Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi

'Soğuk'tan titreten geleneksellik

Resim Ekleme  

Uğur Yücel, son filmi “Soğuk”un merkezine, yüzleşilmesi gerektiğini düşündüğü “taşrada kadın olmak” meselesini alıyor. Uğur Yücel’in, “memleketin bir tarafı içimize dert oluyor, anlatıyoruz” diyerek sunduğu “Soğuk”, ertelenmesinin ardından gösterimde.

Aykut Emre - soL

Uğur Yücel, kendi yazıp yönettiği ve memleketin haline gözlerini çevirdiği “Yazı-Tura”dan sonra ikinci filmi “Soğuk”ta da yüzleşilmesi gerektiğini düşündüğü “taşrada kadın olmak” meselesini merkezine oturtuyor. Yücel, kişisel tavırlarını ve oyunculuğunu bilenler için, “harbi” meseleleri dert edinip yüze çarpmayı seven bir isim. “Bunu biliyorduk ama hiç işlenmemişti” hissinin egemen olmasını sağlayan anlatım tarzı, Yücel’in mahallede sözü dinlenen abi muamelesi görmesine ve seyirciyle rahat iletişim kurmasına sebep oluyor. Tabii ki bu rahat iletişimin sinematografi ve öyküde bedelleri yok değil.

Cenk Alibeyoğlu, A. Rıfat Şungar, Şebnem Bozoklu ve Ezgi Mola’nın yanı sıra aslında “Soğuk”ta başrolde Kars’ın bir kasabası ve gerçekten de soğuk var. Kışıyla meşhur bir coğrafyada kışın ortasında geçen film, Türkiye sinemasının temel yönelimlerinden biri haline gelen taşrayı mekan olarak seçmiş. Fakat hikayenin çoğunda erkekler yer alsa da aslında başrolü kadınlara vererek ve merkezine erkek egemen toplumda kadın olmayı yerleştirerek farklılaşıyor.

Namus bekçiliği
Balabey adında, kişiliği geleneksel kültürle şekillenmiş bir erkeği “Küf”tekine benzer bir biçimde demiryolu bekçisi olarak resmeden filmin tren, raylar ve demiryolu estetiğini perdeye fazlaca yansıttığı söylenebilir. Balabey’in genç esnaf kardeşi evlenmek üzeredir ve vakit geçirme alışkanlıkları pek iç açıcı değildir. Bu bohem karakter üzerinden mahallenin namus bekçiliğine soyunanların gerçek yüzünü sakınmadan anlatan hikaye, yine bu kardeş karakterinde düğümleniyor. Evlenmesiyle beraber kendisinden beklenen aile tablosunu çizmeye başlayan kardeş, abisinin zamanında tövbe ettiklerinde ısrar eder. Kasabada seks işçiliği yapmak zorunda kalan ve aslında memleketlerinde gayet normal hayatlara sahip olan üç Rus kız kardeş filmdeki kadın algısını genişletiyor. Çehov’un “Üç Kız Kardeş”ine gönderme yapılmış mı, buna izleyici karar vermeli. Balabey zamanında aşırısıyla yaptıklarından olsa gerek yine Türkiye sinemasının genel yönelimlerine uygun olarak yalnız, suskun ve dertli olarak resmediliyor. Bir bebek beklemesine rağmen eşiyle ilişkisi oldukça donuk ve katı gözüküyor. Bu Rus kadınlardan en küçüğüyle bir macera yaşayayım derken geleneksel kodlara uygun olarak ona sevdalanıyor ve ikinci düğüm de atılmış oluyor. Bu genel çatışmanın ilerlettiği hikaye, patlamaya hazır bomba gibi duran ve bizi bu haliyle zaman zaman da ürküten Balabey’in finaldeki patlamasıyla, seyircide bir katharsis hissiyatı uyandırarak sonlanıyor.

Geniş yüzeyde anlatı
Muhafazakar taşra toplumundaki erkek egemen yapının tiksinti uyandıran halini sinemanın konvansiyonel kodlarıyla ortaya koyan “Soğuk”, bir sorunda veya bir karakterde derinleşmek yerine geniş bir anlatım yüzeyini tercih etmiş görünüyor. Kendi evrenini seyirciye tanıttıktan ve temel çatışmaları kurduktan sonrasını klasik hikaye akışının matematiğine devretmeyi seçen yapım, dert edindiği ana meseleyi zemin olarak kullanmış oluyor. Erkeklerle ilgili sorunları yine erkeklerin çözdüğü bir dünyada geçen “Soğuk”, taşra muhafazakarlığında kadın olmanın hallerini -derinlemesine olmasa da- hissettirmeyi başarıyor.

Sol

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]