Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Marksist Çözümlemeler

Marx'ın polemiklerle gelişen iktisadi düşüncesi ve Proudhon'da şaklayan kırbaç.

Ali Mert, Komünist 233, 23 Eylül 2005


"(Proudhon) mektubunda diğer şeylerin yanı sıra, şöyle diyordu: "Eleştiri kırbacınızı bekliyorum". Bu kırbacı, yazdığım Felsefenin Sefaleti ile, dostluğumuzu ilelebet sona erdiren bir biçimde çok geçmeden yedi."

"Felsefenin Sefaleti" için, marksizmin ilk dönem eserleri arasında, "Kapital'e giden yol"u en belirgin bir biçimde gösteren eserlerden biridir diyebiliriz.

İsminden hareketle "ağırlıkla felsefe üzerinde durulan bir kitap herhalde" diye düşünülebilir, oysa büyük oranda iktisat ağırlıklı bir metindir. Her şeyden önce Proudhon'un "Sefaletin Felsefesi" adlı iktisat yazılarına verilen bir yanıt olduğu için bu böyledir. İkincisi, söz konusu "yanıt", kapsamlı bir polemiğe dönüşmekte, Marx'ın ekonomi-politik alanındaki eleştirel fikirleriyle kendi kavram ve kategorilerini geliştirmesi için bir "vesile" haline gelmektedir. Üçüncüsü, Marx, iktisadi görüşlerinin temellerini Proudhon sayesinde geliştirirken örneğin Ricardo'nun mirasıyla ilişkisini de belirginleştirmektedir. Tabii sırf ekonomi-politiğin eleştirisi değil, Proudhon'un ekonomik düşüncelerinin ardındaki, diyalektiği tam kavrayamayan felsefi belirsizlik de, eksikli tarih kavrayışı ve skolastik yöntemi de, yoğun bir eleştiriye tabi tutulmaktadır.

Alman İdeolojisi ile Komünist Parti Manifestosu arasında, 1847 yılında kaleme alınan bu metin, kapitalist toplumun iktisadi yapısının çözümlenmesine dönük (daha sonra Kapital'de sistematize edilecek) birikimin temel taşlarını döşemektedir. Ve kaleme alındığı dönem itibariyle bu taşların yeni bir yol döşemekte olduğu ve hatta bu yolun programatik çerçevesine uzandığı söylenebilir. Aslında ikincisini söyleyen Engels'tir. Kitap, 1847 Haziran başlarında Brüksel ve Paris'te çıktı. Marx'ın proleter yandaşları, bu kitabı, o sıralar biçimlenmekte olan proleter parti platformunun teorik temeli olarak gördüler. 1847'de kendi partisi adına, La Réforme gazetesi etrafında gruplaşmış olan Fransız sosyalistleri ve demokratlarıyla bağlantı kurarken Engels, örneğin bu gazetenin yöneticilerinden Louis Blanc ile konuşurken, Marx'ın Proudhon'a karşı yazmış olduğu bu kitaptan "programımız" diye söz etmiştir.

Tabii ki, sonraki birkaç sene içerisinde, özellikle 1848 devrimleriyle birlikte tarihin hızlı aktığı kesitte, söz konusu "program" çok daha gelişkin bir boyutta işlenmeye başlamıştır. Ancak Felsefenin Sefaleti özelinde gözlerden kaçmaması gereken, ekonomi politiğin eleştirisi alanında, (ilk) birikim belli bir olgunluğa evrilirken, polemik ve hesaplaşmaların tuttuğu merkezi yerdir.

1844'te Paris'te kaldığım sırada Proudhon'la kişisel temas kurmuştum. Bunu gündeme getiriyorum, çünkü Proudhon'un, görüşlerini, İngilizlerin ticari mallara hile karıştırılması için kullandığı sözcükle "sofistike" hale getirmesinden bir dereceye kadar ben de sorumluyum.

Evet, bu kitapta temel "hedef" Proudhon ve onun düşüncesidir. Marx, Proudhon'la ilişkilerini ve Felsefenin Sefaleti'nin bu ilişkideki yerini, 1865'de J. B. Schweitzer'e yazdığı mektubunda şöyle dile getirmiştir: "1844&'de Paris'te bulunduğum sıra, Proudhon'la kişisel ilişki kurdum. İngilizlerin ticari mallara hile karıştırılması demesi gibi, Bay Proudhon'un "bozuk çıkması"ndan bir ölçüye kadar ben de sorumluyum. Çoğu kez bütün bir gece süren uzun tartışmalar sırasında, kendisine büyük zarar veren ve Almanca bilmediğinden doğru dürüst inceleyemediği hegelciliği ona aşıladım. Paris'ten çıkartılmamdan sonra benim başladığım işi Karl Grün sürdürdü. Üstelik bir Alman felsefesi öğretmeni olarak benden üstün olan yanı, bu konudan kendisinin de bir şey anlamamasıydı. Bunu bana ikinci önemli yapıtı Felsefenin Sefaleti çıkmadan çok kısa bir süre önce, çok ayrıntılı bir mektupta, Proudhon'un bizzat kendisi bildirmişti. Bu mektubunda diğer şeylerin yanı sıra, şöyle diyordu: "Eleştiri kırbacınızı bekliyorum". Bu kırbacı, yazdığım Felsefenin Sefaleti ile, dostluğumuzu ilelebet sona erdiren bir biçimde çok geçmeden yedi."

Kırbaç nerelere vurdu?
Kırbaç ya da Marx'ın müdahalesi, en temelde, Proudhon'un ütopik - anarşizan kavrayışına ve 1840'larda etkili olan bu düşüncenin sosyalistler arasındaki gücünü azaltmaya yöneliktir. Proudhon'un ütopik ya da yanlış kavrayışı, tarihin gerçek hareketine değil "kendiliğinden" ortaya çıkan bir eşitlik anlayışına dayanmaktadır. Marx'ın sözleriyle: "İşbölümünün, kredinin, makinenin vb. hep o kendi sabit düşüncesine, eşitlik düşüncesine hizmet etmek için icat edilmiş olduklarını sanıyor. Açıklaması son derece safçadır. Bu şeyler hep eşitlik için icat olmuşlardır ama ne yazık ki, eşitliğe karşı dönmüşlerdir. Tüm tezini oluşturan, işte budur. Başka bir deyişle, asılsız bir varsayım yapıyor, sonra gerçek gelişme, her adımda kendi uydurduklarıyla çelişince de, ortada bir çelişki olduğu sonucuna varıyor. Çelişkinin yalnızca kendi sabit düşünceleriyle gerçek hareket arasında varolduğu olgusunu saklıyor."

Proudhon, bu eksikli kavrayışının peşinde, değer, para, artı emek, işbölümü gibi kategorileri "iyi ve kötü yönleri"yle analiz etmeye çalışmakta, kötü taraflarını elerken, iyi taraflarını eşitlik planında geliştirmeyi denemektedir. Ve Marx'ın mükemmel ifadelendirmesiyle: "Bu haliyle, sentez olmayı arzular, oysa bileşik bir yanılgıdan ibarettir."

Ve devamında: "Bilim adamı olarak, burjuvaların ve proleterlerin üstünden süzülerek uçmayı arzular; oysa sermayeyle emek, ekonomi politikle komünizm arasında ileri geri fırlayıp duran küçük burjuvadır yalnızca."

Ütopik sosyalistler ve anarşistler ile hesaplaşma, marksizmin doğuşunda ve etkisini sınıf hareketi içerisinde yayma çabasında belirleyicidir. Engels'in Owen, Fourier ve Saint-Simon'la hesaplaşarak bilimsel sosyalizmi ütopik sosyalizmin karşısına koyduğu felsefe ağırlıklı çalışmasından farklı olarak Marx bu kitapta, ekonomi-politiğin temel kavramlarıyla bilimsel dayanaklarını ortaya koymaktadır. Örneğin kullanım değeri ve değişim değeri kavramları Proudhon'un yanlış kullanımı üzerine (ilkini bolluk, ikincisini kıtlık yerine kullanmaktadır), doğru yerlerine oturtulmaktadır. Sonuçta, kırbaç darbeleriyle ters yüz edilirken, Proudhon'a dönük şöyle bir "konumlandırma" açığa çıkmaktadır: "Bu kitapta, Proudhon'un Saint-Simon ve Fourier olan ilişkisi, Feuerbach'ın Hegel ile olan ilişkisiyle hemen hemen aynıdır."

Zorlu taraflar
Her şeyden önce marksizmin ilk metinlerindeki "zorlu dil" Felsefenin Sefaleti'nde de öne çıkmaktadır. Örneğin Kapital'i okuyup kavramak, bu metne göre çok daha "kolay"dır. Bu elbette tek başına ifadeden değil, ilerleyen birikimden ve kavramların yerine oturmasından kaynaklıdır. Evet, Felsefenin Sefaleti'nde kavramlar henüz "oturmuş" değildir. Engels de 1884 yılında Almanca baskı için kaleme aldığı önsözde buna değinmektedir: "Bu yapıtta kullanılan terimlerin, Kapital'dekilerle her bakımdan aynı olmadığına işaret etmenin gereği yoktur. Bu yapıt, hâlâ emekten meta diye ve emek-gücü yerine, emeğin alım ve satımından söz etmektedir."

Henüz olgunlaşmamış bu kavramsal çerçeve, marksizmin sistematiği içerisinde, "nüans" olarak da değerlendirilemez. Dolayısıyla örneğin daha ince diye Felsefenin Sefaleti okumanın, Kapital okumasının "yerini tutması" imkânsızdır. Üstelik illa bir okuma sırası gerekiyorsa, Felsefenin Sefaleti'i Kapital okumasının sonrasında "belge" mahiyetinde ele almak daha doğru olacaktır.

Ancak bu "polemik ve hesaplaşma belgesi", tarihin hareket yasalarını ortaya koyarak, proletaryanın devimci müdahalesini bu yasallığa katarak gelişen bilim kıtasının önemli bölgelerinden biridir. Öyle ki, kitabın "Grevler ve İşçi Dayanışmaları" başlığını taşıyan son bölümünde "sınıf bilinci"ne dair, "kendi için sınıf" tartışmalarına dair çok değerli bir "girizgâh" da yer almaktadır:

"Ekonomik koşullar ülkenin halk yığınlarını ilkin işçi haline getirir. Sermayenin dayanışması, bu yığın için ortak bir durum, ortak çıkarlar yaratmıştır. Bu yığın, böylece, daha şimdiden sermaye karşısında bir sınıftır, ama henüz kendisi için değil. Ancak birkaç evresini belirtmiş bulunduğumuz bu savaşım içinde, bu yığın birleşir, ve kendisini kendisi için bir sınıf olarak oluşturur. Savunduğu çıkarlar, sınıf çıkarları olur. Ama sınıfın sınıfa karşı savaşımı, politik bir savaşımdır."

Ve bu savaşım, 1847'den bugüne güncelliğinden bir şey kaybetmemiş, boyutlanarak bugüne gelmiştir. Aklının ve kırbacının hakkı verilmelidir...

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]