Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

İdamının 34.üncü yılında Erdal Eren anılıyor

Resim Ekleme

12 Eylül askeri darbesinin ardından 13 Aralık 1980'de yaşı mahkemece ''büyütülerek'' idam edilen 17 yaşındaki Erdal Eren anılıyor.

Erdal Eren, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde infaz edilmişti.

Resim Ekleme

12 Eylül 1980 darbesinden sonra 17 yaşındayken yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren'in bugün ölümünün 34.üncü yıldönümü.

Er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi Erdal Eren sadece 16 yıl, 3 ay yaşadı.

Ağabeyi Erkan Eren, Erdal'ın Mamak Askeri Cezaevi'nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirmiş, Erdal'ın idam edildiği tarihte yaşının 18'den küçük olduğunu belirtmişti.

12 Eylül darbesinin mimarı, dönemin Genelkurmay Başkanı olan 7.inci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ''asmayalım da besleyelim mi?'' sözünü Erdal Eren için söylemişti ancak sonrasında bu söz binlerce insana mal edilmişti.

umut  |  Cvp:
Cevap: 1
13.12.2014- 12:19

Erdal Eren hâlâ 17 yaşında...

İdam edilmeden önce ailesine yazdığı mektupta "Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar" demişti Erdal Eren... 13 Aralık 1980'de henüz 17 yaşındayken idam edilen Erdal Eren mücadele alanlarında yaşamaya devam ediyor...

Resim Ekleme

12 Eylül darbecileri tarafından yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren'i ölümünün 34 yılında saygıyla anıyoruz.

Eren’in idamı öncesi ailesine yazdığı mektubunu soL okurlarına sunuyoruz:

"Sevgili annem, babam ve kardeşlerim

Sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemiz de olmadı. Zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. (Bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. Ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var. Ancak olanak yok. Düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. Böyle düşünmem, böyle davranmam, halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. Ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. Biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. Asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. Bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler.

Cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. Sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım ya da meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. Bütün bu yapılanlar, başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. Halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. Mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur. Mesele benim açımdan kısaca böyle. Ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum.

Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar. Sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz. Hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim.

Devrimci selamlar, oğlunuz Erdal."

denizcan  |  Cvp:
Cevap: 2
13.12.2014- 18:15

İdamının 34′üncü yılında Erdal Eren anılıyor

12 Eylül darbesinin ardından 13 Aralık 1980′de yaşı mahkemece ‘büyütülerek’ idam edilen 17 yaşındaki Erdal Eren anılıyor.

Resim Ekleme

(İleri - Haber Merkezi) Bugün 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 17 yaşındayken yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in ölümünün 34′üncü yıldönümü. Eren, 25 Eylül 1964 yılında Şebinkarahisar, Giresun’da dünyaya geldi. Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi ve Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi olan Eren, yine Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve ODTÜ öğrencisi Sinan Suner’in 30 Ocak 1980’de MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasında yer aldı.

Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde infaz edildi. Eren, yargılandığı 9 ayın ardından yaşı büyütülerek idam edildi. Erdal Eren sadece 16 yıl, 3 ay yaşadı.

Erdal idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan'a, "avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18'den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını" söylemişti.. İdam kararı verilen Erdal Eren'in 17 olan yaşı bir gün içinde 18 olarak büyütüldü ve sonrasında hemen idam edildi.

yura  |  Cvp:
Cevap: 3
13.12.2014- 18:29

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Erdal Eren kalbimizde yaşıyor.

munzur  |  Cvp:
Cevap: 4
13.12.2014- 22:56

Resim Ekleme

Faşist olmak insanı insanlıktan çıkartıyor. Böyle bir çocuk nasıl idam edilir? Sehpaya nasıl götürülür, o çocuk yüzüne yağlı urgan nasıl geçirilir? İnsanın aklı almıyor!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
13.12.2018- 16:48

Beni infaz edecekler ibret-i âlem için infaz edecekler

Erdal Eren, 38 yıl önce bugün idam edildi.



12 Eylül 1980 öncesi, bir eri öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen Eren, Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesiydi. Kendisi gibi Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi olan Sinan Suner’in öldürülmesini protesto etmek için yapılan protesto eyleminde ölen Zekeriya Önge'yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Eren, kısa bir yargılamanın ardından 19 Mart 1980’de idama mahkûm edilmiş, 13 Aralık 1980 günü ise Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde infaz edilmişti.

Eren idam edildiğinde 17 yaşındaydı. Akıllara hücrenin kapısında yakası kürklü bir paltoyla çektirdiği son fotoğrafıyla kazınan Eren’i o fotoğrafı çeken Savaş Ay anlatmıştı.
Savaş Ay ve Emin Çölaşan’la birlikte   “karıştır- barıştır” sistemini haber yapmak için gittiği Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde çektiği o kare sadece Erdal’dan bize kalan bir hatıra olmakla kalmayıp o günleri anlatan bir belge niteliğindeydi.   Erdal Eren’in son bakışı,   Emin Çölaşan’ın daha sonra kaleme alacağı “Önce İnsanım Sonra Gazeteci” kitabının ve Sezen Aksu- Aysel Gürel-Onno Tunç üçlüsünün “Son Bakış” şarkısı ilham kaynağı oldu.
Gazeteci Savaş Ay ölümünden 24 saatten daha kısa bir süre önce çektiği o fotoğrafı ve Erdal Eren’i Memik Horuz’un yönetmenliğini üstelendiği “17’nin Ötesi Erdal Eren Davası” adlı belgesel filmde anlatmıştı.

Ay, Erdal Eren’in ilk gördüğünde hissettiklerini,   kaldığı hücrede ampulün dışarıdan içeriye doğru olduğunu gördüklerini neden bu şekilde olduğunu sorduklarında “yahu çocuk küçük, intihar mintihar eder” cevabını aldıklarını içeri girdiklerinde ise “çocuğun çok da küçük olmadığını gördük ama yaşının değil yüreğinin” diyerek anlatıyor.

Sözlerine, “Hani annemin ay parçası diyebileceği bir yüz pırıl pırıl bir çocuk. Sakin son derece ağırbaşlı, efendi ama asla baş eğmemiş gibi duran, herhangi bir yardım bekleyen talep eden bir bakışı olmayan bir çocuk.” Diyerek devam eden Ay,   Erdal Eren’in kendisine söylediklerini ise şu sözlerle aktarıyor.

“Avukatımla görüştürmüyorlar, gazetelerim gelmiyor, mektuplarım gelmiyor. Bunlar kararı çoktan vermişler. Mahkeme çok çabuk bitti, beni infaz edecekler ibret-i âlem için infaz edecekler. Benim yaşım küçük 18’den küçüğüm. Kâğıt üzerinde 18’den büyük görünüyorum ama bunu söyledik dikkate almadılar, kemik yaşımı ölçmediler.   Balistik raporunda yanlışlık yaptılar bana kitlemi koruma görevi verilmişti, birden saldırı gelince ben çektim bize doğru ateş edeceklerini görünce mecburen ateş ettim.   Ben ateş ettim ama o arkadan kendi arkadaşlarının ateşiyle de vurulmuş. O yakın hatta neredeyse bitişik atışmış, çok üzgünüm genç bir askerin ölmesine ama yaptıklarımdan dolayı asla pişman değilim çünkü bunu halk adına yaptık.”

İşte o belgeselden bir bölüm:
Video için:
https://odatv.com/beni-infaz-edecekler-ibret-i-lem-icin-infaz-edecekler-13121859.html

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]