Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Forum Arşivi

Binler Sivas'ta #unutMADIMAKlımda dedi

Resim Ekleme

Binlerce yurttaş Madımak Katliamı'nın 22'nci yıldönümünde Sivas'ta adeta OHAL önlemleri altında bir anma yürüyüşü düzenledi. Sivas'ta 2 Temmuz 1993 tarihinde, Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri kapsamında kente gelen davetlilerin konakladığı Madımak Oteli'nin ateşe verilmesi sonucu 33 aydın ve 2 otel görevlisi olmak üzere 35 kişinin öldüğü olayların 22'inci yıldönümü kapsamında bugün bir anma programı yapılıyor.

POLİSLERDEN YOĞUN BARİKAT

DHA'nın haberine göre anma programı öncesinde ise sabah saatlerinden itibaren kente giriş noktalarında polis ekipleri barikatlar oluşturdu. Anma etkinlikleri için şehir dışından gelenleri taşıyan otobüs ve araçlar, denetim noktalarında durdurularak bagaj kontrolü yapıldı. Ayrıca otobüslerde seyahat eden kişilerin de kimlikleri kontrolden geçirildi.

Bu yoğun önlemler altında Madımak'ta yanarak yaşamını yitiren aydınlar için kortej yürüyüşü düzenlendi. Seyrantepe Mahallesi’nde toplanan yaklaşık 10 bin kişi yürüyüş öncesi emniyet ekipleri tarafından arama noktalarında arandı. Ekipler yürüyüş güzergahında geniş güvenlik önlemleri alırken, bazı vatandaşlar üstlerini aratmayarak tepki gösterdi. Pankartlarda bulunan sopalar da polis tarafından çıkarılarak kortej yürüyüşüne alınmadı.

Seyrantepe Mahallesi’nden başlayan yürüyüş, Mevlana Caddesi’ni takip ederek, Cumhuriyet Meydanı ve Atatürk Caddesi üzerinden şuanda Sivas İl Özel İdaresi tarafından Bilim ve Kültür Merkezi olarak hizmet veren eski Madımak Oteli önüne kadar devam etti. Yürüyüşe otelde hayatını kaybedenlerin yakınları, CHP ve HDP'den çok sayıda milletvekili ile yurttaşlar katıldı.

Kortej yürüyüşünde olayda hayatın kaybedenlerin yakınları, ailelerinin fotoğraflarını taşıdı. Çeşitli dövizlerin taşındığı yürüyüşte sloganlar atıldı.

Birgün

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 1
02.07.2015- 21:56

Sivas
HÜSEYİN AYGÜN



Kırk yıl evveli, yüksek bir dağın başında, Esket mağarasında mevsim yaz idi. Mağaraya doluşmuş insanların bazısı çocuk, bazısı iyilik, bazısı da merak peşindeydiler. Ellerinde bir tas yoğurt, bir avuç kuru üzüm, bakır tepsi içinde niyaz ya da birkaç lira çıralıxlaydılar. Yangınlara ve yalnızlığa dayanmış meşelerden mağara ortasında bir ateş yandı, dışarıdan üstünde uzun yeşil giysilerle, yüzünde ondan da uzun kızıl sakalıyla dewres çıkıp geldi, elinde üç telli curasıyla, yumuşak bir yatağa uzanır gibi ateşe, sonra tewte girdi, titreye titreye dualara başladı. Bir anda kız-kızan, cini-cüamerd, çoluk-çocuk, kokım-ergen kalabalıktan bağırtı mırıltı, dua beddua, coşku ağlama, bir ses çıktı. Dakikalar, saatler geçti, ne cura, ne yeşilden elbise, ne kızıl sakal, ne de dewres yandı.

Kureyş, Horasan’daki dergâhta bir genç talip idi. Her talebe öğlen kendi yemeğini kendi pişirir idi. En erken yemeği hazır olan Kureyş’e şaşan bir yoldaşı, bir gün gizlice, bir baktı ki Kureyş ocağa bir kazan, iki odun, ateş içine ayaklarını uzatıyor. Ocakta ateş bir parlıyor, kazan bir hırslı kaynıyor, yemek bir güzel pişiyor idi. Bu halı haber alan Piri geldi, Kureyş’i sen artık erdin, diye bir güzel övdü. Sonra bu pir, ocaktan aldığı bir dalı çok uzağa fırlattı, senin yurdun bu ateşin düştüğü yerdir, var git, dedi. Dergâhta ne Kureyş’in ayakları, ne pirin ateşi fırlattığı Najmiada Dewa Kuresuda otlar yandı.

Aldığı destur, içinde bir pırpır eden bir yürek, Kureyş gitti gitti, yol bitmedi, sonunda ateşin düştüğü yere vardı, Zargovit adlı bu ulu mekâna, yanında iki keçisi, bir kilimi, bir de yatağıyla mekân kurdu. Çok talibi oldu, namı dağları aştı. Buraya bir sırlı adam gelip yerleşti söylentileri, Mazgert denen yerde oturup yüksek dağlara fermanlar salan, kılıcı ile taşı baştanbaşa yaran Alaaddin Keykubat’ın kulağına gitti. Keykubat bir müfreze asker ile Kureyş’i Zargovitten huzuruna getirtti. Olayı anında duyan talipler Kureyş’in yoluna çiçekler döktü, her taraftan Mazgert’e akıp geldi. Keykubat, madem ki sırlısın, madem ki kerametin var, hadi göster, dedi. Kureyş bir şey demedi, hep sustu. Keykubat emir verdi, Bağın namlı kalede bir fırın yakıldı, Kureyş bu fırına atıldı, yanında ona el veren bir güzel dewres vardı. Fırın üç gün, üç gece yandı, etrafı halk ve askerlerden bir halka idi. Kapı açıldı, içinden buz tutmuş bıyığıyla güzel Kureyş ve ona el vermiş dewres çıktı. Dewres hafif küllenmiş yüzüyle, içeriye girdik, bir güzel kuş da girdi, üç gün kanat çırptı, içeri serinledi, Kureyş dondu, dedi. O gün o cesur dewresin adı Dewrese Gewr oldu. Derler ki, bu dewres, adını eski devirlerdeki Gebriler’den aldı. Mecusi mi, Zerduşti mi, neyse, Araplar İslamı tanımayanlara kâfir, bazen de gebr u tersa derdi. Gewr kâfirden bozmaymış. Neyse konuşmayalım bu kötü şeyleri, Bağın kalesindeki o hırçın fırında ne eskilerin daisi Kureyş, ne de kafir dewrese gewr yandı.

Barbarların ateşinden Sincar’dan kalkıp Anadolu’ya, geçen hafta da Awrupa yollarına düşen ve zulümle geri çevrilen Ezidilerin kutsal kuşunun adı Melek Tavus idi. Hak Âdem’i yaratıp her meleğin ona secde etmesini isteyince, yalnız başına bu diksıleman kuş başını eğmedi. Hakk sordu, Tavus senden başkasını tanımam, bu bir sınavdır, dedi. Hakk öyle bir kızdı ki, gururlu kuşu arafa attı. Kuş, kırk bin yıl ağladı, gözyaşını kırk küpte sakladı, Hakk sonunda onu affetti, kuş kırk küp gözyaşını cehenneme döktü, ne cehennemdeki kötülük, ne orada yaşayan mahlûkat yandı.

Adır, Hakk’ın Oliyle beraber insana bahşettiği bir kutsal emanet idi. İnsan bir yıldırımın yanında dünyaya gönderildi. Derler ki, o yıldırım, güzel bıyıklı, kızıl sakallı Oli’nin elindeki çift ağızlı Zülfikâr idi. Elinde yıldırım, Oli öylesine heybetliydi ki, biri birine kızdığında, Kıla Oli eve to ra niso, derdi. Ateş, hem Hakk’ın, hem Olinin hediyesiydi, daima kutsandı, onu söndürmek, içine su dökmek, çer-çöp atmak yasaktı. Kötü rüyalarını ateşe konuşan insanlar ateşten keramet bekledi. Dewresler cemdeyken, tewte girdi, ateşle sınandı, kerametin nişanı ateşti. Hakk’tan herhal, ne Oli, Kureyş, ne sonra Gewr namını alan o dewres yandı.

Yirmi iki yıl evveli bir temmuz günüydü. Cehennem sıcağında Sivas’ta, etrafı insanlardan halka otel Madımak’ın içinde şairi, yazarı, sanatçısı, genci, yaşlısı idi. Dışarıda, yak yak diyenler, içeride, kalan gidene kılamlar söyler, diyenler idi. Ateş sekiz saat durmadı, metini, nesimisi, hasreti, asafı, asımı, muhlisi, on yaşında Koray, on beşinde Menekşe, on altısında Asuman, onyedisinde Özlem, güzeller güzeli Gülsüm ve otuz üçler aynı anda yandı.

Çıralıx: dini bağış, cini-cüamerd: kadın-erkek, tewt: trans, gebr u tersa: ateşe tapan-gâvur, diksıleman: Sultan Süleyman’ın tüy isteğine ret yanıtı vermiş tek kuş, Kıla Oli eve to ra niso: Ali’nin alevi seni yaksın.

denizcan  |  Cvp:
Cevap: 2
02.07.2015- 22:29

"Aydınlanma hep gericiliğin hedefinde"
 
Resim Ekleme

BirGün gazetesi'nden Sebahat Karakoyun Sivas Katliamı'nda babası şair Metin Altıok’u kaybeden CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı‘yla katliamın 22. yılında bir söyleşi gerçekleştirdi.

Zeynep Altıok sanık avukatlarının AKP iktidarları döneminde önemli görevlere getirildiklerine dikkati çekerek, ‘’Onları savunan herkesin ikbal elde etmesi bir tesadüf olamaz’’ diyor.
 
Sivas Katliamı’nda babanızı kaybettiniz, ardından yürüttüğünüz mücadele süreci ve şimdi parlamentodasınız. O süreçten söz eder misiniz?
2 Temmuz 1993’te hayatımın orta yerine bir meteor düştükten itibaren uzun, bol dikenli, yorucu, yıkıcı bir adalet arayışı sürecinin içinde olduk. Gönül isterdi ki Sivas Katliamı gibi bir ortaçağ vahşetinin ardından, hiç değilse hukuka sığınabilelim, önceki faili meçhul cinayetlerin akıbeti gibi olmasın, caydırıcılık olsun, yeni acılar, kırılmalar yaşanmasın. Ama gerçek suçluların hiçbiri değil yargılanmak, sorgulanmadılar bile. Bu olay da diğer siyasi ve faili meçhul cinayetler arasında, tarihin tozlu raflarında yok edilmek istendi. 22 yıllık dava sürecinde “Yok artık, bu kadarı da olamaz” dediğimiz pek çok olay yaşandı.
 
Sivas Katliamı, sonrasındaki sürece nasıl yansıdı?
Bu coğrafyada Osmanlı döneminden beri inançlara, etnik kökenlere, aidiyetlere yönelik katliamlar, baskılar mevcut. Cumhuriyet’in kurulmasıyla gerici, köktendinci anlayışın adım adım bir karşı devrim çabasında olduğu yadsınamaz. Buna yaklaşabildikleri en temel olay Sivas Katliamı. “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” dediler. O gün bu katliamı gerçekleştirdiler ve sonrasında adımları attılar. Bu süreçte korku imparatorluğu ortamına rağmen hak aramaya çalışıldı. Gezi aslında bir patlama, son nokta gibi algılandı oysa Gezi bir başlangıçtı. “Siz mağdur edilenlerin sayısını artırdıkça, herkesi kontrol etmeye çalıştıkça insanların yan yana gelmesini sağladınız ey iktidar” diyorum ben onların deyişiyle. “Üç, beş ağaç” diye geçiştirmeye çalıştıkları aslında Sivas’ta yakılanlardı, Diyarbakır Cezaevi’nde işkence edilen Kürtlerdi, öldürülen LGBTİ bireylerdi, tutuklanan gazetecilerdi. Diktatörün, kindar ve dindar nesil ülküsü, iktidarı öyle bir noktaya getirdi ki insanları bilinçlenerek hep birlikte hareket etme dürtüsüyle yine bir Haziran’da onlara dersini verdi.
 
AKP’lilerin daha önce parmak hesabıyla reddettiği talepleriniz için milletvekili olarak yeni girişimleriniz olacak mı?

7 Haziran’da ortaya çıkan tablo bu yönde bir umut yarattı aslında. Umut bazılarına romantik gibi geliyor ama umut olmadan devrim olmaz. İnancı körükleyen üç-beş ağaç aslında umuttu. O yüzden yaşandı bu süreç o yüzden gittiler ve gidecekler.
Kim incinecekse incinsin karanlıklar aydınlansın, tüm suçlular adalet önüne çıkarılsın. Bu talepleri daha açıklıkla dillendireceğim. AKP’nin 13 yıllık iktidarında içini boşalttığı özgürlük, eşit yurttaşlık kavramlarına iade-i itibarın sağlanması için çalışmayı arzu ediyorum. Gezi’de dile getirilen siyasetin, vicdan ve samimiyet üzerinden yürütülmesi gerektiği haykırışının gereğini yerine getiren bir anlayışla bir Haziran vekili olarak görev yapmak istiyorum.
 
2 Temmuz’da ilk kez Sivas’ta olacaksınız. Neden daha önce gitmediniz?
Babam yitirdiğimiz diğer aydınlarımızdan daha geç öldü, bir hafta hastanede yaşama savaşı verdi. İlk gün gidebilecek halim yoktu duygusal olarak. Daha sonra da ailem endişelenerek ‘’Ankara’ya nakledilince oraya gidersin’’ diye oyaladı. O dönemde biraz duygusal, biraz tepkisel Sivas’a hayırlı bir iş olmayınca gitmeyeceğimi söyledim. Ama tabii ki ailelerimizle birlikte mücadelenin yanında oldum. Sivas’a gitmedim ama Türkiye’nin her yerinde protestolara katıldım. Sivas’ta olmayı içim almadı ama şimdi vekil olduktan sonra elbette mücadeleyi somutlaştırmak için orada olacağım.
 
Yargılama süreciyle ilgili neler söylemek istersiniz?
Yargılama sürecinde firari sanıklar Almanya ve Suudi Arabistan’a kaçtı. Bu bile gerçek sorumlularla ilgili ipuçları veriyor. Avrupa’da sınırda yakalanan firari sanığın üzerinde 50 bin avro nakit para çıkıyor ve kefaletini ödeyebiliyor. Onun örgütlülüğü vardır, onu korumak isteyenler var. Sanıklar devlet tarafından korundu. Firarilerin, tutuklu olanların sayısını bilmiyoruz, hâlâ içeride hüküm giymiş kaç sanık var bilmiyoruz. Sanık avukatlarından 8 milletvekili, iki bakan, AKP il başkanları tesadüf olamaz. Bu insanları savunanların ikbal elde etmesi tesadüf olamaz. Bu halkalar bir zinciri oluşturuyor. Yaptıran, soruşturmayan, koruyan, ödüllendiren, ‘’hayırlı olsun’’ diyen ve soruşturmayı engelleyen bir zincir.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]