Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

19.07.2014- 01:51

Mühendis Menni ve bilim: Eski Marksistlerden kim kaldı...

Rus düşünür Aleksandr Bogdanov'ın ikinci bilimkurgusu Mühendis Menni'de, bilimsel ilerleme ile sosyalist bir toplumun inşası arasındaki ilişki de tartışma konusu yapılıyor. Marksizmin kurucularının bilimsel gelişmelerden duyduğu heyecan ile bugünkü donukluk arasındaki tezat dikkat çekiyor.

Marksizmin kurucuları ile onlardan sonra gelen gelen kuşağın, kendi sistemlerini evrensel ve bütüncül bir şekilde kurguladıkları dikkati çekmiştir. Buradaki “evrensel” ve “bütüncül” sözcüklerinden kasıt, yalnızca Marksizmin yöntemsel ve sistemik bütünlüğü/kapsayıcılığı değil. Bunların yanı sıra, “bilim” denilen alanla kurdukları ilişki, bilimsel disiplinler arasında rahatça geçişler yapabilmeleri ve bugün için garip gelebilecek şekilde, “doğal bilimler” ile “sosyal bilimler” arasında bir bağlantı kurma arayışları 20. yüzyılın ikinci yarısındaki Marksist kuşaklar ile ilk kuşakların ayırt edici özellikleri arasında sayılabilir.

Buna örnek vermek yersiz. Marx’ın Kapital’inden tutun da Engels’in Doğanın Diyalektiği’ne ve Anti-Dühring’ine; Plehanov’un felsefi gibi görünen ancak doğal bilimlere dair veriler de içeren erken dönem makaleleri/polemiklerine; Lenin’in artık neredeyse unutulan Materyalizm ve Ampiryokritisizm’inden, kitapta polemik yaptığı bahtsız Bogdanov’a kadar bir dizi isim ve kitap, Marx ve Engels ile onlardan sonraki kuşağın doğal bilimlerle kurduğu ilişkiyi yansıtır. Kanımca hepsini kesen ortaklık şudur: Bilim, tek başına sosyalizm mücadelesinde dört başı mamur bir kılavuz olamaz; ancak bilimsel bilgi, bize geleceği kurmada geçerli tahminler yapma olanağı verir, dahası, bilimsiz bir şekilde sosyalist toplum inşa edilemez.

Örneğin, burada yazdığı iki bilim-kurgu kitabına kısaca değineceğimiz “Leninci olmayan Bolşevik” Aleksandr Bogdanov, 1919 yılında yazdığı “Sosyal Olarak Örgütlenmiş Toplum: Sosyalist Toplum”(*) başlıklı makalesinde şunları söylüyor:


“Bilimin henüz doğmamış olan ve kesin örneklerle bize sağlanmamış deneyimler hakkında konuşmaya hakkı yokmuş gibi görülebilir. Ancak bu yanlıştır. Bilim tam anlamıyla gelecekten haber vermek için vardır. Tabii ki henüz deneyimlenmemiş bir durum tam anlamıyla tahmin edilemez; fakat eğer genel olarak neyin var olduğunu ve bunun hangi yönde değiştiğini bilirsek, bilim bunun neye doğru değiştiği hakkında sonuçlar çıkarmalıdır. Bilim bu sonuçları, insanların kendi eylemlerini koşullara adapte etmeleri için çıkarmalıdır. Böylece insanlar geleceğe karşı gelerek eforlarını boşa harcamazlar ve yeni biçimlerin gelişimini yavaşlatmazlar. Bu sayede bilinçli bir şekilde bu gelişimlerin hızlanması ve onlara yardım etmek için çalışırlar.”

Bogdanov burada da durmuyor. Aynı makalede, kapitalizm çağındaki makine tekniğinin gelişimi üzerinde duruyor. Buharlı makinenin icadı ile birlikte, doğanın güçleri arasındaki en esnek ve en plastik sonucu elde ettiğimizi savunuyor. Bogdanov, elektiriğin bütün güçlerden elde edilebileceğini ve bütün güçlere geri dönüştürülebileceğini hatırlatıyor. Bu gücün parçalara ayrılabileceğini, çok uzak mesafelere transfer edilebileceğini söylüyor. Bütün bunları söylerken, insanlığın ulaştığı aktiviteye referans gösteriyor: Elektrik gibi bir gücü kullanmaya başlayan uygarlığımızın, “yerinde sayamayacağına”, sürekli devineceğine inanıyor. Üstelik, kömür ve petrol gibi doğal yakıtların tükenebileceğinin de o zamandan farkında. Rüzgar enerjisinin kullanılabileceğini, daha da önemlisi, tüm maddeye içkin olan bir başka gücün, atom enerjisinin de bu üretimin hizmetine koşulabileceğinin altını çiziyor. Bogdanov, yüksek bilimsel tekniklerle bu enerjinin üretilmesi halinde, “birleşmiş insanlık”ın enerji sıkıntısı çekmeyeceğine inanıyor.

Hekim, filozof, iktisatçı, devrimci...
Yukarıda Marksizmin ilk kuşağına atfedilen “doğal bilimler-sosyal bilimler birlikteliği”nin dönemsel bir birliktelik olduğu iddia edilebilir. Üstelik, Engels’in doğa üzerine yazdığı metinler bırakın Marksist olmayanları, Marksistler tarafından dahi “yalan-dolan” diye bir kenara bırakılmış durumda. Bugün doğal bilimlerle sosyal bilimler arasındaki açının bu denli büyük olmasını “nesnellik” ile açıklamak olası görünüyor; ancak ilk Marksist kuşakların iki büyük kanalı bir bütün olarak görmesi herhalde yalnızca nesnellikle açıklanamaz.

Resim Ekleme
Aleksandr Bogdanov 1873 yılında, bugün Polonya sınırları içerisinde bulunan Sokolka’da doğan bir Belaruslu. Moskova Üniversitesi’ne tıp okurken, Profesör Vasili Kluçevskiy’e karşı bir gösteriye katıldığı için gözaltına alınır. 1894’de 5 yıl kalacağı Tula’ya sürgün edilir ve burada Natalya Bigdanova Korsak ile tanışır. Korsak, kadın olduğu için üniversiteye kabul edilmemiştir, hemşirelik yapmaktadır. Romantik Bogdanov, ki gerçek adı Aleksandr Malinovski’dir, evlendiği Korsak’ın ismindeki Bigdanova’yı Bogdanov’a dönüştürür. Daha sonra yazacağı ütopyalarda, kadınların konumuna dair ilginç şeyler de söyleyecektir.

Bizim coğrafyamızda, zamanında Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi ya da onun kardeş partileri üzerinde etkili olmuş birçok figür, Lenin’le olan muarızlıkları üzerinden tanınır. Kautsky, Plehanov, Bernstein, Hint’li Roy, belki Luksemburg bunlardan bazılarıdır. Aleksandr Bogdanov da, Lenin’in gazabına uğramış ve köşesine çekilmiştir. 1905 Devrimi’nden sonra, Bolşeviklerin içinden çıkan ve bizim Hikmet Kıvılcımlı’nın matrak bir şekilde “hotzotçular” diye nitelendirdiği “Otzovist” kanadına mensuptur Bogdanov. Otzovistler, Duma’daki sosyal demokrat milletvekillerinin geri çağrılmasını istemektedirler.

Bu kısa değiniden sonra devam edelim. Bogdanov’un Proletkult macerası en bilineni. Lunaçarskiy ile birlikte kuruluşunda yer aldığı Proletkult hareketi, Sovyet aydınları ve parti içerisinde büyük tartışmalar yaratıyor. Bu tartışmalar neticesinde, Proletkult sönümleniyor.

Aynı Bogdanov, 1924 yılında kan transferi deneylerine başlıyor. Amacının şu ilginç temalar olduğu iddia ediliyor: Ebedi gençlik, yani ölümsüzlük ya da en azından bölgesel gençleştirme. 11 başarılı deneyin ardından, Bogdanov kendi görmesinde iyileşme, kelleşmeyi durdurma ve başka olumlu semptomlar gördüğünü iddia eder. Wikipedia’da yazdığına göre, Leonid Krasin Bogdanov’un eşine yazdığı bir mektupta, bu eski Bolşevik’in “7 yaş, hayır hayır, 10 yaş gençleştiğini” söyleyecektir. Bogdanov hemen ardından, Hematoloji ve Kan Transferi Enstitüsü’nü kuracaktır. Ölümü de trajiktir: Sıtma ve tüberküloz taşıyan bir öğrencisinden aldığı kanı kendisine transfer ederken hayatını kaybedecektir. İlginç olan, Bogdanov’un hayatını kaybettiği deneyde, hocasının kanını alan öğrencinin tam bir iyileşme sağlaması olacaktır.

Mühendis Menni ve bilim
Bogdanov’un komünizmi kurmuş Mars toplumunu anlattığı Kızıl Yıldız kitabı daha önce Yordam yayınları tarafından basılmıştı. Yakınlarda ise, kronolojik olarak Mars’ta komünizm kurulmadan önce yaşananları anlattığı yeni kitabı Mühendis Menni(**), yine Yordam tarafından yayımlandı.

Kitabın ana karakteri Mühendis Menni, mühendislik alanında en iyisi olmakla birlikte sosyal olarak çok çok “burjuva demokratı” olarak tarif edilebilecek bir karakter. Kim olduğunu sonradan öğreneceği oğlu sosyalist mühendis Netti ise, bilim hakkında şunları söylemektedir:


“Ben çeşitli bilimler okudum; diğer pek çok insandan yetenekli olduğum için bunu yapabildim. Okurken bir sonuca vardım. Günümüzde bilim, aynı yarattığı toplum gibi: Güçlü, ama dağınık, üstelik bilim alanında yığınla güç boşa harcanıyor. Bu gücün her parçası kendi başına gelişmekte ve diğer parçalarla canlı bağını yitirmektedir.

(...)

Bilim şimdiki haliyle işçi sınıfının işine yaramıyor. Bunun nedeni hem aşırı derecede zor, hem de yetersiz olmasıdır. İşçi sınıfı, bilimi ele geçirmeli, onu değiştirmelidir. Bilim işçi sınıfının elinde hem kat kat basit, hem daha uyumlu, hem de daha yaşamsal olmalıdır. Bilimin parçalanmasına engel olmak gerekir, bilimi, onu birinci kaynağı olan emekle yakınlaştırmak gerekir.”

Mühendis Menni’nin, oğlu sosyalist Netti ile ilk karşılaşmasında, Netti’nin sosyalist olduğunu öğrendikten sonra verdiği, “Aslında beni ilgilendirmez bu durum” tepkisi, Menni’nin mühendisliği ve genel anlamıyla bilimi nasıl kavradığına dair bir işaret. Menni, “işini iyi yaptığı müddetçe”, ki kendisi işini en iyi yapandır, kimin sosyalist kimin demokrat olduğuna bakmamaktadır.
Resim Ekleme
Netti’nin itirazı burada ortaya çıkar. “Büyük Çalışmalar”ın lokomotifi Mühendis Menni’nin kuru bilimperestliği karşısına, bilimin kendisiyle birlikte toplumsallığını, emekçi yönünü de ortaya koyarak onunla tartışır. Sonunda Menni ikna olur, ya da olmaz; “tarihsel zorunluluğa” boyun eğerek, bağrında taşıdığı yeni toplumun önünü açmak için yoldan çekilir.

Tektoloji mümkün mü?
Sosyalist mühendis Netti’nin bilim hakkında söyledikleri, daha sonra Bogdanov’un adıyla anılacak olan “Tektoloji” disiplininin popülarize edilmiş hali aslında. Tektoloji, özetle, sosyal, fiziksel ve biyolojik bilimleriin aslında ilişkiler sistemi olarak birleştirilmesini ve bütün bu bilimlerin hepsinin altında yatan ana çalışma prensibinin bulunmasını amaçlıyor. Bogdanov’un, kendi zamanında unutulan bu çabası, daha sonra sistem teorileri ve sinerjetik alanında değer bulacaktı.

Burada kısaca değinmekte fayda var: Marksizmin kurucularının doğal bilimlerle kurduğu ilişkinin yalnızca faydacı bir ilişki olup olmadığı hayli tartışmalıdır. Burada akıllara hemen Darwin’in evrim alanındaki buluşundan duydukları heyecan akıllara geliyor. Bu konudaki standart açıklama, bu heyecanın, Marx ile Engels’in kendi toplumsal sistemlerinin doğadaki kanıtının bulunuşu karşısında gösterdikleri sevinç olduğudur.

Buradan biraz daha ileri gitmekte fayda var. Doğal bilimler alanındaki gelişmelerin, Marx ile Engels açısından kapitalizmin Sanayi Devrimi’ndeki patlamasına yardımcı olmasının ötesinde, insanın kendi hayatını, zamanını ve doğayı düzenleyebileceği araçları ileri düzeyde yaratabildiği için anlamlı olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Komünizm olasılığı, evet, doğrudan siyasetin ve tarihsel koşulların bir ürünüdür; ancak makineleşmenin olmadığı, otomatik ve seri üretimin gerçekleşmediği bir maddi uygarlık düzeyinde komünizm fikrinin yeşermeyeceğini beklemek gerekiyor. İnsanların çalışabilecekleri zamanı azaltmaları ile boş zamanlarını artırmalarının komünizmin gerek şartlarından bir tanesi olduğunu söylemek, komünizmin barındırdığı eşitlik ve özgürlük fikirlerini küçümsemek, onu makineleşmeye indirgeyip kabalaştırmak anlamına gelmiyor. Aksine, kimya, fizik, astronomi, matematik gibi alanlardaki baş döndürücü gelişmeler, bizatihi eşitlikçi ve özgürlükçü bir düzenin maddi zeminini oluştururlar.

Sovyet bilimkurgusunda mühendislik eğilimi
Liberallerin bunu keşfedememiş olmaları kendi kayıpları. Zira Bogdanov’un iki bilimkurgusunda da kendisini ağır olarak hissettiren bir mühendislik teması var. Mühendis Menni, zaten ismiyle müsemma; ancak Kızıl Yıldız’da seçilen Rus sosyal demokratını Mars’a götüren ekip de, açıkça teknik açıdan gelişkinlikleri ile kendilerini gösteren karakterlerden oluşuyor.

Ancak dahası da var. Sovyet yazarı Aleksey Tolstoy’un Mühendis Garin’in Hiperbolü(***) kitabında, şu anda bilinen lazer ışınının öncülü bir alet keşfeden Garin, bu alet sayesinde yerden büyük miktarlarda altın çıkartmayı başarmaktadır. Çıkardığı bol miktarda altını ABD’ye maliyeti üzerinden satan Garin, bu ülkenin ekonomik sistemini çökertir.

Buradan çıkan sonuç bellidir: Mühendislik, doğal bilimler, kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesinde çok önemli bir silahtır. Mars’ta komünizmi kuran Marslılar, komünizmden önce kapitalizme karşı mücadele veren Marslılar, yaptığı aletle çok ucuza altın çıkartan ve bu altınları ABD’ye satarak kapitalizmin kalesini çökerten Mühendis Garin... Hepsi, kendi teknik bilgilerini kullanarak insanlığın ilerlemesine yardımcı olmaya çalıştılar. Andak daha da ötesinde, öznel kullanımların yanı sıra, bilimsel ilerlemenin kendi nesnelliği dahi insanlığın bu ilerleyişini yardımcı oluyordu. Sosyalist mühendis Netti, biraz da bu anlayışta yapılan bir düzeltmedir.

soL yazarı Ali Cenk Gedik, Karaburun’da düzenlenen Bilim Üzerine Marksist Tartışmalar Sempozyumu'nda, Marx ile Engels’in Darwin’in buluşundan duydukları heyecanı bugün Marksistlerin neden duymadıklarını sormuştu. Higgs parçacığının bulunmuş olma ihtimalinden ya da evrenin genişliyor olmasından heyecan duyan pek Marksist olmadığı doğrudur. Ancak bunun nedeninin öznel mi, yoksa nesnel mi olduğu tartışılmalıdır. Belki, doğal bilimlerle arası bozuk olmayan bir Marksist kuşak gelirse ileride bir gün, bir faydamız dokunur. Bu kısa yazı, başlangıç sayılsın.

‘O gün gelecek...’
Aleksandr Bogdanov ve Mühendis Menni ile bitirmek en iyisi olacak. Kitabın 1912’deki ilk baskısına sansür nedeniyle giremeyen, ancak 1920 yılında Preletkultura’da yayımlanan bir şiir var. Kitabın son sayfalarında, işçi bir ozanın gizli bir kongrenin sonunda okuduğu bir şiir. Adı, “O gün gelecek-Geleceğin Hayali”:

Düzenli ilerliyor, ışıldatarak silahlarını,
Savaş dalgasıyla kitleler.
Bu dev insan gücü-
Canlı Düşüncenin bedenidir.

Hareketin uğultusu üstünde beliren,
Sanki tek bir hamlede
Havayı ve toprağı ve göğü birleştiren
Bir şarkı yayılıyor çevreye.

Defolun! Savulun zenginler, soylular, güçlüler
Mezar kemerleri altına girme zamanınız geldi.
Yeni hükümdar fırtınaları toplayarak geliyor.
Biz, onun adıyız: Yüce işçi halkı!

Biliyoruz, aşmamız yakın değil bu çetin yolu.
Işıltılı bir zafer şarkısıyla süsleyeceğiz bu yolu.
Gömeceğiz onunla birlikte geçmişi, göstereceğiz gereken saygıyı.
Atalarımızın mirasçısıyız biz.

Mezarcı değiliz. yeni bir dünyanın kurucularıyız,
Biz “yıkıcılar” her şeyi yaratan emek için,
Emeğin ket vurulmuş gücünün serbest kalması için:
Hedefimiz budur, yol gösteren yıldızımız budur.

İşimizde, buyruklarımıza uyan,
Acımasız felaketler, ateş ve demir hizmet edecektir.
Tanrılar ve patronlar olacak mı üstümüzde?
Barışçı yoldan hakim olmalıyız yazgımıza.

Dünyayı zehirliyor yaşamın anlamsızca parçalanması,
Yalan ve şiddet, korku ve düşmanlığın kör gözleri.
Son çarpışmada bitireceğiz düşmanın birliğini,
Parçalanmış şeyleri birleştireceğiz asırlar boyu.

Kanla beslenen toprak daha bereketli olacak;
Kır çiçeklerinin güzelliği daha soylu olacak;
Konuşmalar ve tatlı sözler yalan dolanı gizlemeyecek;
Yaşam selleri tek bir okyanusta birleşecek.

Gerçeğin sözü yaşlı ruhlar üzerinde güçsüzdür.
Bizim için onları inandırma zamanı geldi.
Yüce gerçeği yeni öğretmen getiriyor.
Biz onun adıyız: Yüce işçi halkı.

Şarkıda karşı gelinmez bir irade duyuluyor
Yeni yaratıcılar dünyasının iradesi.
Ölüm ya da zafer, onların ortak kaderi;
Üçüncüsü yok savaşçılar için.

Yaşam düşüncesinin ölümsüz bedenindeki yaralar
Çiçek açacak, şifa dağıtacak.
Özgür kardeşliği güneşten daha parlak
Aydınlatacak emeğin hükümdarlığı.

Bogdanov, Aleksandr, Kızıl Yıldız II: Mühendis Menni, çev. Ayşe Hacıhasanoğlu, Yordam Kitap, İstanbul, 2012.

(*) Bogdanov'un ilgili makalesinin İngilizcesi şuradan okunabilir: http://marxists.org/archive/bogdanov/1919/socialism.htm
(**) Bogdanov'un ilk yayımlanan Kızıl Yıldız kitabı, olayların gelişiminde sonraki bir zaman dilimini anlatıyor. Ancak Kızıl Yıldız'da Rus sosyal demokratımızı Mars'a götüren ekibin liderinin adı Menni. Devrimcimizin Marslılar içerisinde kendisine en yakın bulduğu kişinin adı da Netti. Bogdanov'ın ilk kitabı yazarken ikincisini de tasarladığı-ya da tem tersi- anlaşılıyor. Zaten Mühendis Menni kitabından da, Menni ile Netti'nin sonraki Marslı kuşaklara ilham verdiğini anlayabiliyoruz.
(***) Mühendis Garin'in Hiperbolü'ndeki "hiperbol", matematikteki hiperbolü değil, lazer benzeri bir ışını ima ediyor. Zaten kitap İngilizce'de "Garin'in Ölüm Işını" (The Garin Death Ray) diye de biliniyor. 1965 yılında SSCB’de Aleksandr Gintsburg tarafından bir filmi de çekilmiştir. Bu film, yakın zamana kadar İngilizce altyazı ile Youtube’dan izlenebiliyordu. Ancak yazının yazıldığı sıralarda yalnızca Rusça orijinaline ulaşılabiliyordu.

Behçet Gültekin (soL)
http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/muhendis-menni-ve-bilim-eski-marksistlerden-kim-kaldi-haberi-59697

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]