SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
Sözde sol-sosyalist forumda cumhuriyet düşmanlığı...           (gösterim sayısı: 7.252)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 30.10.2013- 21:53


Bizim kuyrukçu yine o olmayan bilgisi ve çözümleme beceriksizliğiyle Cumhuriye ve K.Okuyan'ın konu hakkındaki açıklamarını hedefine koymuş! Yazıyı doğrudan buraya asıyorum:

"Marks Komünist Manifesto da İşçi Sınıfı siyasi erki ele geçirerek,kendini egemen konuma,ulus konumuna yükseltmelidir der.
Demek ki siyasi erk ULUS ölçeklidir.
Ve burada ulusun çıkarları,iktidarda olan sınıf olarak işçi sınıfının çıkarlarıdır.

Cumhuriyet çok kaba bir tanımla Egemenliğin kayıtsız ve koşulsuz ulusun elinde olmasıdır.
Demek ki tek başına Cumhuriyet kavramı bir anlam ifade etmemektedir.

Cumhuriyeti asıl tanımlayan ,hüküm sürdüğü ülkedeki siyasal iktidarın hangi sınıfın elinde olduğudur.
Eğer iktidarda işçi sınıfı varsa,demek ki işçi sınıfı o toplumda egemen ve ulus konumundadır.
O halde Cumhuriyette Sosyalist Cumhuriyettir.
İktidarda Burjuvazi varsa,o topumda egemen ve ulus konumunda olan Burjuvazidir ve Cumhuriyet Burjuva Cumhuriyettir.

Demek ki Cumhuriyet SINIFLARDAN BAĞIMSIZ değildir
Nasıl ki tek başına demokrasi tanımı,liberallerin tanımı ise ve Marksistler'in kimin için demokrasi sorusunu sormaları gerekirse.
Burada da tek başına Cumhuriyet tanımı ancak liberallere yakışır.
Marksistlerin bu Cumhuriyetin ardında hangi sınıf vardır diye sormaları gerekir.

Bu yazdıklarımızdan çıkacak sonuç Komünistlerin savunacakları Cumhuriyetin,Sosyalist Cumhuriyet olacağı gerçeğidir.
Komünistler ,Burjuvazinin Cumhuriyetlerinin savunularını yapmazlar.
İkide birde geçmişe gönderme yaparak,Burjuvazinin geçmiş tarihselliğindeki ilerletici konumunu bugüne taşıyarak Burjuva Cumhuriyete övgüler düzmezler.
Hatta yüzleri kızarmadan o günün tarihselliğinde Marks'ın söylediklerini bugüne taşıyıp, kendilerine paravan yaparak,Marks da Cumhuriyetçiydi diyerek,Marks'a saygısızlık yapmazlar.
Emperyalizm Çağında çürümüş,gericileşmiş,asalaklaşmış bir sınıf olan Burjuvazinin Cumhuriyetleri de kendi gibi,çürümüş,asalaklaşmış ve gericileşmiştir.

Bunları yazma nedenim yaklaşık 3 gündür K.Okuyan'ın Cumhuriyetle ilgili liberal görüşlerini teşhir etmek içindir.
Demek ki Liberalizme en fazla biz karşıyız diyenler,bir de bakıyorsunuz bazı konularda liberalizme düşüyorlar.

"T"K"P" bir yol ayrımındadır.
Aslında bu ayırımı çoktan yapmış ancak bir türlü pratiğe uygulayamamıştır.
Belki de tabanındaki iyi niyetli unsurların çekip gideceğinden korktuğu için.

Ancak Gezi Direnişi ve bu direnişte nicel olarak eli bayraklı kesimin fazla olması,bu arada işçi sınıfının bugünkü perişan hali,onu ayağa kaldırmanın bugünkü koşullarda hem çok zor hemde çok zahmetli olacağı gerçeği,"T"K"P"ni   harekete geçirmiş,K.Okuyan bir anda ay yıldızlı bayrağa sıkı sıkı sarılmak gereği duymuştur.
Tabii bu sarılışta NEOFAŞİST İP' nin   bayraklı mitinglerinin İP 'sine kazandırdığı nicel ivmenin de etkisi vardır.

"T"K"P" şimdi Kemalist tabana göz dikmiştir.
Ancak orada yanlız değildir.
Orada İP,HKP,CHP vardır.

Ve orada bu tabanı kazanmak için vereceği mücadele kendi içersinde riskleri de taşımaktadır.
Bir kere açıktan milliyetçilik yapamaz,bu takdirde kendi tabanının bir kısmını kaybetme riski vardır.
Yarı milliyetçi,yarı sosyalist terimlerle de kendine taban aradığı Kemalist çevrelerde karşılık bulamaz.

Bu nedenle bu taban için açıktan mücadele veremez!
Belki bir cephe anlayışı ile,bunlarla bir birliktelik oluşturarak bunları kendi içersinde eritme yoluna gidebilir.
Son konuşmasında bu cephenin sinyallerini vermiştir."



Bir analiz yaptığını sanıyor. Konunun boyunu aştığının farkında değil, 2+3=5 eder deyip duruyor. Konu uzay geometrisi, bizimki hala 2x2'nin dört ettiğiyle meşgul. Neymiş, Burjuvazi iktidardaysa burjuva cumhuriyet olurmuş, proletarya iktidarda ise proleter cumhuriyet olurmuş! Yani bir türlü sınıfı geçemedi. Hem üniversiteye özeniyor ve fakat hala ilkokul birinci sınıfın problemlerini çözmekle meşgul! Ve sonra da bu yaklaşımyla türevin nasıl işlediğini, karadeliklerin mekanizmasının ne olduğunu anlatmaya çalışıyor!

Yazık!

Belki de hata yapıyoruz, kendi başına bırakmak o kendine özgü dünyası içinde kurduğu mutluluk anlayışını pek bozmamak gerekiyor. Ama belki de samimidir diyoruz. Belki bu tavırlar kuyrukçuluğu nedeniyle değil, bu düşünceleri nedeniyle kuyrukçu olmuştur diye geçiriyoruz içimizden. Belki yararı olur diyoruz. Yoksa ikide bir bilmediği konularda ahkam kestiğini yüzüne vurmak taraftarı da değiliz.

Belki!




Bu ileti en son melnur tarafından 29.10.2022- 08:00 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.10.2013- 11:56


Bizim sözde sol-sosyalist forumun "enternasyonal solcusu","gerçek komünisti" ve dahi kuyrukçusu TKP düşmanlığını ortaya koyacak ya, bu kez de Cumhuriyet üzerine bir yığın takla atmak zorunda hissetmiş kendini. Yok ulus şöyleymiş, yok ulusun egemenleri şunlarmış, yok Cumhuriyet'i savunmamak gerekirmiş, ve sosyalist Cumhuriyeti savunmak gerekirmiş...

Kafa karışıklığının ötesinde eğer TKP düşmanlığı yapacağım diye yola çıkarsanız, bu tür saçmasapan yazılar yazmak durumunda kalırsınız. En başta söyleyelim, sosyalist bir Cumhuriyet'i savunam her şeyden önce sosyalizmi, işçi sınıfının siyasal iktidarı almasını savunmak demektir. Böyle bir yazıyı yazan kişinin hadi okuduğunu anlama gibi bir sorunu var diyelim, ama eğer sosyalist Cumhuriyet gerçekten savunulacaksa, bir kişi ya da örgüt-partinin siyasal devrim perspektifi olması ve bu konuda belli bir siyaseti savunması gerekmez mi? Her şey bir yana, diyelim ki, TKP sosyalist Cumhuriyet'ten değil de, bir burjuva Cumhuriyetten söz ediyor...Öyle diyelim, öyle olsun, ve bu burjuva Cumhuriyeti sosyalist bir Cumhuriyete dönüştürmek, bir ulusal harekete yedeklenmekle mi olacak? Kuyrukçu arkadaş, kendince bir mizansen yapıyor, bir kurgu hazırlıyor da, hazırladığı bu kurguda kendini nereye oturtuyor? Sosyalist Cumhuriyet için ne pıyor? Nasıl bir siyasi perspektiften yana?

Koskocaman bir "hiç" bunun yanıtı...

Sadece kürt ulusal hareketine yedekleniyor, sadece liberallerle, döneklerle, gerici ve dinci takımıyla el ele vermiş, kürt ulusal hareketinin yığınsallığı etrafında bu hareketin sözcülüğünü yapıyor. Başka hiç bir şey yaptığı yok. Tıpkı liberaller gibi... Tıpkı dönekler gibi. Tıpkı bu "mücadeleden" yararlanmayı uman dinci gericilerle, tarikatlar ve cemaatler gibi...Onlardan tek farkı ise, bu açıkça sınıf düşmanı ve halk düşmanı konumunu "enternasyonal solculuk", "gerçek komünistilik" maskesiyle örtmeye çalışması.Böyle bir algı yaratmaya çalışıyor bizim kuyrukçu. İnternette ordan burdan aldığı alıntıları, devrimci özünü de hiç anlamadan, gerekli-gereksiz oraya buraya asarak gerçekte bir yanılsama yaratmak istiyor. Böyle garip bir pozisyonda olduğu için de, bu tür yazıları yazarken saçmaladığını da farkedemiyor.

Bir kere Kemal Okuyan'ın, TKP ileri gelenlerinin burjuva Cumhuriyetinin bir kurtuluş formulü olarak ileri sürdüklerine dair tek bir satır bile bulamazsınız.   Belki onlarca kez yazıldı bu. Ama anlamak istemiyor; çünkü saflarında bulunduğu milliyetçilik buna izin vermiyor. Kürt ulusal hareketi liderlerinin talimatıyla sosyalizmden çark edi,p, Marks ve Lenin'i aforoz ettikten sonra daha fazla yığınlaşma adına önce milliyetçiliğe, sonra da dinciliğe terfi ettiler. Bu saflarda bulunup, buna ters bir konumlanış almak, ancak bir dereceye kadar mümkün. Bu konuda ortaya çıkabilecek açıyı da kapatabilmenin yolu, o ulusalcı yaklaşımın dilini kullanabilmek...Liberallerin, döneklerin, dincilerin yaptığı gibi. Cumhuriyet, M.kemal, Kemalizm düşmanlığı da hep bu nedenle...Yukardaki yorumu yaptıran duygu da bu. Kuyrukçu arkadaş, diğerlerinden farklı olarak, olduğu gibi görünmeyi bir türlü hazmedemiyor bulunduğu safı, taşıdığı liberal-gerici düşünceleri sanki sol-sosyalistmiş gibi göstermeye çalışıyor.

Yukardaki yorumu yaptıran zihinsel karmaşanın altyapısı da bu...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.10.2013- 12:30


Konuya döndüğümüzde Cumhuriyet kavramına burjuva ön ekini ekleyerek karşı çıkmak ya bilgisizliktir, ya da sahtekarlıktır. Cumhuriyet insan toplumunun gelişim sürecinde tarihsel bir sıçramadır. Türkiye'de 1908'de başlayıp, 1923'te tepe noktasına oluşan bu burjuva aydınlanması da bu anlamda tarihsel bir ilerlemedir. Alkışlanan budur. Düşmanlık edilmemesi gereken budur. Saltanant ve hilafeti kaldıran, hurafeci anlayış, medrese eğitimi, cemaat ve tarikatlara karşı bilimi öne çıkartan, anlama-kavrama anlayışını göklerden yeryüzüne indiren, referansı insan aklına veren bir anlayışı...-kısaca bir burjuva aydınlanma sürecini,-yarım kalmış da olsa- elinin tersiyle iten bir solcunun(!) bu topraklarda solculuk adına ahkam kesmeye çalışması bü ülke adına utanç verici,dir.

Aydınlanmanın her türlü kazanımı yok etmek için elinden gelen her türlü çaba ve aracı kullanan dinci gericiliğin kapitalizmle entegrasyonuyla da sonuçlanan gelişim süreci tam da bu noktada 1.Cumhuriyet'in canına ot tıkadığı düşünüldüğünde, bu sahtekar solun sonuçta neye hizmet ettiği de ortaya çıkmaktadır. Bu, solun içinde olduğu algısını yaratan gericiliği öteden beri "gizli AKP'ci" olarak niteliyordum. ZAman zaman AKP'ciliklerinin üzerindeki örtüyü kaldırarak açık seçik gericiliğin hizmetine girseler de Cumhuriyet konusundaki düşmanlıkları varılan yolun ne kadar çirkin ve tehlikeli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Türkiye'de bilim ve laiklik düşmanı bir siyasal iktidara soldan destek veren ve bu konuda atılmadık takla bırakmayan bu zihniyetin hiç kuşku yok ki, gerçek yaşamda hiç bir karşılığı yoktur. Liberaller bunu yapıyor, dönekler yapıyor, dinci yobazlar şevkle yapıyor, kürt ulusal hareketinin milliyetçiliği de bunu yapıyor.   Böyle bir gerici koro soldan katılım olmazsa bütünlük kazanabilir mi? Soldan adam devşirmeden bu gericilik meşruiyet kazanabilir mi?

Ama bir gezi yaşandı, bu gerici itttifak dona kaldı. Bizim kuyrukçumuzun da o anlarda etekleri tutuşmuştu. Tıpkı ağababaları gibi "AKP giderse, milli hükümet gelir" demeye başladı. Şunun için söylüyorum; işte o gezinin rununun özünde burjuva aydınlanması vardır. Cumhuriyet'in yarattığı burjuva aydınlanması...

Anlar mı bilmiyorum. Marks'ı, Lenin'i kalkan yaparak siyasi-dinci gericiliğin saflarına düşmüş bu karanlık zihin, Cunhuriyet düşmanlığı yaparak bu ülkede GEZİ'nin de olmamasını isteyen, örnekse, aylar geçmesine rağmen GEZİ'nin ruhu olmuş taksim gezi parkını aydınlanmacılara ter etmemeye kararlı. Bu enternasyonal solcu ve gerçek komünist ve dahi kuyrukçu zihniyetin bu çarpık zihniyetten hiç bir farkı yok. Aynı safta bulunuyor, aynı karanlık şarkıları söylüyor ama bunu aklınca Marks ve Lenin'e dayandırmak istiyor!

Oysa maske çoktan düştü; sosyalist solun dışına düştüklerinin farkında bile değiller. SAğdan soldan buldukları ve gerekli gereksiz zamanlarda foruma astıkları o alıntıları da artık hiç kimse yemiyor!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.10.2013- 13:00


Aydınlanma önemli, Cumhuriyet önemli, burjuva devrimciler her türlü saygıyı da hak ediyorlar. En azından düşmanlık edilmemesi gerek. Çünkü kapitalizm bugün daha da gericileşmiştir. Çünkü burjuva gericiliği, kendi yarattığı değerler sistemine de ihanet etmektir. Bugünün burjuva anlayışını yerden yere vurmanın, bugünkü çürümüş sistemden kurtulmanın yolu artık sosyalist cumhuriyet şiarını yükseltmekten geçmektedir. Kitlelere anlatılması gereken budur. Kürt ve Türk emekçilerini birleştirilmesi gereken siyaset de budur. Sınıf mücadelesi... Sosyalizm...Sosyalist Cumhuriyet...Bunun yolu 1923 aydınlanmasına karşı çıkmak, Cumhuriyet kavramını aforoz etmek değildir. Siyasi ve dinci gericiliğin Cumhuriyetle de aydınlanmayla da kavgası vardır; hesaplaşma isteği vardır. Cemaat, tarikat ve hilafet özlemleri vardır. Şeriat istekleri vardır. İŞte saflarınızda bulunan ALtan Tan'ın konuşmalarını bir daha dinleyin. İşte Türkiye coğrafyasında 11 yıllık AKP iktidarının yaptığı uygulamalara bakın. Artık her türlü gerici simge özgürlük ve demokrasi çığırtkanlığı altında kanıksama noktasına gelinen bir alan kazanmıştır. Liselerde kantinler kadın ve erkek olarak ayrılma noktasındadır. Üniversitelerde takunyalı bilim egemen olmuştur. Gündelik yaşamımız bu gerici zihniyetin saldırısı altındadır. Bu koşullarda TKP düşmanlığı yapacağım diye dinci-faşizme soldan koltuk değneği vermek, kürt milliyetçilerini, liberalleri, dönekleri elbette sevindirir. Şeriatçıların ellerini oğuşturmasını sağlar. Sadece bu kadar!

"Bu yazdıklarımızdan çıkacak sonuç Komünistlerin savunacakları Cumhuriyetin,Sosyalist Cumhuriyet olacağı gerçeğidir.
Komünistler ,Burjuvazinin Cumhuriyetlerinin savunularını yapmazlar.
İkide birde geçmişe gönderme yaparak,Burjuvazinin geçmiş tarihselliğindeki ilerletici konumunu bugüne taşıyarak Burjuva Cumhuriyete övgüler düzmezler.
Hatta yüzleri kızarmadan o günün tarihselliğinde Marks'ın söylediklerini bugüne taşıyıp, kendilerine paravan yaparak,Marks da Cumhuriyetçiydi diyerek,Marks'a saygısızlık yapmazlar.
Emperyalizm Çağında çürümüş,gericileşmiş,asalaklaşmış bir sınıf olan Burjuvazinin Cumhuriyetleri de kendi gibi,çürümüş,asalaklaşmış ve gericileşmiştir."


Bu iki yüzlü, ve sosyalizm ve aydınlanma ve Cumhuriyet düşmanı bilgisiz sahtekar bunları yazmış. Komğnistler burjuvazinin Cumhuriyet'inin savunusunu yapmazlarmış. Bu kuyrukçu tarihsel kazanımların insanlığın kazanımı olduğunu bilmiyor. Bilmediği için suyun üstüne kalıcı yazı yazdığını sanıyor. Cumhuriyet'in ne olduğunu bir bilse, bir tanımını yapsa bu tür abuklukları bu kadar açık seçik yapamayacak ama, kalkıştığı işin boyunu aştığını da farkedemiyor. Burjuva aydınlamasının tarihsel bir miras olduğunu, toplumların tarihinde dev bir sıçramaya tekabül ettiğini, komünistlerin sorumluluğunun bu tarisel kazanımın gerisini düşmeden burjuva cumhuriyeti sosyalist cumhuriyete dönüştürmek olduğunu bir türlü göremiyor. SAdece sosyalist cumhuriyet diyerek, bugün yaşananların kavranamaz olduğunu da anlayamıyor. Sosyalistler burjuva aydınlanmasının gerisine düşemezler. Burjuva aydınlanmasını, Cumhuriyet'i geriye dönüştürecek her türlü siyasetle de mücadele ederler.

Bilim ayaklar altına alınırken, cemaat ve tarikatlara her türlü toplumsallaşma faaliyetinde özgürlükler tanınırken, laikliğin altı oyulurken, kadının gerici simgelerle yaşaması özendirilirken, küçücük bebelerin kuran kurslarından başlayan yolculuğu, "takunyalı ilim şahsiyetleri" tarafından sözde üniversitelerde sonlandırılırken, dindar ve kindar bir nesll yaratılmaya çalışırken kısaca bugünün daha da gericileleşen yandaş burjuvazisi tarafından neo-osmanlı projesi devreye sokulurken Cumhuriyet düşmanlığında ısrar Marksist-Leninist öğretiyi reddiyeden başka bie şey değildir.

Bu ne söylediğini bilmez kuyrukçu, marks'ın Cumhuriyetçiliğini de o koşullarda" niteliyor. İnsanın midesini ağrılar giriyor bu satırları okurken. Marks ve Lenin'den aldığı alıntıları ne olduğunu bile anlamadan sağa sola asarken "o koşullarda" demiyor ama, iş Cumhuriyet'e geldiğinde böyle anlamsız bir ifade kurabiliyor.

Bu   bilgisiz ve Cumhuriyet'in ne anlama geldiğini bilmeyen kuyrukçuya sormak gerekir. "Marks o dönemde Cumhuriyet'i savunuyordu, bugünün koşullarında monarşiyi mi savunacak. Bilime mi karşı duracak. Laikliğin içinin boşaltılmasına mı sessiz duracak? Hem neden "o koşullarda" burjuva Cumhuriyeti savunsun ki!

Ah, benim kuyrukçu arkadaşım!
TKP düşmanlığı ile anti-Marksizm arasında hiç bir açı kalmadığını farkedemiyor musun?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 31.10.2013- 13:42


Kuyrukçunun yorumlarından bizlere çok ekmek çıkıyor. Her na kadar böylesine saçmasapan yorumlar bir yerden sonra insanın midesine kramplar girmesini sağlıyorsa da Türkiye sosyalist hareketinde liberal solun kadar zehir saçabilen bu kuyrukçu karanlığın da deşifre edilmesi gerekmektedir. Kendisini zehirlemiş olması kendi sorumluluğunda ama, bir başkasının da aynı zehirlerden içerek aynı karanlığa yuvarlanmaması adına...

Şunu binlerce kez yineledik, yineliyoruz.: Cumhuriyet, burjuva aydınlanması, bir kuruluş felsefesi olarak kemalizm bu coğrafyaya tarihsel bir sıçratma yaşatmıştır. Doğumuzdaki ülkelerden farkımız   budur. Bakın Afganistan'a, Pakistan'a,S.Arabistan'a, Katar'a vb. Hiç birinde burjuva demokratik devrim yaşanmamıştır. Dinselliğin ve gericiliğin tahakkümünden kurtulabilmeleri bu yüzden pek de mümkün olamıyor.

Türkiye Avrupa ülkelerinden de farklı. Orda da bizdeki gereksiz tartışmalar olmuyor. Oralarda ne burjuva devrimlerine sövene ve nefret duyana rastlarsınız, ne de ülkesinin bayrağıyla uğraşmaya çalışan bir solcuya...Mümkün değil. Bunun gibi pek çok fark da, tıpkı bizimle doğumuzdaki ülkelerde olduğu gibi, batımızdaki ülkelerle bizim ülkemiz arasında da fark var. Bunun nedeni de Avrupa'daki burjuva devrimlerinin yüzlerce yıl öncesinde gerçekleşmiş olmasıdır. İngilte'de 1640'lar, Fransa'da 1789, Almanya'da 1800'lerde gerçekleşen devrimler bizim toprağımızda 1908-1923'lerle gerçekleşti. Geç kalması, yeterli bir tabana dayanmaması elbette gerçekleşmesinin çok daha trajik sonuçlara yol açmasına da neden olmuştur. Din bu yüzden topluksal alanın dışına çıkartılamamıştır. Çıkartılma çabaları bazen gizli, bazen açık bir direnci de beraberinde getirmiştir. Cumhuriyet düşmanlığı daha Cumhuriyet kurulurken bu topraklarda yeşermiştir. Yüzlerce yıl halkı din üzerinden sömüren bezirganlar, sahte şeyhler, yobazlar, her fırsatta Cumhuriyet düşmanlığını dile getirmişler, örgütlenmişler ve zamanı geldiğinde ortaya çıkmak üzere her türlü "yeraltı faaliyetini" yürütmekten çekinmemişlerdir.

Sonuçta bu zihniyetin 2002'de liberal sos'lusu iktidara gelmiştir. 11 yıldır liberal ve sol döneklerden her türlü entellektüel tahkimatı da alan bu Cumhuriyet karşıtlığı bu ülkede 1923 kazanımlarını yok etmektedir, yok etmiştir. Türkiye'yi hem iç'te ve hem de dış'da çok daha gerici bir pozisyona sürüklemektedir. Ülkede yaşanan bu süreci görebilmeliyiz.

Türkiye solcusu, Türkiye sosyalisti, Türkiye aydını, ilericisi, devrimcisi, yurtseveri bu duruma sessiz kalmamalıdır. ( Kuyrukçu sessiz kalmanın ötesinde bu gerici cepheye destek veriyor. Bunu belirterek geçelim.) Herkes kendi meşrebince bir karşıtlık pozisyonu içinde. Bizler nasıl bir karşıtlık içinde olursa olsun öncelikle bu duruşu, bu direnci önemsiyoruz. Türkiye sol hareketi bu direncin karşısına çıkamaz. ( Kuyrukçunun yaptığı bu.) Türkiye sosyalist hareketi de bu zemin üzerinde yükselecektir. ( Kuyrukçunun göremediği de bu.) Türkiyeyi 1923 öncesine sürüklemek isteyen bir anlayışı yeri geldiğinde "hepsi bir" retoriği ile aklamak isteyen bir siyasi duruş, bir daha söyleyelim, ya cahil cühelanın biridir, ya da bilinçli olarak sol-sosyalizm düşmanlığı yapmaktadır. ( kuyrukçunun hangi tarafta olduğuna okuyanlar karar verir.)

Şunu bir kez daha yineliyoruz: Burjuva aydınlanması, Cumhuriyet önemlidir. Sosyalist solun ayak bastığı nesnel zemindir orası. Bu yüzden ordan bir adım bile geriye düşmek istemezler.Kuyrukçuların anlayamayacağı, kabul edemeyecekleri oranda önemlidir bu durum. Bu yüzden 1908-1923 sürecine katkı koyan M.Kemal ve silah arkadaşlarına da burdan selam olsun diyoruz. Ama bugün çürümüşlüğünden, bugünün gericiliğinden kurtulabilmenin yolu artık, 1923 paradigmalarına dönmek ve kuruluş felsefesini savunmak değildir. O günün tarihsel ilericiliği bugün için bir çözüm değildir. Artık tarihsel anlamda hiç bir ilericiliği kalmamış bir burjuva ide kapitalizm altında daha güzel bir dünya ve ülke yaratılamaz.

İşte o yüzden sosyalist Cunhuriyet diyoruz.

Üstelik sınıf mücadelesini çıkmaz ayın sonuna erteleyen, siyasi iktidar perspektifini zaten çoktan bırakan, kuyrukçu saflara savrulmuş, gericilerle, döneklerle,şeriatçılarla el ele kol kola giren iki yüzlü ve karanlık zihinleri söylediği gibi takiyye yaparak da değil. Ülkede gericiliği dinci-faşizm boyutlarında kurumsallaştıran AKP'yi gizli, ya da açık destekleyen bu marksizm-leninizm düşmanları gibi de değil.

Yüzümüzü gere gere, aydınlıklara bakarak, Gündoğdu marşlarıyla, ay-yıldızlı bayrağa da asla nefret duymadan, ama bilimsel sosyalizmden, kızıl bayraktan, çark-çekiçten ve boyun eğmeme şiarından asla ödün vermeden...

Dosta düşmana inat...
Ve bir kez daha...
Yaşasın Cumhuriyet...
Yaşasın devrim...
Yaşasın sosyalizm...

diyerek!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.10.2018- 06:17


Beş yıl önce ''Burjuva aydınlanması, Cumhuriyet önemlidir. Sosyalist solun ayak bastığı nesnel zemindir orası. Bu yüzden ordan bir adım bile geriye düşmek istemezler. Kuyrukçuların anlayamayacağı, kabul edemeyecekleri oranda önemlidir bu durum. Bu yüzden 1908-1923 sürecine katkı koyan M.Kemal ve silah arkadaşlarına da burdan selam olsun diyoruz. Ama bugün çürümüşlüğünden, bugünün gericiliğinden kurtulabilmenin yolu artık, 1923 paradigmalarına dönmek ve kuruluş felsefesini savunmak değildir. O günün tarihsel ilericiliği bugün için bir çözüm değildir. Artık tarihsel anlamda hiç bir ilericiliği kalmamış bir burjuva ide kapitalizm altında daha güzel bir dünya ve ülke yaratılamaz.

İşte o yüzden sosyalist Cumhuriyet diyoruz.''
demiştik.

Aradan beş yıl geçti; 1923'te kurulan devrimci cumhuriyetten hemen hemen hiçbir şey kalmadı. Cumhuriyeti yıkan kadrolar, belki de kendilerine destek verenlerle birlikte ( göstermelik de olsa) son kez ''kutlayacaklar'' cumhuriyeti; başkent Ankara'dan İstanbul'a taşıyarak ve bir hava alanı açılışının sonrasına bırakarak...

Türkiye'nin devrimci cumhuriyetinin içler acısı durumu da bu!

TKP Merkez Komite cumhuriyetin 95. yıldönümünde bir açıklama yayınlamış; şöyle:

TKP, Cumhuriyet’in nasıl bir felaketin eşiğinde olduğuna 10 yıl önce işaret etmişti.
O zaman işaret ettiğimiz durumu kimsenin kavramamış olduğunu söyleyecek değiliz. Böyle olmadığı çok açık. Tersine, herkes yaklaşan yol ayrımının farkındaydı. Herkes birbirine o dönemin ünlü ifadesiyle aynı soruyu soruyordu: Tehlikenin farkında mısınız?

Tehlikenin farkında olmak, tehlikeyi ortadan kaldırmadı. Tehlikenin kaynağını göremeyenler ya da sadece bir kısmını görenler sadece bu soruyu sormakla yetinebildiler: Tehlikenin farkında mısınız?

Cumhuriyeti uçurumun eşiğine getirenin ne olduğunu 10 yıl önce şu şekilde anlatmış, yol ayrımının dinamiklerini böyle öngörmüştük:

“Türkiye burjuvazisi, 85 yıl önce iç ve dış koşulların denk düştüğü bir sırada göze aldığı, kendi çıkarlarına uyarladığı büyük "Cumhuriyet hamlesi"nden bugün tamamen kurtulmak için gün saymaktadır.

AKP iktidarını kimse başka türlü anlamlandıramaz.

Türkiye bağımsız ve egemen bir ülke olma özelliğini çok ama çok uzun yıllar önce yitirmişti. Ancak bugün bağımsızlık ve egemenlik iddiasından da kurtulmak istiyorlar.

Türkiye hiçbir zaman gerçek anlamda laik bir ülke olmamış, dinci hareketler zengin sınıfların imdadına yetişen bir siyasal araç olarak ilerici düşünce ve örgütlenmeye karşı kullanılmıştı. Ancak bugün laiklikten bir bütün olarak kurtulmak için düğmeye basılıyor.

Türkiye'de halk iradesi, paranın tahakküm ettiği bir düzende erozyona uğramış çaresizleştirilen, korkutulan, kişiliksizleştirilen, örgütsüz hale getirilen, sindirilen halkın aynı zamanda iradesizleşmesi anlamına gelmişti. Ancak bugün halkın doğrudan köleleştirilmesi aşamasına geçiliyor.

Kimse kendini kandırmasın. "Herkes Cumhuriyetçi, padişahlık isteyen mi var" söylemi, halkı yanıltmak amacı taşımıyorsa, ciddiyetsiz bir söylemdir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti tasfiye edilmektedir.”

Bugün 2018’in 29 Ekim günü, Cumhuriyet’in ilanından 95 yıl sonra Cumhuriyeti yıkıma sürükleyenlere “hepiniz oradaydınız” deme hakkımız var.

Cumhuriyet’in ilanından 95 yıl sonra bu yıkımın asıl sorumlusu olan patron sınıfına “hiçbirinizi laikliğin, bağımsızlığın, aydınlanma ve bilimin temsilcisi olarak görmüyoruz” diye sesleniyor ve ilan ediyoruz: Yıktığınız Cumhuriyet’in yıldönümünü kutlama hakkına sadece yeni bir Cumhuriyeti sosyalizmde, işçi iktidarında kurmanın kavgasını verenler sahip olacaktır.''

http://haber.sol.org.tr/turkiye/tkpden-29-ekim-aciklamasi-cumhuriyeti-yikan-patron-sinifini-tarihe-gomecegiz-249804

   


Cumhuriyeti daha ileri taşımayı amaç edinenlere, Anadolu aydınlanmasının ateşini yüreğinde taşıyanlara, bu ülkede yüzü sola dönük milyonlarca cumhuriyet insanına ve 1923'ün tüm kazanımlarını yüreklerine ve beyinlerine kazımış insanlara, hepsine selam olsun!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.10.2018- 08:56


Ama bugün çürümüşlüğünden, bugünün gericiliğinden kurtulabilmenin yolu artık, 1923 paradigmalarına dönmek ve kuruluş felsefesini savunmak değildir. O günün tarihsel ilericiliği bugün için bir çözüm değildir. Artık tarihsel anlamda hiç bir ilericiliği kalmamış bir burjuva ide kapitalizm altında daha güzel bir dünya ve ülke yaratılamaz.

Beş yıl önce, kaleme alınmış bu cümle bozuk olmasına rağmen meramını anlatmaya yeterli olsa da bir kez daha altını çizmekte yarar var: Tarihsel anlamda hiçbir ilericiliği kalmamış bir sıstemle kapitalizm altında daha güzel bir dünya ve ülke yaratılamaz derken, özellikle her yıl cumhuriyet bayramı törenlerinde şarkılarla, marşlarla ve fener alayları ile bir duruş sergileyen cumhuriyet insanlarının bu duruşu asla önemsizleştirilemez. 16 yıldır iktidarda bulunan ve çeşitli taktik ve stratejilerle cumhuriyetin tüm kazanımlarının altını oyan bir iktidarın bir türlü ehlileştiremediği bu kitleler 1923 aydınlanmasından nasiplenmiş yüzü sola dönük kitlelerdir ve bu ülkede sosyalizm yolunda adımlar atabilmenin yolu da bu kitlelerin sosyalizme kazandırılmasıyla mümkün olacaktır.

Kemalizm ya da kuruluş felsefesi veya (burjuva) cumhuriyetin kazanımlarının sol için yaşamsal bir değer olduğu kavranmadan bu ülkede solcu olmak veya solculuk yapabilmek mümkün değildir. Cumhuriyet yıkılır ve kazanımları bir bir toplumsal ve siyasal alandan silinip yerine dinci ritüeller konulmaya çalışılırken dindar ve kindar nesiller yaratma konusunda da bir hayli mesafeler alınmışken bu kazanımları önemsizleştirecek ve bu kazanımları ölesiye savunan kitleleri karşımıza alacak söylem ve eylemler başlıbaşına gericiliktir ve gerici saflara savrulmaktan başka bir şey değildir.

Hemen her konuyu Kürt sorunu ile ilişkilendirmek gerçekten baydı ama, tarihsel süreçte her aydınlanmacı ve ilerici çabalara karşı çıkan gerici çevrelerin   saflarına savrulmak sağlı sollu liberal çevrelerle kendini enternasyonalist komünist olarak niteleyen -işin özü kuyrukçu kesimlerle- nerdeyse bir varlık nedeni haline gelmiştir. Ülkede cumhuriyeti kuran kadrolara düşmanlık özellikle 12 eylül faşizmi ve Kürt hareketinin yükselişe geçmesiyle mümkün hale gelebilmiştir. Ve ne acıdır ki, AKP cumhuriyet kazanımlarının köküne kibrit suyu dökerken gücünü sadece kendi gücü ve kitlesinden almamış, bu liberal çevreler, kuyrukçu kesimler ve Kürt hareketinin dolaylı ve dolaysız desteği nedeniyle gerçekleşmiştir. Böyle bir iklimde ve böyle bir düşmanlık basıncı altında aydınlanmadan ve cumhuriyet kazanımlarından yana olan   aydın, modern ve çağdaş insanımıza gerçekten selam olsun.

Bu ülke daha güzel bir dünya yolunda gereken adımları atacaksa aydınlanma ve cumhuriyet saflarına karşı duran, gerici saflara savrulan ve gericiliğin düşünsel iklimine destek veren bu karşı devrim cephesine inatla karşı koyan insanlarımızın bu onurlu ve cesur konumlanışları nedeniyle olacaktır. Solun görevi bu insanları daha ileri bir konumlanışa çekmekten yanayken onlara karşıt bir siyasal tavır göstermeleri ne büyük cehalet örneği!

Cehaletin sadece gericilerin safında yeşerdiğini sanmayalım, ne yazık ki, kendini solcu, komünist veya enternasyonalist olarak niteleyen kesimnler içinde de oldukça yaygındır.

Evet, ne yazık ki böyle!




Bu ileti en son melnur tarafından 30.10.2018- 09:15 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 04.11.2018- 23:29


Mehmet Ali Aybar’ın Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’e dair bazı görüşleri


SERPİL GÜVENÇ

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul’a alınması tartışmaları bağlamında bir kaç gazetede Mustafa Kemal, Cumhuriyet ve Kurtuluş Savaşı gibi konularda sosyalist solun tutumu ele alındı.   Bu çerçevede, söz konusu makalelerin bazılarında, 1961’de sendikacılar tarafından kurulan Türkiye İşçi Partisi ve genel başkanı Mehmet Ali Aybar’ın konuşmalarından bölümler yer aldı. O nedenle, Aybar’ın Mustafa Kemal’e, Cumhuriyet’e ve onun bazı ilkelerine dair görüşlerine biz de kısaca göz atmak istedik.

1920’lerden bu yana Türkiye Solu’nda yer alan sosyalist-komünist partilerin Kurtuluş Savaşı’na olumlu baktığı, burjuvazinin devrimci dönemine ait bir programla ortaya çıkan Kemalizmin modernleşme projesini destekledikleri bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte şunu da ekleyelim. Gerek Türkiye İşçi Partisi genel başkanının ve gerekse dönemin diğer sosyalist hareketlerinin ve 68 gençlik hareketinin nihai hedefi, kapitalist sömürü sisteminin ortadan kaldırılması ve onun yerine emeğin iktidarının kurulacağı sosyalist bir düzenin inşa edlmesidir. Bir başka deyişle, bu yapıların Kemalist Cumhuriyete bakışları her ne kadar hayırhah olsa da Kemalist Cumhuriyet sosyalistlerin ve komünistlerin son hedefi değildir. Doğaldır ki, Kemalist Cumhuriyetin getirdiği değerler yapıcı bir eleştiriye de tabi tutulmuştur.

Gelelim sayın Aybar’ın görüşlerine.

Aybar çocukluk yıllarından itibaren   Kurtuluş Savaşı’na büyük bir bağlılık içindedir çünkü İstanbul’un işgaline tanıklık etmiştir.   Nihat Sargın, anılarında, TİP’in bir Genel Yönetim Kurulu toplantısında bu olayları anlatırken sesinin titrediğini ve gözlerinin dolduğunu anlatır. Ne var ki, bu saygı ve sevginin eleştirel bir tutumla birlikte gittiğini görürüz . Özellikle bağımsızlıkçı ve tarafsız politikalarını çok takdir ettiği Mustafa Kemal’in ölümünün 26. Yılında yayınladığı bildiride “… Atatürk’e bağlılığımızı gene türlü biçimlerde yerine getireceğiz. Bu bağlılık gösterilerinin hemen hepsi, duygusal söylevlerden ibaret kalacaktır… Onun öğretisine en çok muhtaç olduğumuz şu günlerde Atatürk’ü yüreğimizle olduğu kadar hattâ daha çok kafamızla sevmeliyiz “ diyen Aybar Kurtuluş Savaşı Türkiyesi’nin eleştirilmesi ve “yapısındaki … ters gelişmeye imkân vermiş olan boşlukların” ortaya konması gerektiğine inanmaktadır. Aybar’a göre ”Atatürk gibi akılcı, gerçekçi ve ilerici büyük insana” saygı ve sevgiyi göstermenin yolu, Kurtuluş Savaşı yılları ve sonrasını eleştirerek karşılaştırmak ve “böylece halkımızın iktidara gelmesine hizmet edecek maddi ve fikri (düşünsel) araçları meydana getirmektir”.

Aybar,   M. Kemal’in 1 Aralık 1921 tarihli konuşmasına sık sık vurgu yapar. Bu konuşmada geçen “… Sırtüstü yatmak ve hayatını çalışmadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur, hakkı yoktur! … Halkçılık, toplum düzenini emeğine, hukukuna dayandırmak isteyen bir sosyal doktrindir. …Biz bu hakkımızı korumak, bağımsızlığımızı güven altında bulundurabilmek için, toptan milletçe bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletçe savaşmayı uygun gören bir doktrini izleyen insanlarız” sözlerinden çok etkilenmiştir. 1964’de yaptığı bir konuşmada Kurtuluş Savaşı’nda savaşan halkın,   padişahın buyruklarına ve şeyhülislamın fetvalarına karşı koyarak, sadece işgalci düşmanla değil ama   “dünyada kurulu zulüm ve istibdat düzeniyle yani kapitalizm ve emperyalizmle de” savaştığını söyler. Yine, bu sözlerin hemen ardından, ülkenin bağımsızlığını temellendirecek köklü dönüşümlerin yapılmadığını ya da yapılamadığını, ülkenin toplumsal yapısının savaş öncesindeki gibi kaldığını, toprak ağalarının, aracı tüccarların ülke ekonomisinde egemenlik ve etkilerinin sürdüğünü, zaferden sonra toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde ise Türkiye’nin özel teşebbüs yoluyla kalkınacağı ilkesinin kabul edildiğini ekler. Kongrede sınıfların varlığını kabul eden Atatürk onların çıkarlarının çelişkili olmadığını iddia etmiştir. Böylece Türkiye Cumhuriyeti “kapitalizme doğru adım adım yol almış” ve İttihat Terakki’nin rüyası olan burjuva sınıfı yasal yolla hegemonyasını kurmaya başlamıştır.   Aybar’a göre bu kabul edilemez bir durumdur çünkü o günlerde kapitalizmin varlığına bağlı olarak emekçiler ve burjuvazi arasında gerçek bir sınıf mücadelesi süregelmektedir. Buna rağmen, Aybar’a göre Kemalizm “sol bir ideoloji”dir ve Mustafa Kemal ve arkadaşlarının tuttuğu yol “solda olan, sola giden” bir yoldur çünkü “kapitalizmin dize getirdiği bir ulusun kapitalizme sarılarak ayağa kalkması” olanaksızdır.

TİP’in ikinci genel başkanı Behice Boran ise bu konuda önemli bir teorik   bir saptamada bulunur. Halk hareketi olarak yürütülen bir devrim ya da bir milli kurtuluş hareketi sona erdiğinde   bunlara öncülük eden burjuvazi – ki bizim ülkemizde küçük burjuva aydın tabaka öncü olmuştur- mücadele dönemindeki ideolojik duruşundan geri adım atar ve “burjuvazinin sınıf ideolojisinin sınırları içine çekilir”.   Boran’a göre, Türkiye’de ve bağımsızlık mücadelesi vermiş olan bir çok geri kalmış ülkede olan budur. Savaş sonrası iktidara gelen yönetici kadro, İmparatorluktan devraldığı toplumsal yapıyı batı modeli kapitalist bir yapıyla değiştirme politikasını izlemiştir.

Bu arada Cumhuriyetin ilk dönemlerinde çıkan yasalara dair Sovyet kaynaklarındaki bir yorumu da aktarmadan geçmeyelim.   Bu kaynaklara göre, 1920 yılında çıkarılan Misak-ı Milli, Hıyanet-i Vataniye, Seferberlik, Tüm Milis Güçlerinin ilgası, Jandarma ve polis Güçlerinin Örgütlenmesine dair yasa ve benzerleri ve 1921 Anayasası ile getirilen iktidarın birliği, emekçi sınıfların çıkarlarının savunulması ve bu sınıfların devlet yönetimini paylaşmalarını amaçlamamakta, tam tersine yeni kurulan kapitalist sistemin temellerini ve zayıf Türk burjuvazisinin hegemonik pozisyonunu güçlendirmeyi hedeflemektedir.

Cumhuriyet ve halkçılık ilkesi konusunda ise Aybar’ın yazdığı 1965 TİP programında şu tümceler vardır:

“Halkçılığın devlet ve hükümet şekli Cumhuriyettir. Cumhuriyetçilik, fert ve zümre hakimiyetine, saltanat fikrine karşı durur. TİP, Kurtuluş Savaşı Türkiyesi’nin bu iki temel ilkesine candan bağlıdır”.

TİP halkçılıktan neyi anlamaktadır?

Yine programdan uzun da olsa gerekli bir alıntı yapalım;

“ … İnsanın ve insan emeğinin en yüce değer olarak tanınması bizi halkçılık ilkesine götürür. Bütün zenginliklerin, maddi ve manevi bütün değerlerin   biricik yaratıcısı olan halkımız, politik iktidarın da kaynağı ve gerçek sahibidir… Halkçılık, emekçi halkı toplumun itici, yönetici ve düzenleyici kuvveti olarak tanımak ve toplum düzeninin buna göre kurulması imkânlarını hazırlamaktır. Halkçılık, emekçi halkı bir numaralı vatandaş durumuna yükseltmektir. Halkçılık, demokrasiyi gerçekleştirmek, toprak ağalığının, yabancıya aracılık eden ticaret ağalığının ve müttefiklerinin ekonomik kalkınmayı, demokrasiyi, sosyal adalet ve güvenliği köstekleyen gerici ve tutucu etkilerini önlemektir. Halkçılık, sömürgeciliğin her türlüsüne, sömürücülüğün her çeşidine karşı koymaktır”.

Bütün bu alıntılar ve görüşler bize TİP programında ve genel başkanların ifadelerinde devlet ve hükümet biçimi olarak Cumhuriyetin desteklendiğini, halkçılıktan burjuvazinin değil emekçi halkın refahı ve siyasal iktidarının, sömürüsüz bir toplum düzeninin gerçekleşmesinin anlaşıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Diğer bir deyişle, Kemalizmin bağımsızlıkçı, aydınlanmacı ve ilerici geleneğine sahip çıkılmakta ama Kemalist burjuvazinin İktisat Kongresi sonrasında benimsediği siyasal ve ekonomik hedefler paylaşılmamakta ve eleştirilmekte; sosyalist bir toplum hedefi vurgulanmaktadır.

AKP faşizmiyle taşınan karanlık ve kötülüğün yaşamımızın   her zerresine işlediği   düşünülecek olursa,   günümüzde de Kemalist burjuvazinin aydınlık, ilerici yüzünü ve üst yapıda gerçekleştirdiği seküler reformları,   özellikle ilk dönemindeki bağımsızlıkçı tutumunu, Cumhuriyeti desteklemek elzemdir. Ne var ki, Türkiye emekçi halkını kurtaracak, Türkiye’yi içinde bulunduğu karanlıktan çıkaracak olan emekçilerin kuracağı sosyalist bir cumhuriyetidir.  

Özlenen ve uğrunda insanlığın savaşmayı sürdürdüğü düzen, tüm işleyişin paranın saltanatına değil ama insanın gereksinmelerine dönük olduğu, kulluk, kölelik ve baskının olmadığı, zengin yoksul, güçlü güçsüz, ezen ezilen çelişkisinin sonsuza dek yokolduğu, insanların eşit, kardeşçe ve birarada yaşadığı bir düzendir.

https://haber.sol.org.tr/yazarlar/serpil-guvenc/mehmet-ali-aybarin-mustafa-kemal-kurtulus-savasi-ve-cumhuriyete-dair-bazi




Bu ileti en son melnur tarafından 29.10.2022- 08:06 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 04.03.2021- 02:07


Başka bir başlık ararken karşıma burası çıktı. Şöyle bir göz gezdirdim, sürekli ''burjuva cumhuriyet'' demişim. Doğru da biraz açıklanmaya muhtaç. Bir sözcüğe/kavrama burjuva ön ekinin eklenmesiyle o sözcük konusunda bütünüyle bir olumsuz anlam konusunda önyargılarımız var. Örnekse burjuva devrimcisi veya burjuva devrimi dediğimizde ne o devrimci ve ne de söz konusu devrim gerici bir anlam kazanmaktadır. Böyle bir şey yok. Tarihsel süreç içinde bütün devrimciler, aydınlanmacılar, devrimler tamamı sosyalistler için anlamlı ve değerlidir. ''Burjuva Cumhuriyet'' de öyle.

Ve burjuva cumhuriyet denildiğinde cumhuriyete başka bir anlam da yüklemiyoruz, böyle bir anlayış da doğru değil. Burjuva cumhuriyet cumhuriyetin kuruluşunda veya sürdürülüşünde burjuvazinin önderlik ettiği anlamındadır. Türkiye'de cumhuriyetin kuruluşunun tarihsel değeri çok büyüktür. Bu devrim koşullar uygun olsaydı ve uygun bir önderlik altında çok farklı bir devrimsel süreç izlemeyecekti. Yine monarşiye son verilmeye çalışılacak, yine Osmanlının eskimiş ve çürümüş anlayış ve kurumları ortadan kaldırılacak ve yine laiklik temelli çağdaş bir ülke olma yolunda devrimler gündeme getirilecekti. Bu olguya, ülkenin bu kuruluş sürecine ''burjuva'' sözcüğü eklenerek düşmanlık yapmaya çalışmak sadece cehaletle açıklanamaz. Tamam bilgi yoktur, analiz bilgisi ulunmamaktadır, belki geçmişinde gerici damarla bir ilişkisi nedeniyle üzerinden atamadığı bir önyargılar silsilesi de bulunmaktadır, bunların hepsi olabilir ama cumhuriyet düşmanlığını şu ya da bu şekilde süreklileştiren bir zihnin eğer trollük gibi bir görevi de yoksa, hiç kuşkum yok, liberal bir beslenmeden oluşmuş zihinsel yapısı vardır. Bakmayın öyle enternasyonallik, komünistlik algısı yaratma çabalarına, ya ciddiye alınmamalı, ya da ''he he'' deyip geçilmeli.

Cumhuriyet konusunda şu eklenmeli. Türkiye'de devrimci cumhuriyet süreç içinde kapitalizme eklenmiş, kapitalist yönetimler tarafından da sürekli olmak koşuluyla adım adım içi boşaltılmaya çalışılmıştır. AKP de zaten son bir tekmeyle hemen hemen tüm kazanımlarını ortadan kaldırmıştır.

Anlaşılması gereken, burjuva önderlik altında da olsa cumhuriyetin başlı başına bir devrim olduğu gerçeğidir. Ve aradan geçen yüz yıla yakın bir süredir, önemini asla ve asla yitirmeyecektir. Defalarca yineledik, Türkiye bugün doğusundaki ülkelerden bir farklılık yaşıyorsa bunun nedeni ''burjuva devrimleri'' ve ''burjuva cumhuriyet'' kazanımlarıdır. O süreci, o kadroları küçümsemek, kin ve nefretle anmak bu coğrafyadaki gerici damarın yüzyıllık kavgasıdır. Kökenleri çok daha eskilere, Lale devri'ne kadar da uzanır. Bilinmesi gereken bu gericiliğin sadece dinci bir anlamı olmadığı ve aynı zamanda siyasal bir özelliğinin de bulunmasıdır. Dincileri, açık seçik liberal olduklarını tanıyoruz. Peki ya burjuva kozmopolitizmini yıllarca enternasyonallik altında savunmaya ve kendini komünist olarak göstermeye çalışanlar? Yani o sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda TKP başta olmak sol, sosyalizm düşmanlığı yapanlar?

Cumhuriyet düşmanlığı nasıl olursa olsun tarihsel süreç içinde gerçekleşmiş tüm ilerletici atılım ve devrimlere karşı olmaktır. Gericilik dediğimiz şey de tam tamına budur. Bir başka tanımlamayla gericilik sol düşüncenin insanlık tarihindeki her türlü ileri adımı sahiplenmek ve   aşmak olduğunun bilincinde olmamaktır.

( Gerekli olup olmadığını bilmiyorum ama, tekrar edeyim; Türkiye'nin daha ileri adım atabilmesinin yolu hiç kuşkum yok, sosyalizmden, sosyalist cumhuriyetten geçmektedir. Yani cumhuriyetin sosyalist önderlik altında ileriye taşınma çabasından. Ama böyle olması, sosyalist cumhuriyeti savunuyor olmamız, ''burjuva'' cumhuriyetin kazanımlarının yok edilme sürecinde, ''bana ne, burjuva cumhuriyeti mi savunacağım'' dememektir. Devrimci cumhuriyetin bütün kazanımları ve bizatihi kendisi Yalçın Küçük hoca'nın altını çizdiği gibi Türkiye solunun ayağını bastığı zemindir. Bu zemin yitirilmemelidir. ''Burjuva cumhuriyetin'' bir başka önemi de burada yatar. Süreç de bu bağlamda okunmalıdır.)





Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Aram Pehlivanyan üzerinden TKP düşmanlığı, AGOS ve sözde sol-sosyalist forumlar... melnur 1 1988 23.12.2019- 08:26
Konu Klasör Sosyalist forumda komünist tavır:) solcu 20 23372 14.12.2014- 23:49
Konu Klasör Sosyalist forumda ''hangisi'' tartışması denizcan 16 10659 01.03.2016- 11:56
Konu Klasör Sosyalist forumda TKP yorumları böyle yura 16 10633 10.08.2015- 00:11
Konu Klasör Sosyalist forumda ulusal sosyalizm tartışması denizcan 28 19589 31.10.2022- 06:53
Etiketler   Sözde,   sol-sosyalist,   forumda,   cumhuriyet,   düşmanlığı.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS