Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi

İlhan Cihaner'le Dava, Seçimler ve HAZİRAN Üzerine

Resim Ekleme  

CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in Erzincan Başsavcısıyken İsmail Ağa ve Gülen Cemaatlerine ilişkin soruşturması nedeniyle, suçlandığı dava sürüyor. Cihaner, bugün Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde sürecek davada kapsamlı ifade verecek.

BirGün gazetesinden Ömür Şahin Keyif'in,   dava süreci ve güncel gelişmelere ilişkin İlhan Cihaner ile yaptığı söyleşiden bazı başlıkları paylaşıyoruz.

Davada İkisi de Suç Üstü Yakalandı
Bizim davada daha önceden bir arada icrai-sanat eyleyen sonra ikiye ayrılan çetenin, şimdi ayrı ayrı faaliyet gösteren iki yapısı da suçüstü yakalanmıştır. O kadar açık delilleri var ki. İkisinin de hırsızlıkları, yolsuzlukları var, ava kurgulamaları, gizli tanıklar üzerinden yaptıkları işler var. Onun için davanın etrafından dolaşıyorlar. Didiklerlerse her iki tarafından da rezilliği ortaya çıkacak. Özellikle hükümet-Cemaat medyası Yargılamadan kaçmak için milletvekili oldu diye yanılsama yaratıyor ama yargılanıyoruz. Bize gelince dokunulmazlık yok.

Ne Bekleniyor Duruşmada

Aslında ilk celsede karar verilmesi gerekiyor, çünkü tam soruşturma hukuka aykırı. Bunu Yargıtay Ceza Genel Kurul da tespit etmiş durumda, yani yetkisiz ve görevsiz bir savcının bu soruşturmayı yaptığını tespit etti. Bu durumda yasada derhal beraat verilmesine ilişkin koşullar vardır.

Önseçim İdeolojik Makası Kapatabilir

Parti Meclisi’nde hep kontenjansız önseçimi savundum. İkincisi, milletvekillerinin performansının test edilmesi gerekiyor. Üçüncüsü biz diğer adaylara göre çok avantajlıyız, bir milletvekili medyaya daha kolay ulaşır, söyledikleri hem parti tabanında hem de kamuoyunda daha çok yer bulur. Mesela aday adaylarımızdan bir işçi arkadaş, kendisi kart bastırmış, dağıtıyor. Böyle bir sürü adayımız var. Onların karşısına tepeden atanacağım diye çıkmak eşitsiz bir seçim süreci yaratır. Diğer bir gerekçe de karar mekanizmalarıyla taban arasında açılan ideolojik makası ancak ön seçim kapatabilir.

Birleşik HAZİRAN’ı Çok Önemsiyorum

Haziran direnişini çok önemsiyorum. Birleşik Haziran’ı da onun önceliklerini ortaya koyan bir hareket olarak çok önemsiyorum. Tabii ilk başta CHP tabanında bunun bir alternatif hareket gibi algılanması gibi kaygılar oldu ama sonrasında bunun böyle olmadğı anlaşıldı. Birçok siyasi gelenek, yapı, parti, dergi çevresi kendi bütünlüklerini koruyarak oraya dahil oldular. Birleşik Haziran hepsinin matematik toplamından daha fazla bir şeye tekabül etti. Bunu 13 Şubat Boykotu'nda gördük. Oradaki hiçbir örgütlü yapının tek başına mobilize edemeyeceği boyutta bir kitle harekete geçti.

HAZİRAN’ın Seçim Tutumunu Meclisler Belirledi
Kırgınlığım olmadı. Çünkü HAZİRAN kurgulanırken ‘Meclislerden gelen iradenin yürütücüsü olacağız’ denildi. Seçim tutumu da, meclislerde tartışıldı, raporlar sekretaryaya gönderildi. O iradeye uymak zorundasınız. Gerçekçi olmak lazım. CHP milletvekiliyim ve oyunu arttırması için mücadele ediyorum ama Haziran’ın evreni, hedefi, önceliği farklı. Eğer CHP’ye destek açıklasaydı bu onun önemli ölçüde örselenmesine, hatta dağılmasına yol açabilirdi. HDP’yi açıklamak ya da boykot da aynı sonucu doğururdu.   Birleşik HAZİRAN’ın tüm partilere soldan basınç oluşturduğunu düşünüyorum.

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 1
05.04.2015- 17:04

Sandığa Sığmayan Hareket - Mehmet Yeşiltepe


Birleşik Haziran Hareketi, olumlu/coşkulu tepkilerin yanında, olumsuz tepkilerle, eleştirel yaklaşımlarla da karşılandı. Konumuz bağlamında söylersek, cumhuriyet-laiklik gibi vurgular, ulusalcı-Kemalist bir yaklaşım olarak değerlendirildi.

Bir analizden çok, bir yakıştırma olarak gündem gelen eleştirilerin kaynağında, psikolojik etmenlerin yanında, asgari program bilincinin oluşmaması veya azami-asgari program ilişkisinin kurulamaması yatıyor. Gerçekte bugüne dek birliklerin/ittifakların başarılamamasında da bu programatik kavrayış eksiğinin önemli bir rolü olduğunu söyleyebiliriz.

Bir tarihsel örnek olarak hatırlanacak olursa, Devrimci Yol, direniş komitelerinde kendini (azami programını) dayatmadı; farklı kesimleri, uygulanabilir asgari bir program etrafında bir araya getiren bir model geliştirdi. Bu nedenle, hem kendini savunma hem de toplumsal yaşamı alternatif ölçeklerle yeniden üretme perspektifli komitelere, burjuva parti tabanından insanlar da katıldı.

Bugün hemen her yapının ilgisini çeken hareketler olarak İspanya’da Podemos’un veya Yunanistan’da SYRIZA’nın programlarına bakıldığında, Birleşik Haziran Hareketi’nin programından çok daha dar ve geri olduğu görülür. Örneğin Podemos, oylamayla belirlediği programında “Kamu sağlığı ve eğitiminin artırılması, yolsuzlukla mücadele, konut hakkı ve borçların yeniden düzenlenmesi” meselelerini öne çıkarıyor.

Sanıldığının aksine, demokrasi sosyalizmin, asgari program azami programın reddi değil hazırlayıcısıdır. Demokratik devrim, bir tercih değil, ülkenin sosyo-ekonomik koşulları bağlamında bir zorunluluktur. İttifakların genişliği ve çeşitliliği, demokratik devrimi koşullar. Bu gerçekliği yadsıyıp müttefikleri ve program hedeflerini başlangıçtan itibaren sosyalist devrime göre belirlemek, devrimi ve onu hazırlayacak başarıları imkânsız kılar.

Marksistlerin, tarihsel süreç içinde işlevine bağlı olarak gerektiğinde cumhuriyete övgü yaptığı, gerektiğinde de “Birkaç yılda bir, egemen sınıfın hangi temsilcisinin halkı parlamentoda temsil edeceğine ve ezeceğine karar vermek, sadece parlamenter meşruti monarşilerde değil, aksine en demokratik cumhuriyetlerde de burjuva parlamentarizminin gerçek özü budur.” (Lenin, Devlet ve Devrim) dediği bilinir.

Devrimcileri, müttefiklerinin nitelikleri üzerinden tanımlamak veya müttefiklik kıstasında azami benzerlikler aramak, devrim programı ve gereklilikleri bağlamında bir yanılgıya işarettir; Gezi sürecinde sokakta yaşanan fiili buluşmanın şifrelerini okuyamamaktır. 1917 dâhil dünyada başarıya ulaşmış tüm devrimler, en geniş bağlamda halk katılımı ile gerçekleşmiştir; bunun programatik ifadesi, bir avuç zorba dışında tüm toplumsal kesimleri ittifak bileşeni olarak görmektir.

Ortaklaşmış amaçlar etrafında yan yana gelmek, ideolojik bütünleşme/katılım anlamına gelmiyor. Mücadele biçimleri ve mücadele alanları gibi mücadele araçları da çeşitlidir; parti, dernek, sendika gibi eylem birlikleri, cephesel örgütlenmeler vb. de gereklidir. Bunların karşı karşıya getirilmesi, parti yapılanması ile cephesel yapılanmanın aynı kefeye konması, ilkeler-değerler adına yapılıyor olsa da sonuçta ilke ve değerlerin de somutlanmasının, yaşama taşınarak gerçek kılınmasının önündeki engellerden biridir.

Laikliğin olmadığı koşullarda laikliği anmamak, var olan ve milyonlarca insanı ilgilendiren bir soruna göz yummaktır; hâlbuki devrimcilere düşen görev, doğru bir laiklik tanımıyla, milyonlarca insani ilgilendiren bir soruna ufuk açıcı bir perspektifle müdahale etmektir.
Engels, devletin tüm inanç kesimlerine aynı mesafede durması gerektiğine dikkat çeker. Demokratik laiklik, inanç özgürlüğünün yanında inanmayanların da haklarını gözetmeyi gerektirir; bu tanıma özgürlük ve eşitlik de içerilmiştir. Devrimcilerin bu konuda yol gösterici rol alması, halkın sorunlarına yanlış yerde çözüm aramasının ve istismar çabalarının etkili olmasının önüne geçer.

Haziran Hareketi, azami programlar çizip halkın güncel sorunlarına uzak durmak değil; inanç grupları dâhil toplumun pek çok kesimi arasında iktidar eliyle yaratılan yapay kutuplaşmaları teşhir etmek, önüne geçmek ve en geniş bağlamda ezilenlerin birliğinin sağlanmasında rol almaktır; halka irade dayatmak yerine halkın irade olmasını, kaderini eline almasını sağlamaktır.

Haziran Hareketi, yeni bir ülke, yeni bir cumhuriyet tanımı yapmakta; ezenlerin sınıf egemenliği ve sömürü üzerine bina etmiş olduğu sisteme alternatif ilişkileri bugünden yaşamanın araçlarını geliştirmekte, kültürünü ve zeminini oluşturmaktadır. Bu bağlamda seçme, seçilme, temsil vb. olguları burjuva hâkimiyet biçimlerine göre şekillenmiş tanım ve içeriklerden arındırarak alternatif bir zeminde doğrudan demokrasi ufkuyla geliştirmektedir. Haziran Halk Meclisi’nde yapılan “Yüksek seçilme barajı, antidemokratik seçim/parti yasaları, tek parti diktatörlüğünün sandık hileleri, ülkemizde seçme-seçilme hakkını hukuken ve fiilen ortadan kaldırmıştır. TBMM, tek parti ve tek adam diktatörlüğünün iradesini onaylayan bir mekanizma işlevi görmektedir,” değerlendirmesi ve alınan “Harekete bağlı tüm yerel meclisler, faaliyet gösterdikleri yer ve konular üzerinde halkın kolektif karar ve uygulama organları olarak çalışacaklardır,” kararı bunun ifadesidir.

Bu adımlar, genel anlamda cumhuriyet olgusundan seçim ve meclis anlayışına kadar sistemin bütünüyle reddi, “eşitlik, özgürlük, kardeşlik” değerlerinin sınıfsız-sömürüsüz bir ufukla yeniden tanımıdır. Haziran Hareketi, tam da bu nedenle sandığa sığmayan, geliştirdiği alternatif ilişkilerle giderek sandığı gereksiz kılacak olan bir harekettir.

*RedHaber'in 2.sayısında yayınlanmıştır. Yazıya dergi formatında ulaşmak için tıklayınız.

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 2
05.04.2015- 17:05

Sandığa Sığmayan Hareket - Mehmet Yeşiltepe


Birleşik Haziran Hareketi, olumlu/coşkulu tepkilerin yanında, olumsuz tepkilerle, eleştirel yaklaşımlarla da karşılandı. Konumuz bağlamında söylersek, cumhuriyet-laiklik gibi vurgular, ulusalcı-Kemalist bir yaklaşım olarak değerlendirildi.

Bir analizden çok, bir yakıştırma olarak gündem gelen eleştirilerin kaynağında, psikolojik etmenlerin yanında, asgari program bilincinin oluşmaması veya azami-asgari program ilişkisinin kurulamaması yatıyor. Gerçekte bugüne dek birliklerin/ittifakların başarılamamasında da bu programatik kavrayış eksiğinin önemli bir rolü olduğunu söyleyebiliriz.

Bir tarihsel örnek olarak hatırlanacak olursa, Devrimci Yol, direniş komitelerinde kendini (azami programını) dayatmadı; farklı kesimleri, uygulanabilir asgari bir program etrafında bir araya getiren bir model geliştirdi. Bu nedenle, hem kendini savunma hem de toplumsal yaşamı alternatif ölçeklerle yeniden üretme perspektifli komitelere, burjuva parti tabanından insanlar da katıldı.

Bugün hemen her yapının ilgisini çeken hareketler olarak İspanya’da Podemos’un veya Yunanistan’da SYRIZA’nın programlarına bakıldığında, Birleşik Haziran Hareketi’nin programından çok daha dar ve geri olduğu görülür. Örneğin Podemos, oylamayla belirlediği programında “Kamu sağlığı ve eğitiminin artırılması, yolsuzlukla mücadele, konut hakkı ve borçların yeniden düzenlenmesi” meselelerini öne çıkarıyor.

Sanıldığının aksine, demokrasi sosyalizmin, asgari program azami programın reddi değil hazırlayıcısıdır. Demokratik devrim, bir tercih değil, ülkenin sosyo-ekonomik koşulları bağlamında bir zorunluluktur. İttifakların genişliği ve çeşitliliği, demokratik devrimi koşullar. Bu gerçekliği yadsıyıp müttefikleri ve program hedeflerini başlangıçtan itibaren sosyalist devrime göre belirlemek, devrimi ve onu hazırlayacak başarıları imkânsız kılar.

Marksistlerin, tarihsel süreç içinde işlevine bağlı olarak gerektiğinde cumhuriyete övgü yaptığı, gerektiğinde de “Birkaç yılda bir, egemen sınıfın hangi temsilcisinin halkı parlamentoda temsil edeceğine ve ezeceğine karar vermek, sadece parlamenter meşruti monarşilerde değil, aksine en demokratik cumhuriyetlerde de burjuva parlamentarizminin gerçek özü budur.” (Lenin, Devlet ve Devrim) dediği bilinir.

Devrimcileri, müttefiklerinin nitelikleri üzerinden tanımlamak veya müttefiklik kıstasında azami benzerlikler aramak, devrim programı ve gereklilikleri bağlamında bir yanılgıya işarettir; Gezi sürecinde sokakta yaşanan fiili buluşmanın şifrelerini okuyamamaktır. 1917 dâhil dünyada başarıya ulaşmış tüm devrimler, en geniş bağlamda halk katılımı ile gerçekleşmiştir; bunun programatik ifadesi, bir avuç zorba dışında tüm toplumsal kesimleri ittifak bileşeni olarak görmektir.

Ortaklaşmış amaçlar etrafında yan yana gelmek, ideolojik bütünleşme/katılım anlamına gelmiyor. Mücadele biçimleri ve mücadele alanları gibi mücadele araçları da çeşitlidir; parti, dernek, sendika gibi eylem birlikleri, cephesel örgütlenmeler vb. de gereklidir. Bunların karşı karşıya getirilmesi, parti yapılanması ile cephesel yapılanmanın aynı kefeye konması, ilkeler-değerler adına yapılıyor olsa da sonuçta ilke ve değerlerin de somutlanmasının, yaşama taşınarak gerçek kılınmasının önündeki engellerden biridir.

Laikliğin olmadığı koşullarda laikliği anmamak, var olan ve milyonlarca insanı ilgilendiren bir soruna göz yummaktır; hâlbuki devrimcilere düşen görev, doğru bir laiklik tanımıyla, milyonlarca insani ilgilendiren bir soruna ufuk açıcı bir perspektifle müdahale etmektir.
Engels, devletin tüm inanç kesimlerine aynı mesafede durması gerektiğine dikkat çeker. Demokratik laiklik, inanç özgürlüğünün yanında inanmayanların da haklarını gözetmeyi gerektirir; bu tanıma özgürlük ve eşitlik de içerilmiştir. Devrimcilerin bu konuda yol gösterici rol alması, halkın sorunlarına yanlış yerde çözüm aramasının ve istismar çabalarının etkili olmasının önüne geçer.

Haziran Hareketi, azami programlar çizip halkın güncel sorunlarına uzak durmak değil; inanç grupları dâhil toplumun pek çok kesimi arasında iktidar eliyle yaratılan yapay kutuplaşmaları teşhir etmek, önüne geçmek ve en geniş bağlamda ezilenlerin birliğinin sağlanmasında rol almaktır; halka irade dayatmak yerine halkın irade olmasını, kaderini eline almasını sağlamaktır.

Haziran Hareketi, yeni bir ülke, yeni bir cumhuriyet tanımı yapmakta; ezenlerin sınıf egemenliği ve sömürü üzerine bina etmiş olduğu sisteme alternatif ilişkileri bugünden yaşamanın araçlarını geliştirmekte, kültürünü ve zeminini oluşturmaktadır. Bu bağlamda seçme, seçilme, temsil vb. olguları burjuva hâkimiyet biçimlerine göre şekillenmiş tanım ve içeriklerden arındırarak alternatif bir zeminde doğrudan demokrasi ufkuyla geliştirmektedir. Haziran Halk Meclisi’nde yapılan “Yüksek seçilme barajı, antidemokratik seçim/parti yasaları, tek parti diktatörlüğünün sandık hileleri, ülkemizde seçme-seçilme hakkını hukuken ve fiilen ortadan kaldırmıştır. TBMM, tek parti ve tek adam diktatörlüğünün iradesini onaylayan bir mekanizma işlevi görmektedir,” değerlendirmesi ve alınan “Harekete bağlı tüm yerel meclisler, faaliyet gösterdikleri yer ve konular üzerinde halkın kolektif karar ve uygulama organları olarak çalışacaklardır,” kararı bunun ifadesidir.

Bu adımlar, genel anlamda cumhuriyet olgusundan seçim ve meclis anlayışına kadar sistemin bütünüyle reddi, “eşitlik, özgürlük, kardeşlik” değerlerinin sınıfsız-sömürüsüz bir ufukla yeniden tanımıdır. Haziran Hareketi, tam da bu nedenle sandığa sığmayan, geliştirdiği alternatif ilişkilerle giderek sandığı gereksiz kılacak olan bir harekettir.

*RedHaber'in 2.sayısında yayınlanmıştır. Yazıya dergi formatında ulaşmak için tıklayınız.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]