Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

03.08.2013- 15:31

Yeni rejim, yeni resmi tarih
Liberal-muhafazakâr sentez

Çağdaş Sümer, Aytek Soner Alpan, Barış Zeren ve Fatih Yaşlı yazdı

Siyasal İslam - Liberalizm evliliğinin resmileşme mücadelesi
Liberal-Muhafazakâr sentezin kökenleri ve gelecek kurgusu
Demokrasi kılıfıyla gelen diktatorya ve AKP’nin oynadığı rol

Prof. Dr. Erksin Güleç - Doç. Dr. Timur Gültekin
Genetik yapımız geçmişimizi aydınlatıyor
Afrika’dan Anadolu’ya en eski insan göçleri
Hücrelerin içinde dünyamızdaki tüm canlıları oluşturan DNA’lar bulunur. Geçmişimiz ve geleceğimiz de bu DNA’larda saklıdır. DNA’mız bir zaman makinesi gibi bizi geçmişe götürüp geçmişimiz hakkında bilgi verir. Son bulgulara göre, şu anda Avrupa’da, Asya’da, Amerika’da yaşayan tüm insanların kökeni yaklaşık olarak 60-50 bin yıl önce Afrika’dan göç eden küçük bir Afrikalı gruba aittir.



Bahar Işık
Kimyasalların karanlık yüzü
Kozmetiklerdeki tehlike

Şampuanlardan, nemlendiricilere, parfümlerden güneş kremlerine, ojelerden saç boyalarına kadar pek çok kişisel bakım ürününün içeriğinde yer alan kimyasallar, birçok kanser türünden, kısırlığa dek çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

Ender Helvacıoğlu
Tekel işçisinin anımsattıkları

Tekel işçisi bir toplum projesi, bir gelecek projesi sundu. Unutturulmaya çalışılan bir değerler sistemini yeniden gündeme soktu. Boyun eğmemenin, yanındakine güvenin, paylaşmanın, dayanışmanın, insanların etnik kökenlerine ve inançlarına göre bölünmediği bir ülkede yaşamanın mutluluğunu tüm topluma anımsattı. Tekel işçisi böyle bir toplumun yaratılabileceğini, bu ütopyayı gerçeğe dönüştürecek bir maddi gücün var olduğunu gösterdi.

Hasan Torlak
Anadolu kültüründe ağaçlar
Anamızdır, tanrıçamızdır Meşe

Meşe, hem anamız, hem tanrıçamızdır. Besler, korur, kollar, barındırır, şifa verir. Meşelerimizin meyveleri, en zor zamanları olan savaş ve kıtlık yıllarında bu ülke insanını açlıktan kurtaran bir sigorta vazifesi görmüştür.

Prof. Dr. Orhan Küçüker
Doğumunun 96. yılında, Türk Promethe’lerinden bir zoolog

Prof. Dr. Saadet Ergene - Bayramoğlu
Cumhuriyet’in eğitim için “kıvılcım olarak yurtdışına gönderilip, volkan olarak dönmesi beklenen” şanslı gençlerindendir. Münih Üniversitesi’nde zooloji-botanik eğitimi aldıktan sonra, Türkiye zooloji biliminin kurucusu, efsanevi Alman Hoca, Prof. Curt Kosswig’in yanında asistan olur…

Özlem Özdemir
Türkiye yayıncılık tarihinin önemli kitap dizilerindendi:

“100 soruda…”
“100 Soruda” dizisi, Gerçek Yayınevi tarafından, Fethi Naci editörlüğünde, 1968-1992 yılları arasında yayımlandı. Türkiye’nin önemli aydınları tarafından kaleme alınan 60’a yakın kitabı içeren dizi, yayımlandığı dönemde ve sonrasında, özellikle gençliği, üniversite öğrencilerini yaşadıkları ülkenin tarih ve güncelliğinin her boyutu hakkında bilgilendirdi, bilinçlendirdi.

Bilim ve Gelecek’in yeni sayısında ayrıca, Bilim Gündemi, Yayın Dünyası, Satranç, Briç, Forum, Bulmaca gibi bölümlerde canlı haberler, bilimsel bilgiler, bilim tarihi öyküleri, söyleşiler, kitap tanıtımları ve tartışmalar yer alıyor.



Bilim ve Gelecek Dergisi
Adres: Caferağa Mahallesi, Moda Caddesi, Zuhal Sokak, No: 9/1 Kadıköy-İstanbul

Tel: 0216-349 71 72 ve 0216-345 26 14

www.bilimvegelecek.com.tr

(Abone olmak için lütfen telefon ediniz)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
02.10.2013- 18:12


Bilim ve Gelecek Ekim'de 'Türkiye'de Hukuk'u ele alıyor


Resim Ekleme

Bilim ve Gelecek dergisi Ekim sayısında Türkiye'nin hukuk düzenini masaya yatırıyor. Yargının siyasi iktidar güdümüne girdiği ve siyasi davalarla ülkenin büyük bir dönüşüme zorlandığı bir dönemde, üç değerli hukukçuyla birlikte yargının durumunu inceliyor.

(soL - Haber Merkezi) Bilim ve Gelecek dergisi Ekim sayısında Türkiye'nin hukuk düzenini masaya yatırıyor. Yargının siyasi iktidar güdümüne girdiği ve siyasi davalarla ülkenin büyük bir dönüşüme zorlandığı bir dönemde, üç değerli hukukçuyla birlikte yargının durumunu inceliyor.

Dosyada eski ve yeni İstanbul Barosu başkanları Turgut Kazan ve Ümit Kocasakal ile yapılan birer söyleşi ve CHP milletvekili hukukçu İlhan Cihaner'in makalesi yer alıyor.

Turgut Kazan söyleşide yarım asırlık bir hukukçu gözüyle Türkiye'de yargının nereden gelip nereye gittiğini anlatıyor. İki 12 Eylül'ün de Türkiye yargısı için önemli birer dönemeç olduğunu belirten Kazan, sözde demokratikleşme adına gerçekleşen 12 Eylül referandumunun siyasi iktidar açısından temel amaçlarından birinin yargıyı ele geçirmek olduğunu ve bu amaca ulaşıldığını vurguluyor.

Kazan ayrıca demokratikleşme adına bu süreci destekleyen liberallerin HSYK atamaları karşısındaki sessizliğini asla affedemeyeceğini belirtiyor. Cemaat ve hükümet arasındaki çekişmenin yargıdaki boyutlarına da değinen Kazan, Başbakan'ın karizmasının HSYK'yı ele geçirmeye yetmeyeceğini ifade ediyor.

Kazan siyasi iktidarın güdümünde bir yargının, hükümete muhalif her hareketi TCK'nın uygun bir maddesi uyarınca cezalandırmaya girişebileceğini, bunun örneklerinin Gezi Parkı eylemleri sırasında ve ODTÜ'de cemaat standını protesto eden öğrencilerin soruşturulmasında ortaya çıktığını kaydediyor.

Ümit Kocasakal ise kuramsal ve tarihsel yönleriyle hukukun evrensel ilkelerini ortaya koyarken, bu ilkelerin bağımsız bir yargının olmadığı koşullarda hiçbir değerinin olmadığını vurguluyor. Yargının tümüyle siyasi iktidarın güdümüne girdiği Türkiye'de bir sivil dikta rejiminin hüküm sürdüğünü ifade eden Kocasakal, insanlık için bir güvence olması gereken hukukun bu koşullarda herkes için en büyük tehdit haline geldiğini ileri sürüyor. Kocasakal'ın milli irade ve yasama fetişizminin diktatörlüğe kapı açtığına dönük, tarihsel örneklerle desteklenmiş vurguları, bugünkü siyasi iktidarı anlamakta önemli ipuçları sunuyor.

İlhan Cihaner'in Ergenekon, KCK, OdaTV, Balyoz ve Devrimci Karargah gibi dönemin önemli siyasi davalarını ortak özellikleri üzerinden incelediği makalesi ise, yargının siyasi iktidarın elinde muhalefete karşı kullanılan bir araç haline gelirken, nasıl hukuk normlarından uzaklaşıp keyfi bir nitelik kazandığını gözler önüne seriyor.

http://haber.sol.org.tr/medya/bilim-ve-gelecek-ekimde-turkiyede-hukuku-ele-aliyor-haberi-80465

umut  |  Cvp:
Cevap: 2
05.12.2013- 12:08

Bilim ve Gelecek'in yeni sayısı çıktı: 'Ahlak'ı sizden mi öğreneceğiz!..

Resim Ekleme


Bilim ve Gelecek dergisinden kızlı erkekli tartışmasına yeni bakış.

(soL - Haber Merkezi) Bilim ve Gelecek dergisinin 118. sayısı çıktı.

Derginin bu ayki sayısının tanıtım yazısı şöyle:

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, en son kızlı erkekli öğrenci evleri tartışmasıyla, bir kez daha modern özgürlükçü yaşam anlayışının karşısındaki tutumunu ortaya koydu. Bu tutumu sözde halkın muhafazakâr değerlerine dayanarak savunsalar ve öyle pazarlasalar da, politik ve toplumsal düzlemdeki icraatlarında olduğu gibi, ahlak anlayışlarında da gerçek manevi referansları Osmanlı’dır. Her fırsatta Osmanlı’nın torunları olduğunu belirtmekten gurur duyan bu yeni Osmanlıcılar, bu referansa dayanan muhafazakâr bir ahlâk anlayışıyla toplum mühendisliğine soyunmuşken, Bilim ve Gelecek dergisi Osmanlı’da cisimleşmiş iktidardaki dindarlığın ahlâkının gerçek yüzünü gözler önüne seriyor.
Şule Dede’nin sunuşuyla hazırlanmış dosyada, saltanatlaşmış İslam üzerine çalışmalarıyla bilinen Aydın Tonga “Ahlâk tartışmaları bağlamında Osmanlı’dan günümüze kadın” başlığını inceliyor. Ender Helvacıoğlu’nun araştırması ise, anlı şanlı Osmanlı’nın saraylarında hüküm süren rezilliği sergiliyor.

DOSYA: KIZLI ERKEKLİ

Şule Dede
Muhafazakâr taciz
“AKP, bir taraftan halka gökyüzü kanunlarını işaret edip bir taraftan “ahlâksız” eğlencelerle sefahat içinde yaşayan Osmanlı riyakârlığını sergiliyor. Bir yandansa, özel alanı dibine kadar cinsiyetlendirip yeniden kadını “mahrem” yapmanın yolunu döşüyor. Bu saldırılara karşılık vermek için, AKP’nin durduğu ve savunduğu çizgi gibi bizlerin durduğu mevzi de açık olmak zorundadır. “

Aydın Tonga
Ahlâk tartışmaları bağlamında Osmanlı’dan günümüze kadın
“Mevcut iktidar, politik, sosyal ve ahlâki düzlemde sürekli Osmanlı’yı referans gösteriyor ve kendilerini “Osmanlıların torunları” olarak ifade ediyor. Yazımızda Osmanlı devletinde kadınlara yönelik ahlâki/dinsel söylemler üzerinden kurulan baskı ve özelde Osmanlı hanedanlığı içerisinde genelde ise toplumsal olarak kadınlığın cinsel açıdan sömürülmesi üzerine inşa edilen “cariye” politikası üzerinde örnekler vererek duracağız.”

Derleyen: Ender Helvacıoğlu
Kızlı erkekli Osmanlı sarayları
“Dokuz, on yaşında kızların bikrini izaleden (bekâretini bozmaktan) pek büyük zevk duyan Sultan Abdülmecit… Şâb-ı emretlere (genç delikanlı) düşkün olan Sultan Abdülaziz… Hareminde genç ve şirin kızlardan teşkil ettiği oyun takımı, oyuncuların maharetleri ve hoşlukları ile emsalsiz denilecek bir mükemmeliyet arz eden “Ulu Hakan” Abdülhamit… İşte Cumhuriyet’in hemen arifesindeki kızlı erkekli Osmanlı sarayları…”

Bilim ve Gelecek dergisi ayrıca kapak dosyasında yer alan üç kapsamlı makaleyle dilin ve konuşmanın evrimini değişik yönlerden inceliyor.

KAPAK DOSYASI / DİLİN EVRİMİ
W. Tecumseh Fitch / Çev. Gökhan Doğru
Dilin evrimi çalışmalarına dair
“Dil muazzam derecede karmaşıktır ve insanlık için öylesine merkezi öneme sahiptir ki, insan bilişi, davranışı ve kültürünün bütün yönlerine sızmıştır. Dilin evrimi tartışmasındaki ana meseleleri çözmeye yardım edebilecek kanıtlar çok farklı disiplinlerden (fizikten moleküler biyolojiye, dilbilime, antropolojiye ve sosyolojiye kadar) gelmektedir, tek bir insanın hepsinde uzmanlaşması mümkün değildir. Daha kapsamlı ve daha tatmin edici bir resim çizebilmek için araştırmacıların işbirliği yapması zorunludur.”

Gökhan Doğru
Dilin evrimine ilişkin güncel çalışmalara genel bir bakış
“Dilin nasıl evrildiğini açıklayabilmemizi sağlayacak fosil kanıtlara sahip olmasak da başta dilbilim ve biyoloji olmak üzere insan dilinin evrimiyle ilgilenen birçok alandaki gelişmeler ve bu gelişmelerin biyodilbilim çatısı altında bir disiplinlerarası işbirliği temelinde birleştirilme çabası, yakın gelecekte dilin evrimine dair daha sağlam ve geçerli hipotezlerin ve tezlerin oluşturulabilmesine olanak verecek, dilin doğasını ve evrimini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.”

Prof. Dr. İlhan İnan
Dilin evrimi: Nesne dilinden kavram diline geçiş
“Dilin ilk ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı ne denli önemli bir araştırma konuysa, nesne dilinden kavram diline ne zaman ve nasıl geçtiğimiz de aynı derecede, hatta daha önemli bir araştırma konusu olmalı. “Var olan” ile “var olmayan” arasında bir ayrımın yapılmadığı, düşüncelere “doğru” ve “yanlış” olma özelliklerinin yüklenemediği ve belki de en önemlisi soru sormanın olanaklı olmadığı bir dilde açıktır ki bilim ve felsefe, din ve mitoloji ve sanatın bazı gelişmiş biçimleri olamaz.”

Resim Ekleme

SOL

melnur  |  Bilim ve Gelecek Ocak sayısı çıktı
Cevap: 3
07.01.2014- 13:48

Bilim ve Gelecek Ocak sayısı çıktı

Resim Ekleme

 
Bilim ve Gelecek dergisi Ocak sayısındaki kapak dosyasında yaratılışa karşı bilim konusuna değinirken aynı zamanda Türkiye'deki hapishanelerin tarihini anlatıyor.

Bilim ve Gelecek dergisi Ocak sayısı Türkiye’de hapishanelerin tarihine ışık tutuyor.

Adalet Bakanlığı’nın açıklamasına göre önümüzdeki dört yıl içinde açılacak olan 213 yeni hapishaneyle, Türkiye’de hapishanelerin kapasitesi 123 bin kişi artacak olması ve süngerli oda fotoğrafları gazete manşetlerini süslerken hukuksuz hapislikleri ve hapisanelerin tarihini inceliyor.

"Peki Osmanlı’dan bugüne hapishaneler nasıl bir evrim geçirdi? Osmanlı hapishanelerinin ıslahatının arkasında hangi yabancı etkiler var? Tanzimat Fermanı hapishaneleri ve hapis cezasını nasıl etkiledi? Cumhuriyet’le ne değişti, ne değişmedi? Cumhuriyetin hapishaneler kralı başbakanı kim? 12 Eylül’den bu yana hapishanelerde yaşanan değişim ne yönde?" sorularını sorarak bunlara cevap arıyor.

Hapishaneler üzerine çalışan akademisyenler grubuyla yapılan söyleşiyle, bilimin ve akademinin hapishaneler gerçeğine ilgisi ve ilgisizliği, hapishanelerin yaşadığı değişimdeki rolü sorgulanıyor.

Kapak dosyasında yaratılışa karşı bilim

Derginin kapak dosyası ise yaratılışçıların evrim kuramıyla tartışırken sıkça gündeme getirdiği üç konu üzerine: Termodinamiğin ikinci yasası, yaşamın kökeni ve Kambriyen patlaması.

Bilim ve Gelecek bu üç başlığın bilimcilerin teknik bilgi sahibi olmayan kamuoyuna anlatmada güçlük çektikleri, yaratılışçıların ise kendi lehlerine kolaylıkla eğip bükerek yanlış anladıkları ve anlattıkları konuların başında geldiğini belirterek bu konuları herkesin anlayacağı şekilde anlatma kaygısı içerisinde irdeliyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
06.04.2014- 02:42

10. Yılındaki Bilim ve Gelecek'in 122. Sayısı Yayımlandı

Resim Ekleme


10. yayın yılına erişmiş olan Bilim ve Gelecek Dergisi'nin 122. sayısı yayımlandı. Dergi bu sayısında da söyleşiler, analizler, haberler, bilimsel bilgiler, bilim tarihi öyküleri, kitap tanıtımları ve tartışmaların olduğu zengin bir içerikle okuyucularıyla buluşuyor.


Bilim ve Gelecek Dergisi 122. sayısında Ender Helvacıoğlu'nun 10. yayın yılına ilişkin söyleşisine yer veriyor. Söyleşisinde bütün ömrü AKP iktidarı altında geçen ve “aydınlanmanın kalesi” metaforuyla tanımlanan Bilim ve Gelecek Dergisi’nin bundan sonraki işlevine değinen Helvacıoğlu, sola yönelmenin bilime de yönelmek anlamına geldiğine değiniyor.

Tarihsel ve sınıfsal boyutlarıyla saygı ve tapınma anlayışına değinen siyaset bilimci Alâeddin Şenel, biat kültürünün tarihsel ve sosyolojik kökenlerini incelediği makalesinde şu sorulara yanıt arıyor: İlkel eşitlikçi toplumlardaki saygı, sınıflı toplumlarda nasıl biata, kulluğa dönüşüyor? Tektanrıcı dinlerde tapınma ve saygı anlayışları nasıl bir içeriğe bürünüyor? Burjuva kapitalist toplumlarda eşitlikçi bir saygı etiği mümkün mü?

Yeni sayıda ayrıca Erkan Baş’ın kaleminden uzaya çıkan ilk insan olan Rus kozmonot Yuri Gagarin’i tanıtan kapsamlı bir inceleme yer alıyor. Baş, özgün kaynaklardan yararlanarak yaptığı çalışmada, Gagarin’in kendi ağzından anlattığı ve ilk defa Türkçe olarak anımlanan anılarına da yer veriyor.

Derginin diğer bir önemli dosyası da, Afrika’nın insan eli değmemiş coğrafyalarında insansı maymunlarla birlikte uzun yıllar yaşayarak çok önemli bilimsel araştırmalar yapmış üç bilim kadınını tanıtıyor. “İnsanı insan yapan nedir?” sorusunun yanıtlanabilmesi için en yakın akrabalarımız olan şempanzeler, goriller ve orangutanların yakından incelenmesi gerektiğini ve bunu da en iyi kadınların başarabileceğini düşünen ünlü paleoantropolog Leakey’in yönlendirmesiyle yaşamlarını bu çalışmaya adayan üç kadın araştırmacı dergide üç ayrı makaleyle tanıtılıyor: “Leydi Şempanze” Jane Goodall, “kimsenin gorilleri kendisinden fazla sevmediği” Dian Fossey ve kampında tüm önceliği orangutanlara veren Birutè Mary Galdikas.

Derginin bu sayısında ayrıca “Hint mitolojisinde Tufan efsanesi” makalesiyle H. Derya Can, “Darwin'in listesi” makalesiyle Prof. Dr. Sedat Ölçer, I. M. Seçenov’un “Beynin Refleksleri” kitabına yönelik incelemesiyle Prof. Dr. Erhan Nalçacı, özgür yazılım ve mülkiyet üzerine görüşleriyle İzlem Gözükeleş, “Viyana Kahvelerinde Bilim Tarihi | Gödel ve Cafe Central” makaleleriyle Murat Naroğlu ve Murat Tuğrul yer alıyor.


Bu yazı soL gazetesinin bilimsoL sayfasında 4 Nisan 2014 tarihinde yayınlanmıştır.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
04.02.2019- 08:26

15. yılını dolduran Bilim ve Gelecek dergisinin Şubat sayısı çıktı


Bilim ve Gelecek’in yeni sayısında sürekli bölümlerde haberler, bilimsel bilgiler, bilim tarihi öyküleri, söyleşiler, kitap tanıtımları ve tartışmalar yer alıyor.

Resim Ekleme

Yayın hayatında 15. yılını dolduran Bilim ve Gelecek dergisinin Şubat sayısı zengin bir içerikle çıktı. Alâeddin Şenel’in “Nasıl ‘sınıflı’ ve ‘devletli’ olduk?” başlığıyla verilen hacimli makalesinden oluşan kapak dosyasında, toplumlar tarihi açısından son derece önemli bir dönem işleniyor: İlkel topluluklardan sınıflı-devletli uygar topluma geçiş süreci. Şenel hem alanın kavramlarını gelişimleriyle birlikte aktarıyor hem de konu ile ilgili bilimsel tartışmaları yorumluyor. Ayrıca Göbeklitepe örneğinden hareketle, yöntemsiz ve alelacele değerlendirmelerin sakıncalarına dikkat çekiyor.

Rıfat Saltoğlu’nun, Bilimsel Devrim döneminde Brahe ve Kepler’in katkılarını ele aldığı makalesi bir diğer ağırlıklı dosya. Aynı yazarın iki sayı önce yayımlanan Kopernik-Bruno incelemesinin devamı olan yazı, aynı zamanda Galilei, Descartes ve Newton ile sürecek geniş bir çalışmanın parçası.

Bilim ve Gelecek’in temel işlevlerinden biri de yeni bilimsel-teknolojik gelişmeleri çeşitli boyutlarıyla yorumlayıp okurlarına aktarması. Derginin Şubat sayısında bu yöndeki makaleler dikkat çekiyor.

İzlem Gözükeleş’in “Blokzinciri nasıl çalışır?” ve Tolga Yıldız’ın “Ana akım bilimin baloncukları” makaleleri bilişim ve genetik alanlarındaki güncel tartışmaları kuramsal ve toplumsal boyutlarıyla yorumluyorlar. Öte yandan Ogan Güner’in “Beta Kültürü” ve Irmak Gültekin ile Taner Yıldız’ın “İnsanın ölümlülükle imtihanı” başlıklı makaleleri Şubat sayısının ilgi çeken diğer konuları.

Kısacası Bilim ve Gelecek’in 180. sayısı, derginin dünden bugüne taşıdığı temel işlevlerini doyurucu biçimde yerine getiren sağlam bir sayı olmuş.

https://abcgazetesi.com/15-yilini-dolduran-bilim-ve-gelecek-dergisinin-subat-sayisi-cikti-320496

melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
07.09.2020- 02:50

Bilim ve Gelecek - Güray ÖZ


Bilim herkesin anlayabileceği ve yaşamla bağlantılı bir hale geldi, bununla da kalmadı toplumsal mücadelenin bir aracı oldu. Daha net bir ifadeyle derginin genel yayın yönetmeni olan Ender Helvacıoğlu ve arkadaşları bilimin her yönüyle sol bir uğraş olduğunu herkese gösterdiler, bilim yapanlara bile.
 
Aslında evrim konusunda yazmayı tasarlıyordum. Aşı tartışmalarının, daha doğrusu aşı umudunun yükseldiği ortamda evrim kuramı olmaksızın aşı geliştirilemeyeceğini anlatmak istiyordum. Sıklıkla yaptığım gibi Bilim ve Gelecek dergisine yönelince Ağustos sayısındaki şu çağrıyı gördüm: “Bilim ve Gelecek bir sermaye dergisi değil. Dergi emekçileri ekstra fedakârlık göstererek yayını çıkarmaya devam ediyor. Okurlarımızdan da dergiye ulaşmak için biraz daha fazla çaba göstermelerini rica ediyoruz. Büyük kentlerdeki okurlarımız Bilim ve Gelecek’e ulaşmak için azalan satış noktalarından aramak durumundalar. Taşradaki okurlarımız ise internetten sipariş edecekler veya abone olacaklar. Basılı yayıncılık öyle bir kıskaç altında ki, abonelik ve sipariş yöntemi bile dergi merkezi için bir yüke dönüşüyor. Çünkü 1 derginin kargo masrafı ortalama 10 TL. Yani dergi fiyatının yarısı sadece kargo masrafına gidiyor. İşte şartlar böyle…”

Bunu duyurmam gerektiğini düşündüm çünkü Bilim ve Gelecek önemliydi. Şu yüzden: öncelikle bilgi üretmenin yetmediğini, üretilen bilginin hedefi olan toplumun da gelişmeler konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında “düşünüyorum” dan da öte, böyle olması gerekiyor. Zaten bilimsel atılımın olmazsa olmaz koşullarından bir tanesi de budur ve ancak bu şekilde geniş kitlelerin bilime karşı sezgisel düşmanlığının önüne geçilebilir1,2.

Diğer yandan, kapitalizm, bilim yazarlığını iki şekilde kullanır. Bunlardan ilki bilimsel gelişmeleri halka aktararak yeni gereksinimler yaratmak, daha doğru bir ifadeyle pazarı genişletmektir. Bu tür bilim yazarlığı aslında teknoloji yazarlığı biçimindedir ve ürünü tanıtır. Örneğin, arabaların fren sistemindeki bir yeniliği aktararak reklam yapılır ve sonuçta beklenen, satışların artmasıdır. İkincisi ise bilimin gücünü anlatıp bir tür korku yaratmaktır. Bu korku önce bilimden, sonra da onu elinde tutan egemenlerden olur2.

İşte Bilim ve Gelecek, daha doğrusu önce Bilim ve Ütopya bunları değiştirdi; o güne dek başka türlü olan, Bilim ve Teknik tarzı popüler bilim yazımını lise seviyesinden alıp diğer bir boyuta taşıdı. Sadece konular farklılaşmadı, konular toplumsal temellerine oturmaya başladı, bilim herkesin anlayabileceği ve yaşamla bağlantılı bir hale geldi, bununla da kalmadı toplumsal mücadelenin bir aracı oldu. Daha net bir ifadeyle derginin genel yayın yönetmeni olan Ender Helvacıoğlu ve arkadaşları bilimin her yönüyle sol bir uğraş olduğunu herkese gösterdiler, bilim yapanlara bile.

Bilmeyenler için anlatmalıyım, Bilim ve Gelecek’i çıkartan ekip 1994-2003 arasındaki on yıl boyunca Bilim ve Ütopya’yı çıkarmıştı. Sonra oradan ayrıldılar ve 2004 yılı Mart ayından beri de Bilim ve Gelecek’i yayınlıyorlar; üç ay sonra Aralık 2020’de 200. sayıya ulaşacaklar. Çekirdek ekip, Ender Helvacıoğlu, Nalan Mahsereci, Ruken Kızıler dışında sonradan katılan Baha Okar ve Deniz Karakaş ve daha birçok kişinin emeği var dergide. Bildiğim kadarıyla, bir tek Kızıler ayrıldı şimdiye dek.

Helvacıoğlu’nun 100. sayıda vurguladığı gibi “Siz bir yayın organını çıkarırken ne amaçlarsanız amaçlayın, neyi hayal ederseniz edin, içine doğduğu toplumsal ve politik koşullar o yayının niteliğini belirler. Özne (erek) ile nesne (gerçek) arasında ister istemez bir açı vardır, olmalıdır da. Ama özne, bu açının 90 dereceyi geçmemesine dikkat etmeli; çünkü geçerse gerçekten kopulur, yön kaybedilir”. Bilim ve Gelecek açısını hiç yitirmedi. Özellikle evrim ve aydınlanma konulu dosyaları bunu sağlamada çok önemli bir yer tuttu.

Derginin bir de yayınevi var ki, o ayrı bir yazıyı hak ediyor.

Derginin bence en kötü yanı okuru tembelliğe itmesi; bazen bir konu popülerleştiğinde, araştırmak yerine “aman ne uğraşacağım, bekliyeyim nasıl olsa Bilim ve Gelecek bunu dosya konusu yapar” derken yakaladığım da oldu kendimi!

Evet, 200. sayıya çok az kaldı; üç ay. Aslına bakarsanız daha az çünkü pandemi önlemlerinin daha yoğun olduğu iki ay, “Olağanüstü Nisan ve Mayıs Sayıları” yapmışlardı; Şefik Hüsnü’nün 1924 yılında çıkarttığı Aydınlık’ın “Fevkalade Amele Nüshaları”nı anımsatır tarzda.

Biraz erken olacak ama ilk kutlayan olmak istedim: nice 200. sayılara.


1-Bernal JD. Bilimin Toplumsal İşlevi.   Çev: Tonguç Ok, Evrensel, 2011.

2-https://gazetemanifesto.com/2019/prof-dr-izge-gunal-yazdi-bilimi-yazmak-239997/

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]