Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi
31.03.2015- 10:06

Haziran'dan sapmak
Aydemir Güler



Seçim takvimi çalışmaya başlayınca, dejavü derler ya, daha önce ben bunun aynısını yaşadım gibi gelir, işte öyle oluyorum.

Bir zamanlar “özgücüne güvenmemek” denirdi; veya “kendi sağından medet ummak...” Aşamacılığın tipik tezahürüdür ve adresi neresi olursa olsun, Türkiye'de solun esas sorununa denk gelir: İktidar perspektifinden yoksunluk.

Herhangi bir sol görünüşün iktidarından değil, sosyalist seçeneğin iktidarından, yani sosyalist devrimden söz ediyorum! Bunları ülkemize, işçi sınıfımıza yakıştıramayanların kendilerine başka bir adres aramalarında yadırganacak bir şey yoktur. Kendi payıma solun sosyalizmin sağında yer alan bir akımı desteklemesinin “ne kadar gerekli” olduğunun anlatılmadığı bir seçim hatırlamıyorum!

1977'de TİP'li değildim ve “sosyalizmin bayrağını meclise dikme” çağrısının inandırıcılığına kanmasam da, iddialılığına çok sempati duymuştum. Doğrultu bu olmalıydı işte.

1987'de Gelenek hareketi olarak ilk sosyalist bağımsız aday kampanyasının örgütleyicileri arasına girdiğimizde, sonradan sosyalizmin bağımsız sesini sivil toplumun gelişmesine, amiyane tercümesiyle çok fırın ekmek yeme ihtiyacına, ya da “hele bir Kürt sorunu çözülsün”e feda edecek olanlar da vardı aramızda. Kartal'da SHP adayı işçiydi, ötedeki aslında iyi, dürüst adamdı... Bu hikayeler arkadaşların bizimle ve sosyalizmle alay ettikleri anlamına mı geliyordu, yoksa bu kadar akılsız, mantıksız mıydılar? Sosyalizm sosyal-demokrasiden bağımsız olmayacaktı da kimden bağımsız olacaktı! Genel anlamıyla CHP'cilik yapmak için bir araba sosyalizm lafı edip ayrı bir platform kurmak niye gerekiyordu?

Akılsız değillerdi. Söyledikleri mantıksız olmasına karşın kendilerinin bir mantığı vardı. Memlekete sosyalizmi yakıştıramıyorlardı... İktidar perspektifi dediğimiz şeydi eksik olan. O zaman baskı sosyal-demokrasiden geliyordu, şimdilerde Kürt ulusalcılığından geliyor. Sosyalizmin bağımsız çizgisi, burjuva düzenine karşı sosyalist iktidar perspektifinde tanımlanmalıdır. Hayata geçirilişi ise -kalkıp sömürü ve yağma düzenini alenen savunanlara iltihak edecek hali yok ya solcuların- solu saptırabilenlerden bağımsız durmakla ölçülür. Bu dönem, solculuk yarışına girecekleri anlaşılmış bulunan sosyal-demokrasi/CHP ile sol-liberalizm/HDP varyantlarında somutlanır problem. Bunlardan birini desteklemek için önce bağımsızlık edebiyatı yapmaya gerek bulunmuyor.

Desteklemek için edebiyata ihtiyaç yok. Bağımsız tavır söylemi destekçiliği güçlendirmez, yolunu açmaz.

Ama maksat tek başına desteklemek değil de, solu, sosyalist solu baskılamaksa tam da bu gerekir. Mantıksız argümanların mantığı budur. “Bağımsız tavrımızı HDP'yi destekleyerek ortaya koyalım.” Şaka değil, böyle söyleniyor. Bu desteklenecek olana değil, bağımsız tavır geliştirmek isteyene dönük bir politikadır.

Nereye oy vereceğini analizlere, öngörülere, tahminlere bin bir takla attırarak anlatanlardan bıktım. O meclise girerse şöyle sonucu olurmuş da, girmezse şu partiye şu kadar sandalye gidermiş... Oyumu kime vereyim? Ne tuhaf soru bu! Kime inanıyorsan, gönlün nereye meylediyorsa, aklın ne diyorsa ona ver! Sağcıyım diyorsan sakın solculara verme! Kürtlüğümle yani bir ulusal kimlikle övünüyorsan HDP'ye vermekten tereddüt etme! Vatan bölünmesin diye sadece kendi kanımı değil senin kanını da akıtırım falan diyorsan MHP'ye basacaksın mührü! Diz üstündeki etekten tahrik oluyorsan aman yanlış adrese gitme, AKP'ye oy ver!

Her gün kadın ve işçi öldürmeden sürdürülemeyen bir düzenin tükenmiş olduğunu görüyorsan, buradan ne Kürt sorununa çözümün, ne sağlık sisteminde düzelmenin, ne trafik canavarının dizginlenmesinin çıkmayacağını hissediyorsan başka yere bakmalısın. Bu değerlendirme veya hissiyatının önüne stratejik hesaplar çıkartmamalısın. Seçimin bugüne kadar herhangi bir sorunu çözmediğini görüyorsan, sandalye hesabını devir gitsin. Musul savaşına çağrılan ve ittirilen Türkiye'de yeni bir barış sayfasının açılacağına aklın ermiyorsa önünde bir sürü seçenek olamaz...

Türkiye o kadar da geri değil. Bu düzenin iflah olmayacağını görenlerin önce düzeni reforme veya restore edecek olanlara uğraması gerekmez. Sosyalist iktidar perspektifimiz var, çok şükür!

Bunların Haziran direnişiyle ilişkisi kurulmalıdır. Milyonlarca insan, “hükümet istifa” sloganını atarken, hükümeti diyaloğa çağıran CHP'ye daha önce verdiği oy için “elim kırılaydı” diye bağırıyordu aslında. Kürt siyasetine baktıklarında “yahu bunlar nasıl olur da bizi değil AKP'yi tercih ederler” diye şaşırıyorlardı. Her tür bedeli, darbeye zemin hazırlamak veya çözüm masasını devirmek için göze aldıkları söylenmişti!

Haziran direnişi, örgütsüz bir kitle olduğu için tepkilerini sistematik hale getiremedi. Getiremedik...

Türkiye'de sosyalizmin bağımsız çizgisini inşa etmek çok temel bir meseledir. Kendisi sosyalist yönelimli olmayan 2013 Haziran direnişi bu bağımsızlık arayışının dev bir gövdeye denk düştüğünün canlı kanıtıydı.

Basınçlara boyun eğen ve bu ana gövdeden kopan, yolunu Haziran'dan ayırır.

umut  |  Cvp:
Cevap: 1
10.04.2015- 08:39

Doğru mu duyuyorum?
Aydemir Güler




Bu soruyu çok sordum son zamanlarda...

Hayli gençken kendimden yirmi yaş büyük bir eski solcuyla görüşürdüm. Bir eli araştırma dosyalarında bir eli piposunda, “solda iki tür insan var, derdi. Aptallar ve deliler.” Kendisini aptal saymıyordu elbette!

Ancak delilerin de aklı, tanım gereği, sık sık gidebildiği için, solculuğu bu kategorilere sıkıştırmamak durumundayız. Aklı başında, normal insanlar, o eski ağabeyin yalancısı sıfatıyla yukarıda yazdığım türlere göre daha az göze çarparlar. Ama kendimi de katarak söyleyeyim: buradayız!

Yazı bir kez yazıldığında artık “kamusal alan” sayılır. Kamusal alanda kimseyi ilgilendirmeyecek, bireylere değgin tartışmaları sürdürmek tuhaf olur ve etik de değildir. O halde solda giderek daha sık rastlanan ve “doğru mu duyuyorum” sorgulamasına vesile olan özel vakaları “soyutlamak” gerekecek...

Alın size bir soyutlama: 2013 direnişiyle AKP diktatörlüğünden kurtuluşu akşamdan sabaha bekler hale gelen solcu, ertesi yılı AKP'nin iki seçim zaferiyle tamamlarken dağıttı veya dağıldı.

Kimileri panik halinde, üstümüze yağması gayet muhtemel bombalara karşı CHP sığınaklarına çağırmaya başladı. Doğru mu duyuyorum diye sormuştum kendi kendime! Ne kastediyordu bu arkadaşlar? Onlara ne anlatabilirdik bu dağılmayı durdurmak için?

CHP'nin mücadele etmek için parmağını kaldırmadığını mı hatırlatacaktık? Yoksa bu partinin içinin AKP'yle mi Fethullah'la mı uzlaşmak gerektiğini tartışanlarla dolu olduğunu mu? Sığınak çağrısını çıkartanlar, bal gibi biliyorlardı bütün bunları. Dahası sosyal-demokrasinin bizim, işçi sınıfının haini olduğunun gayet iyi farkındaydılar; kemalizmin sınırlarının da...

Yani bu rasyonel bir durum değildi. Tartışmaya gelmiyordu.

Öte yandan benim o eski solcu ağabey de haklı çıkmış olmuyordu. Sığınakçılar aklı başında, zeki ve birikimli insanlardı. Hadi üçüncü bir kategoriyi de ben ekleyeyim, cahil de değillerdi...

Geçenlerde benim değiştirdiğim haliyle üç kategoriden birine girip girmeyeceği konusunda kararsız kaldığım biri, Kürt hareketine nasıl seslenmek gerektiğini anlatıyormuş: Marksistleri “ceplerinde” sayabilirlermiş. İhtiyaçları olursa “bizi” vitrine de koyabilirlermiş, diledikleri gibi. Ama marksistliğimize dokundurtmazmışız. HDP'yi marksistliğimizi koruyarak desteklermişiz biz.

“Üçü bir arada” diyesim geliyor, ama kamusal alanı ilgilendirmeyen bir kişisel tartışmaya girmeme sözü verdiğimi hatırlayıp susuyorum...

Birleşik Haziran Hareketi, seçimde bağımsız tavır almak diye bir formülasyon geliştirdiğinde, “peki o zaman, bağımsız bir biçimde HDP'yi destekleyelim” diyenler karşılarındakilerin mi aklıyla dalga geçiyorlardı, yoksa kendi sınırlarını mı sergilemiş oluyorlardı? “Uğraştım didindim, bu kadarını uydurabildim” gibisinden.

Yanıt: Hiç biri.

Haziran direnişinin yükselen beklenti eşiği, 2014'ün AKP'nin hanesine yazılması üzerine solda bir siyasal dağılma yaratmıştı. Sorun buydu. Solcu kendisine güvenini kaybetmiş, yobazların yol kestiği vahşi bir ormanda yalnız kalma olasılığından dehşete kapılmıştı.

Komünist Parti'nin bağımsız tavırdan seçimde Haziran dışı bir aktörü desteklememeyi ve Haziran'ın değerlerini seçim platformuna taşımayı anlamasında anlaşılmaz bir şey var mı? Ama toplantı tarihini “CHP'nin ön seçimi var” diye değiştirmek isteyenler Komünist Parti'nin seçime katılmasını tartışmaya yeltenebiliyorlardı. Bunlar bir gün Gezi'yi bir parkta veya bir kampüste yeniden yaratabileceklerini zannediyor, sonra AKP'nin parlamentoda durdurulması için duaya çıkıyorlardı. Gerçekten dağıtmışlardı, anlayacağınız!

Dediğim gibi bu kişilerin akli veya ruhsal özelliklerini değerlendirmenin, bilgi düzeylerini sorgulamanın yeri burası olamaz. Burada 2013-2014 sonrası neden soldan kaçış başladığını sorgulayabiliriz yalnızca. Kulaklarımız doğru duyuyor hakikaten. Duyduğumuz solcuların soldan kaçarken çıkarttıkları gürültü!

İki çıkış gösteriyor tabelalar: CHP ile HDP! Sosyal-demokrasi, kemalizm, Kürt milliyetçiliği, sol-liberal kimlik siyaseti... Solculuğu bu kanallara itmeye ezelden beri kararlı olan unsurların seçime iki ay kala kendilerini daha güçlü hissettikleri görülüyor. Ama gerekçe bulmakta zorlandıkları da bir o kadar açık.

Twit siyasetçileri “seçilebilir adaylara” oy vermek gerektiğini yazabiliyorlar örneğin. Bir önceki gönderiye seçimlerle kurtuluş elde edilemeyeceğini, sonrakindeyse parlamentonun çok önemli olduğunu kaydettiklerinde bütünlüklü analiz yaptıklarını sanabilirler. Özetle densizler!

Twitçiler öyleydi de, en birikimli kalemler nasıl ki! Tarihten gir teoriden çık; doğru devrimci siyaset için tek kriter AKP'yi geriletecek olana oy vermek. Soldan kaçarken daha fazlası çıkmıyor...

Geçmiş olsun. Hayat boşluk tanımaz.

Sosyalizmin bağımsız sesi, işçi sınıfının temsilcisiz bırakılmaması...

Türkiye'de ille birileri çıkar ve gerçeği söyleme görevini üstlenir.

O eski solcu haksızdı. Bu ülkede ne insan tükenir, ne komünistler akıllarını gömerler.

Gerçekler söylenecek ve akılsızlık sisi dağılacak. Solda boşluk kalmayacak.

munzur  |  Cvp:
Cevap: 2
10.04.2015- 21:07

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Haziran'dan sapmak
Aydemir Güler



Seçim takvimi çalışmaya başlayınca, dejavü derler ya, daha önce ben bunun aynısını yaşadım gibi gelir, işte öyle oluyorum.

Bir zamanlar “özgücüne güvenmemek” denirdi; veya “kendi sağından medet ummak...” Aşamacılığın tipik tezahürüdür ve adresi neresi olursa olsun, Türkiye'de solun esas sorununa denk gelir: İktidar perspektifinden yoksunluk.

Herhangi bir sol görünüşün iktidarından değil, sosyalist seçeneğin iktidarından, yani sosyalist devrimden söz ediyorum! Bunları ülkemize, işçi sınıfımıza yakıştıramayanların kendilerine başka bir adres aramalarında yadırganacak bir şey yoktur. Kendi payıma solun sosyalizmin sağında yer alan bir akımı desteklemesinin “ne kadar gerekli” olduğunun anlatılmadığı bir seçim hatırlamıyorum!

1977'de TİP'li değildim ve “sosyalizmin bayrağını meclise dikme” çağrısının inandırıcılığına kanmasam da, iddialılığına çok sempati duymuştum. Doğrultu bu olmalıydı işte.

1987'de Gelenek hareketi olarak ilk sosyalist bağımsız aday kampanyasının örgütleyicileri arasına girdiğimizde, sonradan sosyalizmin bağımsız sesini sivil toplumun gelişmesine, amiyane tercümesiyle çok fırın ekmek yeme ihtiyacına, ya da “hele bir Kürt sorunu çözülsün”e feda edecek olanlar da vardı aramızda. Kartal'da SHP adayı işçiydi, ötedeki aslında iyi, dürüst adamdı... Bu hikayeler arkadaşların bizimle ve sosyalizmle alay ettikleri anlamına mı geliyordu, yoksa bu kadar akılsız, mantıksız mıydılar? Sosyalizm sosyal-demokrasiden bağımsız olmayacaktı da kimden bağımsız olacaktı! Genel anlamıyla CHP'cilik yapmak için bir araba sosyalizm lafı edip ayrı bir platform kurmak niye gerekiyordu?

Akılsız değillerdi. Söyledikleri mantıksız olmasına karşın kendilerinin bir mantığı vardı. Memlekete sosyalizmi yakıştıramıyorlardı... İktidar perspektifi dediğimiz şeydi eksik olan. O zaman baskı sosyal-demokrasiden geliyordu, şimdilerde Kürt ulusalcılığından geliyor. Sosyalizmin bağımsız çizgisi, burjuva düzenine karşı sosyalist iktidar perspektifinde tanımlanmalıdır. Hayata geçirilişi ise -kalkıp sömürü ve yağma düzenini alenen savunanlara iltihak edecek hali yok ya solcuların- solu saptırabilenlerden bağımsız durmakla ölçülür. Bu dönem, solculuk yarışına girecekleri anlaşılmış bulunan sosyal-demokrasi/CHP ile sol-liberalizm/HDP varyantlarında somutlanır problem. Bunlardan birini desteklemek için önce bağımsızlık edebiyatı yapmaya gerek bulunmuyor.

Desteklemek için edebiyata ihtiyaç yok. Bağımsız tavır söylemi destekçiliği güçlendirmez, yolunu açmaz.

Ama maksat tek başına desteklemek değil de, solu, sosyalist solu baskılamaksa tam da bu gerekir. Mantıksız argümanların mantığı budur. “Bağımsız tavrımızı HDP'yi destekleyerek ortaya koyalım.” Şaka değil, böyle söyleniyor. Bu desteklenecek olana değil, bağımsız tavır geliştirmek isteyene dönük bir politikadır.

Nereye oy vereceğini analizlere, öngörülere, tahminlere bin bir takla attırarak anlatanlardan bıktım. O meclise girerse şöyle sonucu olurmuş da, girmezse şu partiye şu kadar sandalye gidermiş... Oyumu kime vereyim? Ne tuhaf soru bu! Kime inanıyorsan, gönlün nereye meylediyorsa, aklın ne diyorsa ona ver! Sağcıyım diyorsan sakın solculara verme! Kürtlüğümle yani bir ulusal kimlikle övünüyorsan HDP'ye vermekten tereddüt etme! Vatan bölünmesin diye sadece kendi kanımı değil senin kanını da akıtırım falan diyorsan MHP'ye basacaksın mührü! Diz üstündeki etekten tahrik oluyorsan aman yanlış adrese gitme, AKP'ye oy ver!

Her gün kadın ve işçi öldürmeden sürdürülemeyen bir düzenin tükenmiş olduğunu görüyorsan, buradan ne Kürt sorununa çözümün, ne sağlık sisteminde düzelmenin, ne trafik canavarının dizginlenmesinin çıkmayacağını hissediyorsan başka yere bakmalısın. Bu değerlendirme veya hissiyatının önüne stratejik hesaplar çıkartmamalısın. Seçimin bugüne kadar herhangi bir sorunu çözmediğini görüyorsan, sandalye hesabını devir gitsin. Musul savaşına çağrılan ve ittirilen Türkiye'de yeni bir barış sayfasının açılacağına aklın ermiyorsa önünde bir sürü seçenek olamaz...

Türkiye o kadar da geri değil. Bu düzenin iflah olmayacağını görenlerin önce düzeni reforme veya restore edecek olanlara uğraması gerekmez. Sosyalist iktidar perspektifimiz var, çok şükür!

Bunların Haziran direnişiyle ilişkisi kurulmalıdır. Milyonlarca insan, “hükümet istifa” sloganını atarken, hükümeti diyaloğa çağıran CHP'ye daha önce verdiği oy için “elim kırılaydı” diye bağırıyordu aslında. Kürt siyasetine baktıklarında “yahu bunlar nasıl olur da bizi değil AKP'yi tercih ederler” diye şaşırıyorlardı. Her tür bedeli, darbeye zemin hazırlamak veya çözüm masasını devirmek için göze aldıkları söylenmişti!

Haziran direnişi, örgütsüz bir kitle olduğu için tepkilerini sistematik hale getiremedi. Getiremedik...

Türkiye'de sosyalizmin bağımsız çizgisini inşa etmek çok temel bir meseledir. Kendisi sosyalist yönelimli olmayan 2013 Haziran direnişi bu bağımsızlık arayışının dev bir gövdeye denk düştüğünün canlı kanıtıydı.

Basınçlara boyun eğen ve bu ana gövdeden kopan, yolunu Haziran'dan ayırır.




Seçimlerde CHP'ye oy vereceğimi söylemiştim. Şu Aydemir Güler de olmasa! Aydemir Güler'i okuduğumda ''haklı ya, ne işim var CHP'de'' diyorum. Kendini sosyalist olarak tanımlayanlar sosyalist bir partiye oy vereceklerine neden CHP veya HDP'ye oy versinler? Aydemir Güler'i okumamalıyım, kafamı karıştırıyor:) Seçimlerde CHP'ye oy vermem için Aydemir Güler'in yazılarını seçime kadar da olsa okumamalıyım. Ya Aydemir Güler'i okuyarak Komünist Parti'ye yöneleceğim, ya da Aydemir Güler'i okumadan CHP'ye oy vereceğim. Bu akşam kafam iyice karıştı!

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 3
11.04.2015- 02:33

Kafanızın rahatlaması için neden burjuva seçimlerini boykot etmeyi aklınızdan geçirmiyorsunuz? Komünist partiler seçimlere propaganda ve ajitasyon için girerler, ama eğer bu seçim için cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi diyorsak, bu önemli seçimde CHP ve HDP'yi seçenek olarak görmek komünistlerin amacına uygun mu? Böyle mi düşünüyorsunuz? Tarihin en önemli seçimi dediğimiz bir seçimde aklımıza CHP veya HDP'den başka bir seçenek gelmiyorsa, sosyalist olunmasının ne anlamı kalır? Bu mu şimdi, sosyalist tavır? CHP veya HDP'ye oy vererek mecliste bu partilerin gerici siyasetlerine ortak olmuyor muyuz?

munzur  |  Cvp:
Cevap: 4
11.04.2015- 13:00

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Kafanızın rahatlaması için neden burjuva seçimlerini boykot etmeyi aklınızdan geçirmiyorsunuz? Komünist partiler seçimlere propaganda ve ajitasyon için girerler, ama eğer bu seçim için cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi diyorsak, bu önemli seçimde CHP ve HDP'yi seçenek olarak görmek komünistlerin amacına uygun mu? Böyle mi düşünüyorsunuz? Tarihin en önemli seçimi dediğimiz bir seçimde aklımıza CHP veya HDP'den başka bir seçenek gelmiyorsa, sosyalist olunmasının ne anlamı kalır? Bu mu şimdi, sosyalist tavır? CHP veya HDP'ye oy vererek mecliste bu partilerin gerici siyasetlerine ortak olmuyor muyuz?



Siz de neden boykotun sosyalistçe bir tavır olduğuna inanmış durumdasınız?   CHP ve HDP veya başka bir düzen partisine oy vermeye eliniz gitmiyorsa neden komünist partisine oy vermiyorsunuz da, boykot gibi bir kararı tercih ediyorsunuz? Ben de böyle sorarım. Sizi boykot kararınızla haklı kılan şeyin ne olduğunu anlatabilir misiniz? Siz oy vermiyor, boykot yapıyorsunuz diye halk seçimlerin çare olmadığına, çarenin sosyalizm olduğuna mı inanacak?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
11.04.2015- 15:51

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Haziran'dan sapmak
Aydemir Güler



Seçim takvimi çalışmaya başlayınca, dejavü derler ya, daha önce ben bunun aynısını yaşadım gibi gelir, işte öyle oluyorum.

Bir zamanlar “özgücüne güvenmemek” denirdi; veya “kendi sağından medet ummak...” Aşamacılığın tipik tezahürüdür ve adresi neresi olursa olsun, Türkiye'de solun esas sorununa denk gelir: İktidar perspektifinden yoksunluk.

Herhangi bir sol görünüşün iktidarından değil, sosyalist seçeneğin iktidarından, yani sosyalist devrimden söz ediyorum! Bunları ülkemize, işçi sınıfımıza yakıştıramayanların kendilerine başka bir adres aramalarında yadırganacak bir şey yoktur. Kendi payıma solun sosyalizmin sağında yer alan bir akımı desteklemesinin “ne kadar gerekli” olduğunun anlatılmadığı bir seçim hatırlamıyorum!

1977'de TİP'li değildim ve “sosyalizmin bayrağını meclise dikme” çağrısının inandırıcılığına kanmasam da, iddialılığına çok sempati duymuştum. Doğrultu bu olmalıydı işte.

1987'de Gelenek hareketi olarak ilk sosyalist bağımsız aday kampanyasının örgütleyicileri arasına girdiğimizde, sonradan sosyalizmin bağımsız sesini sivil toplumun gelişmesine, amiyane tercümesiyle çok fırın ekmek yeme ihtiyacına, ya da “hele bir Kürt sorunu çözülsün”e feda edecek olanlar da vardı aramızda. Kartal'da SHP adayı işçiydi, ötedeki aslında iyi, dürüst adamdı... Bu hikayeler arkadaşların bizimle ve sosyalizmle alay ettikleri anlamına mı geliyordu, yoksa bu kadar akılsız, mantıksız mıydılar? Sosyalizm sosyal-demokrasiden bağımsız olmayacaktı da kimden bağımsız olacaktı! Genel anlamıyla CHP'cilik yapmak için bir araba sosyalizm lafı edip ayrı bir platform kurmak niye gerekiyordu?

Akılsız değillerdi. Söyledikleri mantıksız olmasına karşın kendilerinin bir mantığı vardı. Memlekete sosyalizmi yakıştıramıyorlardı... İktidar perspektifi dediğimiz şeydi eksik olan. O zaman baskı sosyal-demokrasiden geliyordu, şimdilerde Kürt ulusalcılığından geliyor. Sosyalizmin bağımsız çizgisi, burjuva düzenine karşı sosyalist iktidar perspektifinde tanımlanmalıdır. Hayata geçirilişi ise -kalkıp sömürü ve yağma düzenini alenen savunanlara iltihak edecek hali yok ya solcuların- solu saptırabilenlerden bağımsız durmakla ölçülür. Bu dönem, solculuk yarışına girecekleri anlaşılmış bulunan sosyal-demokrasi/CHP ile sol-liberalizm/HDP varyantlarında somutlanır problem. Bunlardan birini desteklemek için önce bağımsızlık edebiyatı yapmaya gerek bulunmuyor.

Desteklemek için edebiyata ihtiyaç yok. Bağımsız tavır söylemi destekçiliği güçlendirmez, yolunu açmaz.

Ama maksat tek başına desteklemek değil de, solu, sosyalist solu baskılamaksa tam da bu gerekir. Mantıksız argümanların mantığı budur. “Bağımsız tavrımızı HDP'yi destekleyerek ortaya koyalım.” Şaka değil, böyle söyleniyor. Bu desteklenecek olana değil, bağımsız tavır geliştirmek isteyene dönük bir politikadır.

Nereye oy vereceğini analizlere, öngörülere, tahminlere bin bir takla attırarak anlatanlardan bıktım. O meclise girerse şöyle sonucu olurmuş da, girmezse şu partiye şu kadar sandalye gidermiş... Oyumu kime vereyim? Ne tuhaf soru bu! Kime inanıyorsan, gönlün nereye meylediyorsa, aklın ne diyorsa ona ver! Sağcıyım diyorsan sakın solculara verme! Kürtlüğümle yani bir ulusal kimlikle övünüyorsan HDP'ye vermekten tereddüt etme! Vatan bölünmesin diye sadece kendi kanımı değil senin kanını da akıtırım falan diyorsan MHP'ye basacaksın mührü! Diz üstündeki etekten tahrik oluyorsan aman yanlış adrese gitme, AKP'ye oy ver!

Her gün kadın ve işçi öldürmeden sürdürülemeyen bir düzenin tükenmiş olduğunu görüyorsan, buradan ne Kürt sorununa çözümün, ne sağlık sisteminde düzelmenin, ne trafik canavarının dizginlenmesinin çıkmayacağını hissediyorsan başka yere bakmalısın. Bu değerlendirme veya hissiyatının önüne stratejik hesaplar çıkartmamalısın. Seçimin bugüne kadar herhangi bir sorunu çözmediğini görüyorsan, sandalye hesabını devir gitsin. Musul savaşına çağrılan ve ittirilen Türkiye'de yeni bir barış sayfasının açılacağına aklın ermiyorsa önünde bir sürü seçenek olamaz...

Türkiye o kadar da geri değil. Bu düzenin iflah olmayacağını görenlerin önce düzeni reforme veya restore edecek olanlara uğraması gerekmez. Sosyalist iktidar perspektifimiz var, çok şükür!

Bunların Haziran direnişiyle ilişkisi kurulmalıdır. Milyonlarca insan, “hükümet istifa” sloganını atarken, hükümeti diyaloğa çağıran CHP'ye daha önce verdiği oy için “elim kırılaydı” diye bağırıyordu aslında. Kürt siyasetine baktıklarında “yahu bunlar nasıl olur da bizi değil AKP'yi tercih ederler” diye şaşırıyorlardı. Her tür bedeli, darbeye zemin hazırlamak veya çözüm masasını devirmek için göze aldıkları söylenmişti!

Haziran direnişi, örgütsüz bir kitle olduğu için tepkilerini sistematik hale getiremedi. Getiremedik...

Türkiye'de sosyalizmin bağımsız çizgisini inşa etmek çok temel bir meseledir. Kendisi sosyalist yönelimli olmayan 2013 Haziran direnişi bu bağımsızlık arayışının dev bir gövdeye denk düştüğünün canlı kanıtıydı.

Basınçlara boyun eğen ve bu ana gövdeden kopan, yolunu Haziran'dan ayırır.




Seçimlerde CHP'ye oy vereceğimi söylemiştim. Şu Aydemir Güler de olmasa! Aydemir Güler'i okuduğumda ''haklı ya, ne işim var CHP'de'' diyorum. Kendini sosyalist olarak tanımlayanlar sosyalist bir partiye oy vereceklerine neden CHP veya HDP'ye oy versinler? Aydemir Güler'i okumamalıyım, kafamı karıştırıyor:) Seçimlerde CHP'ye oy vermem için Aydemir Güler'in yazılarını seçime kadar da olsa okumamalıyım. Ya Aydemir Güler'i okuyarak Komünist Parti'ye yöneleceğim, ya da Aydemir Güler'i okumadan CHP'ye oy vereceğim. Bu akşam kafam iyice karıştı!




Bence Aydemir Güler'i ve Kemal okuyan'ı okumaya, KP'yi takip etmeye devam edin, sonucunda düşünceleriniz nereye yönelecekse oraya yönelin. CHP'ye veya HDP'ye oy vermek için komünist çözümleme ve yaklaşımlardan uzaklaşmak gerekiyorsa o zaman yönelimimizde bir yanlışlık var demektir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
11.04.2015- 15:53

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Kafanızın rahatlaması için neden burjuva seçimlerini boykot etmeyi aklınızdan geçirmiyorsunuz? Komünist partiler seçimlere propaganda ve ajitasyon için girerler, ama eğer bu seçim için cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi diyorsak, bu önemli seçimde CHP ve HDP'yi seçenek olarak görmek komünistlerin amacına uygun mu? Böyle mi düşünüyorsunuz? Tarihin en önemli seçimi dediğimiz bir seçimde aklımıza CHP veya HDP'den başka bir seçenek gelmiyorsa, sosyalist olunmasının ne anlamı kalır? Bu mu şimdi, sosyalist tavır? CHP veya HDP'ye oy vererek mecliste bu partilerin gerici siyasetlerine ortak olmuyor muyuz?



Siz de neden boykotun sosyalistçe bir tavır olduğuna inanmış durumdasınız?   CHP ve HDP veya başka bir düzen partisine oy vermeye eliniz gitmiyorsa neden komünist partisine oy vermiyorsunuz da, boykot gibi bir kararı tercih ediyorsunuz? Ben de böyle sorarım. Sizi boykot kararınızla haklı kılan şeyin ne olduğunu anlatabilir misiniz? Siz oy vermiyor, boykot yapıyorsunuz diye halk seçimlerin çare olmadığına, çarenin sosyalizm olduğuna mı inanacak?



Haklı bir soru; CHP veya HDP oy vermek size düzen partilerine yönelmek olarak geliyorsa, bir komünistin bu tür yönelimler içinde bulunmaması gerektiğini düşünüyorsanız, seçimlerde bir seçeneğimiz var; o da komünist partiye yönelmek. Boykottan çok daha işlevsel değil mi?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 7
11.04.2015- 16:05

Türkiye o kadar da geri değil. Bu düzenin iflah olmayacağını görenlerin önce düzeni reforme veya restore edecek olanlara uğraması gerekmez. Sosyalist iktidar perspektifimiz var, çok şükür!

Aydemir'in bu cümlesi çok şey anlatıyor, çok şey söylüyor, çok önemli! Yeri geldiğinde mangalda kül bırakmıyor, devrim, komünizm, enternasyonalizm kavramları üzerinden binbir biçim altında her türlü soyutlama düzeyinde ahkam kesiyoruz, ama konu biraz inceltmeyi ve somuylamayı gerektiğinde ya CHP ve HDP diyerek önce ''restorasyon'', önce reformlar demeye başlıyoruz.Kendimizle çeliştiğimizin bile farkına varamıyoruz. Neden? Bir önemli soru da bu! Neden böyle davranıyoruz, neden bütünlüklü bir ideolojik-siyasi konumlanış içine giremiyoruz? Çünkü hala sahip olduğumuz sosyalist ideolojiyi bütünsel bir biçimde içselleştirme sorunu yaşıyoruz. Bu bütünsel içselleştirmeyi bir türlü gerçekleştiremiyoruz. Peki buna engel olan şey ne gibi bir ikinci soru sorulduğunda verilecek yanıt ne? Şu; sosyalist iktidar perspektifinin bulunmayışı. Sorunumuz burada yatıyor. Hepimiz devrim sözcüğünü dilimizden hiç düşürmüyoruz ama, o devrim sözcüğü bizde siyasal( sosyalist) devrim perspektifi halinde içselleşmediği için siyasi düzlemde reformizm veya restorasyon yönelişimizin önüne geçemiyoruz. Sadece sanalda ahkam kesenlerin sorunu değil bu. Çok ''küçük'' bir kesim dışında sosyalist solun önemli bir kesiminde egemen olan tavır bu; sosyalist devrim perspektifinden yoksunluk.

Aşılması gereken bir sorun olarak önümüzde duruyor.
Forumlarda işlenmesi gereken bir konu olduğu da açık.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 8
12.04.2015- 10:02

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Kafanızın rahatlaması için neden burjuva seçimlerini boykot etmeyi aklınızdan geçirmiyorsunuz? Komünist partiler seçimlere propaganda ve ajitasyon için girerler, ama eğer bu seçim için cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi diyorsak, bu önemli seçimde CHP ve HDP'yi seçenek olarak görmek komünistlerin amacına uygun mu? Böyle mi düşünüyorsunuz? Tarihin en önemli seçimi dediğimiz bir seçimde aklımıza CHP veya HDP'den başka bir seçenek gelmiyorsa, sosyalist olunmasının ne anlamı kalır? Bu mu şimdi, sosyalist tavır? CHP veya HDP'ye oy vererek mecliste bu partilerin gerici siyasetlerine ortak olmuyor muyuz?



Siz de neden boykotun sosyalistçe bir tavır olduğuna inanmış durumdasınız?   CHP ve HDP veya başka bir düzen partisine oy vermeye eliniz gitmiyorsa neden komünist partisine oy vermiyorsunuz da, boykot gibi bir kararı tercih ediyorsunuz? Ben de böyle sorarım. Sizi boykot kararınızla haklı kılan şeyin ne olduğunu anlatabilir misiniz? Siz oy vermiyor, boykot yapıyorsunuz diye halk seçimlerin çare olmadığına, çarenin sosyalizm olduğuna mı inanacak?



Boykot mu, Komünist Parti mi sorusunun cevabını seçimler yaklaştığında vereceğim. Komünist Partinin bu seçimlerde diğer sosyalist partilerden farklı davranıyor, ''seçimlerde sözümüz var'' diyor. O sözlerle boykot konusunu değerlendireceğim. Ama benden CHP ve HDP gibi sistem partilerine oy çıkmayacak.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]