Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi
23.03.2015- 15:53

Birleşik HAZİRAN ve Biz - Melda Onur

Biz hâlâ şöyle göğsümüzü gere gere, ağız dolusu söyleyemiyoruz. Hep bir ayıklama ihtiyacı... Çerez kasesinden fındıkları, bademleri, Şam fıstıklarını toplayıp geriye sevmediğimiz kabak çekirdeklerini, kırık leblebileri bırakmak gibi. Diyemiyoruz bir türlü.

Oysa o dedi. Nabi Avcı dedi. Hükümetin Milli Eğitim Bakanı Gezi Direnişi esnasında “Bütün muhalefeti birleştirdik” dedi. Bu birlik karşısında daha neler denmedi ki;

(E) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Sandık her şey değildir...” diyerek hem toplumsal muhalefete hem de dönemin başbakanına yatıştırıcı mesaj veremeye çalıştı.

Başbakan vekilliği yapan Bülent Arınç, Başbakan yurt dışı gezisine kaçtığı günlerde “özür dileriz” dediği için özgül ağırlığını kaybetti.

Kültür Bakanı Ömer Çelik “Mesaj alındı” diyerek, hak arayan kitleleri evlerine dönmeye ikna etmeye çalıştı.

Gezi Direnişi’nin, farklı kesimleri demokratik eylemlerde, hele ki çevre ve yaşam hakkı mücadelesinde –unutmayalım ki dünyadaki diğer occupy hareketleri doğrudan ekonomik sebepliydi– bir araya getirmesi, dünyada büyük bir ilgi görmüş, hatta pek çok ülke vatandaşına iç geçirtmişti. İşte böyle günlerden birinde dönemin AB Bakanı Egemen Bağış da, bu etkiden etkilenmiş olmalı ki New York Times’a yazdığı yazıda, Gezi Parkı eylemlerinin çoğulculuğun ve demokrasinin bir yansıması olduğunu söylemişti.

İktidarın bakanlarının bu sözleri, Gezi Direnişi’ne saygıdan değil korkudan söylenmiş sözlerdi. Özellikle de hareketin hem sivil hem de çok kimlikliliğinin yarattığı korkudandı.

DAYANIŞMA NEREDEN NEREYE
14 Nisan’da “Örgüt kurmak ve yönetmek” ile “İzinsiz gösteri ve polise mukavemet” suçlamalarıyla yargılanan –Dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun kamuoyuna açık davetiyle yapılan toplantıya katılım nasıl izinsiz oluyorsa artık– Taksim Dayanışması’nın duruşması var.

16 Eylül 2011’de İBB’nin Taksim Yayalaştırma Projesi’ni kabul etmesinin ardından, yaşadığı kentle ilgili kaygı duyanların oluşturduğu Taksim Dayanışması, Gezi Direnişi başlayana dek pek çok etkinlik düzenlemişti. Bu eylemlere katılım genelde 30–40 kişiyi pek geçmezdi; değil TOMA, gaz, polisin telsiz konuşmalarından “burda bi konu yok amirim” gibi bir ifade işittiğimi hatırlıyorum. Soğuk bir günde yapılan gösteriye CHP eski İl Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’i de çağırmıştım. 15 kişi ya var ya yoktu. Vardıysa da Gezi Parkı’ndan geçen birkaç meraklı turist olmalıydı. O gün Tekin’in “İstanbullu parkına bu kadar sahip çıkıyorsa döksünler betonu zaten...” serzenişini, 2013 Haziran gecelerinden birinde kalabalıkta köfte ekmek yerken kendisine hatırlattım.

Taksim Dayanışması bu iktidarla meselesi olan çok sayıda kurumu bir araya getirdi. Bunu herhangi bir çağrı, davet, gayret yaratmadı. Doğaçlama gelişti. 10’un katlarıyla başlayan bileşenler yüzlü rakamlarla ifade edilir oldu. Ben sayamadım, siz sayın. Taksim Dayanışması’nın resmi sitesine girin ve oradaki bileşenleri oturun sayın. Sayarken de kimler olduğuna iyi bakın.

Bu bileşenlerin sözcüleri, Gezi Direnişi döneminde bir salonda ortak strateji belirlemek için bir araya geliyorlardı. Ve uzun görüşmelerden sonra kavga çıkmıyordu. Karar da çıkamıyordu gerçi.

Bir İstanbul United çıktı daha ne olsun? Şu an uykuda olabilir, ama ölmedi. Adım gibi eminim.

DEMOKRASİ MAHALLEDE
Bunları unutmayın diye, hafızalarınızı taze tutun diye yazıyorum. Bu bileşenler bugün hâlâ toplumsal muhalefetin çeşitli eylemlerinde bir araya geliyor.

Gezi görevini layıkıyla tamamladı. “Gezi ruhu, öldü, bitti, oyunu bozduk” korosuna hiç itibar etmeyin. Bugün hâlâ Gezi Direnişi dönemindeki tehlikeli yalanlarına sığınmaya çalışıyorlarsa, Gezi ruhunun enselerinde Azrail gibi beklemesindendir.

Gezi Direnişi sonrası mahalle bazında demokrasi şölenine tanık olduk. Kentlerin parkları ülkenin sorunlarını konuşmak, forumlar yapmak için bir araya gelen her yaştan vatandaşla doldu taştı. Bir demokrasi dili bile gelişti. Bu dayanışmalar birbirine eklemlenerek Türkiye genelinde dev bir ağ oluşturdu.

İstanbul’un neredeyse bütün ilçelerinde mahalleliler bu forumlara katıldı, ülke sorunlarına vakıf birer aktif vatandaş haline geldi. Gezi Direnişi öncesi İstanbul Kent Hareketleri içerisinde biraz dağınık ve birbirinden kopuk hareket eden mahalle dernekleri, güçlendi ve kendi mahalleleri, ilçelerindeki kentsel dönüşüm kaynaklı sorunlarda daha etkili, daha sözü dinlenir hale geldi.

ÇEVRE DEYİP GEÇMEYİN  

“Peki toplandılar, konuştular da somut bir sonuç var mı?” diye bir soru akla gelebilir. Ben de hemen aklıma ilk geleni yazayım:

Gezi Parkı’nın vahşice dağıtıldığı, Berkin’in hastanede uykuda olduğu günlerden birinde Fatih Belediyesi’nin tarihi Yedikule Bostanları’nın olduğu alana müdahalesi duyuldu. Yüzyıllardır kent ekolojisinin bir parçası olan, hali hazırda İstanbul pazarlarına yeşil sebze sağlayan ve çok sayıda bostancının geçim kaynağı olan bostanlar, yeni bir soylulaştırma projesi için yok edilecekti. Bu kez kepçeler girmişti bostana. Kepçenin kovaladığı kadının marullarını kurtarmak için nasıl çabaladığını gösteren fotoğrafı asla unutmayın. O fotoğrafa bakıp “çevre konusu” deyip geçemezsiniz. Yaşam, ekmek, gelenek, geçmiş, gelecek vardır o fotoğrafta...

Yedikule saldırısının kazandırdığı Yedikule Dayanışması oldu. Dayanışmanın mücadelesi, projeyi geri çekti. Bu örneğe çok daha yenileri eklenebilir.

Caferağa, Abbasağa, Haliç Dayanışmaları kentsel dönüşüm sorunlarına karşı kamuoyu yarattı ve geri adım atılmasını sağladı. Validebağ’ı unutmayın...

BİRLEŞİK HAZİRAN... BİZ..
.  
Derken solda birlik konulu seminerler, söyleşiler başladı. Ben bizzat birkaç tanesine katıldım. Sol yelpazesinin farklı kesimleri salonlarda buluştu ve ‘90 gençliğinin canlandırdığı bu ruhu, bedenle nasıl buluştururuz’ tartışmaları başladı. Ne mi çıktı? Pek çok fikir. Mesela Birleşik Haziran Hareketi çıktı.

Ben önemsiyorum. Hareket, Birleşik Muhalefet ismi üzerinden yürürken araya Haziran girmesi daha da güzelleştirdi. Bana BİZ kelimesini çağrıştırıyor, Birleşik Haziran Hareketi. Tıpkı Sinn Fein gibi, “Biz Kendimiz.”

Birleşik Haziran Hareketi birden bire öyle bir yatay örgütlenmeyle yayıldı ki, pek çok çağrısına gidememiş ben bile, Artvin Ardanuç ve Edirne Keşan Birleşik Haziran Hareketi çağrılarına gidebildim. Ülkenin bir ucundan bir ucuna; hem de kadın erkek, yaşlı genç dolu dolu salonlara...

HELVA HİKÂYESİ VE FISTIKLAR
Gezi ruhu görevini yaptı. Toplumsal muhalefeti birleştirdi, yetmedi siyasal muhalefeti birleştirdi. 3 benzemezi bir araya getirdi. TBMM Genel Kurulu’nda İç Güvenlik Paketi görüşülürken CHP-MHP-HDP, farklı saiklarla olabilir ama ortak hareket etti. Birlikte direndi.

Gezi ruhu görevini yaptı. Buğdayı öğüttü un yaptı, pancarı işledi şeker yaptı, sütten yağ çıkardı koydu önümüze. Eee helva yapmak için ne bekliyoruz? Biz helva yapmak yerine, çerez tabağından helvanın üzerine koyacağımız bademleri, fındıkları seçiyoruz. Leblebileri, kabak çekirdeklerini bırakarak...

Tamam seçelim ama sona kalanlar içinde açılmamış Şam fıstıkları da vardır, onların da kabuğunu kırıp kazanmaya bakalım.

*BirGün Pazar

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 1
19.04.2015- 11:27

HAZİRAN Benim*


Size bir sır vereyim.

Haziran Hareketinin arkasındaki yönlendirici akıl kim biliyor musunuz?

Benim…

Evet, açıklıyorum; aslında BHH hareketinin siyasi rotasını ben çiziyorum.

Bilimsel ve Laik Eğitim için yapılan mücadelede çizilecek rotayı ben belirledim.

Genel Seçimlerde izlenecek tutumu da gelip bana sordular.

O yayınlanan deklarasyonun ana hatlarını falan ben saptadım.

13 Nisan’da yapılacak eylem de benim kararımla oldu.

Hani Birleşik Haziran Hareketi, geçtiğimiz hafta 'Haziran Türkiyesi'ni Kuralım' çağrısıyla umut yürüyüşünü başlattığını duyurmuştu ya..?

O duyurunun arkasında da ben varım.

13 Şubat’ta bilimsel ve laik eğitim için zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve okulların imam hatipleştirilmesine son verilmesi talebiyle uyarı boykotu aslında sadece başlangıçtı.

Bilimsel ve Laik Eğitim 10 Talep ekseninde mücadelemizde bir adım daha atılmasını; okullardaki gerici uygulamaları deşifre etmek için, ev ev, sokak sokak yürüteceğimiz bir çalışma başlatılmasını gelip benimle tartıştılar, bu mücadelenin nasıl olması gerektiğini kendilerine ben söyledim.

Yani Birleşik Haziran Hareketinin tutumunu benimsemiyor hatta kızıyorsanız, bu kızgınlığınız bir türlü geçmiyorsa bana sarabilirsiniz. O eleştirdiğiniz tutumun arkasındaki akıl, benim aklım.

Haziran’a karşı yaptığınız hakaretler, alaylar falan sizi kesmiyorsa bence karşınızda canlı, somut bir muhatap görmediğinizdendir.

Gelin bana sarın.

Haziran’ın sizi sinirlendiren tutumunun arkasındaki somut kişilik benim.

Ya da Haziran eylemlerini olumlu buluyorsanız..?

Haziran’ı sizin sorunlarınıza sahip çıkacak yegane yapılanma görüyorsanız.

Sürekli “Ayakta” olmasını, mücadeleyi yılmadan sürdürüyor ve sürdürecek olmasını takdirle karşılıyorsanız.

Bütün bu yaptıklarını bana sordular. Onlara “yapalım” diyen bendim.

O yüzden takdirlerinizi de bana iletin.

Şimdi, bana “sen de kimsin” diyebilirsiniz. Haklısınız.

Ben kim miyim?

Ben Haziran’ın sıradan bir meclis üyesiyim.

Yaklaşık 10.000 meclis üyesinden biri...

Evet, sıradan bir meclis üyesi olarak, sizi kızdıran ya da takdirinizi sağlayan tutum ve davranışın arkasında olmam size inandırıcı gelmeyebilir.

Bunu anlamanın bir yolu var.

Gelin, Haziran Türkiye’si için Haziran Meclislerinde Buluşalım.

Gelin Haziran Türkiye’sini Kuralım.

Geldiğiniz de Haziran Hareketinin arkasındaki aklın aslında "siz" olduğunu göreceksiniz.
Siz, ben ve bütün Hazirancılar…

Geldiğinizde diyeceğiniz ilk şey şu olacaktır; “İyi ki gelmişim. Yoksa bensiz olmazmış.”

Doğru! Sizsiz olmaz…

**Nadi Öztüfekçi, yüzlerce Meclisteki binlerce Hazirancıdan herhangi biri.
*Bu yazı facebook paylaşımından alınmıştır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]