Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi

BİR HALK DÜŞMANI / Ali Kaya yazdı…
     
Bir süredir yine kent dışındayım.

Bu sürede, 21 Ekim’de İstanbul’da bir oyun izledim.  

Talimhane Tiyatrosu’nun sahnelediği; Bir Halk Düşmanı’nı…

Oyun daha önce Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) , daha sonra da Devlet Tiyatroları’nca sahnelenmiş.

Oyunun yazarı, Norveçli Henrik İbsen.

İbsen, bu eserini 1882 yılında kaleme almış, tam 132 yıl önce.

Neredeyse bir buçuk asır önce yani.

Toplumların yaşamında 132 yıl uzunca bir süre. Uygarlık, bilim ve teknolojideki gelişmeler, felsefe ve sosyoloji alanındaki yeni akımlar birey ve toplum anlamında insanlığı da değiştirmiştir.

Öyle mi dersiniz?

Cevabınızı vermeden önce oyuna dönelim isterseniz

Olay Norveç’in bir kasabasında geçer. Dr. Thomas Stocman uzun yıllar başka yerlerde, olumsuz koşullarda, görev yaptıktan sonra çok sevdiği kasabasına döner. Kasabadaki sıcak su kaynağının kaplıcaya dönüştürülmesi fikrine öncülük yapar. Ağabeyi de Belediye başkanıdır.

Sonuçta tesisler hayata geçer. Kaplıcalar sayesinde kasaba ekonomisi canlanır. Ülkenin dört bir yanından şifa bulmak için gelen hastalar kasabalıyı zengin eder. Thomas da belediyede işe girer.

Kısaca Thomas da dahil herkes hayatından memnundur.

Bu arada Thomas,   bir şeylerden şüphelenir. Ona göre kasaba yakınındaki deri işleme fabrikalarının atıkları kaplıca suyuna karışmaktadır. Bu nedenle gelen kaplıca müşterilerinin yaşamları tehlikeye girmektedir. Bu deri fabrikalarının en büyüğü de kayınpederine aittir.

Thomas, doktor ve bilim adamı kimliğiyle rahatsız olur. Tahlil için büyük bir laboratuvara gönderdiği numunelerin tahlil sonucu şüpheleri doğrulanır. Yani kaplıcalar insan yaşamını tehlikeye atacak kadar bakteri ve mikropludur.

Kaplıcaların kısa vadede kapatılması, tesisatlarda acilen değişiklik yapılmasını içeren bir rapor yazar, Belediye Başkanı olan kardeşine ve kasabanın liberal-özgürlükçü-ilerici tek gazetesine verir.

Ve kıyamet kopar.

Karşısına dikilen en büyük engel, ağabeyi ve aynı zamanda Belediye Başkanı olan Peter'dir. Thomas'ın mücadelesinde belirginleşen iki kardeşin savaşımı giderek genişler ve önce doktorun çevresini, sonra bütün kenti kapsar. Thomas'ın “halk düşmanı” ilan edilip taşlanmasına, öğretmen olan kızının işten atılmasına, iki oğlunun okuldan atılıp, kendisini destekleyen gemi kaptanı arkadaşının işsiz kalmasına neden olur.

Bu süreçte yerel otoriteyi temsil eden kardeşi ile bağı kopar. Kardeşi onun belediyedeki görevine son verir.

Her gün evinde, sofrasında ağırladığı özgürlükçü, ilerici gazete sahibi ve yardımcıları raporu yayımlamadıkları gibi para ile bildiri basmayı bile reddederler. Thomas'ı "vatan haini" ilan ederler.

Gerekçeleri;

“Tamam, ilericiyiz, özgürlükçüyüz. Ama bir noktaya kadar. Çünkü bu gazetenin çıkması için nakite ihtiyaç var. Bu raporu yayımlarsak, senden yana olursak bu paranın kaynağı kurur. Gazete batar.”

Kasabanın Esnaf Derneği Başkanı;

“Tamam, ben iyimser biriyim. Sen de iyi birisin. Ama kaplıca bu kasabanın her şeyi. Kusura bakma sen bu tavrını sürdürürsen halk düşmanı olursun.” der.

Kayınpederi tek çocuğu olan karısına bırakacağı mirasın tümüyle kaplıca hissesi alır ve Thomas’a

“Bu hisseler senin. Tercihini yap; sözlerini geri almazsan Kaplıca batar, tabii size kalacak miras da yok olur” tehdidinde bulunur.

Toplumun “çoğunluğu” yerel otoritenin güdüsü ile Thomas'a karşı çıkar, sokakta saldırıya uğrar. Evini taşlarlar, camları kırılır.

Ev sahibi “üzülerek” evini boşaltmasını ister.

Öğretmen kızı işten atılır. “Çoğunluğun” çocukları onun çocuklarını döverler, okul yönetimi de çocuklarını okuldan atar.

Sonuçta Thomas bir açıkhava toplantısı düzenler, Ama otoriteye boyun eğen “çoğunluk” kaplıca konusunda konuşmaması yönünde tavır alır.

O da kaplıcaya değinmeyen bir konuşma yapar. Konuşmasında şunları der;

"Otoritenin sesini yükseltmesi onu haklı yapmaz. Adaletin öncüleri her zaman azınlıkta kalanlar olacaktır! Çoğunluk, adı üstünde, çoğunluk sağlar ve gücü elinde tutar. Peki, bu onu haklı mı yapar? Yani çoğunluk hep haklı mıdır? Çoğunluk tıkanıklığı davet eder; durgunluğu, cehaleti; öteki olan her şeye saldırır… Hiçbir toplum, kendisini yüzyıllar öncesinin inançlarıyla besleyerek gelişemez.

 

Yerel otorite elinde olanı kaybetmek istemeyen bir çetedir

 

Tek suçlu yerel otorite de değildir. Asıl suçlu siyasi parti liderleridir. Varlıklarını sürdürmek için sürekli kurban isterler. Siyasi parti başkanları değişimden yana, iyi niyetle ortaya çıkan genç siyasetçileri farklı biçimlerde kurban eder, içlerini boşaltıp bir kenara atarlar.

 

… İşte bu nedenle ben halk düşmanıyım, vatan hainiyim!”

 

Ve final:

Oyunun sonunda yakınlarının zarar görmesi, hatta miras tehlikeye girince baştan beri hep yanında olan kızı ve eşinin kararsızlığını görmesi sonucunda   şunu der;

 

— Bugün yeni bir şey öğrendim; En güçlü insan, en yalnız insandır…

 

Tüm bu olanlar ve söylenenler size de tanıdık gelmiyor değil mi?

132 yıl sonra bile!

 

***              

Bu tavanın balıkları: Birliğiniz, dirliğiniz daim olsun!

 

Ali Kaya

Telgrafhane.org

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
23.01.2015- 07:23

"Otoritenin sesini yükseltmesi onu haklı yapmaz. Adaletin öncüleri her zaman azınlıkta kalanlar olacaktır! Çoğunluk, adı üstünde, çoğunluk sağlar ve gücü elinde tutar. Peki, bu onu haklı mı yapar? Yani çoğunluk hep haklı mıdır? Çoğunluk tıkanıklığı davet eder; durgunluğu, cehaleti; öteki olan her şeye saldırır… Hiçbir toplum, kendisini yüzyıllar öncesinin inançlarıyla besleyerek gelişemez.

Filmi de çevrilmişti. Hayal meyal hatırlıyorum. Taksim/sinematek'te oynamıştı. Kötü bir kopyaydı. Sanıyorum Steve Mc Quinn başroldeydi. Aklımda kalan sahnelerden biri doktorun, evi taşlanırken söylediği verdiği tepkiydi: ''Halk 40 yılda bir haklı olur.'' Böyleydi sanıyorum. Halk 40 yılda bir haklı olur. İbsen böyle söyletiyordu doktoru.

Halk neden ''haklı'' bir konumlanış alamıyor ve neden 40 yılda bir haklı konuma geçebiliyor?

Ya da doğru bir ifade mi? Gerçekten 40 yılda bir mi haklı konuma geçiyor? Haklı konum denilen şey ne?

Bu ve benzer soruların yanıtları önemli. Bu ve benzer soruların yanıtlarının halk ( çoğunluk) tarafından hiç bir zaman verilemeyeceği de bir gerçeklik. Parti adını verdiğimiz örgütlenme bu soruların yanıtlarını veren ve sınıf dışından kişilerin oluşturduğu bir yapılanma. Bir anlamda İbsen'in eserindeki doktor! O doktorun çoğunluk tarafından taşlanması-dışlanması neyse, komünist partilerin o çoğunluklar tarafından ''benimsenmemesi'', farkında bile olunmaması aşağı yukarı aynı? Denizlerin boynuna yağlı urganı geçiren o ''çingene''; Mahirleri devlete ispiyon eden o muhtar...-farklı mı?

Sorunumuz bu!

Kendiliğinden haklı konumlanış alamayacak olanlarla, sınıf dışından haklı konum alanların nasıl bir araya gelebileceği, sınıfı, kitleyi, ''çoğunluğu'' o çoğunluk dışından örgütlenebilmiş aydınların yanına nasıl çekilebileceğidir, sorunumuz. Çoğunluğun haklı çıkması ancak ve ancak bu sayede mümkün? Geleceğin dünyasının barbarlık olmamasının önüne ancak bu şekilde geçilebilecektir?

Ama işte o sorun, o soru hep önümüzde!

Nasıl?

Bu sorunun yanıtını devrim olarak vermek sorunun yanıtını vermek anlamına gelmiyor? Sorun devrimi gerçekleştirecek ve kitlesel olarak tarihsel çıkarlarının farkına varamayacak olan ''çoğunluğun'', bu çoğunluğun aklı olan partiyle   bağının nasıl kurulacağıdır. Önümüzde olan sorun bu! Bu sorun aşılmalı, bu sorunun üstesinden gelebilmeliyiz. Aşılmadığında...

Aşılmadığında o ''çoğunluk'' o ''doktor''u ''taşlamaya'' hep devam edecek.

Bu sorunun aşılması çoğunluğun haklı çıkması anlamına geliyor.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]