Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 İşçi sınıfı, sonuncu kavga
20.08.2013- 13:54

Grevler-I: AKP'li 10 yıl
Alpaslan Savaş


Grevler peş peşe geldi. Hatay merkezli demir-çelik grevinin ardından, tekstil sektörünün 30 fabrikasında da işçiler grev önlüklerini giydiler. Öncesinde başlayan Darphane grevi sürüyor. Jumbo ve HBN Nakliyat grevleri devam ediyor. Arada başlayıp kısa sürede sona eren başka grevler de oldu. 2013 senesi, grev yılı olarak anılmaya aday olacağa benziyor. Eksiği ve fazlasıyla...

Bu yılın grevlerini bir sonraki yazıda konu edeceğiz. Öncesinde AKP'li 10 yılın, grev silahını nasıl etkisizleştirdiğine bir bakalım. Çünkü bu on yılın, 2013 grevlerinin üzerinde fazlaca etkisi var.

AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren grev hareketlerinde önemli ölçüde düşüş yaşandı. Aşağıdaki grafik yıl yıl greve katılan işçi sayısını gösteriyor:

Resim Ekleme
Kaynak: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Bu dönem içinde, sayının ciddi ölçüde artığı tek yıl, Türk Telekom grevinin yaşandığı 2007 yılıdır. Kuruma bağlı 768 işyerinde yaklaşık 25 bin işçinin katıldığı grev 44 gün sürmüştü.

2007 yılını, konu ettiğimiz dönemin grev eğilimi içinde istisna olarak kabul edip değerlendirme dışında bırakırsak; bu on yıl içinde yılda ortalama 2 bin 557 işçi greve katıldı.

AKP döneminde greve katılan işçi sayısı, şayet grevin yasak olduğu 12 Eylül sonrası üç yılı saymazsak, Cumhuriyet tarihinin en düşük düzeyine indi. (Kıyaslama yapabilmek için; grev hakkının yasal olarak tanındığı 1963 yılından 12 Mart muhtırasının verildiği 1971 yılana kadar yılda ortalama 12 bin işçi, bu tarihten 12 Eylül faşist darbesinin gerçekleştiği 1980 yılına kadar yılda ortalama 29 bin işçi greve katılmıştır. Bu tarihten sonra 2000'li yıllara dek en düşük düzey 1984-86 arasında yaşanmıştır. Bu dönemde bile yılda ortalama 3 bin 652 işçi greve katılmıştır)

Son üç yılın rakamları ise çok daha düşük. AKP iktidarının gerek iktisadi alanda, gerekse çalışma yaşamında izlediği politikalar sayesinde, sermaye 2008-2009 krizinden elini güçlendirerek ve çok daha rahatlamış olarak çıktı. Bu durum grev sayılarına da yansıdı ve krizi izleyen 2010-2012 arasında yılda ortalama sadece 9 grev kararı alındı, bu grevlere ortalama 711 işçi katıldı.

Türkiye'de yasal grev hakkı, toplu iş sözleşmesi kapsamında olan işyerlerinde çalışan işçilere tanınıyor. AKP, yasayı geçtiğimiz yıl değiştirmiş olmasına rağmen grev hakkı ile ilgili bu ve bunun gibi birçok sınırlamaya dokunmadı bile.

AKP'li dönemde toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısı sürekli azaldı. 2002 yılında bir milyonun biraz üzerinde olan bu sayı, 2011 yılında (Bakanlık henüz 2012 verilerini açıklamadı) 761 bine düştü. Bu düşüş, on yılda 250 bin işçinin toplu sözleşme hakkıyla birlikte grev hakkını da kaybettiğini gösteriyor.

Diğer taraftan aynı yıllar arasında, toplam ücretli-yevmiyeli çalışan sayısı 10,6 milyondan 14,9 milyona çıktı. Böylece AKP'li on yılda grev hakkına sahip olan işçilerin sayısı, toplam sayı içinde yarı yarıya azalarak, yüzde 5,18'e kadar geriledi. Yani bugün her yüz işçiden sadece beşi grev hakkına sahip durumda.

Peki, grev hakkına sahip olan bu işçiler grev silahına ne oranda başvuruyor? Aşağıdaki grafik ise son on yılda bunun da ne derece sınırlı kaldığını ortaya koyuyor.

Resim Ekleme
Kaynak: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Yıllar bazında toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde, arabuluculuk aşamasının uyuşmazlıkla sonuçlanmasının ardından hangi oranda greve gidildiğini, işçi sayısı bazında izleyebildiğimiz grafik başka bir trajediyi orta koyuyor. AKP'li 10 yılda, toplu sözleşmesinde uyuşmazlık yaşayan her yüz işçiden sadece biri greve çıkabilmiş. Son üç yılın ortalamasında, bu oran yüzde birin de altına düşmüş.

2008-2009-2010 yıllarında alınan toplam 537 grev kararının sadece 39'unun uygulamaya konulabilmiş olması da aynı sonucu veriyor. Bu, alınan her yüz grev kararının sadece 7'sinin uygulanabildiği anlamına geliyor.

Özetle, AKP'li 10 yılda bir yandan yasal grev hakkına sahip olan işçi sayısı giderek azalmış, diğer taraftan bu hakka sahip işçiler de grev silahını kullanamaz olmuş.

Bunun, kimi işkollarında grev yasağının olması, grev kararı alınmış bir işyerinde işverenlerin kimi çalışanları kullanarak grev oylaması talep edip, oylamada grevi düşürebilmeleri, tarafların anlaşması sonucu uyuşmazlıkların özel hakem yolu ile çözülebilmesi, grevin Bakanlar Kurulu tarafından ertelenebilmesi, grev kırıcılığını engellemenin son derece güç olması gibi, son derece uzun bir liste oluşturan nedenleri var.

Bir de örgütsüzlük var tabii ki... Buna sendikaların, işyerlerinde "örgütlü" değil, "yetkili" olma durumu da diyebiliriz. İşçilerin tabiriyle "sarı sendikalar" var. Onlar sayıca en fazla üyeye sahipler ve grev fikrine patronlar kadar karşılar. Listeye bunları da ekleyebiliriz.

Ve 2012 yılı sonuna kadar böylece gelindi. 2013'ü, umut veren bir cam direnişiyle karşılamıştık ve biri çayda diğeri havayolunda onar bin işçinin katılacağı grevlere tam hazırlanıyorduk ki...

İşin bu kısmını önümüzdeki hafta konuşacağız. Ama haftaya bırakmadan, greve çıkmış olan 11 bini aşkın tekstil işçisine ve Cuma günü onlara katılacak diğerlerine başarılar diliyorum.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/alpaslan-savas/grevler-i-akpli-10-yil-78278

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]