SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Lumpenproletaryanın güncelliği - MESUT ODMAN           (gösterim sayısı: 104)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 01.12.2023- 19:18


Lumpenproletaryanın güncelliği - MESUT ODMAN

Lumpenproletarya kavramı, sınırları belli, açık seçik tanımlanmış bir toplumsal katmanı anlatmaz her zaman.


Almanca’daki “Lumpen” sözcüğünün anlamı, paçavra.   Bundan elli altmış yıl kadar önce “lumpenproletarya” sözcüğü Türkçe’ye çevrilirken “partallar içindeki proletarya” denilmişti.   Sözlüklerde partal sözcüğünün anlamının “çok kullanılmaktan yıpranmış, eskimiş” olarak verildiğini görüyoruz; halk arasında “abartılmış söz, yalan” anlamında kullanıldığı da biliniyor. Bence o eski karşılık kötü olmamakla birlikte, unutulup gitti. Sonradan Almanca sözcük yaygınlaştı. Takılmamak gerekir; dillerarası bir nitelik kazanmış sözcük ve terimlerin her birini kendi dilimize çevirmenin yararı yok.

Marksist yazındaki ilk kullanılışının Marx ile Engels’in ortak imzalarını taşıyan Alman İdeolojisi’nde olduğunu görüyoruz. “Özgür insanlar ile köleler arasında yer almış olan pleb’ler, Lumpenproletarya durumundan bir türlü sıyrılamıyorlardı.” İki bilginin gençlik çalışmalarından olan adı geçen eserin Feuerbach başlığını taşıyan ilk bölümünde böyle bir cümleye rastlıyoruz.

Ama kavramın sınıf mücadelelerinin çözümlenişindeki asıl önemli yerini alışı, birkaç yıl sonradır.

Marx, 1848-50 yıllarında Fransa’daki sınıf mücadelelerine ilişkin çözümlemeler yaparken, hükümetin proleterleri birbirine düşürmek amacıyla 15-20 yaşlarında gençlerden meydana gelen seyyar muhafız taburları kurduğunu belirttikten sonra devam ediyor:

“Bunların çoğunluğu lumpenproletaryadandı; bütün büyük kentlerde, sanayi proletaryasından kesin olarak ayırt edilebilen, toplumun çöplüklerinde yaşayan, belli bir mesleği olmayan, serseri, yersiz yurtsuz, kendi uluslarının kültür derecesine göre değişiklikler gösteren, (…) her türlü caniler ve hırsızlar fideliği bir yığın. (…) Hükümet bunları çok genç yaşta silah altına aldığı için, kolayca etki altına alınabiliyorlardı; en rezil haydutlukları yapabilecek ve alçakça satılabilecekleri gibi, en coşkun özverileri, en yüksek kahramanlıkları da gösterebilecek durumdaydılar. Hükümet onları satın alıyordu. Onlara özel bir üniforma veriyordu; böylece dış görünüş bakımından onları işçi tulumlu proleterlerden ayırt ediyordu. Komutan olarak başlarına düzenli ordudan gelme subaylar yerleştirilmişti ya da kendileri, vatan uğruna, ölümü göze alarak Cumhuriyet için özveride bulunma söylevlerine hayran kaldıkları burjuva çocuklarını baş olarak seçmekteydiler”.

Aynı yerde ve hemen önce şu yazdıkları ise bugünlerde yaşadıklarımızı anlatıyor sanki:

“Mali aristokrasi yasaları yaptığı, devlet yönetiminin başında bulunduğu, yürürlükteki bütün kamu güçlerini emrinde bulundurduğu basının ve olguların gücüyle halk oyuna egemen olduğu için saraydan batakhanelere kadar aynı alçaklaştırmayı, edepsiz aldatmayı, aynı zenginleşme isteğini, üretim yoluyla değil de başkalarının elindeki zenginlikleri aşırmak yoluyla zengin olma isteğini körüklüyordu. Özellikle de zevkin kepazeleştiği; altın, pislik ve kanın birbirine karıştığı; dalavereden ileri gelen zenginliğin kendini tatmin yolları aradığı burjuva toplumunun doruklarında, en yolsuz, en tehlikeli aşırı arzular alevleniyor ve her an bizzat burjuva yasalarıyla çatışmaya giriyordu. Mali aristokrasi, zevklerinde olduğu gibi kazanç tarzında da burjuva toplumunun doruklarında lumpenproletaryanın dirilişinden başka bir şey değildir.”

Yine Marx, ilk yazılışı 1852 ilkbaharına rastlayan 18 Brumaire’de ise lumpenproletaryayı betimlerken “başıboş serseriler, yol verilmiş askerler, zindandan çıkmış forsalar, sürgün kaçkını kürek mahkumları, hırsızlar, şarlatanlar, yankesiciler, kumarbazlar, pezevenkler, genelev patronları, hamallar, işsiz yazarlar, org çalıcılar, paçavracılar, bileyciler, kalaycılar, dilenciler, kısacası, (…) ne olduğu belirsiz, çürümüş, kararsız bir yığın” sözlerini kullanıyor. Toplumun bütün sınıflarının bir tortusu, döküntüsü, firesi olan bu yığın, ona göre, Louis Bonaparte tarafından darbesini gerçekleştirirken kuralsız-koşulsuz yaslanacağı tek sınıf olarak görülüyordu.

Engels’e gelince, o da Köylüler Savaşı başlıklı çalışmasının ilk basımından yirmi yıl kadar sonraki baskısına yazdığı önsözde, ücretli emekçilerden oluşan sınıfın henüz halkın çoğunluğunu oluşturmaktan çok uzak olduğu için kendisine müttefikler araması gerektiğine işaret edişinin ardından şunları söylemişti:

“Lumpenproletarya, bu karargâhını büyük kentlerde kurmuş, bütün sınıflardan gelen en bozulmuş bireyler tortusu, mümkün olan tüm müttefikler içinde en kötüsüdür. Bu ayaktakımı, tümüyle satılık ve küstahtır. Fransız işçileri devrimler sırasında evlerinin duvarına ‘Hırsızlara ölüm!’ yaftasını yapıştırdıkları ve hatta bunlardan birçoğunu kurşuna dizdikleri zaman, bu işi kuşkusuz mülkiyet aşklarından ötürü değil, ama her şeyden önce bu güruhtan kurtulmanın gerektiği bilinci ile yaptılar. Bu serserileri savunucu olarak kullanan ya da bunlara dayanan her işçi önderi, yalnızca harekete ihanet ettiğini kanıtlar”.

Kavramın klasiklerdeki kullanımına kısaca göz attıktan sonra, uzun bir sıçrayışla, günümüze gelebiliriz.

Lumpenproletarya kavramı, sınırları belli, açık seçik tanımlanmış bir toplumsal katmanı anlatmaz her zaman. Hatta, güncel konuşmalarda, daha çok bir tutum ve davranışlar toplamını ya da o toplamın bazı parçalarını dile getirmek üzere kullanılır. Bu sözün, daha çok “lumpen” diye kısaltılmış biçimiyle, özellikle sosyalistler, komünistler arasındaki muhabbet yanı ağır basan konuşmalarda, belki biraz da o kategoride sayılamayacak, ama o çevrelerle iletişim içindeki insanlar tarafından kullanılışına tanık oluruz. Birisinden söz edilirken “İyice lumpenleşti son zamanlarda” diye eleştiri yöneltilir örneğin; ya da “Bıktık artık bu lumpen tavırlardan!” denilerek eleştirinin şiddeti artırılır.

Bu tür kullanımlarda anlatılmak istenen belli bir toplumsal katmandan çok, oradan yaygınlaştığı açıkça söylenen ya da ima edilen tutum ve davranışlardır. Marx’ın yukarıda aktardığımız “mali aristokrasi” ile ilgili satırlarındaki özneyi biraz günümüze uyarlayarak “kaynağı belirsiz yığınla paranın sahipleri” biçiminde değiştirirsek, şöyle de söyleyebiliriz: Burjuvazinin kendi yasalarıyla çatışmaya girmekten çekinmeyen o yığınla paranın sahipleri, “zevklerinde olduğu gibi kazanç tarzında da kapitalist toplumun doruklarında lumpenproletaryanın dirilişidir”.

Bu durumun başlıca iki kaynağının ve besleyicisinin olduğu söylenebilir: Birincisi, kapitalist   sömürünün ve bu temel üzerinde yükselen toplumun hız kesmeyen çürüyüşü. İkincisi, doğa ve insan üzerindeki sınır tanımayan kapitalist-emperyalist sömürü ve yıkımın ürünü olarak yüzyıllar öncesindekini aratmayacak bir silip süpürücülüğe aday “çağdaş kavimler göçü”.

Birincisi yeni değildir, ama kapitalist toplumun varlığının ve dinamizminin kökeninde yer aldığından, ne yapsalar üstesinden gelememektedirler. Yeni görünmekle birlikte eski yüzyıllarda bazı bakımlardan benzerleri bulunan ikincisi ise, daha şimdiden, yeni diye yutturulacak hali kalmamış köhne dünyanın sahipleri ile gönüllü gönülsüz yardakçılarını korkudan öldürmektedir.

Bu iki kaynaktan beslenen ve yeryüzünün bütün coğrafyalarına yayılma eğilimi gösteren bir lumpenliğin siyasal alandaki örneklerini ABD’den Arjantin’e, Almanya’dan Hollanda’ya, Polonya ve Macaristan’dan bizim ülkemize kadar her yerde görebiliyoruz. Elbette, ortak yanları ve her birinin kendine özgü denebilecek özellikleri ile birlikte…

Böyle bir tablo karşısında yapılabileceklerin de ikili bir özellik taşıdığı ileri sürülebilir. Bunlardan birincisi, emekçi karakterli toplumsal sınıf ve katmanlardan yol arkadaşları devşirmekten vazgeçmemektir. İkincisine gelince, yüzyıllardır saptanmış çürütücü özelliklerin büyük yürüyüşümüzün saflarına bulaşmasına karşı hazırlıklı olmak ve ödünsüz davranmak, yaşamsal bir önem taşımaktadır.

https://haber.sol.org.tr/yazar/lumpenproletaryanin-guncelligi-387244



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Benzer konu yok
Etiketler   Lumpenproletaryanın,   güncelliği,   MESUT,   ODMAN
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS