Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi
29.03.2015- 13:03

Haziran sandığa sığmaz!

Haziran, sınırları darbe hukukuyla iyice daraltılmış bir seçim gündemine, seçim pazarlıklarına hapsedilemez. Yapmamız gereken, 12 Eylül faşist darbecilerinin sivil giysili görünümünden başka bir şey olmayan bu siyasi iktidardan kurtulmak için mücadeleyi yükseltmek...

Resim Ekleme

SERPİL GÜVENÇ

2013’ün Haziran’ı.

Her kökenden, her yaştan kadınlar ve erkekler doldurdular meydanları. Yüzler, binler, on binler, milyonlar oldular, sel oldular ve aktılar kentlerin sokaklarına. AKP’nin topluma giydirmeye çalıştığı deli gömleğine karşı ayaklandılar. İşçilerin ve kadınların her gün katledildiği, çocuk beyinlerinin melek ve şeytan öyküleriyle, hurafelerle, batıl inançlarla doldurulduğu, işsizliğin, güvencesizliğin arttığı, nasıl yatıp kalkacaklarının, ne yiyip içeceklerinin, nasıl gülüp konuşacaklarının İslamcı faşist siyasal iktidar tarafından kendilerine dayatıldığı bir düzene karşı ayaklandılar.

En gençlerimizin, en güzellerimizin, karanlıkların ortasına düşen o ışık damlalarının, Ethem’in, Ali İsmail’in, Abdullah’ın, Mehmet’in, Hasan Ferit’in, Medeni’nin, Ahmet’in, AKP iktidarının başının emriyle, gaz fişekleriyle, polis kurşunlarıyla katledildikleri 2013’ün Haziran’ı, üzerine ölü toprağı serilen bir toplumun silkinip doğrulmasıydı.

Ağaçların ve derelerin özgür aktığı, din farkı bilmeden, dil farkı bilmeden, sanki tek bir anadan doğmuşçasına birlikte yaşanan bir toplumdu istenen. Paranın saltanatına karşı emeğin sesinin yükseldiği, insanlık onuruna yakışır bir düzendi hayal edilen.

Ne var ki, tarihin şaşmaz yasası işledi ve örgütsüz halkın isyanı düzeni değiştirmeyi başaramadı. Belki ateş sönmedi ama küllendi.  

HAZİRAN'IN MECLİSİ HALKIN MECLİSİ
Yaklaşık bir yıl sonra, 2014 Ağustos’unda Ankara Vişnelik’te ilk toplantısını yapan Birleşik Haziran Hareketi, ülkenin her yanında hâlâ dolaşmakta olan Haziran ruhunu bir bedene kavuşturmak, direnen halkın taleplerini örgütlü olarak yaşama geçirmek için yola çıktı. Ülkenin birçok yerinde, yerel meclisler kuruldu. 2014 Aralık ayında Türkiye Meclisi’nde bir araya gelen 1500-2000 civarındaki delege, bilimsel ve laik eğitim için, emek hareketinin önündeki engellerin aşılması için, emperyalizmin ve AKP iktidarının bölgemizde kışkırtıcılığını yaptıkları etnik ve mezhepsel savaşlara karşı çıkmak için etkin eylemlerin yapılması yönünde güçlü bir irade beyanında bulundu. 13 Şubat Boykotu’yla birlikte bu kararlar hızla uygulamaya konuldu.

Haziran, içine girdiği bu yoğun örgütlenme ve eylemlilik ortamında, 7 Haziran seçimlerine ilişkin destek istekleriyle karşı karşıya kaldı. Bu çağrıları gündemine almak durumunda kalan hareket, konuyu meclislerine taşıdı. Ayrıntılı tartışmalar sonucunda meclislerin aldıkları kararlar doğrultusunda yapılan açıklamada, AKP iktidarını yerinden edecek ve ‘Türkiye’yi inşa edecek yeni bir kurucu irade’nin gerekliliği, konunun ‘seçimin ötesi’ ne taştığı ve görevin ise Haziran Hareketi’ne düştüğü vurgulandı. Yine Türkiye Meclisi’nde (TM) alınan kararlar doğrultusunda, faşizmin bir bakıma ‘yasallaştırılma’ çabası olarak görülebilecek İç Güvenlik Yasası’na ve RTE’nin başkanlık sistemi hayallerine karşı da etkin bir mücadele öngörüldü.  

Meclislerin iradesinin yansıması yani doğrudan demokrasi uygulamasının bir ifadesi olan bu yaklaşım, Birleşik Haziran’ın kuruluş ilkeleriyle uyumluydu. Bunun yanı sıra, TM kararlarında da belirtildiği üzere, parlamento, ‘tek parti ve tek adam diktatörlüğünün iradesini onaylayan’ bir makama dönüşmüştü. 2013 Haziran’ının amaçlarını yüklenerek yola çıkan bir hareketin önüne koyduğu hedefler, dar ve kısır seçim hesaplarıyla değil, ancak ve ancak güçlü ve yaygın bir örgütlenme ile çözülebilecek nitelikteydi. Başka bir deyişle, Haziran güneşinin hayalleri seçime ve TBMM’ye sığamaz ve hapsedilemezdi.

Haziran, ülkenin her yerinde, işyerlerinde, mahallelerde, kentlerde, köylerde, gittikçe genişleyerek örgütlenmeli, toplumun tüm hücrelerine işleyerek, AKP düzenine ve faşist uygulamalarına karşı, emekten yana, kamucu, antiemperyalist, laik, dayanışmacı, demokratik, bağımsız bir cumhuriyet kurulması için çalışmalıdır.   Haziran’ın birliğini bozmaksızın örgütlenip yaygınlaşması ve TM kararlarının hayata geçirilmesi, seçim dönemini de içine alan en önemli mücadele başlığıdır.

Seslerini yeterince duyuramasalar da beyaz ve mavi yakalı emekçiler, günümüzde AKP’nin temsil ettiği yeni liberal düzene karşı ülkede birçok işyerinde direniyorlar. Hayal ettiğimiz ve gerçekleştirmeye kararlı olduğumuz örgüt, grevdeki işçilerle iç içe olan bir Haziran’dır. Ülkenin her yanında ve 13 Şubat eylemimizde, çocuğunu imam hatiplere yollamayı reddeden, zorunlu din dersi almasını istemeyen veliler ve onlarla dayanışma içine girerek grev yapan devrimci öğretmenler Haziran’la birlikte mücadele verdiler. Gelecek günlerde bilimsel ve laik eğitim için ana babalarla ve eğitimcilerle omuz omuza vererek aydınlık bir Türkiye’yi kuracak bir Haziran’dır düşlediğimiz. HES’lere karşı, kentlerin betonlaşmasına, ormanlarımızın yok edilmesine karşı emekçi halkla birlikte direnen bir Haziran, emperyalist savaşlara karşı sokaklara çıkan ve bölge halklarıyla dayanışan bir Haziran’dır inşa etmeye çalıştığımız.

SINIRLARI FAŞİZMLE ÇİZİLMİŞ SEÇİMLERE HAPSOLMADAN YÜRÜNMELİ  
Bir kez daha yineleyelim.

Haziran, sınırları darbe hukukuyla iyice daraltılmış bir seçim gündemine, seçim pazarlıklarına hapsedilemez. Yapmamız gereken, 12 Eylül faşist darbecilerinin sivil giysili görünümünden başka bir şey olmayan bu siyasi iktidardan kurtulmak için mücadeleyi yükseltmek, 12 Eylül kalıntıları ile birlikte AKP’nin getirdiği tüm gerici, emek düşmanı düzenleme ve uygulamalarının kaldırılması için, yeni liberal düzenin Türkiye emekçi halklarına dayattığı koşullardan kurtulmak için bir halk hareketini canlandırmak, közleri alevlendirmektir.

AKP’nin emek düşmanı, karanlık ve kokuşmuş düzenine karşı, özgürlük ve eşitlik temelinde kurulacak yeni bir yaşama olan inancın ve bunun için mücadele etmenin yani Haziran’ın temel yaklaşımının kitlelerce benimsenmesi ve yaygınlaşması, Haziran bileşenlerinin odaklaştıkları noktadır. Gerçekleşmesi halinde solun yükselmesini de sağlayabilecek bu önemli kazanım, ülkedeki tüm muhalif güçlerin siyasal ibresini de sola çekecektir. 1960’larda ve 1970’lerde olduğu gibi.

O halde Haziran meclislerine yenilerini ekleyerek işimize devam edelim. TM kararlarımızı hızla yaşama geçirelim.

Seçimi yeterince tartıştık. Sonu gelmeyecek tartışmaların enerjimizi tüketmesine, bizi oyalamasına izin vermeyelim.

Gün, örgütlenme, örgütlenme ve yine örgütlenme günüdür.

Hazirancılara, hepimize kolay gelsin!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
29.03.2015- 15:08

Gün, örgütlenme, örgütlenme ve yine örgütlenme günüdür.

Sosyalist solun karşısına dikilen sorun da budur. Sosyalist sol örgütsel ve partisel olarak örgütlüdür, burada örgütsüz olan emekçi halkın kendisidir. Örgütlü sosyalist kesimler örgütsüz olan halkı ne kadar örgütleyebilirlerse toplumsallaşma konusundaki sorunu aşma yönünde adımlar atabileceklerdir. Sosyalist solun önündeki sorumluluk alanı da burada ortaya çıkmaktadır. Bu sorunun yanıtı sosyalist solun kendini ideolojik olana hapsetmemesiyle olanaklıdır. Bilinmeyen bir denklem olmamasına rağmen, soldaki ayrışma önce ideolojik olanda başlıyor, sonra ideolojinin siyasetle olan ilgisinde ortaya çıkıyor. İdeolojik olanda sosyalist devrim perspektifini yitirmek bu kesimlerde   liberalizme-demokratizme kaymaya neden olurken, sosyalizmi, sosyalist devrimi savunduklarını söyleyen devrimci-ilerici gençlikte ise, siyaset ideoloji ilişkisinin yeterince kavranılmaması hem somut durumun çözümlemesinin yapılamasına ve hem de sonuçta sloganlar içine hapsolmasına yol açmaktadır. Bu durum da önce, sosyalist solun çekirdek örgütlenmesinde zaaflara yol açmakta ve hem de emekçi halkın önüne çok parçalı yapı olarak çıkılmasına yol açmaktadır. Bu koşulların üstüne bir de burjuvazinin yoğun siyasi ve ideolojik basıncını ekleyin karşımıza çıkan fotoğraf sosyalist sol için kısa sürede aşılması mümkün olmayan bir engel haline gelmektedir.

BHH bu anlamda Türkiye solu için bir şanstır. Ve bu yüzden hiç bir şekilde sandığa sıkıştırılmaması gerekir. Burjuva düzeninde de seçimlerin önemsiz olduğu anlamı çıkarılmamalı, ama kendi önüne sosyalist devrimi koyan bir sosyalist yapının seçimin dışında yukarıda anlatılmaya çalışılan konuların çözümünü öncelikli hale getirmesi gerekir. BHH bunu yapmaya çalışıyor. Çünkü hem sosyalistlerin ve hem de emekçi halkın buna şiddetle ihtiyacı var. Örgütsüz bir halkın ne yaparsa yapsın eninde sonunda yenilmeye mahkum olduğunu toplumsal tarih bize söylüyor.

Bu yüzden ''gün örgütlenme, örgütlenme ve yine örgütlenme günüdür''.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]