Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi
17.09.2014- 23:05

AKP'NIN "MUHALEFETİ" HDP

"Halkların, Değişimin ve Umudun Adayı" Selahattin Demirtaş'tan Halk Düşmanı, Hırsız, Katil Tayyip Erdogan'a Ayakta Alkış...
AKP'NIN "MUHALEFETİ" HDP  


"Halkların, Değişimin ve Umudun Adayı" Selahattin Demirtaş'tan Halk Düşmanı, Hırsız, Katil Tayyip Erdogan'a Ayakta Alkış...
AKP'NIN "MUHALEFETİ" HDP  


'HALKIN, DEGISIMIN VE UMUDUN' CUMHURBASKANI ADAYI SELAHATTIN DEMIRTAS'A BAKIN. HALK DÜSMANI TAYYIP ERDOGAN'I AYAKTA ALKISLIYOR.
DAHA YOLUN BASINDALAR AMA ISLERINI ÇOK ÇABUK KAVRAMISLAR.
AKP, HEP BÖYLE BIR MUHALEFET YARATMAK ISTIYORDU. AKP POLITIKALARINI DESTEKLEYEN BIR MUHALEFET! SELAHATTIN DEMIRTAS DESTEKLEMEKLE DE YETINMIYOR AYAKTA ALKISLIYOR!
HIRSIZ, KATIL HALK DÜSMANI ERDOGAN'A ALKIS DEVRIMCILERE KURSUN, KURUMLARINI MOLOTOFLARLA YAKMAK!


AKP sonunda kendine uygun ve istedigi "muhalefeti" de yaratti. Cumhurbaskanligi seçimleri dönemindeki tavri ve söyledikleriyle AKP muhalefetine aday oldugunu açikça da ortaya koyan HDP'li Selahattin Demirtas son tavirlariyla da bunu daha net bir sekilde ortaya koymustur.
Cumhurbaskanligi koltuguna oturan fasist Erdogan'in meclise gelerek yaptigi yemin töreninde Demirtas ve bir kisim HDP milletvekili Erdogan'in yeminini ayakta alkislarken, Erdogan meclisi terkederken de ayakta ugurlayanlarin içinde AKP milletvekillerinin yanisira HDP milletvekilleri de yerlerini almislardir.

Bu törenin yasandigi salonda kisa süre öncesinde ise CHP ile meclis baskani arasinda Anayasa tartismasi yasanmis ve CHP'liler anayasa kitapçigini Meclis Baskani Cemil Çiçek'e firlatarak anayasa ihlaline dikkat çekmeye çalismislardir. CHP bu tavriyla çok mu halkçi bir tavir içindedir ya da CHP çok mu muteber bir partidir? Elbette degil, ama simdi bizim tartisma konumuz bu degildir. Bu olaylar karsisinda HDP nasil bir tavir sergilemistir, biz bunu tartisacagiz… Çünkü kendine sol, sosyalist, devrimci etiketleri yapistiran parti HDP'dir.

Yasanan bu olaylari Demirtas daha sonraki bir konusmasinda söyle degerlendiriyor:
"Kendi bilecekleri is. Böylesi bir günde protesto veya katilmama gibi bir tavir anlasilirdir. Parti karari olarak yapmislarsa elbette buna saygi duyariz. Ama 'kitapçik firlatma nezaket ötesi bir durumdur.' Bu normal bir günde yasama faaliyetinde bile yapilsa Genel Kurul adabina uygun bir tutum olmaz. Kaldi ki bir yemin töreni. Halk tarafindan seçilmis bir cumhurbaskani. Begenmeyebiliriz. Ben de kendisinin düsüncelerini begenmedigim için adaydim zaten. Ama düsüncesini begenmek baska, halkin iradesine saygili olmak baska. Nezaketsiz bir tutum olmustur."

Burjuva deger yargilariyla ne kadar da çabuk bütünlesmisler öyle. Yapilan "nezaket ötesi" imis. Yillardir devleti kendine göre sekillendiren ve ne anayasa, ne hukuk, ne yargi hiçbir sey birakmayip hepsini kendine göre sekillendiren Erdogan'a ve AKP'ye yapilani böyle elestiriyor Demirtas. Burjuva anlamda dahi en ufak bir demokrasi belirtisi göstermeyen, burjuva demokrasisinin tüm kurallarini ayaklari altina alan AKP'nin yaptigi seçimlerin dahi hiçbir mesruiyeti kalmadigi halde Demirtas "halk iradesinden" söz ediyor. Ayakta alkislamasini da buna dayandiriyor…

Hitler de seçimlerle gelmisti. Demirtas'in söylediginin Hitler'i alkislamaktan hiçbir farki yoktur.

Burjuvazinin halkin önüne koydugu sandik oyununu nasil da "demokrasi" diye yutturuyor Demirtas.

Demirtas ve anlayisi herkesi kendine biat etmeye zorladigi ve biati da kendi kisiliginin teslimi olarak gördükleri için AKP'ye biat etmenin, onun istedigi kaliba dökülmenin sonucu da iste böyle oluyor; "kraldan daha kralci" bir sahiplenme…

Size mi kaldi Erdogan'in mesrulugunu savunmak? Size mi kaldi Diyarbakir'da sokak ortasinda Kürt çocuklari katledilirken bunu açikça savunan ve daha da çok katliamlarin olabilecegi tehtidini savuran Erdogan'i savunmak ve mesrulastirmak… Size mi kaldi Roboski'de katledilen Kürt halkinin basina bombalarin yagdirilmasi emrini veren Erdogan'i cansiperane sahiplenmek… Degil yüzde 51 yüzde yüz oy alsa bile Erdogan'in fasist karakteri degismez ve o mesru olamaz… Sorun begenip begenmeme sorunu degildir. Sorun, halk düsmani olan bir fasistin asla ve asla mesru görülemeyecegidir.

AKP iktidar oldugu günden bu yana devleti kendine göre sekillendirmek için bir çok adimlar atmistir. Gelinen noktada artik kendi ahlaksizliklarini, hirsizliklarini dahi devlet eliyle temizleyecek kadar pervasiz bir iktidar olmuslardir. Devletin asli sahibi olmuslardir. Bu noktada AKP her seyi kendine göre biçimlendirirken burjuva muhalefeti de kedine göre sekillendirmek istemistir. Yillardir da gerek CHP ve gerekse de MHP ile bu noktada çatismaktadirlar. Kisi ve tekel güçleri farkli olmakla birlikte esas olarak oligarsiye hizmet etme noktasinda aralarinda bir fark olmayan bu partilerin çatismalari hala daha devam etmektedir. Ve ne CHP ne de MHP AKP'ye biat etmislerdir... Halka düsman olan politikalar konusunda AKP'nin karsisinda yer almamislardir. Keza halk ayaklanip sokaklara döküldügünde de yine halki sakinlestirmek için en az AKP kadar ugrasmis ve halkin düzen sinirlari disina çikmamasi için çaba göstermislerdir. Ama AKP'nin istedigi kaliba da girmemislerdir. En azindan kendi kisiliklerini korumaya çalismislardir. Bu nedenle de AKP'nin sürekli saldirilarina muhatap olmusladir

Fakat düzene karsi olma iddiasini öne süren, içinde sosyalist, komünist etiketler tasiyan parti ve örgütleri dahi bulunduran HDP'ye baktigimizda burjuva muhalefetinin gösterdigi bu tavri bile göremiyoruz. Her geçen gün AKP ile daha da bütünlesen, onun çizdigi sinirlara riayet etmek için elinden gelenin fazlasini yapan bir parti görüyoruz. AKP burjuva muhalet partilerine saldiriyor, HDP de aynisini yapiyor. Belediye baskanligi seçimlerinde Sirri Süreyya Önder uzun sure AKP'ye tek laf etmeyip sürekli CHP'ye yüklenmistir. Bunun kendi kitlesi içinde de tepkiye neden olmasi sonrasi bundan kismen çark etse de bu bir zihniyetti. Ve bu zihniyet sonraki tüm tavirlarinda da ortaya çikmistir. Simdiki ayakta alkislama tavri da bunun bir sonucudur.

HDP tüm politikalarini ve gelecegini adeta AKP'ye baglamistir. "Baris süreci" dedikleri uzlasma ve teslimiyet sürecinin mimari olarak gördükleri AKP'ye bu kadar baglanmanin bedellerini parti olarak da gelecekte ödeyeceklerdir. Ama en kötüsü Kürt halkini aldatmalari ve Kürt halkinin da AKP'yi mesru görmesini saglama gayretleridir… Halki aldatmak ve düsmanini görmesini engellemek tarihsel olarak islenebilecek en büyük suçtur…

Mahsum Korkmaz'in Heykeline Çizmeyle Basanlari Alkislamayin!  
HDP Erdogan'i alkislarken AKP devleti Kürt halkini katletmeye, degerlerine saldirmaya devam ediyordu. Diyarbakir Lice'de Mahsum Korkmaz'in heykeli dikilerek sehit mezari yapilmak istendi. Ancak devlet tüm gücüyle buna karsi çikti ve heykelin derhal yikilmasini istedi. Yikilmadigi noktada da saldirarak ve katlederek heykeli yerinden kaldirdi. Bununla da yetinmeyen AKP'nin devleti Mahsum Korkmaz'in heykelini ayaklar altina alarak çignedi. Basina çizmeleriyle basarak fotograflar çektirdi.

Aslinda Kürt halkinin hiç de yabancisi olmadigi görüntülerdi yasananlar. On yillarca katledilen, her türlü zulme ugrayan Kürt halkina karsi ilk defa böylesi asagilikça tavirlar sergilenmiyordu. Gerilla cesetlerinin kafalarinin, cinsel organlarinin nasil kesildigini, yakildigini gözleriyle görmüslerdi. Baslarina bir çok bombalar yagdirilmis katliamlara ugratilmislardi. Bu kez de katledilen sehitleri için bir anit mezar yapmak istediklerinde de karsilarinda farkli bir devlet bulmamislardi. Devlet ayni fasist devletti, ayni katliamci ve halk düsmani alçak devletti…

Ancak son yillarda kendilerine yansitilan devlet farkliydi.. HDP'nin ayakta alkisladigi devletin artik "çözüm sürecini" yasattigini ve artik Kürt halkinin sorunlarini çözecegini bekliyorlardi. Artik bu devlet katletmeyecekti, hor görmeyecekti vb… Çünkü HDP ve Kandil'deki örgüt önderleri bunu bu sekilde vaaz ediyorlardi. Gerek HDP ve gerekse de Kandil artik çözümde son noktalara gelindigini vazediyorlardi. Ama gerçek hiç de öyle degildi ve Kürt halki bir kez daha gerçegi kendi yasadiklariyla gördü.

Görülen elbette sadece bu da degildir. Orada sehitler için yapilan bir aniti dahi sahiplenmeyen bir irade de görüldü. Fasist devlet heykeli yikip da katliam yapinca ne HDP ve ne de KCK Mahsum Korkmaz'in heykelini sahiplenemediler… Tersine bizim haberimiz yoktu diyerek, bu tür seylerin çocukça oldugu yönündeki açiklamalariyla adeta heykeli diken Kürt halkini suçladilar. Tipki 1993 yili Newroz'un da önce ayaklanma çagrisi yaptiklari sonra da sahip çikmadiklari Cizre vb. yerlerdeki ayaklanan Kürt halkina yaptiklari gibi.

Sabri Ok; "Mahsum Korkmaz yoldasimizin heykeli ya da büstü orada nasil yapildi, kimin karariyla yapildi gerçekten bilmiyoruz. Bu hareketimizin bir karari degildi." diyor.
Özgür Politika gazetisinden Selahattin Erdem (Duran Kalkan oldugu söyleniyor) ise çok daha da ileri giderek: "Sanki her isi basardik da sadece o kaldi gibi ortaliga büstler dikiliyor", "Dönemin amacindan kopuk olan eylem biçimleri de basari getirmedigi gibi, çogunlukla ciddi zararlar da vermektedir." diyor.

Yapilani asagilayan ve halki suçlayan bu bakis açisi özünde AKP'ye mesaj vermek için çirpiniyor. Halki sürekli yalniz birakan tüm politikasini uzlasmaya kilitleyen böyle bir anlayis Kürt halkinin ve kendisinin degerlerine dahi sahip çikmaktan uzaklasiyor. Hal böyle olunca da fasist AKP iktidari tüm pervasizligi ve alçakligiyla Kürt halkina ve onun degerlerine saldirmaya devam ediyor.

Fasist AKP'nin saldirilari elbette oligarsinin on yillardir yaptigi saldirilardan farkli degildir. Ayni katliamci devletin saldirilaridir. Ancak bukez farkli olan bu katliamci devletin Kürt halkinin temsilciligine soyunanlar tarafindan alkislanmasidir.

Unutmayin burjuva muhalefeti olabilirsiniz ancak halkin temsilcisi olamazsiniz.. Halkin temsilcisi olmak, onun sorunlarini can pahasina sahiplenmek ve korumakla olur… Halk düsmani olanlarla asla uzlasmayarak, onlari alkislayan degil onlardan hesap soran olmakla olur.

Girdiginiz yol halk düsmanlarina mesruluk saglayan ve onlari besleyen bir yoldur. Halktan yana olmak, Kürt halkinin sorunlarini çözmek istiyorsaniz yüzünüzü halka dönün… Ve halk düsmani AKP'den ve Erdogan'dan hesap sorun!


Sirri Süreyya Önder'den Inciler...
"Beyoglu'nun Marjinalleri" Isiniz Bitince Tasfiye Olmaktan Kurtulamayacaksiniz
CNN Türk isimli televizyon kanalinda katildigi bir programda Sirri Süreyya Önder bir dolu saçmaligi döktü ortaya AKP muhalefeti nasil olunurun da göstergesiydi program.
AKP muhalefeti olma yolunda kendini ispat etmeye çalisan HDP'nin bu politikasinda öncülük görevi üstlenen Önder'in söylediklerinden bazilari:
"Hakan Fidan'in Disisleri Bakani olmasini isterim"
"Heykel meselesi benim içimin isindigi bir mesele degildir"
"PKK, Kürt milliyetçisi bir örgüt degil"
"Çözüm sürecinde safagina en yakin noktada duruyoruz"
"PKK eger silah biraksaydi ISID su anda Adana'daydi"

"Beyoglu'nun Marjinalleri
PKK yöneticisi Cemil Bayik Vatan Gazetesinden Rusen Çakir ile yaptigi röportajda söyle diyor: "HDP'nin içindeki marjinallerden kurtulmasi gerekir" diyor. Rusen Çakir'in bunlarin kim oldugunu sormasiyla "Mesela Beyoglu'ndan bir grup var" diyor.

Cemil Bayik'in bu sözleri üzerine HDP içinde tartismalara neden oldu. Eski HDP Es Genel Baskani Ertugrul Kürkçü, "Eski bir esbaskan olarak bu sözü üzerime aliyorum" derken, Ufuk Uras da "Istesem de marjinal olamam" dedi.

Sözü ister üstünüze alin, ister almayin... Kürt milliyetçi hareketin karakteridir...
Politikalarinda belirleyici olan faydacilik ve kullanmadir. Kullanmak için herkesi kullanabilir. Bu konuda bir ilkesi yoktur... Kullandiktan sonra atar.

Ertugrul Kürkçüler'in, Ufuk Uraslar'in ömrü de Kürt milliyetçi hareketin onlarla isi bitene kadardir. Isi bittiktan sonra o "marjinaller"den nasil kurtulacaklarini çok iyi bilirler...


"Bir Alkis Meselesi"ymis...
ESP öyle diyor... Katil Tayyip Erdogan'in ayakta alkislanmasi basit bir "nezaket" meselesiymis.

Etkin Haber Ajansi'nda söyle diyorlar: "HDP Es Genel Baskani ve milletvekilleri bakimindan bu jeste siyasi nezaket ifadesinden öte anlam biçilmedigini tahmin edebiliyoruz."
Tabii ki tahmin edebilirsiniz... Düzen içinde bu tür nezaket kurallari çok önemlidir... Yapmasaniz olmaz... Hele ki, 'güler yüzlü' Selahattin Demirtas'a hiç yakismaz...
Her seyin oportünistçe bir açiklamasi vardir... Okuyun; ESP'nin bu konudaki ustaligini görün...

"CHP'nin göstermelik reaktif tutumuna dahil olmamak dogru bir tutum olmakla birlikte, HDP'nin kendisini AKP ve MHP'den de ayristiracak ve halk muhalefetini yansitacak bir durus sergileyememesi eksiklik olmustur. Bu eksikligi istismar etmek isteyen, buradan AKP'yle siyasi isbirligi senaryolari yazmak isteyenleri ise hayat bir kez daha hüsrana ugratacaktir."
Hayir, mesele "nezaket" meselesi degil. Mesele anlayis meselesidir. Nasil bir muhalefet olunacagi meslesidir. Bu muhalefet AKP'ye hizmet eden bir muhalefettir. AKP'nin yaratmak istedigi muhalefet buydu. HDP bunun en iyi temsilcisi olacagini kanitlamaya çalisiyor. Demirtas'da 'ben halkin iradesini alkisladim' diye neden alkisladigini açikladi zaten...
Tam AKP'nin agzi... CHP'yi de halkin iradesine saygi duymamakla elestirmisti AKP... AKP'nin övgülerini topladi Demirtas....

Düzene dönüs böyle oluyor... Sandik her sey demek. Öyle olunca Erdogan da halkin iradesi olur. Bu durumda madem ki yüzde 51 Erdogan'a oy verdi... Erdogan'in halk düsmanligini, katilligini, hirsizligini, fasitligini unutacagiz... Madem ki, yüzde 51 oy almis "saygi" duyacagiz. Iste HDP bu anlayisla alkislamistir... "Nezaket" meselesi degildir...  

Yürüyüş

Cevap: 1
18.09.2014- 03:28

Kürt hareketi özü itibariyle ulusalcı ve bu nedenle uzlaşmacı ve reformist bir hareket olmuştur her zaman,devlet ise kürt hareketinin oportunist ve uzlaşmacı karakterini 2000'lere kadar değerlendiremeyip genel itibariyle çatışmayı seçmiş,2000'lerin ikinci yarısıyla birlikte kürt hareketinin reformist-uzlaşmacı özelliğinden yararlanıp,bölgedeki çatışmayı bitirip bölgeyi ulusal ve uluslararası sermayeye açma hedefine girişmiştir.Eğer bu süreç başarıya ulaşırsa kürt hareketinin büyük ölçüde legalleştiği,bazı biçimsel haklar karşılığı artık tam anlamıyla sisteme entegre edildikleri ve yerli-yabancı sermayenin bölgeyi rahat bir şekilde ele geçirdiği bir süreç izleyeceğiz ve kürt hareketi aslında uğruna verdikleri mücadele olan kürt halkının özgürlük davasına kendileri ihanet edecekler.Burada asıl mesele akp kürt hareketinin istediği bazı biçimsel,kimliksel hakları ve önder kadrolarda dahil legal siyaset yapma hakkını verip,veremeyeceğidir.
HDP'ye gelecek olursak hdp hiçbir zaman ben sosyalistim demedi zaten,postmarksist teorisyen ernest laclau'nın teorisi olan radikal demokrasi çerçevesinde örgütlenen,bu çerçeveden dolayı sınıfsal değil kimliksel siyaset yapmaya aday bir parti olarak kuruldu ve yapıyor da.Amaçları kürt halkı başta olmak üzere türkiyedeki bütün ezilen kesimlerin sorunlarını burjuva reformist bir çerçevede çözmek olan partiye katılan sosyalistleri ise anlamak mümkün değil.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 2
18.09.2014- 17:15

HDP belki örgütsel anlamda sosyalist olduğunu söylemiyor ama,içinde bulunan kişiler sosyalist olduklarını söylüyorlar. Ertuğrul Kürkçü ve Sırrı Süreyya Önder başını çekiyor bu ifadenin. Onlar sosyalist olduklarını söyledikçe HDP de sosyalist bir parti olarak algılanıyor. HDP'nin demokratizm etrafında yürüttüğü mücadele de sosyalistlerin yapması gereken siyasi mücadele olarak anlaşılıyor. Kafa karışıklığı da burada ortaya çıkıyor. Eski sosyalizmin öldüğü, yeni sosyalizmin demokrasi mücadelesi olarak sürdürülmesi gerektiği topluma empoze edilmeye çalışılıyor. Sosyalist solun bu siyasetin sosyalist mücadele olmadığını anlatması gerekiyor. Bu siyaset tarzının sosyalist siyaset olmadığı topluma anlatılmalı.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]