Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan
20.02.2014- 11:31

Uluslararası Anadili Günü
Özgür Aydın

Uluslararası Anadili Günü, bugün “Bangladeş” olarak bildiğimiz, ama 1969 yılına kadar “Doğu Pakistan” olarak adlandırılan bölgede gerçekleşen bir olaya dayanır: Hindularla Müslümanlar arasındaki ayrılık, 1947’de bölgenin Hindistan ile Pakistan arasında paylaşılmasına yol açar. 1948’de Pakistan hükümetinin Urducayı tek ulusal dil ilan etmesinin ardından Bengalce konuşanların protestoları başlar. 21 Şubat 1952 tarihinde Dhaka Üniversitesinde öğrenciler anadilleri için gösteri düzenlerler, bu gösteride polisin göstericilere ateş açması sonucu pek çok öğrenci yaşamını yitirir.

Anadilini savunan öğrencilerin yaşamını yitirdiği bu günü, 1999 yılında UNESCO, Uluslararası Anadili Günü ilan eder. Bu günün anlamı, sadece dilsel ve kültürel çeşitlilik, karşılıklı hoşgörü konularında farkındalık yaratmak değildir, aynı zamanda çokdilli eğitimin de özendirilmesi amaçlanmaktadır. Anadilinde eğitim yapılması bu dillerin yaygınlaşmasını da beraberinde getirecektir. Ancak bugünkü duruma baktığımızda pek çok ülkenin, anadilinde eğitim konusunda sınıfta kaldığını görürüz.

İlk olarak, ABD’ye bakalım. XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında pek çok göçmen grubuna anadilinde eğitim verilmiş olsa da asıl iyileştirmeler 1960’ların başında başlamıştır. 1963’te Florida’da İspanyolca-İngilizce eğitim yapan bir okulun eğitime başlamasının ardından 1967’de İkidilli Eğitim Yasası yürürlüğe girmiştir. Ancak 1980’lerde azınlık dillerinde eğitimin bir lüks olduğu düşünülerek çokdilli eğitim büyük darbe almış, ilerleyen zamanlarda İkidilli Eğitim Yasası işlemez hale gelmiştir.

Avrupa’da ise ancak 1970’lerde azınlık dillerinde eğitim konusu önem kazanmaya başlamıştır. Ancak asıl iyileştirmeler çok daha sonraları gerçekleşmiştir. Söz gelimi, İngiltere’de 1971 yılındaki bir düzenleme ile Galce ve Keltçe eğitim yapılmasının önü açılsa da diğer dilleri kapsayan bir düzenleme 1988’de gerçekleşebilmiştir. Benzer biçimde, İsveç’te de 1970’lerden itibaren Fince eğitim verilmiştir, ancak ülkede konuşulan diğer dillerde eğitim 1999’daki bir düzenlemeyle sağlanabilmiştir. İspanya’da ise 1980’lere kadar İspanyolca dışında eğitime izin verilmemiştir. Avrupa, miras diller için çokdilli eğitimi yeni yeni fark ediyor olsa da çoğunlukla göçmen dilleri hâlâ eğitimin dışında tutmaktadır. 1951’de UNESCO’nun eğitimde anadilinin kullanımı konusundaki açıklamasından sonra çokdillli eğitim programları gelişse de kapitalist dünyada, ekonomik gerilemenin faturası eğitime çıkarılmış, azınlık dillerinin öğretimi “lüks” olarak görülmeye başlamıştır.

Şimdi de çokdilli eğitimin görece daha başarılı uygulandığı Sovyetler Birliği’ne bakalım. 1936 Anayasası’nda vatandaşların anadillerinde eğitim alma hakkının garanti altına alındığı bu ülkede, 1934-1940 döneminde, matematik ve fen derslerinin 64 farklı dilde, edebiyat ve dil derslerinin ise 65 farklı dilde yapıldığı kaydedilmiştir. Anadilinde eğitimin en az yapıldığı dönem olan 1981-1985 döneminde bile 32 farklı dilde eğitim yapıldığı görülür.

Anadili sorunu karşımıza iki durumda çıkar. Birinci durum, resmi dilin ya da baskın dilin ülkede konuşulmakta olan diğer diller üzerinde baskı kurmasıdır. İkinci durum ise dil emperyalizmi etkisiyle İngilizcenin ülkede başat bir konuma gelmesi sonucu, diller üzerinde baskı oluşturmasıdır. Dhaka’da öğrenciler birinci duruma itiraz ediyorlardı, oysa İngilizcenin yayılmacı etkisi de bir o kadar tehlikeliydi. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, bir taraftan miras ya da göçmen dilleri kapsayan çokdilli eğitime izin verilmezken, diğer taraftan İngilizceyi kapsayan çokdilli eğitim yaygınlaştırılmaktadır.

sol

ayhan  |  Cvp:
Cevap: 1
20.02.2014- 12:05

Bir toplumda insanların anadillerini öğrenmeleri ve   eğitim yapmaları insanlık hakkıdır. Buna karşı çıkmak şoven bir tutumdur. Buraya kadar tamam, ama bir de madalyonun öteki yüzü var. Türkiye'de yaşayan bütün etnik farklılıklara göre anadilde eğitim verildiğinde bu kadar farklı toplulukların ulusal çatı altındaki beraberliğini sağlamak mümkün mü? Bir solcu için farklılıkları azaltmak mı yoksa o farklılıkları daha da çoğaltmak mı önemli olmalıdır? Bu konuda tereddütlerim var. Hümanist yaklaşım anadilde eğitim derken, farklılıkların özendirilmesinin bir ayrışmaya yol açabileceği kaygısı önemsiz sayılabilir mi?

abbas  |  Cvp:
Cevap: 2
20.02.2014- 14:58

Ayhan arkadaş, sorduğun sorunun cevabını kendin vermişsin. Türkiye'de azınlıklar dahil pek çok etnik kökenden yurttaşımız var. Ortak özelliklerimiz bu vatanda yaşıyor oluşumuz ve Türk Ulusu eşit yurttaşlık haklarına sahip olmamızdır. Bütün bu etnik kökenleri kaşır ve onlara   anadilde eğitim hakkı vermeyi hümanistlik olarak görürsek bu milleti ayrıştırır ve parçalara bölmüş oluruz. Emperyalizmin istediği de bu. Böl, parçala ve yut. Bu oyuna gelmemek gerek.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]