SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Sosyalist27
[ Sosyalist27 ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 14.11.2018
İleti Sayısı: 55
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Sosyalist27
Cevap Tarihi: 15.11.2018- 15:57


Laik bir rejimde diyanet işleri başkanlığının tesisi bir çelişki gibi görülebilir ve eleştirilebilirde, ama bunun üzerinden devletin din ekseninde kurulduğunu söylemek fazlasıyla yüzeysel bir yaklaşım olur.
Zaten Kemalist rejimin önde gelen düşünce adamlarına ve onların eylemlerine yön veren düşünce hayatına bakıldığında, keskin din karşıtı düşünürlerin ve seküler anlayışların hakim olduğu görülür.
Rahiplikten gelen ama daha sonra radikal bir din eleştirmeni olan Jean Meslier veya D'Holbach gibi düşünürlerin fikirleri, dönemin Kemalist kadroların din anlayışını büyük ölçüde etkilemiştir.
Bu düşünürlere, okullarda okutulan Medeni Bilgiler kitaplarında yer verilerek, gelecek nesillerinde bu gibi ilerici aydınların fikirleri ile yetişmesi amaçlanmıştır.
Yine aynı şekilde yaratılışçılığı reddederek, evrim teorisine eğitim müfredatlarında yer verilmesi, dönemin eğitim anlayışında ilerici bir perspektifin benimsendiğini göstermektedir.
Zaten gerçekleştirilen devrimlerde büyük ölçüde din kisvesine bürünmüş feodal kültür ve kurumları hedef alan bir mahiyet taşımaktadır.
Bununla birlikte ben, Kemalistlerin dinin etkisini biraz fazla abarttıklarını ve düşünceyi belirleyici kıldıkları ölçüde felsefi olarak idealizme kaydıklarını düşünmekteyim.
Dinler, Engels'in de ifade ettiği gibi insanı tahakküm altında tutan güçlerin, insanoğlunun zihnine olan yansımasıdır.
Eski çağlarda insanı etkisi altına alan bu güçler doğa güçleri iken, artık ürünün elde edilişi ve sınıflaşmanın oluşumu ile bu güçler büyük oranda iktisadi bir nitelik kazanmıştır.
Dolayısıyla üretim ilişkilerinin dönüşümü ve sınıflaşmanın sona erişi ile birlikte insanı tahakküm altında tutan, yabancılaştıran güçler ortadan kalktığında, dinlerde insanoğlu üzerindeki etkisini kaybedecektir.
Yani dinler belirleyen değil, belirlenendir.
Bu bağlamda dinlerde, mevcut sınıf mücadelesinden, sömürüden ve kapitalist üretim ilişkilerinden bağımsız düşünelemez bir olgudur diyebiliriz.




Bu ileti en son Sosyalist27 tarafından 15.11.2018- 17:16 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 15.11.2018- 17:12


Din konusunun bilimsel sosyalizmi savunanlar için ne anlama geldiği bir yana, bir burjuva devrimi için dinin toplumsal ve siyasal yaşamdan çekilişi yani laiklik o günün koşullarında olabilecek en ileri düzeyde gerçekleştirilebilmiştir. M.Kemal'in en radikal olabildiği konu da budur. Laiklik her din ve inanca eşit davranma olarak da   nitelenmemeli, daha doğrusu o çerçeveye sıkıştırılmamalıdır. Laiklik anlama çabamızın ve toplumsal ve siyasal yaşamımızın akıl ve bilim doğrultusunda şekillenmesidir. Referansın gökyüzünden yeryüzüne indirilmesidir. Kuruluşun laik cumhuriyet üzerinden gerçekleştirilmesi ve bugün için bile sahiplenilmesi gerekliliğinin en temel nedeni de budur ve bu sahiplenmeyi gerçekleştiremeyenlerin solcu sayılamayacaklarının altını çizmemizin nedeni de budur.




Bu ileti en son melnur tarafından 16.11.2018- 04:08 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
sorgulayan
[ kamil koc ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.08.2013
İleti Sayısı: 139
Konum: YurtDışı
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: sorgulayan
Cevap Tarihi: 15.11.2018- 23:33


Konuya şöyle bakalım. Diyanet ne maksatla kuruldu ve şu anki konumuyla nerede duruyor?
Türkiye'de sadece Sünnî müslümanlarmı var? Diğerleri kendilerini nerede ve nasıl temsil edecekler?
Alevi ibadethanesi olan Cem evleri neden yasaklandı ve neden şimdi yasaklayan zihniyet AKP despot iktidarını Cem evlerini ibadet yeri olarak tanımıyor diye kınıyor, eleştiriyor?
Soruları daha da çoğaltabiliriz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 16.11.2018- 04:46



altı çizili yazdırılacak metin
Alıntı Çizelgesi: sorgulayan yazmış

Konuya şöyle bakalım. Diyanet ne maksatla kuruldu ve şu anki konumuyla nerede duruyor?
Türkiye'de sadece Sünnî müslümanlarmı var? Diğerleri kendilerini nerede ve nasıl temsil edecekler?
Alevi ibadethanesi olan Cem evleri neden yasaklandı ve neden şimdi yasaklayan zihniyet AKP despot iktidarını Cem evlerini ibadet yeri olarak tanımıyor diye kınıyor, eleştiriyor?
Soruları daha da çoğaltabiliriz.




Cumhuriyet kuruluyor, daha doğrusu önce saltanat kaldırılıyor, sonra cumhuriyet kuruluyor, ve ardından diyanet işleri başkanlığının kurulması gerçekleştirilerek tekke, zaviye ve türbelerin kapatılma yasağı getiriliyor. Amaç laiklik. Amaç gericiliğin toplumsal ve siyasal alandaki tüm simge ve olgularını ortadan kaldırmak. Benim düşüncem meydana gelen yoğun tepkileri önlemek veya dengelemek için diyanetin kurulmasını araya sıkıştırıyorlar. Bir de sanıyorum Kuran'ın Türkçe'ye çevrilmesi var. Bir üstte söylemeye çalıştım, amaç cumhuriyeti laik bir temele oturtmak. Bunun için o günün koşullarında en radikal tutumu da   en güçlü olduğu o dönemde alıyorlar.

Bana göre o dönemde diyaneti her inancın eşit bir şekilde temsil edildiği bir kurum olarak kuramazlardı. Toplumsal alandaki sünni egemenliğin daha yoğun bir tepkisi ortaya çıkardı. Bir de Kemalizmin en güçlü olduğu o dönemde bile Kemalist kadroları bir bütünmüş gibi görmemek gerek. İçlerinde muhalefet de vardı. Bu yüzden Diyanetin kuruluş sürecinde Alevilik temsil edilmemiştir.

Bu konuya bir de şöyle bakmak gerek. Devrimler, sınıfsal niteliği ne olursa olsun gerçekleştirildiğinde hemen her konuya bir çözüm getiremezler. Nedenleri çeşitli olabilir. Toplumsal alandaki tepkinin kitlesel bir karşı koyuşa dönüşmesi en istemedikleri bir durumdur. Zamanla sistemin gelişmesiyle bu sorun çözülebilirdi. Ama kapitalizmin gelişmesi ve CHP içindeki sağcı-gerici damarın giderek hakimiyeti bu sorunun çözülmesinin önüne geçti. Bugün de bu şekilde çözülmemesinin nedeni aynı damarın mutlak egemenliğidir.

O dönemde Aleviliğin diyanette temsil edilmemesi sürekli olarak CHP'ye yöneltilen bir eleştiridir. Bunu da en çok 117 yıldır iktidarda olan ve bu sorunu çözmeyen, ideolojik dünyası nedeniyle çözemeyen iktidarın kendi yandaşları yapmaktadır. Bu durumu yine o dönemdeki Kemalist kadroları ve laik cumhuriyeti eleştirmek için kullanmak bana çok doğru bir tavır gelmiyor. Bunun bir nedeni de, o dönem CHP'sinin bir devlet partisi olduğunu göz önüne almamaktır. CHP içinde o dönemde her tür siyasi görüş temsil ediliyordu, örnekse Hasan Ali Yücel de CHP'liydi, bütün DP kadroları da CHP içinden çıkmıştı. Giderek de daha gerici kadrolar CHP içinde daha etkin hale gelmiştir.

Kısaca aleviliğin diyanet içinde yer almaması M.Kemal ve kuruluş dönemi kadrolarının karşısına dikilme nedeni olmamalı. Hatta, konu dışı olacak, K. Evren'i bile Kemalist olarak değerlendirip göstermek bile cumhuriyetin kuruluş kadrolarını düşmanlaştırmak için kullanılan bir propaganda malzemesi olmuştur. Bence kemalizm dendiğinde sol kemalizm olarak anlama gerek. Attila İlhan'dan Uğur Mumcu, İlhan Selçuk ve daha nice cumhuriyet aydınını ve onların savunduklarını anlamak gerek. 68'lerin devrimci gençlik ve devrimci önderliğin   bu ilerici damardan çıkmasının nedeni budur. Bir dönem SF'de ve tv.deki gericiliğin dilinden düşmeyen ''katiline aşık olma durumu'' hiç doğru değildir ve bu sözde eleştiri alevi toplumu gibi aydınlık ve ilerici bir kesime yapılabilecek en büyük hakarettir.

(Sorgulayan arkadaşa değil bu sözlerim, yanlış anlaşılmasın.)




Bu ileti en son melnur tarafından 16.11.2018- 04:47 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.11.2018- 17:07


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Din konusunun bilimsel sosyalizmi savunanlar için ne anlama geldiği bir yana, bir burjuva devrimi için dinin toplumsal ve siyasal yaşamdan çekilişi yani laiklik o günün koşullarında olabilecek en ileri düzeyde gerçekleştirilebilmiştir. M.Kemal'in en radikal olabildiği konu da budur. Laiklik her din ve inanca eşit davranma olarak da   nitelenmemeli, daha doğrusu o çerçeveye sıkıştırılmamalıdır. Laiklik anlama çabamızın ve toplumsal ve siyasal yaşamımızın akıl ve bilim doğrultusunda şekillenmesidir. Referansın gökyüzünden yeryüzüne indirilmesidir. Kuruluşun laik cumhuriyet üzerinden gerçekleştirilmesi ve bugün için bile sahiplenilmesi gerekliliğinin en temel nedeni de budur ve bu sahiplenmeyi gerçekleştiremeyenlerin solcu sayılamayacaklarının altını çizmemizin nedeni de budur.



Dolayısıyla ''biz burjuva laikliği yıkacağız, yerine sosyalist laikliği kuracağız'' diyen cahilleri fazla ciddiye almamak gerek. Laik cumhuriyet kulluktan yurttaşlığa sıçramanın adıdır. Ve laiklik başta olmak üzere cumhuriyet kazanımlarının tümü Türkiye solunun asla geriye düşmemesi gereken zeminidir. Sosyalistlerin hem Mustafa Kemal'e gösterdikleri saygının ve hem de cumhuriyet kazanımlarının sahiplenilmesinin nedeni budur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 19.11.2018- 02:40


80 öncesinde solun kullandığı bir sözdür ''imam hatip açarlar ama çocuklarını Avrupa'da okuturlar!'' Din Marks'ın söylediği gibi hem halkın afyonu ve hem de bu kahrolası dünyanın olmayan ruhu ve bir anlamda yaşama sevincidir. Sadece Osmanlı için değil, Hristiyan dünyasında da dinler ve inançlar her şekilde böyle bir anlama sahipti. Dinler ve inançlar da anlama çabasını aklın dışına çıkartır, gökyüzüne refere eder. Bu yüzden laiklik referansın gökyüzünden yeryüzüne indirilmesidir.

Laklik konusunda cumhuriyet en radikal tutumu almıştır. Burada bir sorun yok. Sorun cumhuriyetin giderek kapitalizmle buluşması ve buluşmanın sonuçta laiklik üzerinde etkisini göstermesidir. Siyasetin de dini kullanması ve tavizler vermesi sonucu kuruluş sırasındaki o radikal tutum, giderek cumhuriyetin kendisine düşmanlık boyutuna varan bir genişlemeye de yol açtı. 12 Eylül faşizmi de ateşin altını habire harmanladı ve sonuçta AKP ile bugünlere geldik.

Kuşkusuz yapılması gereken sosyalizm için mücadeledir. Sadece laiklik konusunda ortaya çıkan sorunların giderilmesi değil, kapitalizmin ortaya çıkardığı tüm pisliklerin de giderilmesi için sosyalizm şarttır. Bu sistem içinde kalarak hiç kimsenin temizlenebilmesi mümkün değildir. Cumhuriyet kazanımları, laiklik bir solcu için ne kadar önemliyse, nasıl savunuyorsa savunsun, cumhuriyet kazanımlarını ve laikliği savunan kişiler bizler için ne kadar önemliyse, bir solcunun bilmesi gereken şey de cumhuriyetin başta laiklik olmak üzere tüm kazanımlarını korumanın ve ileriye taşımanın yolu da sadece sosyalizmden geçmektedir.

Gerisi laf-ü güzaf!





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 21.11.2018- 22:47


Son paragrafın son cümlelerinden bir anlam çıkmıyor. Anlatılmak istenen yazıya tam olarak yansımamış. Cümle de bozuk zaten. Söylemek istediğim hem M.Kemal ve başta laiklik olmak üzere cumhuriyetin kazanımları bir solcu için çok önemlidir. Ve hem de nasıl savunursa savunsun, cumhuriyeti ve kazanımlarını savunanlar ve gericiliğe bir şekilde karşı çıkanlar da sol için önemlidir ve önemli olmak durumundadır. ''Yüzü sola dönük'' dediklerimiz de bu   kesimler içindedirler ve sola-sosyalizme en yakın kesimlerin de bunlar olduğunu düşünüyorum. ( GEZİnin de aktörlerinin çoğunlukla bu kesimler olduğu gerçeğini de yabana atmayalım.)

Cumhuriyet kazanımları ve başta laiklik bir solcu için ne kadar önemliyse, nasıl savunuyorsa savunsun, cumhuriyet kazanımlarını ve laikliği savunan kişiler de bizler için önemli olmalıdır. GEZİ çoğunlukla bu kesimler tarafından gerçekleştirildi. Cumhuriyetin kazanımlarını, laikliği vb. savunmak, önemsemek elbette çok önemlidir; bir solcunun buralara bir karşıtlık içinde olması gerçekten anlaşılmaz bir şey. Ama şu gerçeğin de altını tekrar tekrar çizmek gerek;cumhuriyetin başta laiklik olmak üzere tüm kazanımlarını korumanın ve ileriye taşımanın yolu da sadece sosyalizmden geçmektedir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.955
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.01.2019- 15:16


Unutmayın! Mustafa Kemal devrimcidir...-Enver Aysever


Mustafa Kemal tartışması yapmanın tam zamanıdır. Cumhuriyet okurunun en hassas olduğu konuda sağlıklı ölçü koymazsak, korkarım ki Atatürk, tacirlerin elinde sıradan piyasa unsuruna dönecek. İslam coğrafyasının ve ötesinde dünyanın en önemli devrimlerinden birini gerçekleştirmiş olan Mustafa Kemal, sıradan bir ikon halini alacak. Bu çok tehlikelidir ve esasen tam da siyasal İslamcıların istediği konumdur. İtiraz ve isyan ediyorum.

Taner Timur Hoca, “Mustafa Kemal tarihi ileri götürmüş bir devrimcidir. Bu yönüyle soldur” dedi. Net tarif. Sosyalist değildi belki ama ilericiydi, soldu! Osmanlı’nın yıkılması ardından hızla ve hayranlık duyulacak başarıyla; dil, kültür, kadın hakları, bilimsellik, sanat alanlarında büyük devrimler yaptı Mustafa Kemal. Anadolu’yu ileri taşıdı. Antiemperyalist savaşın kahramanıdır!

İki Mustafa Kemal yorumu yapılabilir. Biri, bugün tüm ırkçı partilerin yaptığı gibi Mustafa Kemal’i kaba milliyetçiliğe indirgeyen yorumdur. Mustafa Kemal; ümmet toplumu olan Osmanlı’dan ulus yaratmak zorundaydı. Ona tarih vermek zorundaydı, kendi dilini konuşması için cesaretlendirmeliydi. Ümmetten millete, kuldan yurttaşa geçmek için güven vermek zorundaydı yoksul ve cahil halka. Burada “Türklük” vurgusu, kul olmaya boyun eğen halka yurttaşlık bilinci kazandırmak içindir. Ben Mustafa Kemal gibi birinin kendini ilkel biçimde tarif edeceğini sanmam. O kalıp dar gelir!

İnanıyorum ki Mustafa Kemal bir Fransız devrimcisi gibi aydınlanmacı, eşitlikçi, adalet yanlısıydı. Ömrü yetse demokrasiyi tesis etmek isterdi. Denedi de. Maalesef demokrasi eğitimli halk istiyor, başaramadı. Bu isteğini açıkça Yakup Kadri ve Falih Rıfkı’ya söylemiştir. (Çankaya ve Atatürk kitaplarına bakılabilir.)

Niyazi Berkes’in, Doğan Avcıoğlu’nun, İlhan Selçuk’un, Uğur Mumcu’nun yorumladığı Mustafa Kemal doğru olandır. İşçi sınıfının oluşmasıyla birlikte devlet kapitalizmine hapsolmuş Cumhuriyete, ilerici tarif gerekliydi. Uğur Mumcu açıkça söyler: “Ben hem Kemalistim, hem sosyalistim.” Merkeze aydınlanmayı koyar, üstüne de sınıf bilincini ekler. Nitekim eğer Köy Enstitüleri girişimi tutsaydı bu iş çoktan başarılmış olacaktı. Devrimci Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının saygısı açıktır Mustafa Kemal’e. Çelişki yoktur, ayağını aydınlanmaya basmayan sosyalizm nasıl olur?

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1214412/Unutmayin__Mustafa_Kemal_devrimcidir....html



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Mustafa Kemal mi, Atatürk mü? melnur 2 1997 20.09.2020- 09:44
Konu Klasör Mustafa Kemal bir devrimcidir. kemalist 34 23711 13.12.2014- 18:49
Konu Klasör ''Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!'' melnur 2 3894 27.04.2018- 22:53
Konu Klasör Mustafa Kemal'e selam... melnur 5 6199 19.05.2019- 13:45
Konu Klasör ''...biz göğsümüze Mustafa Kemal'i takalım'' melnur 6 6623 10.09.2016- 14:25
Etiketler   Mustafa,   Kemal,   olmasaydı,   olmazdık
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS