Hangi ülkede olursa olsun, radikal muhalefet hareketlerinin başarı ve büyüme şansı, içinden geçilmekte olan konjonktüre önemli ölçüde bağlıdır.
Evet, "konjonktür" sözcüğü her şeyi içerebileceğinden, yukarıdaki cümle havada kalıyor, fazla anlam ifade etmiyor. O zaman biraz daha açalım ve Türkiye'nin bugünkü durumunda bir konjonktür tanımı açısından en başta bakılması gereken yere bakalım: Denge ya da statüko durumu...
O zaman soru şöyle oluyor: Bugün Türkiye belirli dengelere oturmuş mudur? En azından belirli bir dönemi geçirebileceği bir statükoya kavuşmuş mudur?
Peki, bu sorunun yanıtı için nerelere bakılması gerekiyor?
Sırasıyla gidelim:
AKP birinci Cumhuriyet dönemini kapattı diyoruz; peki, kendi Cumhuriyetinin dengelerini kurmuş, yerli yerine oturtmuş, muhaliflerini toplumun kıyılarına itip az çok etkisizleştirmiş durumda mıdır?
Kürt sorununda barış ve diyalog sürecinden söz ediliyor. Peki, bu sürecin sonunda nereye varacağı konusunda az çok net fikri olan tek bir Allah'ın kulu var mıdır? Yoksa neredeyse her ay yeni bir faktörün devreye sokulduğu, dengelerin her an değiştiği ve değişebileceği belirsiz bir süreç mi yaşanıyor?
AKP'nin toplumu ve toplumsal yaşamı dinsel temeller üzerinde yeniden yoğurup şekillendirme niyeti açık. İyi de, bu niyetin ürünü olan adımlar artık eskisine göre çok daha fazla tepki çekmiyor mu? Tamam, "muhalefetin" bir kesimi, ama "tuzaklardan kaçınma" ama "halkın değerlerini ve duyarlılıklarını gözetme" adına bu konuda düşük profil sergilemeyi yeğliyor. Böyle olmasına rağmen bu kez şu ya da bu siyasal öznenin öncülüğünden bağımsız daha alttan, halkın içinden gelen, yer yer militanlaşabilen tepkiler görmüyor muyuz?
Türkiye'nin emperyalist odaklarla ilişkisi, 1952'yi izleyen yarım yüzyıllık dönemdeki statükoya bugün sahip midir? Özellikle sosyalist sistemin yıkılmasının ardından ve özellikle Türkiye'nin de içinde yer aldığı bölgede yarın ne olacağı, kimin ne yapacağı ve nelere yol açabileceği bugünden kestirilebilir mi?
Emek-sermaye ilişkilerine gelince; bugün ister "devrimci, sınıf sendikacılığının" olsun ister "düzen sendikacılığının" olsun hareketlenen sınıfın önemlice bir bölümünü temsil edebildiği 1960'ların ve 70'lerin yeniden yaşanacağından söz edebilir miyiz?
Sonuçta, bir iktisat kuramı metaforuna (örümcek ağı modeli) başvurursak, yaşanan dinamikler ve süreçler dengeye götürücü değil dengeden uzaklaştırıcı yöndedir.
***
Durum (dengelere, statükoya oturmama durumu) bizce bu kadar açık ve nettir.
Dahası, az önce sıralanan başlıklarda herhangi bir denge ya da statüko durumu öngörülebilir bir gelecek için de büsbütün olanaksızdır.
Hal böyleyken, işin belki de en ilginç yanı, muhalefette yer alan belirli öbeklerin statüko ve denge önerileri olmasıdır!
Birine göre, bu ülkedeki "Kürt sorunu" şöyle ya da böyle nihai çözümüne kavuştuğunda taşlar yerine oturacak, bozulan dengeler yeniden kurulacak ve belirli bir statüko ortamına ulaşılacaktır.
Diğerine göre de çözüm, bilumum kadim statükocuyla birlikte Birinci Cumhuriyet'in eski statükosuna geri dönüştür.
Olur mu?
Zamanında, Türkiye toplumunun AKP'nin deli gömleğini giymeyeceğini söylemiştik.
En azından Haziran direnişine bakacak olursak, o da şunu göstermiştir: Bu toplum, ne birinci ne de ikinci öbeğin diktiği elbiseyi giyer. Provada denese bile "biraz dar gibi" demesine kalmadan dikişlerini patlatır.
***
O zaman Türkiye böyle mi gitsin?
Statüko mtatüko, ama en azından "çözüm" öneriyorlar; siz çözümsüzlüğü mü öneriyorsunuz?
Madem "devrimcilik" deniyor, bu tür sorular karşısında biraz "devrimci" konuşalım.
Devrimcilik, süreçlerin ve dinamiklerin herhangi bir denge durumundan uzaklaştığı koşullarda ortaya çıkan boşluğu görmek, bu boşlukta güç toplamak ve tatbik etmek, "çözüm" denilen şeyi de bu tatbik sonucunda şekillenecek yeni durumlarla birlikte aramak, bulup göstermektir.
Yoksa şirazesinden çıkan dinamiklere bakıp bu dinamikleri dizginleyecek kısa vadeli çözüm arayışları "devrimcilik" falan değildir.
Terim artık pek kullanılmıyor, ama düpedüz reformizmdir.
M.Çulhaoğlu'nun değindiği konuya kafa yoran tek bir sosyaliste rastladınız mı? Yani şu anki nesnel durumu tahlil edip sosyalistlerin şu koşullarda nasıl bir siyaset tarzı üretmesi gerektiğine kafa yoran tek bir solcu-devrimci-sosyalist? Sanal dünyadan koşucaksak, ben rastlamadım. Sözde sol-sosyalist forumları şöyle bir dolaşın, varsa yoksa kürt sorunu merkezli bir kuyrukçuluk anlayışının -eskisi gibi etkili olmasalar da- buralarda egemen olduğunu görürsünüz. Lafa gelince en keskin solcu, en gerçek komünist ve en gerçek enternasyonaller onlardır ama, durdukları yer sadece ve sadece kürt kuyrukçuluğu, kürt ulusal hareketine yedeklenme, ve gündemi sadece kürt ulusalcılığı-kürt milliyetçiliği çerçevesinden değerlendirme...
Oysa bilimsel sosyalizmi savunmak, ve en önemlisi "Leninistim" diyebilmek her şeyden önce bir devrim perspektifi ışığında hemen her koşulda "sola nasıl alan açabilirim" diye düşünmekten ve kafa yormaktan geçer. Bu konuda en küçük çabası olmayan birinin sanaldaki devrimcilik ve sosyalizm üzerine vaazları sadece durumu kurtarmaya yöneliktir. SAnalda öncelikle anlaşılması gereken de budur.
Lenin "Ne yapmalı" diye sorarken aklında sadece bu soru vardır. "Nasıl örgütlenmeliyim, nasıl bir parti olmalı; ne yapılmalı, sınıfsal bilince sınıflı bir toplumda asla ulaşamayacak olan yığınları sosyalist bir doğrultuya nasıl sokabilirim? Lenin'i lenin yapan şey bu sorulara en doğru yanıtı vermesi ve verdiği yanıtlar doğrultusunda da çaba göstermesidir.
Sosyalizm iddiaları bir sosyalist için sadece devrimci mücadeleye nasıl katkı verilebilir sorusunun yanıtında aranmalıdır. Konumlanışlar kuyrukçuluk olduktan sonra, sosyalist ideoloji konusunda ahkam kesmeye çalışmak ( onun da ne kadar doğru yapılabildiği ayrı bir konu) yararsız bir gevezelik olmaktan öteye gitmez.
Çulhaoğlu'nun söylemleri elbette sanaldaki realite ile ilgili değil. Ama sanaldaki durum da -ne yazık ki- bu ülkenin acınası bir realitesi.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.
