SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 6 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   4   5   6   >   son» 
Alttan devrim nasıl olur?           (gösterim sayısı: 26.822)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 07.11.2013- 13:52


SF'de böyle bir başlık var. Sn.şibusa bir başka başlığımızda SF'nin danışmanının bir yazısını örnek olarak verdiğinde farkettim. İlginç yazılar var. BUrada ele almanın yararı olacaktır. Başlığı açan kişi che_marks mahlaslı bir arkadaş ve şöyle söylemiş:

"öznel (lider- liderlik,örgüt,ideoloji) koşulların nesnel(ekonomik,siyasi durum) koşulların önüne geçip nesnel koşullar oluşmadan öznel koşullar ile devrime gebe kalındığında oluşan devrimlerin hep geçici olduğunu gördük.örneğin Sovyetlerin yıkılması.
ve biliyoruz ki her seferinde bu şekilde olan devrimler başa sarıyor.olması gereken alttan oluşacak bir devrimdir.
bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?"


Belki ilk yazısı olduğu için böyle bir giriş yazısıyla başlamış olabilir diye düşünmek gerek. Çünkü böyle bir başlıkta böyle bir yazı oldukça eksik kalıyor. Söylemek istediği ekonomik ve siyasi koşullar olgunlaşmadan iradi bir çabayla siyasi iktidarın ele geçirilmesi "alttan devrim" değildir. BUnu da söylüyor zaten. Ama arkasından "sovyetlerin yıkılması"nı örnek göstermesi köylü Rusya'da siyasi iktidarın ele geçirilmesi sürecini sadece Lenin ve öncü partinin iradi çabası olarak nitelediğini gösteriyor. Açıklığa kavuşması gereken yer de burası. O zaman yapılması gereken şey, alttan veya üstten devrimlerin tam olarak ne anlama geldiğini anlatması nesnel koşullar olarak nitelediği ekonomik ve siyasi koşulların hangi olgunlukta alttan devrime yol açacağıdır. Bunu da yapabilmeli ki, söylemeye çalıştıkları konusunda belli bir tutarlılık ve bütünlük oluşabilsin.


Araya gereksiz polemikler girmiş, onlara da gelinir ama önce che-marks'ın bu konudaki açıklamalarına devam edelim. Şöyle açıklıyor, ilk yazısında söylediklerini:

"...toplumları ilerleten bunlar gerekliymiş.ben öyle demişim.allah allah..neyse adım adım açıklıyacam o zaman.bak şimdi toplumun ekonomik durumu başta olmak üzere belli başlı nesnel koşulları var.bu durumlar uzlaşmaz çelişkiye döndüğü an halkın sosyal hareketi ile eski sistemin yıkılıp yeni sistemin kurulmasına devrim diyoruz.işçinin aç kalması ,gittikçe daha çok ezilmesi vs..devrimin nesnel koşullarıdır mesela.yani ezen sistemin maruz kalacağı durumdur bu devrim.bu devrimin birde öznel koşulları vardır.lider vardır mesela.kurumsallaşabilirse liderlik vardır mesela.öncüdür bunlar insanları arkalarına alırlar.(onların özelliklerini uzun uzadıya saymıyorum).örgüt vardır.bu örgütün belli bir ideolojisi vardır.örgüt ideolojik propaganda yapar.eski düzene karşı kendi ideolojisinin propagandasını yapar halka.halkın sorunlarına nasıl cevap verileceğine eğilir.anlatır onlara.bunlarda öznel koşullardır.benim sorumsa şu şekildeydi: öznel koşullar yani insanları devrime götüren onları bilinçlendiren arkasına alabilenler sovyetlerde,çinde vs. devrim yaptı.bende diyorumki borga arkadaş: insanları bilinçlendiren onları arkasına alan liderlerin yaptığı devrimler hep sona ermiştir.liderlik oluşmuştur ama arkasından çok lider gelememiştir.her seferinde pratik bu şekilde olagelmiştir.biz üstten yapılan için ne diyoruz?ateşi yaklaştıralım.onun sıcaklığına insanlar toplanacaktır.ısındıktan sonra hepsi etrafında duracaktır.daha sonra ısı ölçmeyi,kaç derecede neyin pişeceğini,,ateşi korumayı kullanmayı yani marksizm fikrinin ayrıntılarını, bu bilimin kendisini insanlar öğrenecektir.öğrenecekki bu ateşin değerini bilecek onu koruyacaktır.halk olarak koruyacaktır.işte o zaman devrim başarıya ulaşacaktır.çelişkiler devam edecektir muhakkak ama uzlaşmaz çelişki bir daha yaşanmayacaktır.sorumda tam budur.neden pratikte bunu başaramadık?çin neden yozlaştı?sovyet halkı neden devrimine sahip çıkamadı.tabanın bilinçli olduğu tabandan gelen devrim nasıl olacak?"




Bu ileti en son melnur tarafından 07.11.2013- 13:53 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2013- 14:36


[size=2]che-marks'ın bu başlıktaki yazılarını da buraya alıp, sonra bir yorum yapmak daha yararlı olabilirdi ama şu anda SF'ye girebilmek pek mümkün olmuyor. SAnırım bir problem var sitede. Ama arkadaşın ikinci yorumu yeteri kadar açık ve başlıkta sorduğu soruyu kendince yanıtlamaya çalışırken bir konuyu göz ardı ettiği ortada. Kafasındaki soru işaretleri de ordan kaynaklanıyor.

Açıklamasını bir daha hatırlayalım:

"...toplumları ilerleten bunlar gerekliymiş.ben öyle demişim.allah allah..neyse adım adım açıklıyacam o zaman.bak şimdi toplumun ekonomik durumu başta olmak üzere belli başlı nesnel koşulları var.bu durumlar uzlaşmaz çelişkiye döndüğü an halkın sosyal hareketi ile eski sistemin yıkılıp yeni sistemin kurulmasına devrim diyoruz.işçinin aç kalması ,gittikçe daha çok ezilmesi vs..devrimin nesnel koşullarıdır mesela.yani ezen sistemin maruz kalacağı durumdur bu devrim.bu devrimin birde öznel koşulları vardır.lider vardır mesela.kurumsallaşabilirse liderlik vardır mesela.öncüdür bunlar insanları arkalarına alırlar.(onların özelliklerini uzun uzadıya saymıyorum).örgüt vardır.bu örgütün belli bir ideolojisi vardır.örgüt ideolojik propaganda yapar.eski düzene karşı kendi ideolojisinin propagandasını yapar halka.halkın sorunlarına nasıl cevap verileceğine eğilir.anlatır onlara.bunlarda öznel koşullardır.benim sorumsa şu şekildeydi: öznel koşullar yani insanları devrime götüren onları bilinçlendiren arkasına alabilenler sovyetlerde,çinde vs. devrim yaptı.bende diyorumki borga arkadaş: insanları bilinçlendiren onları arkasına alan liderlerin yaptığı devrimler hep sona ermiştir.liderlik oluşmuştur ama arkasından çok lider gelememiştir.her seferinde pratik bu şekilde olagelmiştir.biz üstten yapılan için ne diyoruz?ateşi yaklaştıralım.onun sıcaklığına insanlar toplanacaktır.ısındıktan sonra hepsi etrafında duracaktır.daha sonra ısı ölçmeyi,kaç derecede neyin pişeceğini,,ateşi korumayı kullanmayı yani marksizm fikrinin ayrıntılarını, bu bilimin kendisini insanlar öğrenecektir.öğrenecekki bu ateşin değerini bilecek onu koruyacaktır.halk olarak koruyacaktır.işte o zaman devrim başarıya ulaşacaktır.çelişkiler devam edecektir muhakkak ama uzlaşmaz çelişki bir daha yaşanmayacaktır.sorumda tam budur.neden pratikte bunu başaramadık?çin neden yozlaştı?sovyet halkı neden devrimine sahip çıkamadı.tabanın bilinçli olduğu tabandan gelen devrim nasıl olacak?"

Arkadaşımız "alttan devrim" derken halk yığınlarının kendiliğinden bilinçlenmesini ve tarihsel çıkarlarının farkına varmasını ve sonuçta iktidarı almasını kastediyor. Yazısından çıkan sonuç bu. Rusya'daki devrimi ise böyle görmüyor. Lenin ve Bolşeviklerin "insanları bilinçlendirip, onları arkalarına almaları" sonucu gerçekleştiğini söylüyor ve sanırım bu yüzden de "alttan değil", "üstten bir devrim" olarak niteliyor. Üstten bir devrim olduğu için de yıkılmış, yıkılmaması için devrimi gerçekleştirecek "insanların" kendiliğinden bilinçlenmesi gerekiyormuş vb. Aşağı yukarı bunları söylüyor.

Yine devrim konusuna geliyoruz. Marksizmde devrim kuramı kapitalizmin gelişmesiyle toplumun iki temel sınıfa ayrışacağı ve çelişkilerin   de artmasıyla birlikte proletarya'nın kendiliğinden bir bilinç kazanacağı yönündedir. Evet, kapitalizmin gelişmesiyle birlikte toplum iki temel sınıfa ayrışıyor, proletarya kendi içinde birtakım çeşitliliğe uğrasa da, sonuçta sayıca çok büyük bir çoğunluğa da sahip olabiliyor. Ama kendi sınıfsal çıkarlarına kendiliğinden varamıyor. Sistemin yanlışlığı konusunda birtakım sezgisel bilgiye de ulaşabiliyor ama, burjuvazinin ideolojik, siyasi, ekonomik ve kültürel baskı ve dayatmalarıyla tam anlamıyla sınıf bilincine sahip olamıyor. Yığınsal olarak bu bilinci elde edemiyor. Eğitimi uygun değil, zamanı uygun değil, koşulları uygun değil. Bu yüzden hangi zamanda, hangi koşulda ve hangi ülkede olursa olsun nesnel koşulların gelişimi hiç bir zaman sınıfı ve emekçi halkı sosyalist bilince kavuşturamayacaktır. Bir daha söyleyeceksek, eğitimiyle, diniyle, yazılı ve görsel medyasıyla, hukukuyla, hapishaneleriyle vb. burjuvazi kendi sınıfsal çıkarlarını sanki toplumun kendi çıkarıymış gibi algılatabilmenin bir yolunu bulabiliyor. Dolayısıyla "alttan devrim"le işaret edilmeye çalışılan kitlelerin kendiliğinden bilinçlenmesi sonucu siyasi iktidarın alınabilmesi hiç bir koşulda söz konusu olmayacaktır.

Marksizmdeki bu boşluk yani sınıfın kendisiyle tarihsel çıkarları arasındaki açı, Lenin tarafından öncülük ve parti teorisi kuramıyla aşılmıştır. ( Marksizmin ML olarak nitelendirilmesi Lenin'in bu çok önemli katkısı nedeniyledir.) Nedir bu kuram; "sınıf eğer çeşitli nedenler sınıfsal çıkarlarının farkına varamıyor ve tarihsel çıkarları doğrultusunda davranamıyorsa, bu "bilinç" onlara dışardan verilmelidir. Buna da dışardan bilinç taşıma diyoruz. ( Gerçekte Kautsky ve Plehanov tarafından kullanılmıştır bu kavram ama Lenin onu öncü partinin bir genel ilkesi haline getirmiştir. Aralarında bazı farklar da vardır.)Öncü partinin işlevi de budur.

Burada şu konunun ayırdında olmak gerek. Leninist öncü kuramı nesnel koşullardan soyutlanmış bir iradecilik-voluntarizm- anlayışı değildir. Nesnel koşulların gözardı edildiği ve sadece örgütün devleti ele geçirmesi olarak niteleyebileceğimiz bir bireysel-örgütsel siyaset tarzının Leninizm ile hiç bir ilişkisi yoktur. Öncü partinin siyasi iktidarı ele geçirme anlayışı mutlaka kitlesel bağlara sahip olabilmeli ve kitlesel eylemselliği öne çıkarmalıdır. ZAten bu yüzden sınıfa bilinç taşıma konusu sınıfı siyasete taşımakla ya da siyaseti sınıfa taşımakla mümkün olacaktır.

Bugün 96. yılını kutladığımız Büyük Ekim Devrimi de böyle bir süreç sonucunda gerçekleşmiştir ve arkadaşımızın sorduğu soru bağlamında "alttan bir devrim"dir.
[/size]



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2013- 16:20


SF'deki konunun linki bu: http://www.sosyalistforum.net/devlet-uzerine-savlar/64142-alttan-devrim-nasil-olur.html che-marks'ın yazısına ilk yorum da kerameti kendinden menkul Borga'dan gelmiş;

"Yaklaşımının üç nedeni olabilir. Biri meseleleri bilinmeze atarak sorumluluktan çekilmek. İkincisi, hurafeye inanıp hayata gözlerini kapamak, üçüncüsü de karşı-devrimci azınlığın sözcüsü olmak.

Ekonomik ve siyasi durum diye bir koşul beyan etmişsin. Bunun önüne geçen devrimin güdük olduğunu söylüyorsun. Bu yaklaşım şu anlama geliyor ; toplumları ekonomik ve siyasi olarak ilerleten bir azınlık vardır ve bu azınlık gereklidir. Bu azınlık tüm toplumu iliğine kadar emmeden yıkılmamalıdır.

Bu azınlığın başka emirleri varsa onları da söyle, belki onların emrine itaat edenler çıkar."


Sonra şunu söylemiş:

"Üç ihtimal saydım arkadaş, içinden karşı-devrimi seçmişsin.

Yaklaşımım gayet ciddi. Yıkılacak yani devrimle muhatap olacak egemenler azınlıktır. Bu azınlığın yönettiği süreci öven sensin. "


Sonrasında bunu:

"(...)İnsan dediğimiz şey madde değildir, psiko-sosyal bir maddedir. İmkanları dahilinde harekete geçer ama, herkes aynı imkanlarla aynı davranışları, hareketleri sergilemez. İsterse tıpatıp aynı bilgilerin sahibi olsunlar.

İşte bu yüzden insanlar özne ve nesne tavrının ikisini birden üzerlerinde barındırırlar. Mesele, belli bir hedef, amaç noktasında özne olan yanlarını ortaya koymalarını sağlama noktasına kilitlenmiştir. Örgüt, özne tavrının garantilenmesi ihtiyacının bir ürünü olarak ortaya çıkmış bir insan gerçekliğidir.

Öncülük işte bu nedenle bir zorunluluktur. Öncü, bahse konu mevzu ne ise o konuda yoğunlaşmış enerji içerir.

Tüm tarih boyunca devrimin önündeki engel standarttır. Devrilmeye konu olanın, kendisini devirecek olandan daha güçlü olması. Azınlık nasıl daha güçlü olabilir ki.

O azınlık dediğimiz, devrilmeye konu olmuşsa, en organize ve en mobilize güç zaten odur. İhtimaldir ki, kendisi gibilerle sıkı müttefiktir. Karşısında kendini devirmeye yeterli güç oluşturtmayacak ön örgütlenmesi de varsa, yaşar gider.

Bunu kavramazsanız, duruma kulp takmaktan başka bir şey yapamazsınız. Yok şartlar oluşacak, yok bilmem ne, bunlar işin hikayesidir. Yapmazsan olmaz. O da yaptırmamak için elinden geleni ardına koymaz. O halde yapabilecek olan güç oluşana kadar büyük fedalar gerekecektir. O fedalar olmasa devrimci örgüt yok olur. Yok olursa enerji büyümez.

Yeryüzünde devrimci örgütten başka devrimci enerji yoktur. Olamaz da. Devrimci enerjinin doğası, ilahı, bilimi, mehdisi olmaz. Devrimci enerjiyi sadece devrimci örgüt üretebilir. Onun niteliği de devireceğinin ve devirecek olanın koşulları tarafından belirlenir."


Ve sonra şunları:

"İktidarı ele geçirmek devrim değilmiş. Ele geçirelim diyen yok zaten, onu Kautsky söylüyor. Biz diyoz ki yıkalım parça pinçik edelim. Onların iktidarı bizim ne işimize yarar. Onların iktidarı, azınlığın çoğunluğun sırtına bindiği ve kanını emdiği tekno-biçime sahip. Biz o iktidarın içine sığmayız ki.

Devlet demek, azınlığın çoğunluğa vurduğu zincir demek. Onlar bu zinciri vururken, sizin gibi, yani Marksistler gibi ideologları olsaydı, 40 dereden su getirtseydi, onlar zaten devlet mevlet kuramaz ve insanlık bu belaya uğramadan bu güne gelirdi. Gel gör ki bu Marksizm belası onların değil bizim başımıza geldi. Devrimci özneye tarih boyu içerden konuşarak devrimcilik adına "dur yapma" diyen başka akım yok. Varsa yazın da duyalım."


"...Baştan sarsıcı yazdım ama üzerinde durmuyorsun. Birileri diyor ki, düşman bizi sömürsün önemli değil, bu sayede üretim gelişiyor. Denilmiş oluyor ki biz sömürülmezsek üretim gelişmez. Katılıyor musun.

Birileri demeye devam ediyor ki, düşman bizi ezsin önemli değil, kendisi için bizi eğitiyor, aydınlatıyor. Denilmiş oluyor ki, tepemizde çoban olmadan biz bilgiye ulaşamayız. Katılıyor musun.

Birileri yine diyor ki, onlar demokrasi kurumları üretmek zorundadır, bu kurumlar olmadan sosyalizme gidemeyiz, bu kurumların adı burjuva demokrasisinin kurumlarıdır. Demek istiyorlar ki, komünal/proleter/halk (meşrebine göre hangisini istiyorsan onu oku) demokrasisi için önce bu azınlığın demokrasisinin kurumları gerekir, onlar olmasa biz sürü gibi yaşar ve demokrasiyi aklımıza getiremeyiz. Katılıyor musun.

Yine birileri diyor ki ; çağımız emperyalizme döndü, burjuva artık demokrasi kurumları üretmez, haliyle bu iş bizim üstümüze kaldı, evvela biz özü burjuva devrimi olan bir devrim yapacağız sonra aklımıza sosyalizm/komünizm gelecek. Bunu diyene, madem biz burjuva demokrasisi üretebiliyorduk, batı-avrupada niye bunlara hücum edenlere bozuk attınız, onlar da üretebilirdi diyerek o mental içinden hince bir soru sorabiliyor musun.

PEKAKA nın ! MİT tarafından kurulduğu iddiasına itibar ediyorsun ama iddialar bu gibi durumlarda kendi vakitlerine müdahale için üretilir. MİT in işi mevcut devletin başına milyonlarca Kürdü bela etmek değildir. MİT bu yolla bir örgütü kontrol eder. Cezaevinde devrimci kadroların Kürt milliyetinden olanlarının arasında doğru dürüst Kürtçe bilen yoktu. Dilleri kayboluyordu.

Tamam devlet PKK yi kurdu ve Kürtleri kontrol etmek istedi diyelim ; ama aynı devletin Kürtleri en azından asimile etmek istediğini de herhalde duymuşsundur. Bu ne iştir ki kendi kurduğu örgütle, kendi işi olan asimilasyonu boşa çıkardı.

Devrim ve komünizm meselelerine kafa yoruyorsun. Eyvallah. SF da da yazıyorsun. Ama devrimcilik işini ciddiye alıyorsan, bu forumu kararsızların, devlet tarafından kafası karıştırılmışların ve dahası düşmanların da okuduğunu hesap edebiliyorsundur. Devrimcilik işini hakikaten ciddiye alıyorsan, hayat tarafından çöp sepetine atılmış rezil iddiaları burada dillendirmezsin.

PEKAKA yı düşman mı bildin, olabilir. Düşmanın hakkında nasıl konuştuğuna bakarak dostların hakkında sorumlu mu yoksa pervasız mı davranacağını anlamak mümkün. Bu, meseleler içinde pişmiş devrimcilerin başvurduğu bir veridir.

Şurdan bir PKK li gelse sana birbirine ML tir diyen iki örgüt söyle dese ne cevap vereceksin. Biz arasına dört ayrı sınır çekilmiş, mayın döşenmiş, geçiş yollarına karakollar kurulmuş halkımızı önemli oranda birleştirdik, birleştirmeye de devam ediyoruz, siz daha kendinizi birleştiremediniz, ondan da vazgeçtim birbirinizi anti-ML ilan etmekten dahi vazgeçemediniz, maazallah sizi komünlerimize alsak, fincancı çarşısındaki fil gibi herkesin gönlünü kırar komünlerimizde rekabeti örgütler, komünarlığı boşlar, ağzımızın tadını bozarsınız, orada demokrasi memokrasi kalmaz yada kovulursunuz derse ne cevap vereceksin."







Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2013- 16:28


Borga'nın başlıktaki yazıları devam ediyor ama çoğu konunun özüne   açık seçik girmeden dolaylı açıklamalar şeklinde....Hepsini okuyabilmek de pek mümkün olmuyor. Borga kendini marksist olarak nitelemiyor. Bazen Leninist olup çıkıyor, bazen de Blankist. Siyasi iktidarın alınması konusunda örgütün gerekliliğini mutlak olarak savunuyor ki, doğrudur ama yanlışlığı voluntarist-iradeci çabayı nesnel koşullardan soyutlayarak ele alması. Ayrıca köy komünleri yoluyla sınıfsız bir toplum kurulacağı yönünde de bir düşüncesi vardır. Böyle değerlendirmeleri Rusya'da narodnik görüşlere de benzetmek mümkün.

Bu siyaset tarzının, bu iradeci yaklaşımın ML ile hiç bir ilişkisi de yoktur. Borga ideolojik olarak da Marksist Leninist biri değildir. Tıpkı bu sözde sosyalist forumun, diğer yöneticileri gibi. Hiç biri bilimsel sosyalizmi savunmuyor ama, yine de "sosyalizm okulu" oldukları iddiasındalar ve yine bu halleriyle "burjuva kültürünü parçalamak" gibi bir işlevleri olduğuna inanıyorlar.

İnanılır gibi değil!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2013- 16:48


Sonrasında sazı eline alan kişi Hasan Karataş adlı danışman. Kendisini Marksist olarak nitelemişti ben ordayken, diğer yöneticiler de öyle olduğunu söylüyorlardı. Leninizme karşıydı ( Leninizmi nasıl nitelendiriyor, onu bilmiyorum.= Evet, Marksist ama Marksizme uygun tek bir görüşü bile yok. Bu garip forumun bir özelliği bu. Lenin'e karşı ama Marksist olanlar da gerçekte Marksist değil. Leninist olduklarını söyleyenler ( Borga-Che55) ise Leninizme karşıt ne kadar argüman varsa onları savunuyorlar. Boşuna sözde Sol-sosyalist forum demiyoruz ki bunlara:

Danışmanın birincisi yazısı bu:

"Devrimler artık alttan gelmeyecek. Zaten ne işçi sınıfı devrimi, ne halk devrimi ne de ulusal devrimler, hepsi de yalan oldular artık. Çağımızda böyle devrimler yok ve hiçbir zaman olmayacak. Böyle devrim yapacağız diye iddia eden örgütler bulunmaktadır. Ancak bunların hepsi yalancıdır. Gerçekte hiç birisi devrimci değildir.

Günümüzde, şimdiye dek yaşanmış bütün devrimler, müzelerde yerlerini almışlardır. Ne oldu Kemal’in devrimleri kaldı mı? Hepsi gidiyor. Lenin’in devrimi de gitti, Mao’nun devrimi de gitti. Hepsi gidecek. Burjuvaların devrimleri de gidecek. Dünyada devrim diye bir şey kalmayacak. Devrimciyim diyenler, boylarına postlarına bakmadan, koca yalancılar olarak piyasada dolaşacaklardır.

Koca yalancıların arkasında giden ve ölenler ne olacak dersiniz? Yazık olacaklar. Bugün hep öyle olmaktadır"


Sonrasında konuyla ilgili söyledikleri ise şunlar:

"Kendiliğinden devrim de olmaz, kendiliğinden yıkım da olmaz. Kendiliğindencilik kavramı 20. yy a ait sosyalist siyaset içinde yer almaktaydı."

" Bizler bu dönemde devleti yalnız bırakarak, bilincimizi gelecek toplum üzerinden geliştirmeliyiz. Gelecek toplum başarabilirsek komünizmdir. Zorun rolünü, yani yıkma işini ekonomik yasalar yapmaktadır. Bize düşen görev bilincimizi geliştirmek ve yeni toplumu düzenlemektir. "

"Nesnel koşulların olgunlaşmasını bekleyelim demiyorum. Nesnel koşullar zaten işlemekte sermayeyi insan yaşamının dışına itmektedir. Nesnel koşullar bizden yana işlemektedir. Bizlerde öznel olarak işleyen nesnel koşullara uyumlu siyasetler geliştirmeliyiz diyorum. Yıkma işini nesnel koşullar yerine getirmektedir. Bizler süreci hızlandırmak için toplumun devletle bağını kesmeliyiz. Bunun yanı sıra komünizmin kurulumu için hazırlıklar içine girmeliyiz. Kafa yormalıyız. Süreç dünya devrimini dayatmaktadır."

" Özgür toplum kurulumu, devletler ortadan kalkmadan olanaklı değildir. Ancak özgür topluma hazırlık süreci adıyla birlikler oluşturabiliriz. Devletler üretim ve dağıtım merkezlerini ellerinde tutmaktadır. İnsan ihtiyaçlarının devletlerin elinde olduğu sürece özgür olamayız.

Devletlerin ortadan kalkışı ancak dünya boyut bir devrimle olanaklıdır. Devletleri yaşatan ekonomiler var olduğu sürece devletlerin yıkılışı söz konusu değildir. Ancak ekonomik yasalar ekonominin çöküşe gittiğini kesin dille ifade etmektedir. Bugün ekonomiler ve devletler ayakta ise bu onların zorlama çabalarının sonucudur. Tabi bu çabalar bir yere kadar.

Özgür toplum çöküş sonrası hazır ve kolay toplum değildir. Bir kez devrim sürecinden geçmeyen insan özgür toplumu kuramaz. O nedenle biz bugüne ait insanla özgür toplumu kuramayız. Devrim yapmış insan, ayni zamanda özgür toplumun kurulumununda öznesidir. Özgür toplum hazır toplum değil demiştik. Zira insanlığın üzerine eklenmiş binlerce yıllık yabancılaşmanın mahsülü meta, para, din devlet vb. silikleşmiş olsa da yıkım sonrası bir süre daha insan yaşamını meşgul edecektir. Komünizm öncesi insanlığın taşıdığı lekelerdir. Bunların temizlenmesi sanırım bir geçiş dönemini gerektirecektir"












Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2013- 17:36


yazıyaz forum'da baykuş mahlaslı bir arkadaşımız vardı. O da benzer şeyleri yineler dururdu.   "Sosyalist değil, komünistim" derdi. O da devletle ilişkinin kesilmesi gerektiğinden söz eder, "bir şey yapmayın, zaten kapitalizm çöküyor" derdi. vb. Buraya da üye olmuş ama henüz tek bir yorumu da yok. Okuyorsa ve farklı şeyler yazdığımı düşünüyorsa, katılır ve eleştirilerini de yapar.

Şunu söylemek gerek: Bu yazılanlar tam bir zırvadır. Bırakın sosyalist ideolojiyle, Marksizmle ilişkili olmasını, en küçük bir matık süzegecinden bile geçemeyecek, geçmemesi gereken yorumlardır. Öylesine saçma sapan... Yazdıklarının mantık dışılığı, sosyalist ideolojiye aykırılığı bir yana, bu kişi forumun yöneticisi ve danışmanı. Bir kişi bile, bir yönetici bile bu durumu sorgulamıyor? "Yahu arkadaş, biz sosyalist bir forumuz ama bu anti-marksist", anti-leninist" ve dahi bilim dışı yorumların burda işi ne?" Hepsini geçtik, sosyalizm okulunda(!) böyle bir anlayış nasıl yönetici-yönlendiren pozisyonunda olabilir?

Eleştirilmiyor çünkü, yöneticilerin durumu da bundan farklı değil. ML olmayanlar, sosyalist ideolojiyi ters yüz edenler mi tavır alacak bu anti-ML yorumlara. Sözgelimi Borga mı; ya da che55 mi? Onların durumu da farklı değil ki?

Aslında bu danışman arkadaşın söyledikleri bir yere kadar che-marks ile benzeşiyor. İkisi de toplumu oluşturan bireylerin kendiliğinden bir sosyalist bilinç geliştirebileceğine inanıyorlar. che-marks böyle bir bilinç edinildikten sonra devrimin olanaklı olabileceğini söylerken, danışman arkadaş buna gerek de görmüyor. Gökyüzünden bir vahiy gelecek ve dünyadaki emperyal kapitalizm sistem kendiliğinden çöktükten sonra o vahiyle birlikte insanlar komünist toplumu kurmaya kalkışacaklar!

Neresinden tutsanız elinizde kalıyor!

Bir kez kapitalizm kendiliğinden çökmeyecek! ( Sn.baykuş'la kelimesi kelimesine bu tür yanıtlar da vermiştim.) Kapitalizmi sadece ekonomik temel üzerindeki mülkiyet ilişkileri olarak ele almamak gerek. Ekonomik kriz ne kadar çoğalırsa çoğalsın, devlet dediğimiz mekanizma işçi sınıfı tarafından ele geçirilmedikçe sistem çeşitli şekillerde ( askeri diktatörlük açık faşizm gibi) varlığını sürdürür. İkinci yanlış, bireylerin sınıflı toplumsal yapı içinde "belli bir bilinç" elde edebilecekleri yanılgısı? Ne diyor;   "bilinçli bireyler olmalıyız." Bilinçli birey olmaktan söz edip arkasından komünizm hedefinden söz ettiğine göre yığınların kendiliğinden komünist bilince sahip olabileceğini savunuyor? Böyle bir şey olabilir mi? Neden faşist olmasın? Neden dinci olmasın?   Daha ileriye gideyim, kapitalizmin krizleri derinleştikçe kendiliğinden sınıf bilincine ulaşamayan birey, tam tersine dinci bir zihinsel yapıya sahip oluyor. Çevrenize bakın anlarsınız. Bu dünyada elde edemeyeceğine inandığı mutluluk ve huzur'u öbür dünyada arama eğilimine girmektedir ve zaten egemen ideoloji de ona buna dayatmaktadır.

Üçüncü yanlışı devrimin bütün dünyada eşzamanlı olacağı düşüncesine sahip olması. Açık seçik söylemiyor ama bundan çıkan sonuç da bu. Bu da mümkün değil. ÇÖzümlemesi Lenin tarafından yapıldı bunu. Ayrıntıya gerek de yok. Bir başka yanlış "bilinçli bireylerin" oluşması derken anlamamız gereken şey ne? Danışman arkadaşımız "kendini bilinçli birey" olarak mı görüyor? Ben öyle görmüyorum. Beni de bir başkası bu şekilde nitelemeyecektir. O zaman bu kadar farklılıklar içinde hangi siyasi yaklaşımı savunan bireylere "bilinçli" niteliği vereceğiz?

Sonuçta savunulanlar içinde tek bir doğruya rastlayabilmek mümkün değildir. Ve böyle bir zihniyet de sosyalizm okulunda(!) komünizm dersi vermeye kalkıyor!

Yazık!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2013- 17:49


turgut56 mahlaslı arkadaş da konuya dahil olmuş ve görebildiğim kadarıyla tek bir yorum yazmış. O da şu:

"Devrim ,devrimci pratık içinde şekilenir vucut bulur. İktidarı ele geçirmek Devrim olmadığını hem engels hem Marx hem Lenin söylemiştir. Demek devrim iktidarı ele geçirmek değildir.Bu devrimin politik yanıdır. Sosyalistler hayatı,yaşamı ele geçirmeye çalışırlar. Bu engelendiği oranda politik hayatı ele geçirmeye zorlanırlar. Bildiğim bu..

Devrim somut şartların somut tahlili bu tahlilden yola çıkan tasarımlar ve düşünceleredir. Bu düşünceler bize nelerin yapılmasını veya yapılmasını ele verir.

Yine bu düşüncelerimizde eksik ve aksaklılıkların olabileceğini taşıyabileceğini biliyoruz. İşte devrim bu aksak ve eksiklikliklerin ortaya çıkışıdır bence. Bunların düzeltrilmesi tekrar tekrar tasarımlarımızı elden geçirmemizi gerekli kılar. Bunu kabul edemeyenler bu tasarımların eksikliklerini sorgulayan tartışanlara Hain derler. Bu devrimin bittiğini ,sönümlendiğini ve iflasa uğradığının göstergesi olabilir.

Anladığım kadarıyla ve yukarda da söylediğim gibi devrim ,yaşanılan maddi koşuların analizi ve buna uygun neler yapılması gerektiğini düşünmektir. Yani bir tasarım öne koymaktır. Yine devrim aşamsaında bu tasarımların hayata geçmesidir.

Hiç bir şey mutlak olmadığı gibi düşünce ve tasarımlarımız da mutlak değildir. Bu teorilerimizin gerçekliği veya eksikliği pratik devrimci çalışmalarda ortaya çıkar . Çünkü gerçekle uyuşmuyordur. Ya da eksik gedik yerleri var demektir.

Devrimcilik devrimci çalışma içinde bu imkanları sağlayan bu özgürlüğü içinde barındıran hatta insaların maddi yaşama geçirilen tasarımların eleşti ve bu elştiriye kaşı örgütlenme hakkı veren anlaıştır.

Devrimci Tasarımlarından kimse korkmamalı bu düşünceleri eleştiren ve farklı tavır almasına neden olanlara karşı ''Karşı devrimci,ajan,hain '' yaftası yapıştırmamalıdır. Çünkü bunu en iyi yapan kapitalizmin standartlaşma olan anlayışında başkası değildir. Devrimci düşünce alanında standartlaşma yanlısı değildir olarak biliyoruz. Düşünce standartlaşma isteği ancal dinlerde olur.

Sosyalistler ki bu günümüzün devrimcileri bunlardır. Ulusal devrimcilik tarihi çağımızda yoktur ve kalmamıştır, Dİnlerin düşünsel anlayışının ötesine ,dinleri aşması gerekmektedir diye düşünmekteyim."

Bu yorumlar okunduğunda ( okumak bile zor geliyor) insan gerçekten şaşırıyor ve ürküyor. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir çağda bu kadar zırva nasıl bir araya gelebiliyor, anlayabilmek gerçekten zor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 07.11.2013- 18:08


Devrim ,devrimci pratık içinde şekilenir vucut bulur. İktidarı ele geçirmek Devrim olmadığını hem engels hem Marx hem Lenin söylemiştir. Demek devrim iktidarı ele geçirmek değildir.Bu devrimin politik yanıdır. Sosyalistler hayatı,yaşamı ele geçirmeye çalışırlar. Bu engelendiği oranda politik hayatı ele geçirmeye zorlanırlar. Bildiğim bu.. "

Yanlış biliyor; devrim dediğimizde siyasal devrim ve toplumsal devrim kavramları karşımıza çıkar. Sosyalistlerin nihai amacı olan komünist topluma varmanın yolu elbette toplumsal dönüşümleri gerçekleştirmek ( toplumsal devrimleri yapmak-gerçekleştirmek) olsa da, bunun olabilmesinin yolu da siyasal iktidarın alınmasıdır Yani devrim dediğimizde öncelikle ulusal ölçekli siyasal devrimi ve sonrasında toplumsal devrimleri ( dönüşümleri) anlamalıyız.

Marksist ustalar Manifestodan bu yana toplumsal devrimlerin gerçekleştirilebilmesi için siyasal devrimin gerekliliğini ileri sürmüşlerdir. Hem bilmemek ve hem de buna aykırı şeyler söylemek, garip!

Arada söylediklerinin çok fazla anlamı yok. Kendisinin bile anladığını sanmıyorum. Orada söylenenler bu paragrafta biraz somutlaşmış; şöyle:

"Devrimci Tasarımlarından kimse korkmamalı bu düşünceleri eleştiren ve farklı tavır almasına neden olanlara karşı ''Karşı devrimci,ajan,hain '' yaftası yapıştırmamalıdır. Çünkü bunu en iyi yapan kapitalizmin standartlaşma olan anlayışında başkası değildir. Devrimci düşünce alanında standartlaşma yanlısı değildir olarak biliyoruz. Düşünce standartlaşma isteği ancal dinlerde olur. "


Yine, diğer yazılar-yorumlar gibi sosyalist ideolojiyi bir kenara bırakan ve amerikayı yeniden keşfetme çabası. Sosyalist ideoloji bilimsel bir altyapı-zemin üzerine oturmuştur. Bu bilimsel altyapı kuramsal olarak yanlışlanmadığı sürece hep doğru olarak varsayılır. Bilimsel yöntem ve düşünmenin gereğidir bu. Komünizm bu anlamda bilimsel bir çıkarımdır. İŞçi sınıfı bu anlamda komünizmi kuracak yegane sınıftır. Siyasal devrim toplumsal devrimin gerçekleştirebilmenin ön koşuludur. Öncü parti olmadan yığınların tarihsel çıkarlarına varabilmesi mükün değildir ve bu anlamda Leninist öncülüğün hem devrim öncesi ve hem de devrim sonrasındaki gerekliliği ve zorunluluğu da bir bilimsel doğrudur vb.Şİmdi bütün bunlar ortada dururken ve 200 yıldır sosyalist ideolojinin en temel çıktılarıyken, sanki bunlar hiç ortaya atılmamış gibi, bu ideolojik anlayış ortada yokmuş gibi "devrimci tasarım" adı altında farklı yollara sapma eğilimini ne sosyalizm adına savunabilmek mümkündür ve ne de bilimsel yaklaşıma uygundur. Böyle bir yaklaşıma doğru dediğimizde o zaman o başlıkta yazılan her yorumu sosyalizm adına ciddiye alma zorunluluğu ortaya çıkar ki, bunun da sonu gelmez.

Şu var; kişiler istedikleri konuda istedikleri "devrimci tasarım" oluşturabilir, bu yönde çaba içine de girebilir, ama yanlış olan sosyalist bir ideolojinin bu çağda bile prıl prıl parladığı ve halkların toplumsal kurtuluşlarının tek seçeneği olduğu koşullarda ipe sapa gelmez şeyleri sosyalizm adına ortaya atmak ve savunmaktır.

SF'de bu yanlışlık tepeden tırnağa hakim durumdadır ve zaten bu yüzden   Marksist Leninist kişi grup ve partilere sürekli hakaret etmeyi sol bir tavır olarak değerlendiriyorlar.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 10.01.2015- 21:23


Sovyetler Birliği'ndeki devrim alttan devrim değilse, alttan devrim nasıl olur? Öncü partiye gerek olmadan insanların hep beraber bilinçlenip hep beraber devrim yapması mı? Böyle bir devrimi savunmak, devrimi savunmamak anlamına gelir. Çünkü böyle devrim olmaz. Yapılan yorumlardan en dikkatimi çeken Karataş adlı üyenin yaptığı yorum. Devleti yıkmak için bir şey yapmayın diyor, devlet zaten çöküyormuş. İnsanlar bilinçlenmeli ve bilinçli bireyler haline gelmeli diyor. Ekonomi ve devlet kendiliğinden çökeceği için, bilinçli bireyler de rahatlıkla komünizmi kuracaklarmış:) Gerçekten saçmalık!



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 6 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   4   5   6   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Devrim olur mu olmaz mı? melnur 0 3225 31.03.2017- 09:47
Konu Klasör Biz bu hale nasıl geldik, nasıl kurtulacağız? melnur 3 2577 18.01.2020- 09:43
Konu Klasör Bu nasıl bir zihin yapısı, nasıl bir ruh halidir böyle... melnur 1 2474 13.05.2020- 13:17
Konu Klasör Devrim nedir, devrim teorileri için ne söylenebilir? melnur 43 23263 30.12.2022- 06:14
Konu Klasör Sürekli devrim mi, tek ülkede sosyalist devrim mi? spartakus 0 4172 14.07.2015- 00:07
Etiketler   Alttan,   devrim,   nasıl,   olur
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS