SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Milenyum Dönekleri !           (gösterim sayısı: 4.414)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
şibusa
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: şibusa
Konu Tarihi: 16.10.2013- 15:56


Erkan Baş yazdı: Milenyum dönekleri - Burjuvazinin silah arkadaşları

soL Gazetesi'nde yeni bir yazı dizisi başlıyor: Milenyum dönekleri. Erkan Baş tarafından hazırlanan dizi, genel olarak dönek tanımı, sözlüklerdeki değişken karşılıkları, konuyla ilgili çalışmalar, örnekler ve “sapına kadar dönek” bir isimle başlıyor: Ufuk Uras...

Erkan Baş - soL

Sosyalizm,
Yani şu demek ki, dayı kızı,
Sosyalizm,
Senin anlayacağın yani,
El kapısının yokluğu değil de
İmkansızlığı.
Sosyalizm
Devirmek dağları elbirliğiyle
Ama elimizin öz biçimini,
Öz sıcaklığını yitirmeden.
Sevgilimizin bizden ne şan, ne para,
Vefadan başka bir şey beklemeyişi…
Sosyalizm,
Yani yurttaş ödevi sayılması bahtiyarlığın,
Yahut mesela,
-bu seni ilgilendirmez henüz-
esefsiz,
güvenle,
emniyetle,
gölgeli bir bahçeye girer gibi
girebilmek usulcacık ihtiyarlığa,
ve hepsinden önemlisi,
çocukların, ama bütün çocukların,
kırmızı elmalar gibi gülüşü…

Nâzım sosyalizmi böyle anlatmış; bana göre, en iyi anlatımlardan birisi. Başka birisi, başka bir biçimde tasvir edebilir. Sosyalizmi anlatmanın çok çeşitli yolları var; her insanı sosyalizmle, sosyalist mücadeleyle buluşturan başka başka yollar olduğu gibi...

Kimi haksızlığa isyan ederek, kimi sömürüye, adaletsizliğe başkaldırarak, kimi de belki esas olan “teori”yle kavrayarak girdiği yoldan ama hep birlikte yürüyoruz o güzel geleceğe...

Sosyalizme doğru yürüyüş, egemenlerin en büyük korkusu.

Bütün yaşamlarını, bunu engellemeye adadıklarını söylesek abartmış olmayız. Baskı, şiddet, işkence, katliam, gerektiğinde savaş veya iç savaş, hepsi bu yürüyüşü engellemek için kullanılan yöntemler.

Bunlara bir de ihanet silahını ekliyorlar. Gücün en önemli gösteri alanlarından birisi, gerektiğinde karşı taraftan insan satın almak, satın aldığını insanlıktan çıkarıp kullanmak. Yeri geldiğinde parlatıp “örnek” olarak, yeri geldiğinde çöp sepetine atıp ne hallere düşürebileceğini göstermek için.

Bu dizi yazısının konusu işte bu. Burjuvazinin kullandığı en alçak silahlardan birisi olan dönekler üzerine konuşacağız birkaç gün....

Dönek sürekli döner...
Sosyalizm mücadelesine farklı yollardan girilebilir dedik. Hangi yoldan girmiş olursak olalım, bir süre sonra pek çoğumuz aynı durumla karşılaşıyoruz. Devrimci olmaya karar verdikten çok kısa bir süre sonra -istisnasız hepimize- üstelik en sevdiklerimizden birisi, annemiz, ablamız veya sevgilimiz bize mutlaka bir döneği veya dönekleri örnek göstermiştir: “Bak işte falanca; o da zamanın hızlı solcusuydu, şimdi solla filan hiç alakası kalmadı.”

Bu örneklerin en azından canını sıkmadığı tek bir genç devrimci yoktur.

Diğer tarafta da dönekler, belli periyotlarla papağanca tekrar edip dururlar: “Biz bu halk için zamanında neler neler yaptık ama inan bu halk için değmez.”

Özetle söylersek, yıllardır “halkımız” dönekleri, dönekler halkımızı gösterip, bu tabloda mücadele etmenin gereksizliğine genç devrimcilerini ikna etmeye çalıştı.

Şimdi ise yeni bir dönem açılıyor...

Dönekliğin tarihine baktığımızda görüyoruz; yeni bir dönem açılıyorsa, hem yeni dönekler türüyordur hem de döneklere yeni görevler tanımlanıyordur.

Yıllardır teorik olarak tartıştığımız pek çok sorunun cevabını Haziran ayında almış olduk. Milyonlarca insan, örgütlenen insanın değiştirebilme gücünü fark etti. Milyonlarca genç devrimci fikirlerle buluştu, toplamda ülkenin geleceğine ilişkin umutlarımız büyüdü. Bu aşamada, yeni döneklerin özel bir misyon üstleneceklerinden hiç şüphemiz yoktu, düşündüğümüz gibi de oldu.

Değişim, gelişim... Evet ama nasıl?
Dönekliği tanımlamaya geçmeden önce tüm döneklerin en temel tezi üzerinden neyin döneklik olmadığını yazmamızda fayda var.

İnsan sürekli gelişen bir canlı. Yaşadıkça gördüklerimiz, okuduklarımız çoğaldıkça öğreniyoruz. Öğrendikçe de yaşama bakışımız, olayları algılayışımız doğal olarak gelişiyor ve değişiyor.

Özetle zaman zaman kimi fikirlerin değişmesi, gelişmesi ve gerilemesi mümkün, hatta aksi imkansız.

Daha açık yazalım, hiç kimseden yaşamının bir evresinde edinmiş olduğu fikirleri ölene kadar hiç değiştirmeden taşımasını bekleme hakkımız yok.

Şaşırtıcı gelebilir ama bu tür bir değişimi, gelişimi döneklik olarak tanımlayanlar yalnız ve yalnız döneklerdir. Biraz iddialı gelebilir ama ekleyelim, dönekliğin başlangıç adımı da budur.

Dönekler esasında ne yaptıklarını en iyi kendileri bilir. Bu nedenle, gerçekleştirdikleri aşağılık eylemi meşrulaştırmak, hafifletmek için bir karışıklık yaratma yolunu seçip, her tür değişimin döneklik olarak tanımlanması için didinip dururlar. Böylece düştükleri aşağılık durumdan kurtulacaklarını sanırlar.

Döneklik nedir? Dönek kimdir?
Pek çok tanım yapılabilir ancak yeni tanımları yapmayı denemek yerine daha önce okuduğum iki tanımı paylaşmakla yetineyim.

Gazeteci Soner Yalçın, muhtemelen kişisel deneyimlerinden, tanıdıklarından yola çıkarak bir tanım yapmış; Samizdat isimli son kitabından okuyalım:

“Döneklik kariyer-statü planlamasıyla ortaya çıkar.

“Ama kişi bu gerçeği kendisinden gizler.

“Hiç olur mu; para, pul ün/şöhret, koltuk, yeni sınıfa kabul edilmek için ‘döndüm’ denir mi? Kusuru meziyete dönüştürür. Kurnazlık yapar; dönekliğini fikirle taçlandırmak ister. Tamam, güzel, buna da eyvallah! Fakat döneklik dönmekle sona ermez. Bu kez bir türlü yok olmayan ‘çağdışı dinozorlara’ kızar. Çünkü bunlar onu, kendisinden bile sakladığı ‘döneklik gerekçesiyle’ yüzleşmek zorunda bırakır.

Dönek, bu etkiden kurtulmak için vicdanını tenekeleştirmeye çalışır. Bunun reçetesi ise nefret duygusudur. Döndüğü yere, fikre ve insanlarına kin kusar. ‘Zayıf anını’gösterenlere karşı despot olur. Konuşmalarına, yazılarına kötülük, mutsuzluk hâkim olur.”(s.204-205)

Görece daha nesnel bir tanım içinse, Rahmi Yıldırım’ın dönekleri somut örneklerle çok iyi analiz ettiği çalışmasından faydalanabiliriz.
“Döneklik, ezilen sınıf ve katmanların saflarından egemen sınıfın saflarına geçiştir. Sonrasında, içinde olduğu saflara ve yol arkadaşlarına kıyasıya saldırganlıktır döneklik.

“Döneklik, egemen sınıf cephesine geçmek üzere bireysel irade beyanından ibaret değildir. Dönek adayının bireysel tercihi, egemen sınıfın aktörlerince kabul edildiğinde, yani devşirildiğinde gerçekleşmeye başlar. Devşirmenin bedeli ya da ödülü, döneğin entellektüel ve fiziki yetenekleriyle doğru orantılıdır!”

TDK sözlüklerinde kavramın ‘gelişimi’
Klasik bir giriş olsun diye dönek kelimesinin Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğündeki anlamını yazarak başlamak istemiştim.

Dönekleri kızdıracak ama söyleyeyim, TDK’nın en güvendiğim, bilimsel titizliğe en fazla özen gösterilen çalışmaları, 27 Mayıs sonrası ve 12 Eylül öncesi yapılan çalışmalar. Bu nedenle TDK’nın en güvendiğim sözlüğü de bu dönemde basılmış olan.

Fakat söz konusu olan döneklik olunca bu inancımda yanıldığımı anladım, anlatayım.

TDK sözlüklerinin pek çok kez yeni basımları yapılıyor ve yeni basımlar ihtiyaç duydukça güncelleniyor.

Bu diziyi hazırlarken ulaşabildiğim farklı basım TDK sözlüklerinden dönek maddesine bakıp, bulduğum karşılıkları alt alta yazınca ilginç bir durumla karşı karşıya olduğumuzu fark ettim. Çok sayıda baskı yapan ve güncellenen bu sözlüklerden ulaşabildiklerimi, olduğu gibi ve tarihsel sırayla aktarıyorum.

1969 Basımı TDK sözlüğünde şöyle yazılmış, “Dönek, s. sözünde veya kanısında durmaz, sözüne güvenilmez.”

1979 Basımı, bu baskının iç kapağında 1974 baskısının tıpkı basımı olduğunu belirten bir not var ve tanım 1969 baskısındakinden pek farklı değil, “Dönek: s. sözünde ya da kanısında durmaz, sözüne güvenilmez.”

Değişim 1980 sonrası başlıyor, 1983 basımında sözcüğün karşılığının kuvvetlendirilmesine ihtiyaç duyulmuş. Yine aynen aktaralım, “Dönek: s. inanç ve düşüncesini sık sık değiştiren, sözüne güvenilmeyen, kaypak.”

2000’li yıllara geldiğimizde ise bu da yetmiyor, ulaşabildiğim en yeni baskı 2010 tarihli ve internet üzerinden de ulaşılabilen TDK sözlüğüyle aynı karşılığı görüyoruz, “Dönek: s. İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen, caygın, kaypak (kimse), kahpe.”

Ne diyelim, demek ki yıllar geçtikçe dönek sözcüğünün tanımını zenginleştirmek ihtiyacı doğmuş!

Getirilen yeni eklerin, Türkiye’de döneklerin üstlendikleri misyonun ağırlaşmasıyla bir ilgisi olmalı.

Sapına kadar dönek: Ufuk Uras
1990’lı yılların ikinci yarısında solun büyük yenilenme ve birlik hamlesi olarak sunulan ÖDP’nin Genel Başkanı olarak tanıdığımız Uras, yakın dönemde, solu AKP destekçisi kılmak için en fazla emek harcayan isimlerden biri.

“Yetmez ama evetçi değilim, sapına kadar ‘evet’im” diye övünen Uras’ın, pek çok açıdan yeni döneklerin karakteristik özelliklerini taşıdığı için, ele almamız gerekti. Hepsini yazmaya kalksak kendisi bir dizi yazı olacağından, çok kısaca özetleyerek geçeceğiz.

Dönek zor günlerde kaçar.

Uras’ın siyasal hayatta, kişisel ikbal hissettiği dönemlerde vitrinde, işler zor veya karmaşık olduğunda ise “mütevazı” hayatındadır.

ÖDP’deki geçmişi buna örnektir. ÖDP’nin umut verdiği günlerde partinin başkanıdır. İki seçim sonrasında gerçekler görüldüğünde hemen çekilir, pek ortalıkta görünmez. Nasılsa Türkiye devrimci hareketi zor günlerde partinin yükünü çekecek mütevazı ve emektar isimler üretmiştir.

Uras’dan sonra ÖDP Genel Başkanlığı’nı üstlenen sevgili Hayri Kozanoğlu’nun adını özellikle anmak isterim. Uras ile mukayese bile kabul etmeyecek derecede yetenekli, mütevazi ve çalışkan bir isim olan Kozanoğlu, yol arkadaşlarıyla birlikte ÖDP’yi Türkiye’nin ve özelde sosyalist hareketin zor günlerinden geçirip, “toparlarlar”. Kozanoğlu, Parti’de bir yenilenme için görevini genç arkadaşlara bırakacakken, o zamana kadar neredeyse hiç görünmeyen Uras yeniden ortaya çıkar.

Dönek mevki varsa döner.

Uras, zamanlama ustasıdır.

Zor günlerde göremezsiniz ama sıkıntılı günlerde mücadeleyi sırtlayan Kozanoğlu veya Alper Taş gibi isimlere göre popüler bir isimdir. Salt bu nedenle, yıllarca tek bir taşın altına elini koymadan kongre arifesinde ortaya çıkar ve açık söyleyeyim, siyasette vvefasızlığın bir örneği olarak Genel Başkan seçilir.

Tesadüfe bakın ki, çok kısa bir süre sonra hiçbir Parti kurulunu tanımayan bir kararla, merkez kurullardaki çoğunluk itirazına rağmen BDP’nin bağımsız aday çalışmasıyla, önce aday, sonra milletvekili olur.

Döneklik bilerek yalan söyleyebilme yeteneğidir.

Dikkat edin, Uras(giller) hep büyük işler yaparlar.

Milletvekili adaylığı sırasında bir TV tartışmasında söylediği sözler, bana göre Uras’ın kişiliğini de gösterdi.

“İstanbul 1. bölgede, küçük CHP hizbi dışında tüm solun desteğini aldık.”

Çok önemsiz görülebilecek bu söz, bir devrimci ile döneği ayıran en önemli özelliklerden birisini gösteriyor. Dönek, hiç tereddüt etmeden yalan söyleyebilir, devrimciler ise en zor durumda bile doğruyu söyler.

Sözü edilen seçim 2007 seçimidir, Uras bu seçimlere örneğin TKP’nin girdiğini ve asla kendisini desteklemediğini biliyordur ama isterseniz bilmediğine inanalım. Peki, ÖDP üyelerinin bile büyük çoğunluğunun sözünü ettiği birliği desteklemediğini bilmemesi mümkün mü?
Uras, izleyenlerin bilmemesine güvenerek yalan söylüyordu.

Birleştiriyorum diye diye solu küçültmek...
Yukarıda somut bir örnek verdik ama bu sadece birisi. Solun birliği ise hiç bitmeyen bir yalan.

Uras, her dönem solun en geniş birliğini kuran ekibin içindedir. Bugün YSGP adını verdikleri partinin merkez yönetimine bakın, en az beş kez solun büyük birliği partisi kurmuş pek çok isim göreceksiniz. Bu “büyük birlik”çiler, her dönem yeni bir büyük birlik projesi üretirir ve mutlaka bu partinin merkez organlarında yer alırlar. Her büyük birlik girişimi bir öncekinden daha küçük bir parti haline gelse de onlar büyük siyasetçi olmaya devam edecekleri yeni adresler bulmakta ustadırlar.

“Solcu, hastalıklı”, dönek hep haklı...
Dönekliğin gerek şartı hep kendinin haklı, solcuların ise hastalıklı olduğunu düşünmektir.

Solun klasik hastalıkları, Uras’ın yaşam boyunca en çok kullandığı sözcük kümelerinden biridir. O, hep solu hastalıklarından kurtarmaya çalışır. Örneği gericilerle flörtleri de bunun içindir. İktidarın uygulamalarının büyük çoğunluğuna destek vermesi vb. hep solu çocukluk hastalıklarından kurtarmak içindir.

Aslında devrimciler, sosyalistler onları dinleyip solu temsil etmesine bir izin verse, bakın görün o daha neler neler yapacak!

YARIN: Tarihin en eski mesleklerinden birisi. Kıvılcımlı’nın döneklere öfkesi. “Şiir gibi uyumlu” bir dönek: Roni. Dönek solculuğu: 3-4 yıl yap, 30-40 yıl sat!









Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
şibusa
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: şibusa
Cevap Tarihi: 17.10.2013- 16:50


Perşembe, 17 Ekim 2013 - 14:25
Erkan Baş yazdı: Milenyum Dönekleri - Tarihin en eski mesleklerinden birisi

Erkan Baş'ın yazdığı yazı dizisi Milenyum Dönekleri devam ediyor. İkinci bölümün başlığı "Tarihin en eski mesleklerinden birisi"...

Erkan Baş - soL
Tarih içerisindeki seyrine baktığımızda, her dönemin kendi ihtiyacına uygun dönekler yarattığını görüyoruz.

Dönekliğin insanlığın en eski mesleklerinden birisi olduğunu söylersek, diğer eski mesleklere haksızlık yapmış olmayız. Sınıflı toplumların tarihi aynı zamanda sınıf mücadelesi tarihi ve bu mücadelenin her evresinde egemen sınıfların dönek devşirdiğini görüyoruz.

İlk döneklerimiz
Özel olarak kapitalizme ve sosyalist mücadele tarihine baktığımızda, hemen akla gelen iki isim var. Eduard Bernstein ve Lenin’in kitabı vesilesiyle adı neredeyse dönek sıfatı kullanılmadan anılmaz hale gelmiş olan Karl Kautsky.

Uzun uzun değerlendiremeyeceğiz ama şunu mutlaka yazalım. Her ikisi de belli dönemlerde Marksizmin temsilcileri olarak kabul gören bu iki ismi bugünün bilinen dönekleriyle aynı kategoride ele almak büyük haksızlık olur. Her şey bir yana, ortalamanın üstünde bir birikime ve belli bir Marksist formasyona sahip olduklarını biliyoruz.

Örneğin Kautsky, 1918’de Lenin’in çizgisiyle hesaplaşmak için yazma cesaretine sahiptir. Türkiye’deki sözde muadillerinin çapı zaten tartışılmaz, böyle bir entelektüel cesaretleri olacağını ise hiç sanmıyorum.

Zaten aradan 100 yıldan fazla zaman geçtikten sonra bile, pek çok döneğin esas olarak bu iki ismin tezlerini, çok sınırlı yenilemelerle, kullanıyor olması kalite farkına açıkça ortaya koymaktadır. (Meraklısı için bir not düşelim, Yazılama Yayınevi Bernstein’ın “Sosyalizmin Ön Koşulları ve Sosyal Demokrasinin Görevleri” ile Kautsky’nin “Proletarya Diktatörlüğü” kitaplarını Türkçeleştirdi.)

Türkiye’den 
en eski örnekler
1919-60 arası, Türkiye’de solun çok önemli bir kuruluş evresinden sonra tasfiye olma aşamasına geldiği bir dönemidir. Sessizlik bir açıdan, dönemin, arayış ve kimlik oluşturma evresinde olunmasıyla ilgilidir. Diğer tarafta da hiç küçümsenmemesi gereken kesintisiz, çok yönlü iktidar baskısı vardır.

Özellikle 1925 Takrir-i Sükun Kanunu ve ardından gelen 1927 Komünist Tevkifatı sonrası komünist hareket, gerçek anlamıyla bir varlık-yokluk çizgisine kadar geriler.

Sözünü ettiğimiz 1927 tutuklamalarının kaynağında TKP Genel Sekreterliği sıfatı da taşımış olan Vedat Nedim Tör’ün bizzat parti belgelerini teslim edip, arkadaşlarını ihbar etmesi vardır. Vedat Nedim ve bir diğer eski TKP üyesi Şevket Süreyya, 1927 yargılamalarında, itirafçılıklarının ödülü olarak beraat ettikten sonra yanlarına Murat Belge’nin babası Burhan Asaf’ı ve Yakup Kadri’yi de alarak çıkarttıkları Kadro dergisi aracılığıyla rejimin ideologluğunu soyunmalarıyla tanınıyorlar.

Dönen 
köşeyi de döner
Bu isimlere genel olarak tanındıkları için ayrıntılara girmeyelim ancak Mete Tunçay’ın Türkiye’de Sol Akımlar çalışmasında Vedat Nedim ile birlikte Berlin’de yayımlanan Kurtuluş gazetesi çevresinde yer almış isimlerin tanıtıldığı, Türkiye’de dönekliğin fotoğrafını veren ilginç bölümü paylaşmadan geçmeyelim. Tunçay, bu bölümü özel bir kutu olarak sunmuş, kısaltarak aktaralım.

İlhami Nafiz Pamir: Etibank Umum Müdürü olmuş ve başka yüksek devlet memurluklarında bulunmuştur.

Nizamettin Ali Sav: İki dönem İstanbul milletvekilliği ve Başvekalet Umumi Mürakabe Heyeti Reisliği’ne atanmıştır.

Nurullah Esat Sumer: Sümerbank Umum Müdürlüğü yapmış, 1949-1950 yıllarında Devlet Bakanlığı görevinde bulunmuştur.

Mümtaz Fazlı Taylan: Büyük işadamı olmuştur.

Hamdi Sadi Selen: Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde İktisadi Coğrafya Profesörü’dür.

Namık İsmail: Güzel Sanatlar Akademisi Müdürlüğü yapmıştır.

Mehmet Sadık Eti: CHP yöneticisi ve iki dönem milletvekili seçilmiştir.
(Türkiye’de Sol Akımlar Cilt.1, Bilgi Yayınları, 3. Basım, s. 295)

Bitirirken, Vedat Nedim’in özgeçmişine de Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti Başkanlığı, Matbuat Umum Müdürlüğü, Turizm Müdürlüğü, Ankara Radyosu Müdürlüğü görevlerinden sonra Akbank ve Yapı Kredi Bankası kültür danışmanlığı gibi sıfatlar eklendiğini hatırlatalım.
Özetle, en yeni dönekler kıskanmasın ama ilk dönem döneklerin çoğu burjuvazi için önemli bir "değer" olmuş ve hepsine değerleri nakit olarak ödenmiştir.

Dönekliğin 
altın yılları
60-80 arası dönem kabaca solun yükseliş dönemi olarak görülebilir. Doğal olarak bu dönemde sol rüzgara tutunanlar epey fazladır ve yenilginin ardından savrulanlar...

Türkiye solu 80’li ve 90’lı yıllara art arda iki sarsıntıyla girdi. Birinci dalga, 12 Eylül faşizminin şiddet ve terörüyle başladı ve ardından sosyalizmin çözülüşü tüm dünyada olduğu gibi adeta anti-komünist bir histeri yarattı.

Bu iki yıkımın ardından gelen yıllar pişmanlık, döneklik, itirafçılık ve teslimiyetçiliğin olağanlaştığı bir dönem olarak yaşandı.

12 Eylül sonrası iktidarın hizmetine girip sosyalizme düşmanlaşan bir kuşak dönek, 90’larla beraber bunu çok daha açık dillendirir oldu. 90’lı yıllar en fazla dönek üreten ama daha önemlisi döneklerin, dönekliklerini bir övünç vesilesi olarak sunduğu yıllardı.

Türkiye sermayesinin en bilinçli müdahaleleri de bu dönemde yaşandı. Toplum bir taraftan baskı ve şiddet en acımasız biçimde kullanılarak sindirilirken, uygun olanlara sopa yerine havuç da sunuldu. Dönekler, bunun karşılığı olarak, teslimiyetin, boyun eğmenin, yozlaşmanın ve bunların ideolojisinin tüm topluma yayılması göreviyle piyasaya sürüldü.

Gazeteci, yazar, sanatçı veya aydın maskesiyle ortalıkta gezinen döneklerin temel görevi sosyalistleri karalamak, kötülemek ve pişmanlık edebiyatı yapmaktı. Bu rezilce saldırı sivil toplumculuk, demokrasi, özgürlük, birey olmak, gününü yaşamak gibi kavramlarla cilalanıp sürdürülürken arkasına dünya çapındaki karşı-devrimin rüzgarını da alarak uzun bir süre devam etti. O yıllarda yazılanlara, söylenenlere inansanız, gelmiş geçmiş bütün kötülüklerinin, çirkinliklerinin, acıların kaynağında komünistlerin olduğunu düşünürsünüz.

Sermaye sınıfı, özellikle 90’lı yıllarda solculardan kadro devşirmeye özel önem verdi. “Değişen Dünya”da siyasal gelişmelerden bihaber, yetenekleri sınırlı, sanata, edebiyata, tarihe, felsefeye uzak kadrolarla yola devam etmenin mümkün olmadığını; iktidarlarına karşı başkaldırıları önlemenin bir yolunun da uygun solcuları devşirmekten geçtiğini görmüş olmalılar.

AKP dönemine ve yeni döneklerimize böyle bir sürecin sonunda geldik, yarın ve öbür gün bu süreci ayrıntılı olarak ele alacağız.

İktidarla şiir gibi uyumlu dönek: Roni Margulies
Tırnak işareti Türkçe’de çok fazla kullanılıyor. Örneğin bir kelimenin kullanıldığı anlamı tam karşılamadığını vurgulamak isterseniz tırnak içinde yazarsınız.

Roni Margulies, hangi kelime veya kelime grubunun tırnak içine alınacağı bilinemeyen, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi’nin (DSİP) üyesi.
Yeni dönek örneklerini seçerken üye sayısı üç haneli rakamlara ulaşamayan bu arkadaş topluluğundan kimi seçeceğimize karar vermek zor oldu.

Doğal olarak ilk akla gelen örnek Doğan Tarkan’ın ciddi performansına rağmen, yaşı itibariyle yeni-dönek olarak sayılması tartışmalara neden olacaktı. Bu nedenle, tümü Erdoğan’ın teşekkürüne mazhar olmuş bu topluluğun, Başbakan’ın elini sıkabilen tek üyesini seçtik.

Bir fotoğraf: 
Acınacak dönek
Roni’nin bir dönem çokça yaydıkları fotoğrafını gördüyseniz, neden burada olduğunu anlamaya yeter.

ronibasbakan346435654_fotor.jpg

Bu resme her baktığımda aklıma Nâzım’dan aynı dizeler geliyor. Teşbihte hata olmaz diyerek hem muhataplarının hem okurlarının affına sığınarak hem de başına bir dize ekleyerek paylaşmak istiyorum.

(Üzülme Roni, aslında...)
“O da bakıyor sana,
hem de nasıl,
efendinmiş,
patronunmuş,
sahibinmiş gibi it oğlu it...”

İyi ki kazara Başbakan Roni’ye bakmamış da yanlış anlaşılıp bir de hakaret davasına konu olmayacağız.

Bir Roni’nin duruşuna gözlerine, el sıkışına bakın, bir de Erdoğan’ın. Bu fotoğraf, döneğin ne hallere düşebileceğinin bir örneği…

Dönek kağnı gölgesinde yürür 
kendi gölgesi sanır
DSİP, AKP’li yıllarda tanınmakla beraber uzun yıllardır “var” olan bir hareket. Bugünlerde en militan Ergenekon-Kemalizm karşıtı olarak göründüklerine bakmayın, biz onları, 90’lı yıllarda (üstelik solun tüm önemli kesimleri HADEP ile ittifak yaptığı sırada) CHP’ye oy verilmesi çağrılarıyla tanıdık.

Şimdi hatırlamak bile istemiyorlar. Oysa anlatsalar, bugün AKP destekçisi konumlarını da çok kolay açıklarlar. Düzen güçlerinin eteklerinde gezmek dönekliğin şanındandır.

Dönek iktidarla dalaşmaz, belaya bulaşmaz
Roni, ustası kadar olmasın, usta siyasetçidir; iktidarla kavga edeceğine iktidara karşı duranlarla kavga eder.

90’lı yıllarda Kürt demenin bile insanların başını belaya soktuğu dönemde, önce CHP’ye sonra ÖDP’ye oy verilmesi gerektiğini söyleyen Roni’ye bu hatırlatıldığında Kürt illerinde HADEP’e DEHAP’a oy verdikleri cevabını alırsınız. Bunun oralarda tek bir oylarının olmamasıyla mı yoksa bölgede aynı zorlukları yaşamayacaklarını bilmeleriyle gerekçelendirdiklerini bilemeyiz.

Ne önemi var, nasılsa artık böyle tehlikeler kalmadı ve memlekette Kürt haklarının en kararlı savunucusu onlardır, bizler ise Kürtleri anlayamayan ulusalcılar!

Roni’nin ceza almasını kına yakarak kutladığı Yalçın Küçük’ün kulakları çınlasın, böyle zamanlarda Namık Kemal’in meşhur şiirini okurdu;

“Kimi Görsek Etekleriz
Ne Utanmaz Köpekleriz”

Yoksa, yoksa sen de mi Marguiles?

Dönek, hafızasını, geçmişini kazımış kişidir.
Örneğin, İP-Aydınlık ekibini, devrimci örgütlerin muhatap bile almamasına karşı sol olarak görüp savunduğunu hatırlasa ne yapar Marguiles?
Açık söyleyeyim, bugün o tartışmaları hatırladıkça şunu söylemeden edemiyoruz. Eğer Türkiye’de onların iddia ettiği gibi bir Ergenekon olsaydı ve solu da buna katmak isteseydi, en uygun örgüt DSİP olurdu.

Bu durumda, Ergenekon sanıklarının yüzlerce yıl ceza almasından sonra sevinç çığlıkları atan Marguiles’in kendisinin de cezalandırılması talebinde bulunması gerekmez mi?

Dönek solculuğu: 3-4 yıl yap, 30-40 yıl sat
Dönekliğe ilişkin tartışmalarda bir taraf, genellikle dönenlerin aslında hiçbir zaman gerçek anlamıyla solcu olmadıklarını söyler. Buna bir açıdan katıldığımı söyleyebilirim. Eğer solculukla kastedilen Marksist olmaksa, Türkiye’de dönekler arasında geçmişinde ciddi bir Marksist birikim olduğu söylenecek çok ama çok az isim var.

Ancak döneklik tartışmasında döneğimizin geçmişinde ne kadar gerçek solculuk olduğunun önemi yoktur. Önemli olan burjuvazinin onu istihdam ettiği kadro havuzunun adının dönekler olmasıdır. Kendilerine de sorduğunuzda aslında bir gençlik hatası, yanlış tercih veya tamamen tesadüf eseri solda yer aldıklarını söyleyeceklerdir. Önemli olan, ömrünün en fazla üç-dört yılı solcu olduğunu söyleyip 30-40 yıl eski solculuk üzerinden mevki ve para kazanabilme yeteneği göstermeleridir.

Tümü için aynı şeyi söyleyebiliriz, bunların tek önemi, bir dönem solcu olmaları veya öyle bilinmeleridir. Ellerinden gelen başka bir şey olmadığı için bozdurup bozdurup onu satıyorlar.

Bundan sonrası alan (burjuvazi) memnun, satan (dönek) memnun durumudur.

Kıvılcımlı yazmıştı: Kuyrukçuluktan kuyruk yalayıcılığa
Dr. Hikmet Kıvılcımlı, komünist hareketimizin en özgün isimlerinden biri. Her dönem ama özellikle mücadelenin kendisine ihtiyaç duyduğu dönemlerde, sorumluluktan kaçmayan yiğit bir devrimci.

Ülkemizin en uzun hapis yatmış isimlerinden birisi olan Kıvılcımlı, dönemin tutuklanmasını haber yapan bir gazetesinde şöyle anılıyor: “Dr. Hikmet ise kahverengi şapkasını giyerek, büyük bir soğukkanlılıkla; ‘Hepimiz, çıkarken Kızıl bir profesör olarak çıkacağız’ demiş ve gülmüştür.”

Kıvılcımlı, söylediğini yapmış, tutsaklığın da her anını çalışarak ve üreterek geçirmiştir. Örneğin 1933’te cezaevinden çıkarken, içerde yaptığı çalışmaların dışında, kafasında da yazılması gereken pek çok şey biriktirmiştir. “TKP’nin Eleştirel Tarihi: YOL” adlı 9 ciltlik çalışma bunlardan birisidir.

9 kitaptan birisinin adı “Partide Konaklar ve Konuklar” ve son bölümünün başlığı “Karaktersizlik ve satılıklık”.

Burada, yazdıklarından küçük bir bölümünü, üç nedenle paylaşmak istiyoruz.

Bir, belki bu vesileyle hala okumamış olanların tamamını okumasına vesile oluruz. İki, bugünün döneklerini anlamaya yardımcı oluyor. Üç, bugün kendilerini çok sert eleştirdiğimizi, küfrettiğimizi iddia eden yeni-dönekler hallerine şükretsinler diye...

***

    (...) o yaratıklar “aç kalmamak" için isçi sınıfına sokulmuşlardı. Sonra isçi sınıfından dirsek yiyip de burjuvaziden daha yağlı bir yal (it yiyeceği) görür görmez, bir zaman ekmeğini yedikleri isçi sınıfına en alçakça ihaneti yapmaktan çekinmemişlerdir.
    (...) Geçim dünyası bu. Bazıları iş bulamadığı sürece ve iş bulmak için Marksizm kürsüsünden kendisini burjuvaziye reklam etmeyi "akıl işi" bilmişlerdir. (Vedat, gibileri).
    (...) Türkiye'de burjuvazi kendi devrimini başarabildiği kadar başarmıştı. Onun için kuyrukçuların konumları, isçi hareketinde oldukları zaman neydiyse, burjuvazinin safları arasında da o oldu. Toptan kuyruk oldular. Ancak bir farkları var. İşçi sınıfı için kuyrukçu olan bu karaktersiz satılıklar, kapitalist sınıfı için kuyruk yalayıcı aşamasına erdiler.
    (...) Her ne olursa olsun, görülüyor: "Profesyonel kuyrukçular", satılık eşekler gibi yemlerini kim veriyorsa onun adına anırıyorlar. Dün isçi sınıfından bir çıkar umdukları zaman, proletarya ideolojisini bir semer gibi taşıdılar. Bugün arpayı burjuvazi verince, semerlerini attılar. Sırtlarında yaldızlı birer palan, Halk Partisi'nin vurduğu gemle paşaların "adsız" düzenbazı oldular.
    Kuşku yok ki, kuyrukçularla satılık eşekler arasında içtenlik bakımından derin bir fark var: Eşek, sahibi kim olursa olsun, onun çıkarına hizmet eder. Fakat kuyrukçu eşekler, isçi sınıfını resmen "efendi" bildikleri zaman bile, gözleri burjuva ahırlarında kalmış, eşşoğlu eşşeklerdiler. Hep burjuva ad ve hesabına çiftetelli oynuyorlardı.
    Bugün layık ve aşık oldukları, kanunlara yaslanan Kuyrukçular burjuvazi için nasıl çalışıyorlar? Teslim edelim, canla başla. Edebiyattan eğitime, hekimlikten öğretmenliğe, ideologluktan ekonomistliğe kadar her alanda Halk Partisinin kaldırılan her taş altından bir kuyrukçunun başı çıkıyor. (...)

YARIN
* Yeni Osmanlı devşirmeleri
* Yeni dönekler nasıl türedi? Görevleri ne?
* Ç.Ö.P adamlar
* Dönekliğin hazırlık sınıfı



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
şibusa
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: şibusa
Cevap Tarihi: 18.10.2013- 20:41


 

Erkan Baş yazdı: Yeni Osmanlı’nın devşirmeleri


Dönekliğin kimi belirgin kaynakları olduğunu görüyoruz. Örneğin sınıf uzlaşmacılığı, dönekliğe giden yolun önemli kaynaklarından birisidir. 80’li yıllarda döneklerin ağırlıkla Aydınlık kökenli olmasının bana göre temel nedeni budur, sınıf uzlaşmacılığı düzene bağlanmak için bir köprü işlevi görmüştür.

Erkan Baş - soL



Yazı dizimizin dünkü bölümünde 80’li ve 90’lı yılları dönekliğin altın yılları olarak tanımlamıştık. 2000’li yıllarla ama özellikle AKP’nin iktidara gelişinden sonra başlatabileceğimiz yeni evreden günümüze kadar ki dönem, dönek üretimi açısından 80’lerden 90’lardan geri kalmadı.

İletişim alanındaki gelişmeye paralel olarak, seslerinin daha çok çıkıyor oluşu bizi yanıltmıyorsa, 90’lardan çok daha fazla sayıda döneğin piyasaya sürüldüğünü bile söyleyebiliriz.

Yaşadığımız yıllar döneklik tarihinin de en parlak günleri. Burada sadece sayısal bir değerlendirme yapmıyoruz, günümüz dönekleri, bir bütün olarak döneklik tarihinin tüm özelliklerini özümsemiş ve bunları çağın gerekleriyle birleştirmeyi de başarmışlardır. Eklemek gerekir, cehaletleri de eskinin döneklerini bile aratacak düzeydedir.

Nasıl türediler?
Bugünün dönekleri elbette bir anda gökten inmediler. Üreyebilecekleri bir düşünsel atmosfer vardı ve bugün geldikleri yerlere bu atmosferi soluya soluya ve yavaş yavaş vardılar.

Nasıl AKP 12 Eylül’ün yarattığı zemine basarak, onu mantıki sonuçlarına da taşıyarak bugüne ulaştıysa, dönekler de 12 Eylül ve ardından gelen uluslarası karşı devrim sürecinin yarattığı düşünsel ve siyasal atmosferin bir ürünü olarak ortaya çıkıp, burjuva ideolojisiyle beslene beslene bugünlere geldiler.

Liberalizm: Dönekliğe açılan kapı
Solun tarihine baktığımızda, dönekliğin kimi belirgin kaynakları olduğunu görüyoruz. Örneğin sınıf uzlaşmacılığı, dönekliğe giden yolun önemli kaynaklarından birisidir. 80’li yıllarda döneklerin ağırlıkla Aydınlık kökenli olmasının bana göre temel nedeni budur, sınıf uzlaşmacılığı düzene bağlanmak için bir köprü işlevi görmüştür.

Aynı nedenle 2000’lerin döneklerinin yolunun esas olarak “özgürlükçü sol” kaynaklı olduğunu görüyoruz. Örneğin 2000’lerin başında solun ilk esaslı tartışmalarından birisi olan AB tartışmalarına bakabiliriz. Bugünün döneklerinin tamamının AB’den gelecek demokrasi masalları anlatanlardan çıkması tesadüf değildir. Özellikle Türkiye’de sermaye sınıfının yeni bir yol arayışlarına girdiği 1990’ların sonundan bu yana, dönekliğin yolu liberalizmden geçmektedir. Sermaye sınıfı, toplumu ideolojik olarak istediği gibi şekillendirmek için ihtiyaç duyduğu kanaat önderlerinin en azından bir kısmını solun liberalizme bulaşmış unsurları arasından devşirmiştir.

Önemlidir, 80’li yıllarda süren tartışmalarda sivil-toplumcu liberal tezleri ileri sürenlerin, önemli bir kısmı, kısa bir süre sonra solcu olma iddialarından da vazgeçerlerdi. Bugün onlara göre çok daha geri, çok daha açık sosyalizm düşmanı tezler savunanlar sol olma iddiasını devam ettirmekte ve kamuoyunda solcu olarak görülebilmekte.

90’lı yıllarda AB’yi savunurken, onun ABD emperyalizmini de frenleyeceğini iddia edenler, bugün ABD’nin emperyalist saldırılarını da meşrulaştırmak için çalışmaları bu kapsamda bir örnektir.

90’ların sonunda sol kimliğin temel değerleri olarak görebileceğiniz, anti-emperyalizm, gericilik karşıtlığı, işçi sınıfı gibi başlıklarda, solun geleneksel çizgisini aşması gerektiğini söyleyenlerin listesiyle milenyum döneklerinin listesi, üç aşağı beş yukarı ortaklaşmaktadır.

Kürt hareketinin gölgesinde...
Döneklerin düşman olduğu sol değerler sıralarken, yine solun bir değeri olarak sayabileceğimiz milliyetçilik-şovenizm karşıtlığını yazmadık. Bu nedenle bir parantez açalım.

Halkların eşitliğini ve tüm halkların özgürlüğünü savunmak, bir halkın başka bir halktan üstün olduğu saçmalıklarına karşı mücadele etmek sol kimliğin en önemli öğelerinden birisidir.

Döneklerin bir kısmının hâlâ sol görünümü vermesinin bir nedeni de Kürt sorunundaki sözde duyarlılıklarıdır. Burada da net olmak gerekiyor, liberallerin ve döneklerin emekçilerle ve geniş halk kesimleriyle hiç bağları yoktur ve siyaset biraz da güç işidir. Kürt sorununda şirinlik yapmalarının nedeni budur.

Döneklerin bir kısmı, Kürt hareketinin toplumsal-siyasal gücünü arkasına alamazsa hiçbir toplumsal taban bulamayacak, gerçek anlamıyla hiçleşecektir.

Döneklerin güncel görevi
Türkiye tarihi açısından nasıl önemli bir dönemden geçtiğimiz soL gazetesinde de sık sık ve ayrıntılı biçimde işleniyor. Özetle 1923 Cumhuriyeti’nin tasfiye edildiği, gericiliğin toplumsal alandaki ağırlığının arttığı, emperyalizmle bağımlılık ilişkilerinin kuvvetlendiği ve sermaye diktatörlüğünün sağlamlaştırıldığı bir yeni rejim inşa sürecinden söz ediyoruz.

Herhangi bir toplumda, bu isterse insanların açık açık ezilip sömürüldüğü köle toplumları olsun, egemenlerin en önemli görevlerinden birisi ezilen sınıfların iktidara bağlılığını sağlamaktır. Bu kimi zaman baskı ve şiddet kullanarak, korku ile başarılır; kimi zaman ikna mekanizmaları devreye girer.

Sol, Türkiye’de örneğin seçim sonuçları açısından baktığımızda çok önemli bir güç olarak görülmeyebilir, ancak herhangi bir siyasal toplumsal gelişmenin en geniş halk kesimleri tarafından nasıl algılanacağında, nasıl tepkiler vereceğinde solun belirleyici bir önemi vardır.

Bugün AKP’nin yeni döneklere biçtiği temel misyon, gerçekleştirdikleri gerici dönüşüme toplumsal onay kazandırmaktır.

Dönekler, AKP saldırılarını süsleme uzmanlarıdır.

Cumhuriyet düşmanlığı
Milenyum döneklerinin en temel ortak özelliği Cumhuriyet düşmanlığıdır.

Burada söz konusu olan 1923 Cumhuriyeti’ni eşitlikçi-özgürlükçü bir perspektifle aşmak filan değildir. Tersine bu tutumları, tarihimizdeki her türlü ilerici atılıma düşmanlığın güncel bir yansımasıdır.

90’lı yılların döneklerinin baş düşmanı sosyalizmdi. Bunu ekseriyetle SSCB deneyimine düşmanlık üzerinden sürdürdüler. Bizim açımızdan geçici de olsa ortada bir yenilgi vardı ve dönekler bunun üzerinde tepinmeyi bir fırsat olarak gördüler. Dönekliğin açık açık ilan edilmeye başlanması, bunun bir övünç olarak sunulması yüzsüzlüğü vs. hep SSCB’nin çözülüşünden sonra gelmiştir.

Bugünün dönekleri de istisnasız, sosyalizm ve SSCB düşmanıdır. Ancak bunun üzerine 1923 düşmanlığını da açık açık eklemeye başlamaları, AKP’nin 2007’de elde ettiği seçim başarısının ardından başlattığı büyük saldırı hamlesiyle eşzamanlıdır.

Her dönem güçlünün yanında konumlanan dönekler, efendileri “zafer” kazandıktan sonra bir nevi leş kargası olarak yaşamlarına devam ediyorlar.

Onlara kısaca Ç.Ö.P. diyebilirsiniz
Dönekliğin en belirgin özelliği, kendisini aşırı önemsemesidir. Burada söz konusu olan basit bir bireycilik hastalığı veya abartılı bir özgüven değil, adlı adınca megalomanidir.

Megalomani psikiyatrik bir rahatsızlık. Türkçeye “büyüklük hezeyanı” ya da “büyüklük kuruntusu” olarak çevriliyor. En belirgin özelliği, düşünce ve davranışlarında kişinin kendisine gerçekle uyuşmayan üstün nitelikler yakıştırmasıdır. Kişinin, yetenekleri, nitelikleri ve yaşantısı hakkındaki mantıksız inançlara dayan bu derin ruhsal sorunluluk halinin bir diğer özelliği, kendisi dışındaki kişileri, yetenekleri ve başarıları küçük görmesi ve küçük göstermek için çalışması.

Günümüz döneklerinin gerçek solu kendilerinin temsil ettiği iddiası ve bunun yanında sürekli olarak sola ve sol değerleri savunanlara saldırıları bu kapsamda değerlendirilebilir. Öyle ya birileri hâlâ inatla devrimciliği solculuğu sürdürüyorsa bu dönekler konumlarını açıklama için kendilerini daha akıllı veya daha gelişkin saymak zorundalar.

Döneklerin bu özelliği, egemenler tarafından da özellikle kullanılır. Aslında hiçbir nitelik taşımayan, hiçbir özgünlük görülemeyecek, sözleri ve eylemleri sürekli parlatılıp, pazarlanır. Dönek takımından birçok ismin birden bire çok sayıda TV tartışmasına konuk edilmeye başlanması, ana akım medya da köşe yazarı olarak istihdam edilmesi bunun küçük bir örneğidir.

Böylece hem döneğin taşıyıcısı olduğu anlamsız, kalitesiz fikirler yaygınlaştırılır hem de döneğin egosu okşanmış olur.

Elbette bu hamlelerin gelecek için yatırım boyutu da vardır, dönmenin ne kadar önemli getirileri olacağının anlatılmasının bir yolu olarak görmek mümkün.

Ali Mert, Çöpten Kitap adlı yoğun emek ürünü, keyif verici çalışmasında maalesef artık Türkçe’de de kullanılan VIP kısaltmasını gerektiğinde Türkçe karşılığıyla kullanmayı öneriyordu. İngilizcesi “Very Important Person” ilk harflerinden oluşan VIP kısaltması yerine, “Çok Önemli Personel”in ilk harflerinden oluşan Ç.Ö.P. kısaltmasını... Gerçekten, her zaman olmasa bile, çoğu zaman daha açıklayıcı olmaz mı?

Başkalarını sonra tartışalım ama yukarıda sıralanan özellikleriyle birlikte düşündüğümüzde, döneklere kısaca Ç.Ö.P. demekte herhangi bir sakınca görmüyorum.

Osmanlı’nın mirası devşirmeler
Eski Türk devletlerinde savaş tutsakları, maaşlı asker olarak kaydedilirdi. Osmanlı’nın ilk yüzyılında da savaş tutsaklarından bir ordu oluşturulması yoluna gidildi. Padişahın hassa ordusu yani Yeniçeri taburları, savaş tutsaklarından oluşturuldu.

İmparatorluk sınırları genişleyip, hükmedilecek ahali kalabalıklaştığında devşirme sistemine geçildi. Balkan ülkelerinde Hıristiyan köylerine yapılan baskınlarda toplanan çocuklar, önce dil ve din öğrenmeleri için Anadolu’da Müslüman ailelerin yanına verildi. Dil ve din eğitiminin ardından güçlü ve dayanıklı olanları hassa askeri olmak üzere Yeniçeri kışlalarına zeki ve yakışıklı olanları da bürokrat ve saray iç oğlanı olmak üzere Enderun’a kaydedildiler. Müslümanlaştırılarak devşirilen asker ve bürokrat topluluğu, yani aile ve sınıf bağlarından yoksun köksüz bir zümre oluşturdu.

En namlı vezirler kumandanlar, akıncı beyleri, “kapıkulu” denilen devşirmeler arasından çıktı.

(...)

İmparatorluğun genişleme döneminde çürümeye başlayan devşirme sistemi 18. yüzyıl ortalarında resmi olarak lağvedildiyse de zihniyet olarak devletin hücrelerinde yaşamaya devam etti ve Cumhuriyet’e miras kaldı.

Modern devşirme sistemi baskı ve zora değil, gönüllülük esasına dayandırıldı.

(Rahmi Yıldırım, Devşirmeler Dönekler, Karınca yayınları, Kasım 2010, s.15)

Dönekliğin hazırlık sınıfı: Birikim dergisi
Kapağında hâlâ Sosyalist Kültür Dergisi yazmaya devam eden Birikim dergisinden söz edeceğiz.

İçinde şu yazmış, şöyle iyi bir yazı çıkmıştır filan, bunların -açık söyleyelim- hiç bir önemi yoktur.

1975 yılında yola çıkarken “çeşitli burjuva ideolojilerinin kılık değiştirerek Marksist düşünceye sızmasını önlemek” gibi amaç da tanımlamış olan, yakın zamanda en geri burjuva düşüncelerin sol içinde değer görmesi ve sola sızdırılması için aracılık işlevi üstlenmiştir.

Hatırlayan çıkar mı bilmiyorum, Birikim, Eylül 2010’daki Anayasa referandumu sonrasında solun nerdeyse tüm devrimci kesimlerinin karşısında konumlandığı “yetmez ama evet” saçmalığını sola yutturamadığını fark ettikten sonra, geleneksel sola veda ettiğini açıklayarak aramızdan ayrılmıştı. Birikim’e göre yolun sonuna gelinmişti ve onlar artık kendi yollarını çizmeye karar vermişlerdi. Ancak bütün bu iddialı sözlerin ardından Birikim’in eskisinden farklı olarak ne yaptığını gören, duyan, anlayan hiç kimseyi görmedik.

Bunun çok basit bir nedeni var, bu memlekette sol yoksa, Birikim’e de gerek yok.

Çelişik gibi görünebilir ama Birikim sabah akşam eleştirdiği sol olduğu için işlev kazanan bir yayındır. Birikim’in işi o hiç beğenmediği sola, onların bilmediği, anlayamayacağı sözde entellektüel girdiler yapmaktır. Birikim, solu onu sol yapan öğelerden arındırıp, düzen açısından zararsız hatta faydalanılabilecek bir noktaya taşımak için çıkan bir yayındır.

Dikkatle bakıldığında, solun kendisini önemsemediği dönemlerde iyice agresifleşip öfke nöbetlerini yansıtan yazılarla dolduğunu görürüz Birikim’in. Bunun bir adım sonrasında, esas olarak bir dönek okulu olarak işlev gören Birikim, mezun vermeye ve piyasaya uyumlu yeni dönekler üretme görevini de yerine getirmiş olur.

Birikim 90’ların dönekleriyle 2000’lerin döneklerini birbirine bağlayan bir zemin olmuştur. 90’lı yıllarda solun ideolojik iklimine bozucu müdahalelerini sistematikleştirmiş, yeni döneklerin ürediği zeminin oluşmasına inanılmaz katkı koymuştur.

Birikim’in en olumsuz yanlarından birisi de sol düşünceyi benimsemiş ancak solun teorik alana, ideolojik mücadeleye dair kimi eksiklerini hisseden genç siyasetçilerin, akademisyenlerin solun dışına taşınması oldu.





http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/erkan-bas-yazdi-yeni-osmanlinin-devsirmeleri-haberi-81216



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Milenyum dönekleri - Burjuvazinin silah arkadaşları melnur 9 11104 30.10.2013- 21:37
Etiketler   Milenyum,   Dönekleri
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS