesi de diyebiliriz) başlangıçta uzlaştığı ve emekçiler alayhindeki bütün ayıplı işlerini yaptırdığı AKP’yi artık terk ettiği anlaşılıyor. Dolayısıyla, Erdoğan-AKP iktidarının siyasal ömrünü tamamladığını saptamak gerekiyor. İslamcı iktidar tarihsel ömrünü uzatmaya çalışıyor, bunun için bütün koşulları zorluyor. Çatışmayı göze alıyor.

DAR KLİK PARTİSİ
AKP son yıllarda hızla dar bir klik partisine dönüştü. Başlangıçta egemen güç odaklarının ortak çıkarlarını temsil etmeye özen gösteren AKP,   iktidarını sürdürebilmek için zorunlu olan bu özelliğini yitirdi. Öyle ki, İslamcı-muhafazakâr sermaye çevrelerinin tümünü temsil etme yeteneğini bile kaybettii.

Ergenekon ve benzeri davaların tutuklu sanıklarının serbest bırakılması yoluyla cumhuriyetçi ve ulusalcı çevrelerle yeni bir diyalog kurma ve belki ittifak oluşturma girişimi de, önemsiz bazı istisnalar dışında başarısız oldu. AKP'nin bu manevrası kimseye güven vermedi.

AKP iktidarı ülkeyi eskisi gibi yönetemiyor. Bu durum açık! AKP iktidarının artık olağan koşullarda bu ülkeyi yönetemeyeceğini Tayyip Erdoğan da görüyor ve bu nedenle bir gerilim siyaseti izliyor.

Öyle ki, AKP iktidarı ancak Olağanüstü Hal (OHAL) rejimi ve toplumun en geri kesimlerinin kışkırtılmasına dayanan bir destekle iktidarını sürdürmeye çalışıyor. Bu nedenle AKP iktidarı, -daha önce de kimi yazılarımda belirttiğim gibi- aniden ve hiç beklenmedik bir şekilde çökebilir. Çünkü Türkiye, bilgisiz, görgüsüz, birikimsiz, dar kafalı kadroların ideolojik ön yargıları nedeniyle her türden operasyona açık hale getirilmiş bulunuyor.

Türkiye’nin operasyonlara açık bir ülke haline gelmesine yol açan başka bir etken de şudur; ülkede eski rejim yıkıldı yıkılmasına ama, yerine yenisi kurulamadı. AKP yönetiminin gücü, birikimi, temsil ettiği kesimlerin niteliği nedeniyle kendi rejimini kurmak konusunda başarısız oldu. Dolayısıyla büyük bir siyasal, kurumsal ve hukuksal boşluk oluştu. Ortaya melez bir rejim çıktı.

DEĞİŞEN İKTİDAR DİNAMİKLERİ VE YENİ OLİGARŞİ
AKP’yi iktidara getiren iç ve dış dinamiklerde son yıllarda çok hızlı bir değişim yaşandı. Özellikle 12 Eylül 2010 Referandumundan sonra devlete egemen olduğunu gören AKP, kendi dar islamcı programını uygulamaya yöneldikçe egemen sınıf ve güçler arasındaki ortak zeminlerin de imha olmasına yol açtı. Eski iktidar bloku büyük ölçüde dağıtıldı, ancak yerine yeni bir iktidar bileşimi kurulamadı. Türkiye, islamcı siyaset sınıfı, dinci entelijensiya ve yeni zenginleşen muhafazakar-dinci sermaye kesimlerinden oluşan oligarşik bir yönetimin ebine geçti. Sermaye biriktirme ihtiyacı ve hırsı dizginsiz bir yağma ekonomisi ve düzeni yarattı.

Uzunca bir süre emperyalizm, küresel sermaye ve Türkiye büyük burjuvazisi için en kullanışlı araç olarak işlev gören AKP'nin artık bu konumunu kaybettiği ksindir. Sermaye içi daha dar (dinci) bir çevreye ve bu kesimlerle uzlaşan güçlere dayalı faşizan bir diktatörlük kurmaya yönelmesinin temel nedenlerinden biri de budur. Başkanlık rejimi konusundaki ısrarın anlamı da böyle açıklanabilir. Çünkü dinci iktidar, ancak bir başkanlık rejimi tesis edilirse eşiği aşıp geriye dönüş tehlikesini atalatacağına inanmaktadır.

ÜLKE ÇATIŞMAYA SÜRÜKLENİYOR

Erdoğan-AKP iktidarı, her şeye karşın, rejim değişikliğini tamamlamak ve ülkeyi öngördüğü siyasal ve toplumsal hedeflere taşımak konusundaki ısrarını sürdürüyor. Bu ısrar bütün toplumu geriyor. Türkiye, adeta boğazını sıkan gerici bir iktidardan kurtulmanın demokratik yol ve yöntemlerini arıyor. Bu yolun tıkandığı görüldükçe toplumun bir çatışmaya sürüklenmesi kaçanılmaz görünüyor.

Diğer taraftan, siyasal islamcı hareket sadece Türkiye’de değil, küresel ölçekte de büyük ve yüz kızartıcı bir yenilgi yaşıyor. Dahası, bu yenilginin en önemli nedenlerinden birini de AKP iktidarının başarısızlığı oluşturuyor. Çünkü Türkiye’nin “model ülke” olarak merkezinde yer aldığı ılımlı İslam projesi ve Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) başarısızlığı, sadece bölge ölçeğinde değil, küresel boyutta sonuçlar yaratacak bir dizi gelişmeye işaret ediyor. Özellikle, emperyalizm ve kürüsel gericiliğin Suriye’de uğradığı ağır yenilği, AKP’yi iktidara taşıyan bölge jeopolitiğinin de köklü bir şekilde değişmesi anlamına geliyor.

Dolayısıyla, küresel ölçekte büyük bir yenilgiye uğrayan ve ideolojik ve siyasal bakımdan iflas eden islamcı hareketin Türkiye'de başarılı olması için bir neden bulunmuyor.

Bütün veriler AKP iktidarının hızlı bir çöküş sürecine girdiğini gösteriyor. Öyle ki, AKP’nin 2019’da bırakın yüzde 50+1 oyu, yüzde oranında 70 oy alsa bile ülkeyi yönetmesi çok zor görünüyor.

Ancak sorun başka bir yerde bulunuyor; uzun süredir etkili ve güven veren bir iktidar alternatifinin olmayışı, bırakın krizi aşmayı, onu daha da derinleştiren ve uzatan bir tablo yaratıyor. Bu nedenle; ülkenin bütün ilerici ve cumhuriyetçi güçlerini, ‘Ne AKP Ne ABD, Bağımsız Demokratik Türkiye’   diye özetleyebileceğimiz bir eksende yeniden birleştirmek gerekiyor. Türkiye iktidar seçeneğini yaratacaktır, bundan hiç kuşku bulunmuyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.12.2017- 09:50


Amerikalılardan bu kadar- Aydemir Güler


ABD’de açılan dava elbette çok sarsıcı. İfadeler, itiraflar dengeleri yerinden oynatıyor. Erdoğan ekibinin tınmıyor gibi davranmasının palavra olduğu da açık. Türkiye’de kurdukları düzenin çok ama çok sarsak olduğu sergileniyor. İşin, bizim parçalanmış kamuoyuna yansımasında da bir sürpriz yok. Bir taraf ortada düzen değil rezalet olduğu kanısını perçinliyor. Karşı yaka ise dünya yıkılsa yobazlık merkezli çıkar ilişkilerine tutunmayı sürdürüyor. Bu ikinci yakada bir ideale, onu geçtim bir projeye bağlanma güdüsü yıpranıyor, lime lime dökülüyor olmalıdır. Ama ortada bu kadar büyük para dönüyorsa, belki bir gün “onun da” payına birkaç kırıntı düşebileceği beklentisi büsbütün temelsiz değildir ve cemaat çıkar üstünden hafiften konsolide bile olabilir.

Bütün bunlar böyle ve işin çok detayı var. Konu, çok belli ki, ABD egemen güçleri içindeki çatlakları da ilgilendiriyor…

Ancak senaryonun toplamı daha büyük bir gerçeği örtüyor. Bizimse aynı gerçeği açık etmemiz gerekiyor.

AKP’nin en büyük günahı İran’a yönelik ambargoyu delmesi midir, yoksa kapitalizmin ekonomi ve hukuk kurallarının istismar edilip vicdansız kazançlar elde edilmesi mi?

Bunlarla oynamak Amerikalıların tercihi. Öyleyse ötesine bakmak gerek. Ötesine bakma ihtiyacı duymak için Marksist, komünist olmak gerekmez. ABD sistemine içkin ağır kir, Türkiye değil bütün dünyada sıradan insanın bildiği bir durum.

Ancak doğru yere bakmak için sıradan bilgi yığını yetmez. Orada Marksist olmak, komünist olmak hakikaten gerekli koşulu oluşturur.

Birinci olarak; AKP’nin başına dert olan bir diğer konu Ortadoğu’da İslamcı çetelerle girdiği oyundu. Ne oldu o TIR’lar? Neden Erdoğan’ı sıkıştırmayı gündemine alan ABD egemenleri oraya dokunmamayı seçerler? Yasadışı ilişkiler, büyük paralar orada da var. IŞİD petrolünün pazarlanmasından silah ticaretine, çetelerin iaşesine, kamuoyu çalışmalarına kadar geniş bir alanı kapsayan “ekonomi”nin legal, kuralına uygun olduğunu düşünebilir misiniz?

Bakın, zamanında ABD’de İrangate denilen bir skandal patlamıştı. Meğer 1980’lerde, yani İran’da İslamcıların iktidara geldiği 1979’dan sadece birkaç yıl sonra, onca gerilime karşın ABD’den gizlice İran’a silah satılıyormuş ve elde edilen karanlık para, Nikaragua’da Sandinistalara saldırtılan kontraların finansmanında kullanılıyormuş! Bizde cinayet, katliam ve provokasyon ihalelerinin verildiği faşist kontra bozuntularının uyuşturucu başta olmak üzere her tür pisliğe bulaşmış olmaları bu küresel mekanizmanın izdüşümünden ibarettir…

TIR’lar büyük pislikti ve en azından şimdilik üstüne oturmaktan ne Amerikalılar ne başkaları rahatsız olmamaktadır! Aynı zamanda milyonlarca Ortadoğulunun kanının, milyonlarca göçmenin gözyaşının üstünde oturuyorlar!

İkinci bir düzleme de bir diğer basit soruyla varılabilir: Bunca milyon dolar kimin cebinden çıkmıştır? Bu değirmenin suyu nereden gelir?

“Sıradan” yanıt Türkiye veya İran devletinin kaynaklarına bakacaktır. Oysa devletlerin gelirinin de bir kaynağı olmalıdır. Ekonomik faaliyette “yeni değer” yaratan sadece emektir. Doğal kaynaklar, makineler, hammaddeler, yani ekonomik faaliyete giren cansız sermaye, neyi varsa onu katabilir. Biçim değiştirir yalnızca. Petrolü yeraltından çıkartan, hammaddeyi işleyen, undan şekerden yağdan helvayı türeten insan emeğidir. Tahıldan unu, pancardan şekeri türetenin de yalnızca insan emeği olması gibi. Tahılı un yaparken daha değerli hale getiren emekten başka bir şey değildir.

O havada uçuşan, rüşvet olup cebe giren, ayakkabı kutularına doldurulan, itiraf edildiğinde kamuoyunu yerinden hoplatan paralar; sadece onlar değil, aynı zamanda faiz geliri, kâr, kira diye kayda geçirilip hakkıyla kazanıldığı kabul edilen paralar da… hepsinin kaynağında Türkiyeli veya İranlı emekçilerin teri, acısı, yorgunluğu vardır.

Amerikalılardan bu kadardır.

Bu soygun serüveninin koca koca tahtalara uzun uzun yazılıp anlatılması, kutuların birbirlerini kesen oklarla birbirlerine bağlanması gerekir. Yargıcından jüri üyesine, gazetecisinden hırsızına, “bana da düşer mi” diyeninden “herkes namusuyla çalışıp kazansın” diye düşünenine kadar herkes tarafından şaşkınlık, merak ve belki öfkeyle izlenir Sarraf’ın ve beslediklerinin maceraları.

Hepsi birlikte, dünyanın üzerine kurulduğu büyük insanlığı, emekçileri görünmez kılmaya hizmet eder. Kimisi katledilen, kimisi göç ettirilen, büyük çoğunluğu evine ekmek götürmeye çalışan sıradan insanların emeklerinin üstünde bir örtüdür, Amerikalıların kurdukları ve kurmadıkları mahkemeler…



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ekim'in intikamı-Aydemir Güler melnur 6 4441 30.10.2019- 10:21
Konu Klasör Yine bir Aydemir Güler yazısı üzerine... melnur 0 99 03.02.2024- 07:51
Konu Klasör Aydemir Güler'in gündeme ilişkin görüşlerine dair... melnur 4 1460 11.12.2021- 05:53
Konu Klasör Aydemir Güler: TKP en iddialı, cesur ve olgun olduğu dönemdedir... melnur 0 477 11.09.2022- 03:50
Konu Klasör Kara Kıta'da kara emirlikler özgür 0 3020 28.09.2013- 16:32
Etiketler   Fazla,   karışık,   gayet,   sade,   Aydemir,   Güler
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS