Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Enternasyonal

Emperyalizm değinileri… -Ergun Çağlayan  

Biliyoruz ki Marx-Engels sonrası marksist teoriye Hilferding ve Lenin tarafından yapılmış bir katkı. Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, Şubat Devriminden yaklaşık bir yıl önce yazıldı ve devrimden birkaç ay sonra 1917 baharında Petrograd'da yayınlandı. Aslında temel teorik katkı, bir Avusturya Marksisti olan Hilferding'in Bolşevik Devrimi'nden yedi yıl önce Viyana'da yayınlanan Finans Kapital kitabına dayalı...

Emperyalizm teorisi, marksizmi zorlayan veya marksizmi bir üst düzlemde yeniden uygulayan bir teori değil, bir “çağa uygulama” veya yeniden üretimdir. Biliyoruz ki sermaye, bir değer birikimi, servet, vs. değil düpedüz bir toplumsal ilişki biçimidir. Ancak emek gücünün “özgür” işçi tarafından meta olarak satılabildiği bir aşamada gündeme gelen ve genişleyen bir yeniden üretimle sonuçlanan hakim üretim ilişkilerine dönüşür.

Mali sermaye veya finans kapital dediğimiz şey para-meta-para ilişkisinin gelişip, yoğunlaşıp merkezileşmesi sonrası bankaların güçlenmesi, siyasi düzleme hakim olmaya başamasıyla emperyalizm olarak adlandırılır:

"Fakat ancak çok yüksek ve belirgin bir aşamada - temel bazı özellikleri zıtlarına dönüşmeye başladığında, kapitalizmden daha yüksek bir sosyal ve ekonomik sistem şekillenip kendini tüm çevrelerde gösterdiğinde - kapitalizm, kapitalist emperyalizm haline gelebildi." (1)

Hangi temel özellikler zıtlarına dönüşüyor? En başta serbest rekabetin yerini tekelciliğe bırakması ve sermayenin merkezileşmesi. Hilferding, bu zıdda dönüşmeden Avusturya Marksizmi geleneklerine sadık, doğrusal bir gelişme modeli çıkararak devrimin gereksizleşmesi fikrine varmıştı. Serbest rekabet, burjuvazinin demokratik ve anayasacı bir siyasi etkide bulunmasına neden olurken tekelcilik, doğrudan diktatörlük ve paylaşım savaşına varıyordu. Süreç engellenemezdi, tüm üretim araçları tek bir mali tekelin eline geçtiğinde zaten o tekele el konulması, sınıf savaşını gereksiz kılacak bir üretim araçları kamulaştırmasına varacaktı.

Ama konumuz açısından önemli olan, şekil değiştirenin, zıddına dönüşenin ve devleşerek siyasete ağırlık koyanın düpedüz mali sermaye yani "mali sermayenin ekonomik politikası" olmasıdır. "Proletaryanın mali sermayenin ekonomik politikasına - emperyalizme - vereceği yanıt, serbest ticaret değil ancak sosyalizm olabilir." (2)

Belli ki Hilferding de Lenin de sözcüğe sermaye üstü bir akıl atfetmemiş. Mali sermaye, bir toplumsal ilişki biçimi olarak yeterince karmaşık ve kendi haliyle siyasi düzlemde yeterince etkilidir: Emperyalizm mali sermaye demektir.

Bugünden baktığımızda her iki metinde de kapitalizmin siyasi temsili noktasına değinilmemiş olması, bu saptamaları boşa çıkarmaz.

Diğer taraftan Hilferding'in öngörüsünün aksine, emperyalist kapitalizm, ara üretim formlarını ve ara sınıfları yok etmemiş, eşitsiz gelişim yasalarıyla dinamik ve krizli bir şekilde kendine bağlamış, "ilkel" formları sona erdirmek yerine onları kendine bağımlı kılarak hakim hale gelmiştir. Yani Lenin'in siyasal devrimcilik ihtiyacı haklı çıkmıştır.

İndirgersek, emperyalizm, üflesen yıkılacak bir sermaye üstü organizasyon veya sermayeyi kendine bağlamış dev bir ahtapot falan değil, düpedüz   HSBC, ICBC, Mitsubishi, UBS, Wells Fargo, Bank of America, BNP, Commerzbank ve Deutsche Bank'tır. Evet emperyalizm, dünyanın en büyük bankalarının önderliğinde mali sermayenin günlük faaliyetinin dolaylı sonuçlarından ibarettir. "Oha, amma indirgedin!" diyebilirsiniz. Ama o kadar da indirgemedim.

Hatta hiç indirgemediğimi iddia edersem "ortodoks" bir yaklaşımla marksistler tarafından "ekonomizm"le suçlanmam mümkün değil. Sevgili Özgür Savaşcıoğlu hoş sohbetimizde bu çerçeveme önemli ve haklı bir kayıt koydu: Hatırladığım kadarıyla mealen, mali sermaye, tüm büyümesine, merkezileşmesine ve siyasi etkisine rağmen toptan "yok olma" tehdidiyle siyaset düzlemine geçici bir süre "kâr maksimizasyonu" eğiliminin izin verdiğinden çok daha fazla özerklik tanımış hatta özerkleşmiş bir siyasi düzlemin yönlendirmesine boyun eğmiştir: Sermaye düzeninin Sosyalist Blok ile soğuk savaşı döneminde...

Gerçekten de kabaca 1950-1990 dönemi 1860 sonrası gelişmelerden farklı olarak hiç de tekelci mali sermayenin siyasi kontrolü sağlayıp tüm üst yapıyı kendi kâr maksimizasyonu için yeniden örgütlediği bir görüntü sergilemiyordu. Tekellerin sömürdüğü artı değerin büyükçe bir kısmını şimdi asla vermeyecekleri "sosyal devlet masrafları"na yönlendirdikleri söylenebilir. Ancak reel sosyalizmin sona ermesi sonrasında dünyamızın son 25 yıllık seyrinin yönü bellidir ve Özgür'ün kaydı emperyalizme yeni bir topyekün tehdide kadar ortadan yavaşça kalkmakta gibi görünüyor.

Eğer tezlerimin bir haklılık zemini varsa şu ifadeleri kullanırken bir kez daha düşünmemiz şarttır:

Emperyalist senaryo

Emperyalist yağma

Emperyalizmin güçlenmesi veya zayıflaması

Global kriz

Üst akıl

Suni denge/Kağıttan kaplan…

Elbette bu köşede dokunamayacağım fakat farkında olduğum boşluklar var: Mali sermayenin devlet aygıtlarına ihtiyaç duyması, mali sermaye egemenliği altındaki orta/ara sınıf dinamikleri, mali sermayenin de çöktüğü krizlerin emperyalizmin gücünü azaltmaması, vs...

Bu kadar engin bir konuyu bir köşe yazısına sığdırmaya çalışmamın, bir akademisyen olmamam ve vaktimin/enerjimin sınırlı olması dışında daha önemli bir nedeni var: Başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye kapitalizmin güncel dinamikleri ve siyasi temsilcilerin kendine yeni yollar/roller arayışının deşildiği bu dönemde, sağlam bir emperyalizm kavrayışına sahip olmamız gerekiyor. Mücadelemiz içinde antiemperyalizmi baş sıralara koymak denen şeyin aynı anda güçlü ve zayıf yanları olabileceği fikrini, emperyalizm kavrayışını deşerek irdelememiz gerekiyor.

Basit bir örnek vereyim: AKP'nin 12 yıllık iktidarı aynı zamanda sermayenin el değiştirmesini getirdi. Yeni zenginler, yeni hakimler türedi. Ancak tabloyu bundan ibaret gören, siyasi temsiliyet sisteminin sermaye egemenliğinin fiziki yapısı üzerinde mutlak egemenliği olduğu sonucuna varabilir. Ama örneğin Akbank ve Garanti Bankası yani Sabancı ve Doğuş sermayeleriyle AKP arasındaki süreklileşmiş yakınlığı gözetmeyen her teorik çıkarım veya tarih yazımı büyük boşluk ve eksiklere sahip olacaktır…

1 https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1916/imp-hsc/ch07.htm (çev. E.Ç.)

2 https://www.marxists.org/archive/hilferding/1910/finkap/ch25.htm (çev. E.Ç.)

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]