Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi

İFF Ankara’da işçilerin üretimleriyle açılıyor: “Anlattıkları kendi hikayeleriydi”


İFF Ankara’da işçilerin atölye çalışmasıyla ürettikleri 5 film ile perdesini açacak. İşçi Filmleri Atölyesi’nin yürütücüleriyle atölye çalışmaları hakkında konuştuk

İşçilerin atölye üretimlerinden hazırlanan tanıtım filmi için resmin üzerine tıklayın  
İşçilerin atölye üretimlerinden hazırlanan tanıtım filmi için resmin üzerine tıklayın

“İşimiz gücümüz yaşamak” sloganıyla bu yıl 10.su düzenlenen Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin Ankara ayağı, festival kapsamında yürütülen İşçi Filmleri Atölyesi’nin üretimleri ile açılacak. Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde saat 19.00’da başlayacak olan açılışta işçilerin kendilerinin çekip oynadığı ve öykülerini anlattıkları “Bu Kavgada Biz de Varız”, “Kar Yağar Kar Üstüne”, “Bedenimin Gözü”, “14 K” ve “Ellere Dikkat” adlarını taşıyan filmler gösterilecek.

İşçi Filmleri Atölyesi 3 Mayıs Pazar 19.30’da da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “İşçi Filmi Yapmak ya da İşçilerle Film Yapmak” başlıklı bir etkinlikte yer alacak. Etkinlikte atölye yürütücüleri Oktay İnce, Sevgi Türkmen, Ayşe Uslu ve Tuba Özkan Kaya ile işçiler “beyaz yakalı işçi”, Lokman Temel, Serdar Biçer, Güllü Biçer ve İbrahim İlhan bulunacak.

Festivalin Ankara programına ulaşmak için tıklayın.

Sendika.Org olarak İşçi Filmleri Atölyesi’nde çalışmaların nasıl başlayıp ilerlediğini ve ortaya çıkan çalışmaların işçi filmlerinin neresine denk düştüğünü atölye yürütücüleri ile konuştuk.

*

İşçi Filmleri Atölyesi’nin faaliyetleri nasıl yürüdü? Filmlerin konuları nasıl oluşturuldu? İşçilerle nasıl temasa geçildi?

Oktay İnce: İlk toplantılarda katılanlardan bu çalışmayı birlikte yapacakları farklı iş kollarından işçilerle temasa geçmesi istendi. Daha sonra toplantı çalışmayı kabul eden işçi arkadaşlarla birlikte yapıldı. Her bir işçi grubu için farklı atölye yürütücüleri sorumluluk aldı. Aslında herkes kendi bağlantı kurduğu işçilerle çalıştı.

İşyeri koşullarında gündelik yaşamlarını kaydetme gibi genel bir fikir oluştu. Temizlik işçileri ve galvaniz işçisi arkadaşlar öyle yaptılar. Lokman, atık kağıt toplayıcılarının yaşamında geri dönüşümü değil, ikinci el, antika tarafına odaklanmak istediğini söyledi.

Montajlar işçi arkadaşlarla birlikte yapılmadı, onların kayıtları atölye yürütücüleri tarafından montajlandı. Kaba montaj tamamlandığında, işçi arkadaşlar, atölye yürütücüleri ve festival ekibi bir ortak izleme ve değerlendirme toplantısı yaptık. Çıkan öneriler doğrultusunda işçi arkadaşlar ek çekimler yaptılar ve filmler tekrar montajlandı.

Ayşe Uslu: Ben beyaz yakalılarla çalışmayı önerdikten sonra, Ankara, İstanbul tüm beyaz yakalı işçi örgütlenmelerine yazarak ve onları arayarak sonunda somut birilerine ya da bir gruba ulaşmak için çaba sarf ettim. Kısa bir sure içinde beyaz yakalıların haftalık toplantılarına katılırken buldum kendimi.

Benim için ilginç bir süreçti, çünkü kendim de bir güvencesiz olarak, önce grubun dışından bir video koordinatörü gibi katılırken toplantılara sonradan onlardan biri oldum. Onlardan biri olmam, en çok onların etkinliklerinin video arşivlerini tutmaları konusunda onları teşvik etmeme yaradı. Bu konuda son derece büyük bir farkındalık sağladık. Sadece grafiksel değil hareketli-görsel de hafıza oluşturmanın önemini kavradılar. Bu filmi bir başlangıç kabul ettik ve bu türden filmler yaparak ya da böyle hikayeleri toplayarak bu projeyi örgütlenmenin bir parçası haline getirmeyi hedefledik.

Tuba Özkan Kaya: İşçi filmleri Festivali için bir araya geldiğimiz video sanatçısı arkadaşlarla önce kendi ilişkimiz olan işçilerle bir çalışma yapmaya karar verdik. Ben de daha önce Ankara Dikmen Vadisi gecekondularındaki kentsel dönüşüm projeleriyle değişen   gündelik hayat ve yıkıma karşı dayanışmaya dair yapmış olduğum bir çalışma vesilesiyle tanıştığım, sonradan hayatımın önemli bir kesimini kaplayan, gecekondu sakinlerinden ayrıca Barınma Hakkı Bürosu’nda mücadele eden kadın ve erkek işçi arkadaşlarla çalışmaya karar verdim. Onların yaşam öykülerini kendilerine ait oluşturdukları dil ile kayıt altına almak, deneyimlerini paylaşmak, video yoluyla görünür kılmak benim için de onlar için de bambaşka bir tecrübe olacaktı.

Çankaya Belediyesi temizlik işlerinde farklı bölgelerde   süpürgeci olarak çalışan bu arkadaşlarla çalışma alanlarında çekimler yapabilmek için önce belediyeden izin   aldık. Ve böylece başladık.

Filmin konusunu kişisel bakışları belirledi. Onlar neyi nasıl çekmek istiyorlarsa neyi görmek ve göstermek istiyorlarsa onu çektiler.

Filmlerin çekimlerinde işçiler ne kadar zorlandı? Teknik bir eğitim verdiniz mi?

Oktay İnce: Lokman zaten atık kağıt işçilerinin düğünlerini çekiyor ve DVD’lerini yapıyor. Teknik bilgileri yeterliydi. Kendi belgeselini yaparak düğün kameramanlığından yönetmenliğe sıçramak istiyordu.

İbrahim, Ostim’de galvaniz işçisi. 20 içinin yaşamını kaybettiği büyük patlamada cep telefonuyla amatör kayıtlar yapmış, zaman zaman buna devam etmişti. Yine cep telefonunu kullanarak kayıtlar yaptı.

Serdar, Nazife ve Güllü, temizlik işçisi arkadaşlar, kısa bir “record-stop” eğitiminden sonra yola devam ettiler. Serdar, bedenine bir göz vermek amacıyla takılabilir GoPro kullandı. Çekimlerin sıkıntısız geçmesi için Çankaya Belediyesi’nden sözlü izin alındı. Başkent hastanesinden bir işçi arkadaş, bir kasetlik çekimden sonra projeye devam etmek istemedi.

Ayşe Uslu: Teknik hatırlatmalar sadece telefonla film yapmanın detaylarına dairdi. En çok iş metinlerin yazılmasında ve kurguda oluşturulduğu için, onlarla bu konuda sık sık toplantı yaptık ve bu toplantılar sırasında teknik eğitim vermekten ziyade, beyin fırtınaları sırasında benim yaklaşımlarımdan, bakış açımdan etkilendiler. Onlara video-deneme yöntemiyle ilgili bilgi verdim daha çok. Sonrasında elimizdeki malzemeyi herkesin kendine göre yeteneği ölçeğinde birlikte şekillendirdik.

Birlikte kurgu masasının başına oturmadık ama, yaptığım kurguyu onlara izletmek için bilgisayar taşıdım toplantılara. Olabildiğince onlardan etkilenerek ürettiğim duyguyu kurguya taşımaya çalıştım. Çünkü bu toplantılar sadece örgüt içi gündemlerin konuşulduğu yerler değil, insanlar burada yalnızlaşmaktan kurtularak örgütlenmenin önemini kavramış başka işçilerle bir araya geliyor ve gündelik hayatlarını, yaşantılarını, sıkıntılarını ve hayata karşı sergiledikleri tavrı paylaşıyor. Sadece sınıfsal değil, bir işçinin milyonlarca başka işçinin de paylaştığı yaşam zamanına dair birçok şeyle temas kurma şansım oldu.

Tuba Özkan Kaya: Serdar,   Güllü ve Zahide , belediye işçisi arkadaşlar, kameraya hiç yabancılık çekmediler. Serdar GoPro kamerayla çalıştı. Kamerasını süpürgeye takıp süpürgenin çöple olan yolculuğunu çekti. Biz sadece çok kısa kamera hakkında bilgi verdik. Onun dışında tabiri caizse kamerayı kucaklarına attık ve “Bu sizin gözünüz nerde isterseniz gezdirin” dedik. Zaten atölyedeki diğer filmlerde de bakış açılarının çoğulluğunu seyrederken hissedebilirsiniz.

“İşçi filmleri” kavramı ile ilgili yürütülen bir dizi tartışma var. Gerçekten de “işçi filmleri” deyince sizin aklınıza ne geliyor? Atölyenin üretimleri “işçi filmleri”nin neresine düşüyor?

Oktay İnce: Aslında işçi filmi nedir ne değildir   tartışmalarını pek takip ettiğim söylenemez. Aynı sorular, kadın filmi nedir, Kürt filmi nedir şeklinde daha da çoğaltılabilir. Her biri için geçerli iki soru: İşçilerin yaptığı, çektiği, yönettiği film mi, yoksa işçileri konu alan filmler mi, bu tartışmaların ana eksenini oluştursa gerek. Kadın filmleri festivallerinin buna verdiği cevap “kadınların yaptığı filmler kadın filmidir” şeklinde oldu, konusu ne olursa olsun gibi.

İdeal olarak “işçi filmi” denebilecek bir filmin her iki soruya da pozitif cevap vermesini isterim,   işçileri konu eden bir filmin işçiler tarafından yapılması. İşte bu gerçek anlamda işçi filmidir. İyidir, kötüdür, etkilidir veya değildir, ama işçi filmidir. Atölyenin üretimi işçi filmlerinin burasına düşüyor.

Filmin işçiler tarafından yapılması bir bakış açısı farkı, içerden bakış yaratabilir. Bizim dışarıdan görmediğimiz birçok ayrıntı. Ne zaman ne olursa o zaman ne olur, işçi bunu bilir. Fabrikada makinelerin ve arkadaşlarının tek bir vücut halinde çalışmalarına farklı noktalardan farklı zamanlarda bakmıştır. Dumanın ne zaman tüteceğine ya da ateşin ne zaman söneceğine de. Bazı sekansların nasıl bir açıdan çekildiğini bazen kestirmek zor ve şaşırtıcı benim açımdan. Bazen de rastlantının şakımaları, planlanmamış ama orda işte, ışıyor.

İbrahim’in “Ellere Dikkat”i mesela öyledir. Cep telefonuyla çekmiyormuş gibi çekim yapmıştır. Serdar’ın “Bedenimin Gözü” filmi, kendi gözünü aşmış, süpürgesinin ve faraşının bakış açısına yerleşmiştir. Güllü’nün kamerası çevresindeki her şeye, yağan kara, ağaçlara, apartman pencerelerine kadrajdan bakmanın büyüsüne kapılmıştır. Babası dahil atık kağıt işçisi akrabalarının aslında pet, kağıt, plastik değil, bir gün çöpten çıkacak bir altın kazan umuduyla sokakları arşınladıklarını, dilden dile dolaşan “antika” efsanelerini Lokman biliyordu ama biz değil.

Ayşe Uslu: Bana göre işçi filmi, ne kategorik olarak filmin neyi konu aldığıyla ne de filmin kimin tarafından yapıldığıyla belirlenir. Bana göre işçi filminin “işçi” filmi olmasını sağlayan şey onun “nasıl” yapıldığıdır. Godard’ın dediği gibi politik olanı içerik yapmak yeterli değil, bir filmi politik bir biçimde yaptığınızda ancak ortaya politik bir cümle kurmuş sayılırsınız.

İşçi filmi ancak, emek, sermaye, üretim ve adalet duygusuyla bağı içinde, bu kavramlarla kurduğu ilişkiyi tikel yaşanmış deneyim özelinde konuşabildiği zaman, yani benim hikayem olduğu kadar milyonların hikayesi de olduğu zaman bir işçi filmi olur. İşçi filminin bizi ortak bir kavramda buluşturması gerekir; bir işçi tipi ne yer ne içer, ne işler ne bulur. Fakat mesele, bu ortak kavramın filmde sadece içeriksel olarak yaratılması değil, bu film ister işçi tarafından ister uzman bir yönetmen tarafından yapılsın filmi yapış şeklimize yansımasıdır. Film ortaya çıkardığı duyguyla düşündürdüğü kadar biçimsel olarak da işçinin duruşunu yansıtmalı ve bizi onun bakış açısından düşünmeye çağırmalı. Habercilikten kurtulamayan bir filmin bunu başarması mümkün değildir.

İşçinin yaşamına ait bir zamanı ya da süresi varsa, kurguda ve belki de çekimlerde, filmin ritmi bu zamana göre ayarlanmalı her şeyin öncesinde. İşçi filmle birlikte –ister kendi yapsın ister bir yönetmen– kendi üzerine ve içinde yaşadığı sistem üzerine durup düşünebilmeli.

Ben bu projeyle, her durumda bir işçinin kendi filminin çekimlerini yapmasının mümkün olmadığını gördüm. Çünkü görünmeyen emeğin işçileri ya da beyaz yakalı işçiler, gösterilemez bir şeyin filmini yaptılar. İki şekilde de görünmez ve gösterilemez; birincisi emek süreci ve aynı zamanda ürün bakımından, ikincisi de ne şirket adı, ne kurum bilgisi, ne isim, ne yüz, ne iş arkadaşları ve ortamı ne de iş dışı hayatlarından hiçbir detaya yer verilemezdi filmde. Sistemin gözetleyen bakışları sadece işyerinde değil, işdışı zamanda da –ki zaten iş zamanı ve yaşam zamanının birbirinden ayrılmadığını eklemek lazım bu hayatlar için– işleyişini sürdürmektedir. Bu filmin yine de onların filmi olması için yeni yöntemler geliştirmek gerekiyordu. Bu nedenle biz video-deneme yöntemini eğdik, büktük.

Çok sınırlı olan gündelik hayat detayları haricinde, Dünya’nın birçok yerinden ve birbirinden farklı bir çok fikri bize hissettiren buluntu görüntüler kullandık. Öyle ki, New York’ta sergilenmiş bir video yerleştirmenin doğrudan mekandan alınmış görüntüleriyle bağ kurdu film. Biz orada beyaz yakalının hayatında var olan hızı, değişimin sıklığını, işçi olmakla işsiz olmak arasında asılı bırakan ikilemi ve bu çağın dijital bir imgeye dönüşen halini bulduk.

Beyaz yakalı işçilerin deneyimlerini ve sistem içindeki konumlanışlarını anlatan “Bu Kavga da Biz de Varız” filmi, bir işçi filmidir. Fakat sadece işçilerin birinci ağızdan hayatını konu alarak ürettiği duygu bakımından değil, üretildiği yöntem, yapılma biçimi ve kolektif bir çalışmanın parçası olmasıyla da işçi kavramını sorgulattığı ve işçi olmayı kavramsal düşünce boyutuna çekerek hem işçiyi hem de izleyeni düşündürdüğü için.

Sendika.Org/ Ankara

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]