Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

proleter  |  Cvp:
Cevap: 25
29.09.2013- 14:19

Sosyalist bir devrim parlamenter yollarla olmayacaksa, sosyalist devrimi gerçekleştirecek yapıların legal alanda örgütlenmesi o partilerin reformist yollarla sosyalizme varmaya çalıştığını gösterir. Reformlarla kapitalizmin sosyalizme dönüşmesi de mümkün olmadığından bu yolla sosyalist bir sisteme ulaşabileceği iddiası bir paradokstur.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 26
29.09.2013- 16:39

Özellikle sol-sosyalist ideolojiyi sözde sol-sosyalist forumlardan öğrenmeye çalışanların ve ordaki yorumlarla belli bir algıya sahip olanların üzerinde uzun uzadıya düşünmesi gereken bir konu bu. Legal alanda örgütlenen ve kendilerini sosyalist olarak tanımlayan partileri "reformist" olarak nitelemek pek çoğumuzun zihninde yer etmiş bir algı. Gerekçe de hazır: "Burjuvazi iktidarı pembe güllerle vermeyeceğine göre, ondan iktidarı almak zor yoluyla olacaktır" Daha ötesi de var ve bu "zor" da zihnimize illegalite ve silahlı mücadele olarak yerleşmiş. Ama söylenen de bunun ötesine geçmiyor. İllegal ve öncü olduğu iddiasında bulunan bir parti silahlı bir "müfreze" oluşturacak da, bu silahlı "müfreze" vaya "ordu" ( adını nasıl koyarsanız koyun) devletin silahlı güçlerine karşı koyacak ve bu mücadeleden yengiyle ayrılıp, işçi sınıfı adına iktidarı ele geçirecek?

Hiç kuşku yok, illegal örgütlenmeler ve bu örgütlenmelerin silahlı mücadele anlayışı böyle dar bir çerçeveye indirgenemez.Konumuz da ilk elde bu değil zaten. KOnumuz bu sözde sol-sosyalist forumlardaki sempatizan kitle üzerindeki algısıdır. İllegalite ve zor devrim için gerekliyse, sosyalist örgütlenmelerin legal alanda olamayacağı ve legale çıkmış her yapının da reformist olarak nitelendirileceği algısı bir üstteki cümleden çok farklıdır. Bana göre ikisi de yanlıştır ama, öncelikle ikincisinden başlamak daha yararlı olacaktır.

Bir konuyu berrak bir şekilde zihne aktarabilmek doğru kavramlar kullanmak gerekir. Bu bağlamda bir siyasal yapıya "reformist" diyebilmek, o siyasal anlayışın her şekiilde sosyalizme reformler yoluyla varılacağını iddia etmesi, ve ona yönelik bir siyasi anlayışa sahip olması gerekir. Parti tersini söylüyorsa, işçi sınıfından ve zor yoluyla siyasal devrimden söz ediyorsa, bu bağlamda, tersi hiç bir açıklaması da yoksa, bu konuyla ilgili her ideolojik ve teorik birikiminde bu konunun altını açık seçik çiziyorsa, o partiye, o siyasi anlayışa "reformist" diyebilmek mümkün mü? Konunun bu yanına bakmadan, sadece legal bir örgütlenme olduğuna bakılarak " rformist" tanımlamasında bulunulabilir mi?

Başka bir açıdan bakalım: "Siyasal devrim zor yoluyla olacaksa, bu zor da, doğrudan silahlı mücade biçiminde gerçekleşecekse, bunun yolu illegalitede bulunmaktan geçer. Bir sosyalist ya da öyle olduğunu söyleyen bir yapı, illegalite yerine legal alana çıkmışsa, neyi nasıl savunursa savunsun, o anlayış reformisttir." Böyle bir şey iddia edilebilir. Ama bu konu da çok geniş bir biçimde devrim konusunun ele alınmasını gerekli kılar. Bence bu görüş de doğru değildir. Sonradan detaylandırırız ama, şimdilik şu söylenebilir: Lenin'in partisi uzunca bir müddet illegal olarak kaldı. Legal alana da Şubat 1917'de burjuva devrimiyle çıktı. RSDİP ( Bolşevikler) Şubat 1917'de legal alana çıktıklarında reformist mi oldular? İllegalitedeyken devrimciydi, legal alanla birlikte reformist bir parti haline mi geldiler? Böyle bir şey iddia edilebilir mi? Lenin'in partisi kuruluşundan beri devrimci bir partiydi. Sosyalist bir ideolojiyi savunuyordu ve siyasal iktidarın alınmasının zor yoluyla gerçekleşeceğinin de bilincindeydi. ZAten bu nedenle daha en baştan Menşeviklerle "üye alımı" konusunda farklılaşmıştı. KIsaca konuyu, yukardaki iddiaya sıkıştırdığımızda, yani devrimci-reformist ayrımını sadece legal illegal ayrımıyla ilişkilendirdiğimizde, doğru bir sonuca varmak, ve böyle bir iddiada bulunabilmek hiç de mümkün değildir.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 27
29.09.2013- 23:11

Sosyalist bir partinin devrimci ya da reformist olup olmadığı o partinin legal alana çıkıp çıkmamasıyla doğrudan bir ilgisi yok. Sadece öncülük iddiasında bulunan bir sosyalist partinin bu iddiasını yasal bir zeminde nasıl yürüteceği konusu reformizm iddialarının gerekçesi haline getirilmektedir. Bu gerekçenin tamamiyle yanlış olduğunu söyleyebilmek de kolay değil.  

che21  |  Cvp:
Cevap: 28
30.09.2013- 08:53

İllegal alanda örgütlenmiş bir çekirdek müfrezenin de halkın güvenini kazanabilmesi imkansız görünüyor. Örneğin Türkiye'de illegal alanda yıllardır faaliyet gösteren pek çok devrimci örgüt var, bu örgütlerin halktan kopuk olduğunu ve halk üzerinde ki etkisinin hemen hemen hiç olmadığını söyleyebilmek mümkün. İllegalite böyle bir sonuç da ortaya çıkartıyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 29
30.09.2013- 20:20

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

[size=2]Sosyalist bir partinin devrimci ya da reformist olup olmadığı o partinin legal alana çıkıp çıkmamasıyla doğrudan bir ilgisi yok. Sadece öncülük iddiasında bulunan bir sosyalist partinin bu iddiasını yasal bir zeminde nasıl yürüteceği konusu reformizm iddialarının gerekçesi haline getirilmektedir. Bu gerekçenin tamamiyle yanlış olduğunu söyleyebilmek de kolay değil. [/size]



Uzunca bir yazı yanlış bir tuşa dokunmamla uçup gitti. İkincisini de yazmak şimdi zor geliyor. Şunu söyleyebilirim. Bu konu önünde sonunda Leninist parti-dışardan bilinç, dışardan bilincin ne anlama geldiğiyle doğrudan ilişkili. Siyasal devrim Marksizmde bir ölçüde determinist bir süreç olarak nitelenebilir; Lenin buna öncü partiyle iradi bir nitelik kazandırdı. Ama bu iradi müdahaleyi nesnellikten soyutlayarak ele almak doğru bir yaklaşım değildir. Bolşevizm iradi bir çabanın adıdır bir bakıma ama bu iradi çaba, Rusya nesnelliğinin yarattığı bir iradi anlayıştır. Bu anlamda birbirinin içine girmeyen bir iç içelikten söz edebilmek mümkündür. Bu stratejil konumlanışı, sömürünün açık bir şeki,lde sürdürüldüğü ülkelerdeki PASS stratejiyle ilişkilendiremeyiz. Bana göre devrimci örgüt-reformist parti ikileminin zihinlerde yarattığı yanlış algı da bu noktada ortaya çıkıyor. ( REfprimist devrimci ayrımı zaten yanlış yapılıyor da, ayrıca söylenmek istenen ifadenin de yanlış olduğunu söylüyorum.)

Çözüm Leninizm'dedir. Leninist öncü ve parti teorisindedir.

Leninist parti modelininde disiplin ve merkeziyetçilikte mutabıkız. İdeolojisinin ML olması gerektiğinde de bir sorun yok. ( Her ne kadar ML veya daha çok Leninizm dediğimizde -özellikle sözde sol-sosyalist forumlarda ya soyut bir silahlı mücadele öne çıkartılıyor, ya da Leninizm adına kuyrukçuluk parlatılmaya çalışılıyor.) Sorun Leninist parti teorisinin ne olacağında; Plehanov ve Kautsky'nin kullandığı ama Lenin'in Bolşevik Partinin temel bir stratejisi haline getirdiği "sınıfa dışardan bilinç taşıma" konusunun somutta na anlama geldiğinin berraklaştırılmasında, parti sınıf ilişkilerinin nasıl varedileceğinde vb. yatıyor. Bunu zaman zaman işleriz ama şimdiden şunun da altını çizmekte yarar var: Leninist öncü bütün bu öncülük işlevlerini kapitalizmin gelişmiş olduğu ve burjuvazi ile proletarya dediğimiz temel sınıfların ortaya çıktığı koşullarda legal alana çıkarak gerçekleştirebilir. Tıpkı 1917 Şubat burjuva devriminden sonra RSDİP'nin legal alana çıkması gibi.

che21  |  Cvp:
Cevap: 30
01.10.2013- 11:51



Sol kesimde en çok tartışılan ve eleştirilen parti durumunda olan TKP'yi nereye oturtmak gerekiyor? Bu anlatılanlar ışığında TKP için doğru bir Leninist öncülük anlayışına sahip olduğunu ileri sürebilir misiniz? Örneğin, kürt hareketine karşı aldığı tavıt ve sürekli olarak AKP karşıtı bir siyaset izlemesini Leninist öncülükle bağdaştırabilmek ne kadar gerçekçi?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 31
01.10.2013- 21:13

Özellikle sözde sol-sosyalist forumlarda TKP'nin eleştirilmesi, eleştirinin ötesinde karalanmaya çalışılması ve hatta her türlü hakarete uğramasının nedeni de bu, baştan beri söylemeye çalıştıklarımdır. Buna bir de kürt ulusal hareketine karşı -kuyrukçuluk yapmayan- sosyalist bir duruş sergilemesini de eklerseniz, fotoğrafı bütün çıplaklığıyla görebilmek mümkün hale gelir.

TKP'yi -şimdilik- dışarda tuttuğumuzda, bugünün koşullarında sosyalist devrimcilik Türkiye nesnelliğini kavramaktan ve bu nesnellik içinde kendiliğindenliğin bile gerisine düşmüş bir kitleyi siyasete çekmekten geçmektedir. "Dışardan bilinç taşıma" sınıfa yığınsal olarak sosyalist bilinç verme çabası olarak görülmemelidir. Sınıfın sınıfsal bir sistemde bunu kazanabilme olanağı yoktur. Sınıf kapitalizm içinde tarihsel görevlerinin farkına varamaz. Bu bilinç sadece partidedir. Parti de bunu sınıfı siyasete taşıyarak yerine getirmeye çalışır. Bunu yaparken de sınıfın verili durumundaki bilinci ile arasındaki mesafeyi de korur. Zor dediğimiz olgu, işçi sınıfı ve emekçi halkın ileri çekilen eylemselliği sonucu gerçekleşecektir. Yoksa, ne nesnelliği kavrayamayan bir silahlı mücadele övgücülüğü ve ne de toplumun ileri çeken eylemselliğini çeşitli gerekçeler yaratarak öteleme alışkanlığı devrimci olduğunu iddia eden bir anlayış için doğru bir stratejik tavır değildir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 32
09.10.2013- 16:05

Devrimci sosyalist parti ya da örgüt konusunda şu yanlıştan kesinlikle uzak durmak zorundayız: "Leninci bir örgütlenme, Leninci "devrimci anlayış" illegalitede bulunan ve iktidarı silahlı mücadele yolyla değiştirmeye çalışan bir öncülük teorisidir." Eksik de olsa, kaba da olsa böyle bir tanım, özellikle sol sempatizan kitlede yanlış bir algıya yol açabilmekte, legal alanda örgütlenmiş sosyalist-komünist partilerin "reformist" çizgide konumlandığı algısına yol açmaktadır. Bu algıya bir de "sosyalist kürt ulusal hareketini desteklemelidir, desteklemek zorundadır" çarpıklığı eklendiğinde, ortada keskin solcu görünümünde bir karikatür çıkmaktadır.

İkincisinden başlayacaksak, bilimsel sosyalist ideolojiyi işçi sınıfının kurtuluşu için bir yol gösterici olarak belirleyen bir sosyalist-komünist parti hiç bir koşul ve zamanda kuyrukçuluk yapmayacağı gibi, bir ulusal hareketle işbirliği belirli konularda dayanışmadan öteye de gidemez. Ülkemizde kürt ulusal hareketi sözkonusu olduğunda bizim sol sempatizanların zihninde çoğunlukla böyle bir zorunlu kuyrukçuluk algısı ortaya çıkmaktadır ki, bu tür konumlanışların ne bilimsel sosyalizmle ve ne de leninizmle ilgisi vardır.

Birincisi ise, devrimin gerçekleşebilmesi için gerekli olan iradi çabanın sınıf ve ülke nesnelliğinden soyutlanmış bir şekilde ele alınmasının Leninist öncülükle hiç bir ilgisinin bulunmadığı gerçeğidir. Sınıfta ve emekçi halkta kendiliğinden bir kabarma yoksa, ( gezi olaylarındaki gibi), bu kendiliğinden kabarma yığınsal bir eylemselliğe dönüşmüyorsa, bu yığınsal eylemsellik artık "aynı şekilde yönetilmeme iradesi" içermiyorsa, ve aynı zamanda yönetilenler de "eskisi gibi yönetemiyor" ve devletin milis güçleri de bu süreçte yoğun bir karmaşa ve parçalanmışlık yaşamıyorsa..vb o ülkede öncü örgütün iradi çabasıyla hiç bir şey olmaz.

Öncülüğün önceliği öncelikle kitleyi siyasete taşımaktır. Siyasetten yoksun bir kitlenin söz konusu aşamaya gelebilmesi de mümkün değildir. Kapitalizmin reformlar yoluyla sosyalizme evrileceğini savunmayan bir devrimci sosyalist partinin önündeki devrimci sorumluluk da bu çerçeve içinde anlam kazanır. Kitleyi siyasete çekme çabası göstermeyen, bu çerçevede yaygın bir örgütlenme çabası taşımayan herhangi bir anlayışın, neyi savunursa savunsun öncülük iddiasının gerçekçiliği olamaz. Legalite illegalite tartışmasının bam teli de konunun bu yanı olmalıdır.

Kısaca devrimci sosyalist parti dediğimizde anlaşılması gereken, sosyalizme reformlarla değil devrimle varılabileceğinin bilincinde olan, bu çerçevede kendiliğindenliğin bile gerisine düşmüş bir toplumu siyasete taşımaya çalışan ve bu bağlamda örgütlenmesini olabildiğince ülkenin her yanına yaymaya çalışan bir parti olmalıdır.

Gerisi, laf ü güzaf!

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]