SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Osmanlı’dan günümüze kadın           (gösterim sayısı: 2.715)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 28.12.2017- 09:46


Tarih yapıcı kadınlar: Osmanlı’dan günümüze kadın hareketi – Perihan Koca




“…madem ki yürünüyor bunu diğerleri takip edecektir. Ah! Yirminci asır, ey muhterem kadın asrı, sen ilk mes’ud. Seni takip edecek zamanlardan eminiz…”


Resim Ekleme

Tarihin öznesi olan kadınlar, adı sanı unutuluncaya değin tarih sayfalarının karanlık bölümlerine kapatılıp görünmez kılındılar.

Kadınların adını saklayan resmi ideolojinin tarih yazımı; tarihi yapan özne rolünü erkeklere verirken kadınların ortak mücadele belleğini yitime uğratıp, bütünüyle tasfiye etmeye soyundu.

Ancak, sonsuza dek rafa kaldırılmak istenen kadınların çalınan tarihi, kadınların kurtuluş mücadelesiyle gün yüzüne çıkmaya, hak ettiği yeri kazanmaya başladı.

Öyle ki, tarih kadın kurtuluş mücadelesinin özgürlük yürüyüşü ile yeniden yazılıyor. Kadınlar tarihi yapmaya/kurmaya yol alıyor.

Görünmezlik pelerini kalkıyor…

Tarihin temelleri, ataerki ile hesaplaşılarak kazınıp bakıldığında, görünmezlik pelerininin birden kalkıverdiğini, hakikatin aşikar olduğunu görürüz.

Kadınların mücadele tarihi, Amazonlardan, Anadolu Bacılarına, Kara Fatmalardan, Ulviye Mevlanlara, Nezihe Muhittinlerden Münevver Hanımlara kadar uzanan uzun ve köklü bir tarihin ürünüdür.

Cumhuriyet öncesi kadın hareketine yoğunlaşacak olursak, 1870lere kadar uzanan, 1908 2. Meşrutiyet döneminin getirdiği toplumsal ve kültürel değişimlerle ivme kazanan bir kadın mücadelesinin gerçekliğiyle karşılarız.

1870’lerden 1923’e kadar yüzden fazla örgütlenme kuran, gazete ve dergi çıkaran, çalıştığı iş kollarında 10 civarında grev başlatan bir mücadele tarihi.

1908 2. Meşrutiyet, geleneksel Osmanlı toplumunun sosyal, siyasal, eğitim, hukuk alanlarında çok hızlı bir değişim ve dönüşümün yaşandığı ve Osmanlı’nın farklı bir yapılanmaya doğru evrildiği önemli bir siyasal tarihtir.

Meşrutiyet, Osmanlı’da bir çok alanda modernleşme dönemiydi.

Bu geçiş döneminde geleneksellikle modernlik arasında denge kurma ve taşıyıcı özne olma rolü kadınlara verilmişti.

Osmanlı’da işgal edilen topraklardan hareme alınan, krallara, padişahlara hediye olarak sunulan, köle pazarlarında gaminet olarak satılan, en ince ayrıntısına kadar etek boyunun, kıyafetinin, ayakkabısının, inancına göre renklerinin belirlendiği, hangi gün kaçta nereye ne ile nasıl gideceğine, hangi aracın hangi bölümünde kiminle oturacağına, nasıl bakıp, nasıl konuşacağına kadar üzerine fermanlar çıkarılan kadınlar sarayın çıkarlarına uygun kurallarla biçimlendiriliyordu.

(Örn: Müslüman kadınlar fermana göre yalnızca, sarı ayakkabı giyerler, kırmızı, yeşil ya da mavi ferace takabilirlerdi. Kadınlar vapurların alt bölümlerinde oturabilirler, faytonlara ise kocaları yanında olsa bile binemezlerdi.)

Modernleşen ataerki

Meşrutiyet dönemiyle birlikte ataerkillik de modernleşme çabaları içerisine girdi.

Erkek egemenlik bakiydi ancak daha “modern” bir erkeklikle.

Meşrutiyet dönemiyle birlikte, eğitimin giderek yaygınlaştığı, ilk öğretimin zorunlu hale getirildiği, kadınlar için çeşitli eğitim ve mesleki kurumlarının, kız öğretmen okullarının açıldığı bir dönem başladı.

Yaşanan gelişmelerle birlikte kadınların hapsedildikleri özel alan sınırlarının giderek aşındığı, toplumsal alanda konumlanmaya başladıkları, sorgulamaya, araştırmaya, kadınlık bilincini geliştirmeye ve hak ve özgürlük taleplerini daha çok gündeme getirmeye başladıkları bir dönemin kapıları açıldı. Ki bu süreç kadınların başkaldırıyla ve başkaldırdıkça elde ettikleri kazanımlar ışığında, giderek bağımsızlaşan bir kadın hareketine evrildi.

Kadın dernekleri kurulmaya, kadınlar gazete ve dergi çıkarmaya başlamıştı artık.

İlk kurulan dernekler daha çok yardım ve hayır işleme dernekleri olarak açığa çıktı. Savaş dolayısıyla ihtiyacı olanlara yardım sağlama, kız çocuklarını eğitme, kadınları bilinçlendirme, meslek edinme ve edindirme dernekleri…

(Hanımlara Mahsus Gazete, Şukufezar, Demet, Mehasin, Kadın dergileri…

Osmanlı Türk Kadınlarını Esirgeme Derneği, Osmanlı Kadınlarını Çalıştırma Cemiyeti, Asri Kadın Cemiyeti,   Teali Nisvan Cemiyeti gibi…)

Yaşanan tarihsel gelişmeler ve toplumsal-siyasal yeniliklerle birlikte ataerkinin modern bir erke doğru evrimleştiği bir süreç inşa oluyordu.

Kadınların kamusal alana doğru kitlesel bir yönelim içinde oldukları, kendileri odaklı çözüm arayışlarına girdikleri, örgütlenme ve yayın deneyimleri yanında kadın konferansları düzenlemeye başladıkları bir dönemdi bu.

1911 yılında düzenlenen Beyaz Konferanslarla özdeşleşen Fatma Nesibe Hanım’ın 300 kadının katıldığı konferanslarda yapmış olduğu kimi konuşmalar kadınların mücadelesine kitlesel katılım çağrılarının yapıldığı, siyasal alanda kadın iradesinin oluşmaya başladığı önemli bir eşiği işaret eder.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.12.2017- 09:48


Ah! Yirminci asır, ey muhterem kadın asrı, sen ilk mes’ud…

Fatma Nesibe Hanım’ın Beyaz Konferanslar’daki kimi konuşmaların satır aralarına bir bakalım:

“Size metanet tavsiye ederim hanımlar. Bugünkü içtimai yapanlar düşünülsün ki kadınlardır. Demek ki ciddi ve sabit bir adım atılıyor. Bu ilk adımdır.

Şüphesiz ikincisi de atılacak ve madem ki yürünüyor bunu diğerleri takip edecektir. Ah! Yirminci asır, ey muhterem kadın asrı, sen ilk mes’ud. Seni takip edecek zamanlardan eminiz.”

“Bugün kadın nedir? Erkeklerin kadınlara karşı meşhur-i alem olan nezaketlerine rağmen, sorarım, bir alet-i zevk, bir çocuk makinesi, tatlı bir etten başka bir şey mi?”

“Hilkat bana da demir bir pençe, sert bir kalp verseydi, yapacağım ilk iş birçok erkeğin kafasını paralamak olurdu.’’

“Hanımlar, size bütün kadınlık namına hatta topraklarında müebbeten susan dudaklar namına teşekkür ederim. Görüyorum ki hiçbir iskemle boş kalmamış. Demek ki iki kat, üç kat davete icabet edecek hemşirelerimiz var.

Oh! Bu ne kadar mesut beşarettir (müjde).

Bugün üç yüz kişiyiz değil mi hanımlar? Demek hiç aldanmıyorum ve bu cesaretle iddia ediyorum ki, içtimaimize vakıf (haberleri olsa) olsalar üç yüz bin hatta milyon kadın bize hiç olmazsa kalben iştirak edecekler.

O halde, vereceğim şu birkaç konferansla ben üç bin refikama (arkadaş) telkin-i hakaike (gerçeği anlatmak) muvafık olursam siz niye olamayasınız, bu kuvvet sizden niçin beklenilmesin? 

Her şahsa üç bin kişinin isabeti pek açık, pek aşağı bir hesapla gösterir ki, her birimizin üç bini ile dokuz milyon kalbin, hele kadın teşebbüsünün müzahir-i istinadı (güvenilir destekçisi) olacağız değil mi? Ve bu az bir kuvvet mi? Biz bugün vakıa üç yüzle başlıyoruz, yarın mutlaka üç binle, ertesi gün altı binle, nihayet bir gün kitlesiyle başlayacağız.”

Kadınlık meselesi bir hak meselesi, hürriyet meselesidir

1913’e geldiğimizde, Osmanlı’nın ilk feminist yayını Kadınlar Dünyası dergisi ve derginin yazı kurulundaki kadınlar tarafından kurulan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti (Osmanlı Kadın Haklarını Savunma Derneği) ile tanışırız.

Kadın-erkek eşitsizliğine karşı din ve milliyet ayrımı gözetmeksizin her kadının kadın olmaktan kaynaklı yaşadığı sorunlarla mücadele eden dernek, ilköğretimin zorunlu olması, kız liselerinin yaygınlaşması, kızlara yükseköğrenim hakkı verilmesi, erkek çokeşliliğinin yasaklanması, kadınlara boşanma hakkı verilmesi, kadınların çalışma yaşamına girebilmeleri için mücadele etti.

Ulviye Mevlan öncülüğünde kurulan cemiyet ve dergi ise feminizm kavramını kullanmaktan ve mücadelesini yürütmekten asla çekinmedi.

Ulviye Mevlan; “Kadınlık meselesi bir hak meselesi, hürriyet meselesidir. Kadın asırlardır yaşadığı esir hayattan bıkmıştır. Kadınlar, erkeklerin güzel sözlerine kanmayın, kurtuluş sizin ellerinizde’’der kadınlara çağrısında…

Yine dergilerin yazarlarından Mükerrem Belkıs’ın henüz daha o yıllarda “Kadın­ların ancak hemcinsleriyle dayanışma içinde, ortak bir mücadeleye girişmeleriyle kadının ezilmişliği sorunu­ aşılacaktır” sözlerine rastlarız…

Osmanlının ilk feminist yayını olan Kadınlar Dünyası’nda ilkesel olarak sadece kadınlar yazar, yayın kurulunda da sadece kadınlar yer alırdı.

Kadınlar Dünyası: “Kadınların yaşam koşulları erkeklerle eşit hale gelinceye kadar erkek yazılarını yayınlamayacağız.”

Verilen mücadeleler sonucu cemiyet, 1913’te Müslüman Osmanlı kadınlarının ilk kez bir kamu kuruluşuna, İstanbul Telefon İdaresi’ne girmesini sağlayarak önemli bir hak kazanımı elde etmiştir.

1914 yılında ise, ilk “kadın üniversitesi” olan İnas Darülfünunu açıldı ve 1921 yılına gelindiğinde   yüksek öğretim karma hale getirildi.

Kadınların kararlı mücadeleleri sonucunda talep edilen bir çok hakkın meşakkatli süreçler sonunda kazanıldığını, bu hakların resmi tarih yazımında iddia edildiği gibi tepeden bir yerlerden kadınlara bahşedilmediğini tarihin her anında yeniden ve yeniden teyit ediyoruz.

Cumhuriyet kadınlara özgürlük mü bahşetti?

1923’lere geldiğimizde, Cumhuriyet dönemiyle birlikte önemli kopuşların yaşandığına tanıklık ederiz.

Osmanlı’nın İslamı ataerkilliğinden Tanzimat ve özellikle 2. Meşrutiyetle giderek gelişmeye ve yeniliklere açılmaya başlayan coğrafya Cumhuriyetin ilanıyla batılı/modern bir ataerkilliğe yönelmiştir.

Gerçekleşen reformlar, özel alanının sınırlarını genişletmiş, bağımsızlığın kesin sınırları erkek egemenlik tarafından keskince çizilmiş olmasına rağmen, eski katı sınırlar kısmen gevşemeye başlamıştı.

Kadınlar artık batılı kıyafetlerle tanışıyor, yarışmalara katılıyor, kamusal alanda daha fazla görünür oluyor, balolarda, yemeklerde “erkekleriyle” boy gösterebiliyorlardı.

Yeni rejim ile birlikte kadınlara modern cumhuriyet kadını rolü verilmişti. Kadınlar şimdi de rejimin inşasındaki taşıyıcı rollerini oynayacaklardı.

Amma ve-lakin, savaşta oynadıkları önemli rollere rağmen, her dönemde olduğu gibi tarih sahnesinde yalnızca figüran olarak görülen kadınlar, başta yurttaşlık hakkı olmak üzere, siyasal tüm haklardan yoksunlardı.

1923’te henüz daha Cumhuriyet ilan edilmeden, dönemin sağladığı avantajları kadınlar için fırsata çevirmek isteyen örgütlü kadınlar Nezihe Muhiddin öncülüğünde, Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kadınlar kolunu oluşturmak istediler, ne yazık ki talepleri karşılıksız kaldı.

Haziran ayında daha büyük ve cüretkar bir adım atarak, Kadınlar Halk Fırkası adıyla bir partinin kuruluş beyannamesini hazırlayıp sundular.

Aylarca sessizlikle karşılanan bu talep, anayasada yer alan “Her erkek Türk seçme-seçilme hakkına sahiptir” maddesi gerekçe gösterilerek, kadınların parti kurma talebine izin verilmedi.

Talepleri karşılık bulsaydı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk partisi o zaman kadınlar tarafından kurulmuş olacaktı. Ancak o sıralar Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kuruluş faaliyetleri sürdürülüyordu ve kadınlar, yine erkeklik duvarına çarpmışlardı.

Ama pes etmemişlerdi.

Parti beyannamesinin tüzük maddelerini değiştirerek, “biriliğin siyasetle alakası yoktur” ibaresini de eklemek zorunda kalarak, 1924’te Kadınlar Birliği’ni kurdular.

1925’te de siyasal mücadelelerine ön açacak olan Kadın Yolu dergisini çıkarmaya başladılar.

1926’da Nezihe Muhiddin öncülüğündeki Türk Kadınlar Birliği bu kez Cumhuriyet Halk Fırkası’na üye olmak için başvuruda bulundular.

Dönem Şeyh Sait Ayaklanması ardına, Takriri Sükun yasasının çıkarıldığı, sansür, baskı ve denetim dönemiydi. Kadınların talebi “kadınların kendilerini hayır işlerine vermelerinin daha doğru olacağı” gerekçesiyle “taşkınca” bulunup reddedildi.

Kadınlar Birliği 1927’de ülkenin çeşitli illerinde şubeler açarak kadınların mücadelesini büyüttü.

Seçimlere kadınlar olarak katılamıyorlarsa, kadınların oy hakkını savunan erkek bir adayla seçimlere girme kararı alarak bir kampanya başlattılar. Ancak dönemin mebusları, yöneticileri ve rejimin gazeteleri tarafından hedef gösterilerek, boşluğa düşürüldüler.

Nihayetinde ise başta Nezihe Muhiddin olmak üzere, çeşitli suçlamalarla kadınların ipi erkekler tarafından çekilmiş oldu. Yolsuzluk ve usulsüzlük suçlamaları ile karşı karşıya kalan Nezihe Muhiddinlerin birlikten ihraçları ve birliğin sönümlendirilmesi çabaları birbirini izledi.

Kemalist rejimin kuruluşunda moderleşmenin gereğini, yeni rejimin uygun gördüğü sınırlar ve biçim içinde yerine getiren kadınlar artık rejim tarafından bir tehdit olarak görülüyorlardı.

Özellikle, 1923-1945 döneminde kadınlar için kurtarıcı olarak gösterilen Mustafa Kemal dahil olmak üzere, rejimin tüm nüveleri kadınlara siyasal haklarını vermemek için ellerinden gelen tüm hamleleri yapmışlardı.

Ancak uzun, meşakkatli, zorlu ve inatçı bir mücadele sonucunda kadınlar, 1930’da belediyelerde, 1933’te köy yönetimlerinde, 1934’te ise TBMM’de seçme ve seçilme hakkını kazanmış oldular.

Ataerkil tarih yazımının görünmezlik pelerinini kaldırdığımızda, tarihin her anında, her köşesinde tarihin akışını, yönünü, yolunu değiştiren yüzlerce kadının “Kadınlar Vardır” çığlığıyla yolumuzu aydınlattığına tanıklık ediyoruz.

Dün de bugün de yarın da “vardık, varız, var olacağız…”

Kaynakça

Serpil Çakır- Osmanlı’da Kadın Hareketeti

Ayşe Hür – Osmanlı’da Kadın Hareketi makaleleri

Hüseyin Akyol- Aykırı Kadınlar- Osmanlı’dan günümüze devrimci kadın portleri


http://sendika62.org/2017/12/tarih-yapici-kadinlar-osmanlidan-gunumuze-kadin-hareketi-perihan-koca-462952/



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Yeni-Osmanlıcılık ve Osmanlı'da feodal düzen... melnur 3 2088 13.08.2020- 08:20
Konu Klasör Osmanlı: Mitler ve gerçekler... melnur 4 1815 22.12.2020- 05:23
Konu Klasör Osmanlı’da Marksizm, kuram ve sosyalist hareketler... melnur 0 704 06.02.2022- 09:41
Konu Klasör Yeni-Osmanlı’dan Tekâlif-i Milliye günlerine - FATİH YAŞLI melnur 0 1128 08.04.2020- 09:22
Konu Klasör TKP Kadıköy, Maçoğlu ve TİP üzerine... melnur 13 436 22.03.2024- 08:59
Etiketler   Osmanlı’dan,   günümüze,   kadın
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS