Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi

Gençliğin seçimi sandığa sığmaz!  

Resim Ekleme

Düzenin pisliklerinin etrafa saçıldığı, zenginliği-rantı paylaşma kavgalarının kızıştığı, 30 Mart yerel seçimleri eksenli tartışmaların sürdüğü bir bahar dönemindeyiz. Bütün düzen güçleri kitleleri kendi safına çekmek, düzen-içi taraflaşmalarına yedeklemek, yaklaşan seçimlerde sandığı adres göstererek kendi destekçisi yapmak için elinden geleni ardına koymuyorlar. Birbirlerinin pisliklerini ortalığa saçmaktan, burjuva devlet mekanizmasındaki yerlerini kullanarak birbirlerine saldırmaktan ve konumlarını korumaya çalışmaktan başka çareleri kalmamış düzen güçleri son çırpınışlarını yaşıyorlar. Bu tabloda gençliğe de büyük görevler düşüyor. Ya bu kokuşmuş düzeni aşacağız ya da düzenin bizlere sunduğu gerici güçlerden birinin peşinden sürükleneceğiz.

Gençliği bekleyen seçim işte budur. Bu seçim 30 Mart’a, sandığa sığmayacak bir seçimdir.

Ayakkabı kutularına sığmayan pislikler

Yıllardır emek sömürüsü ve rantın paylaşımı üzerinden gerici bir uzlaşma içinde olan AKP-Cemaat ikilisi artık bu gerici anlaşmayı bitirmiş durumdalar. Ellerindeki bütün kozları oynamaya, birbirlerini köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Birbirlerinin pisliklerini ortaya sermekten çekinmiyorlar. Telefon konuşmalarından ayakkabı kutularına, yolsuzluklardan görevden almalara ve görev atamalarına kadar her alanda düzenin pislikleri ortaya saçılıyor. Bütün bunlar herkesin gözü önünde yaşanıyor. Elbette ki düzenin pisliği sadece bu yolsuzluklardan veya ortaya saçtıkları lağımdan ibaret değil. Bunlar yalnızca düzenin nasıl işlediğini göstermektedir. Daha önemli olanı, ayakkabı kutularına sığmayan, taşımakla “sıfırlanamayan” bu zenginliğin, bu paraların nereden geldiğidir. Haramilerin doyumsuz bir iştahla yağmaladıkları, çalıp çırparak üzerinde tepindikleri bu zenginliklerin kaynağı işçi sınıfı ve emekçilerin kesintisiz sömürülen emeğidir. Gençliğin geleceğidir ayakkabı kutularından çıkan. İşçi ve emekçilerin hakkını savunduğunu iddia edenlerin, gençliğe gelecek vadedenlerin içinde bulundukları durumu, düzen güçlerinin tablosunu ortaya sermektedir.

Bu düzen yıkılmadığı, emek sömürüsü ve üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet ortadan kalkmadığı sürece, bizler emeğimize, geleceğimize sahip çıkmadığımız sürece birileri bizlerin yarattığı ve hak ettiği bütün zenginliği bölüşmeye, bu uğurda çirkef kavgalara tutuşmaya, bizleri de kendi çıkarları doğrultusunda taraflaştırmaya devam edeceklerdir. Kapitalist düzenin emek sömürüsüne ve hırsızlığa dayandığı gerçeğinin yanında bu yolsuzluklar ve operasyonlar buzdağının görünen kısmıdır yalnızca. Ayakkabı kutularından çıkanlar, sıfırlanamayan milyonlar, düzen pisliklerinin ancak kutulanmış cüzi bir miktarıdır.

Haftalardır dinlediğimiz telefon kayıtları on yıllardır yapılan açık-gizli görüşmelerden sadece birer örnektir. Düzenin nasıl işlediğinin kanıtıdırlar. Peki ya kayıt altına alınmayanlar? Bu pislikler sadece AKP’ye ve despot şefine ait değil elbette. Bu pislik burjuva iktidarının pisliğidir. Kokuşmuş düzenlerinin pisliğidir. Gençlik her tarafından pislik akan bu düzene mahkum değildir, olmamalıdır.

Geleceğimiz düzenin seçim sandıklarında değil, devrimde!

Mide bulandıran bunca çirkef ortaya saçılırken bizlerin karşısına çıkıp bu düzen devam etsin diyorlar. Kişileri, partileri değiştirilelim, biraz da başkaları yesin, talan etsin diyorlar. Geleceğimizden vazgeçmemiz isteniyor. Geleceğimizi seçim sandıklarına sıkıştırmaya çalışıyorlar. Peki bu sandıklardan çıkan sonuç nedir? Değişen belediye başkanları bizler için hiçten başka ne ifade ediyor? Geleceğimiz zaten ipotek altına alınmış bu düzende. Dün AKP, bugün CHP olmuş veya başkası... Değişimin esası tüm bu pisliklerin ve düzen partilerinin üzerinde yükseldiği emek sömürüsünü, özel mülkiyet düzenini ortadan kaldırmaktır.

Gençlik olarak bizler de seçimimizi yapmalıyız. Esasında Haziran’da gençlik seçimini yaptı. Önüne seçim sandıklarının konmasını beklemedi. Çıktı sokağa, kurdu barikatını ve yüreğini koydu orta yere, sıktı yumruğunu, ölümü göze aldı ve öldü kimilerimiz. Gençlik kurulu düzeni değiştirmeyi sandıklardan beklemedi. Seçim sandıklarına atılacak kağıt parçalarından değişim çıkmasını beklemedik, beklemeyeceğiz. Sandıktan çıkan sonucun bir önemi yok bizler için, düzen devam ettiği sürece.

Gençlik seçimini 30 Mart’a bırakmadı, Haziran’da zaten yaptı. Bugün bu seçimi devam ettirme, sonuçlarına vardırma sorumluluğuyla yüzyüzeyiz. Zaman, Haziran ölümsüzlerinin, Berkinler’in mirasına sahip çıkarak, devrimci baharın coşkusuyla mücadeleyi büyütme ve geleceği kazanma zamanı.

Biliyoruz ki bahar bir yeniden doğuştur. Bu mevsimsel olarak da böyledir, tarihsel olarak da böyledir. Bahar dönemiyle beraber önce kadınlar yürür 8 Mart’ta, ezilen halkların mücadele günüdür Newroz. Bahar düzene karşı başkaldırıdır. O yüzden sermaye düzeni baharı kana boğmaya, faşist baskı ve devlet terörünü tırmandırmaya çabalar. Ancak “çiçekleri katletmekle baharı yok edemezler” (Che). 12 Mart’ta Gazi’de, 16 Mart’ta Beyazıt’ta, Halepçe’de, 21 Mart ’92 Newroz’unda, 30 Mart’ta Kızıldere’de, 1 Mayıs ’77’de, ’96’da katlettiler ama bitiremediler. Egemenler katlettikçe biz çoğalıyoruz.

Ve biliyoruz ki bahar denince, başkaldırı denince, düzeni değiştirmek denince akla bahar aylarında kurulan seçim sandıkları değil bu saydıklarımız gelir. Bizler için seçim sandıklarının bir hükmü yoktur. Geleceğimizi sandıklar belirleyemez.

Burjuvazinin seçim oyununu bir kez daha sokakta bozacağız. Bizlere dayatılan sömürü ve kölelik düzenine, önümüze konulan sahte tercihlere inat düzene karşı devrim diyeceğiz. 30 Mart’tan önce de, 30 Mart’ta da, 30 Mart’tan sonra da o sandıklar karşısında devrim ve sosyalizm şiarını haykıracağız.  

Gençlik geleceği için Greif işçilerinin safında sınıf savaşına!

Greif işçileri 10 Şubat’ta başlattıkları fabrika işgal eylemi ile bizlere yürünecek yolu gösterdiler. Kan emici asalaklara boyun eğmediler. Taşeron köleliğini kabul etmediler. Sefalet ücretlerini reddettiler. İnsanca yaşamak için ayağa kalktılar. Birliklerini kurdular, örgütlendiler. Karşılarına patronları çıktı, diz çökmediler. Karşılarına DİSK bürokratları çıktı, DİSK’in devrimci ruhu GREIF’te yaşıyor dediler, bürokratlara gereken yanıtı verdiler.

Greif işçileri bu düzenin nasıl değiştirileceğini gösterdiler. 30 Mart’ı beklemediler gelecekleri için. Sandıklara değil, bileklerinin gücüne güvendiler. Ve şimdiden kazandılar. Onlar için bir hapishane olan fabrikalarını bir süreliğine de olsa özgürleştirdiler. Ölü emeğin canlı emek üzerindeki sömürüsüne yaptıkları işgalle dur dediler.

Geleceğin işçileri, işsizleri, emeğiyle geçinmek zorunda olanları, emek gücünü kime sömürteceği özgürlüğüne sahip olanları olarak gençliğin yürümesi gereken yolu Greif işçileri gösteriyor. Bugünden bu işgali sahiplenmek, geleceğimize sahip çıkmaktır. İşçi sınıfının sesini üniversitelerimize taşımak geleceğimize sahip çıkmaktır. Marx “sosyalizm işçi sınıfının ideolojisidir” der. Sosyalizmi hedeflemek işçi sınıfının mücadele mevzilerine sahip çıkmaktır. İşçi sınıfı olmadan sosyalizm boş laftan öteye geçmez.

Gençliğin geleceği devrimde, sosyalizmdedir demek Greif işçilerinin geleceğiyle kendi geleceğimizi, kurtuluşuyla kendi kurtuluşumuzu bir tutmaktır.

Bahar yeniden doğumsa, bir başlangıçsa, baharı en iyi şekilde Greif işçileri karşıladı. Bu karşılamayı selamlamak gençliğin geleceğidir.

(Ekim Gençliği, sayı 150, Mart 2014)

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]