Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kültür-Sanat haberleri

Şehir Tiyatroları yas ilan etti: Levent Üzümcü bir değerdir, atılması antidemokratik

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, oyuncularından Levent Üzümcü’nün görevinden alınmasını, ‘yanlış ve antidemokratik buldu.’

Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu, kararın kendilerinin bilgisi olmadan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Üst Disiplin Kurulu tarafından alındığını söyledi. Yazıcıoğlu’nun yardımcısı Engin Alkan da, “Darbe dönemini saymazsak ilk kez bir oyuncunun siyasi düşünceleri nedeniyle görevine son verildi” dedi.

Resim Ekleme
Üzümcü (sol başta) Gezi eylemlerinde.

Muhalif görüşleri ve Twitter’daki etkinliğiyle de bilinen tiyatrocu Levent Üzümcü, 19 yıldır görev yaptığı İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan dün atılmıştı.

Gezi eylemleri sürecindeki duruşu ve 2013 Sosyalist Enternasyonal’de yaptığı konuşma gerekçe gösterilerek ihraç edildiğini belirten Üzümcü, “Bu kurumun, sanatçının dünyasını ve sanatın işleyişini anlamaktan uzak zihniyetlerin oyuncağı olmasından endişeliyim” demişti.

Ünlü tiyatrocunun Sosyalist Enternasyonal’deki konuşması, sosyal medyadaki paylaşımları ve basına verdiği demeçlerin tamamı bir rapor haline getirilmiş, bu dosya 2015 yılının Mart ayında, Üzümcü’nün ihracı ve memurluk haklarının feshi istemiyle İBB Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilmişti.

‘Bugün bir yas günüdür’

Resim Ekleme
Fotoğraflar: DHA

Harbiye’deki Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapılan basın açıklamasına Yazıcıoğlu, yardımcıları Alkan, Hakan Arlı, Yiğit Sertdemir, Şehir Tiyatroları Sahne Direktörü Ozan Gözel ve yardımcısı Zafer Kırşan katıldı.

Açıklamayı katılanların hepsinin siyah giyinmesi dikkat çekti. Erhan Yazıcıoğlu oturduğu sırada masaya Muhsin Ertuğrul’un ‘Benden Sonra Tufan Olmasın’ adlı kitabını basın mensuplarının görebileceği biçimde dik koydu.

Yazıcıoğlu sözlerine yaşadıkları tüm sıkıntılara rağmen tiyatro yapmaya devam ettiklerini belirterek şöyle başladı: “Kurumumuzun ve Türkiye’nin en değerli sanatçılarından, ailemizin en sevilen üyelerinden Levent Üzümcü’nün Şehir Tiyatrosu yöneticileriyle hiçbir irtibat kurulmadan tamamen belediye üst disiplin kurulu tarafından açılan soruşturma neticesinde kurumdan atıldığı bilgisi hem kamuoyu bilgisi hem tarafımıza tebliğ edilmiştir. Bilinmelidir ki bugün hem bizim açımızdan hem kurum açısından bir yas günüdür. Bir sanatçısının demokratik bir ülkede sırf kişisel görüşleri nedeniyle cezalandırılması, ömrünün yarısının geçirdiği kurumdan çıkartılması hiçbir şekilde açıklanamaz. Eğer bu kararı gerekçelendiren nokta ‘Memurin Yasası’ ise, Anayasa ile çelişkili olan bu yasanın acilen değiştirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır.”

‘Yanlış ve antidemokratik’

Yazıcıoğlu, Levent Üzümcü gibi bir değeri savunmak için kendisiyle aynı görüşte olmaları gerekmediğini kaydedip, “Bu karar yanlış ve antidemokratiktir” karardan sorumlu kişileri de yanlışı düzeltmeye çağırdı.

‘Kovulsak da buradayız’

Resim Ekleme

Yazıcıoğlu, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken ‘neden hala istifa etmedikleri’ni de masaya koyudğu kitabı işaret ederek şöyle anlattı: “Muhsin Ertuğrul’un dediği gibi ‘Bizden Sonra Tufan Olmasın’ istiyoruz. Böyle bir dönemde bu sahneyi bırakmak içimizden gelmiyor. Bildiğimiz işi yapmaya devam ediyoruz. Kin ve nefretle tiyatro ve ülke yönetilemez. Perdeler açılacak. Bütün perdeler açılacak. Bir şekilde çözüm bulacağız. Levent’i asla dışlamayacağız. Kararlarımızı bine yakın arkadaşımızla birlikte alacağız. Çünkü bu tiyatro bizim ve bizim olarak kalacaktır. Kovulsak da buradayız. Bizi sahneden kimse ayıramaz.”

Yazıcıoğlu, “Bu tür uygulamaların önünde somut olarak nasıl duracaksınız” sorusunu şöyle yanıtladı: “Var olduğumuzu ve bu perdenin açılması gerektiğine inanarak var olacağımızı göstereceğiz. İkincisi yasaları zorlayacağız. Bu süreçte Levent’in konuk oyuncu olarak sahneye çıkmasını ve oyununu sürdürmesini talep edeceğiz.”

Yazıcıoğlu’nun yardımcısı Alkan da aynı soruya, “Şehir tiyatrosunun tarihi boyunca darbe dönemini bir tarafa bırakırsak ilk defa siyasi görüşleri nedeniyle bir oyuncunun işine son verilmiştir. Bu bir emsal teşkil edebilir. Bu hukuksal bir süreç ve takip etmeye devam edeceğiz. Çünkü Anayasa’yla ciddi bir çelişki barındırıyor memuriyet yasası” diye konuştu.

Yazıcıoğlu, “Tiyatronun yas günü, dediniz ve hepiniz siyah giyinmişsiniz. Tepkileriniz sürecek mi?” sorusuna da şu yanıtı verdi: “Biz burada kuvvetlenerek oturuyoruz. Siyah giyinmemizin sebebi sadece Levent’in aramızdan ayrılışı değil, son aylarda teröre pirim veren insanları yadsımak ve kınamak adınadır. Ölümlerin son bulması adınadır, teröre lanet adınadır ve terörü tahrik eden siyasileri de kınamak adınadır.”

Resim Ekleme  

İstanbul Şehir Tiyatroları Oyuncuları Derneği de, Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin girişinde basın açıklaması yaparak Levent Üzümcü’ye destek verdi. Oyuncu arkadaşları binanın girişine ‘Levent Üzümcü yalnız değildir’ yazılı pankart açtı.

Diken

munzur  |  Cvp:
Cevap: 1
26.08.2015- 16:43

Diktatör zihniyetiyle idare edilen bir ülkede Levent Üzümcü ne ilk olur ne de son. Bu diktatörlüğü yıkmadıkça bu zulüm düzeni hep sürecek. Levent Üzümcü yalnız değildir.

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 2
27.08.2015- 18:44

Levent Üzümcü yalnız değildir!
Bağcıyı dövmek ya da Levent Üzümcü’yü işten atmak!

İsmail Cem Özkan


Direniş, Faşizm / Şovenizm, Memleket, İnsan ve Dayanışma, İsmail Cem Özkan, Tiyatro
Bu işten çıkarma düşman olarak gördüklerine gözdağı vermek değil aksine yandaşlara “hala gücüm var ve istediğimi yapabilirim”i göstermektir.

Resim Ekleme
 
Levent Üzümcü çalıştığı tiyatrodan atıldı ama çalıştığı kurumun haberi yoktu! Bu cümle bir çok ülkede anlamsızdır ama bizim gibi ‘gelişmekte olan ülke’ler için doğal ve hatta sıradan bir olaydır. Çünkü bizlerde gece ve sabaha karşı baskınlar ile bir çok insan bilinmeze gitti ve bir çoğu o karanlık dehlizlerde kayboldu. Bir çoğu karanlık dehlizlerden hiç görmediği, bilmediği yerlerde yapılan eylemlerden suçlu bulundu, bir bölümü idam edildi, bir bölümü ömür boyu hapse mahkum oldu. Önemli olan toplumun temiz görünebilmesi için suçluyu bulmak ve mahkum ederek, suç kalkmış olur ve bir daha kimse o suçu ve suçluyu anımsamaz bile!

Gezi Direnişi var olan iktidarın çöküşünü miladi olarak belirleyen tarihleri işaret eder.
Levent Üzümcü, Gezi Direnişi sırasında ve sonrasında ismi öne çıkan ve muhalif duruşu ile iktidarın hedefinde olan bir kişi. Onun cezalandırılması aslında simgeseldir, verilen mesaj başkasınadır. Gezi direnişi henüz olaylar olurken bir tiyatro sanatçısı ve Oyuncular Sendikası’nın başkanı ülkeyi terk etmek zorunda kalmış ve o günden beri ülkesine gelememiş ama sahnelerde yerini korumuştur. Mehmet Ali Alabora sürgündedir ama bu sürgün de resmi değildir.

Gezi Direnişi var olan iktidarın çöküşünü miladi olarak belirleyen tarihleri işaret eder. O güne kadar muhalefetsiz sorunsuz olarak yürüttüğü politikaların açıkça karşı konulduğu ve aslında memnun gibi gözüken çoğunluğun memnun olmadığının simgelediği günlerdir. O günlerde bir çok sanatçı da gençler ve işçiler ile birlikte alanlara çıkmış ve dayanışmanın çok yönlü boyutu hayata geçmiştir. 12 Eylül’den bugüne kadar uygulanan tüm politikaların duvara çarpması şiddetli olmuş ve değişimin işaretlerini yaşamın içine bırakmıştır.

Kaybedenler yalana başvurur ve yalanı saklayabilmek için yeni yalanlar uydurur. Yalanlar artık hiçbir yalanı örtemeyecek konuma geldiğinde yandaş olan liberaller önce yalan söyleyenleri terk etmeye ama çıkarları gereği de uzağında olmamayı seçer. Güce tapanlar gücün odak noktasına göre hareket eder ama toplumsal olaylarda gücün odak noktasını belirlemek imkansız gibidir. Liberal ekonominin yaratmış olduğu liberal söylemlerin de iflas ettiği ama yerini dolduracak yeni söylemlerin bulunamadığı süreci yaşıyoruz.

Genel olarak kabul ettiğimiz doğrular aslında genel verilen isimlerin farklı farklı algılandığını ve bizim doğruların aslında bizim olmadığı gerçeği ile karşı karşıya kaldık. Doğru, gerçek göründüğü gibi değil, duruş noktasına göre değiştiği ve algılandığı gerçeğini parçalanmış toplumun, cephelere ayrılmış toplumsal birimlerin kullandığı kelimeler ve cümleler de gördük. Toplumun her bir parçasını temsil eden siyasi oluşumların var olan somut duruma göre kendi cümlelerini kurduğu bir süreçte, iktidarın karşısında duran çoğunluğun aslında homojen olmadığı ve bu heterojen yapının da iktidarı koltuğundan uzaklaştırmadığı gerçeğini seçimlerde gördük.

Ülkenin rejimi değişti, artık bitti diye böbürlenerek ve dünyayı ben yarattım havasında olanların hayal kırıklıkları yeni bir sürecin de habercisi oldular. Sıcak çatışmanın uzun bir süre sessizce kapalı kapılar arkasında yürütülen diyalog ve pazarlıklarında sonuna Gezi Direnişi’nin başlatmış olduğu yeniden tanımlanma sürecinde geldik. İktidar koltuğunu kaybetmemek için pazarlık masasını devirdi ve o güne kadar yaratılan ve liberaller eli ile yaratılan atmosferin de dağılmasına sebep oldu. Kirli savaşın kirli tarafı yeniden ortalığa serilirken geçmişte olduğu gibi izler bir biri içine girmiş ve muğlaklaşmıştır. Kim nerede ve hangi cümlenin arkasında durulduğunu dahi bilemeyecek konuma geldik. Savaş ister istemez ölümleri ve nefreti körükledi. Nefret söylemi çatışmanın ateşini daha da körükledi. Cenazeler gözyaşı ve karşılıklı kahramanların ve düşmanların daha da büyümesine ve kana kan intikam duygusu eli ile siyasette kaybettiği koltukları savaşın yarattığı ortam ile alma telaşına düştüler.

Siyaset katmanlar arasında denge sorunudur, bu denge öyle ince bir çizgidedir ki siyasetten durduğunuz barış çizgisi birden çözümsüzlüğün ve kaosun girdabına düşmeyi getirir ki, savaş koşulları içinde siyasi çizgiler bu girdabın içinde bir gücün taraftarı gibi gözükmeye ve hatta yan yana gelemeyecekler bile savaş cephesinde tek sıra emir bekleyen erler gibi olurlar. Siyasette en önemli olan kaosu yönetebilmektir ve Türkiye siyaseti içinde kaos kronikleşmiş olduğu için kimse yönetemez ama tesadüfler ve dış güçlerin ağırlık noktasına göre birileri geçici olarak kaostan çıkmış gibi algılanacak ortamın içinde lider konumuna düşebilir. Hızla giden iki araç yan yana aynı hızda gittiğinde ötekini durur görür, bizim kaos çıktık dediğimizde aslında aynı hızda giden iki ayrı görüşün yan yana gittiğidir.

Levent Üzümcü‘nün işten çıkarılması işte bu kaos ortamında siyasi kaosun bir gövde gösterisidir. Bu işten çıkarma, düşman olarak gördüklerine gözdağı vermek değil aksine yandaşlara “hala gücüm var ve istediğimi yapabilirim”i göstermektir. İktidar partisi yandaşlarına gücünü seçim öncesinde göstermiş ve parasını verdiğim kurumlarda benden habersiz ve benim direktifim dışında kimse bana karşı olamaz, ayağınızı denk alın diye fısıldamaktadır. Şehir Tiyatroları bu işten çıkarma ile yeni sezonun repertuarını içine sindirerek yapamayacaktır, bazı güçleri gözetmek ve ona göre adım atmak zorundadır. Çünkü Levent Üzümcü olayı ‘bu daha başlangıç’ denmektedir ve mesaj aynı şekilde devlet kurumu içinde çalışan sanatçı ve kurumlara da verilmektedir.

Haberi olmadan sanatçısı elinden alınan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu yapmış olduğu basın toplantısında (26.8.2015) okuduğu metinde “Levent Üzümcü gibi bir değer… için mücadele etmeye ve hakkını savunmaya devam edeceğiz.Bu karar yanlış ve antidemokratiktir.” demektedir. Yasalar içinde mücadele edileceği ve yeniden sahnede yer alması için ellerinden geleni yapacaklarını belirtmiştir. Kısaca var olan bir alanı terk etmeyi düşünmediklerini ve bu alanda mücadeleye yasaların izin verdiği ölçüde yapacaklarını belirtmişler ve en kısa zamanda Levent Üzümcü’nün sahnede yerini alacağını belirtmişlerdir.

Yaşadığımız kaos ortamında siyasetten bağımsız bu işten alma konusu düşünülemez. Yeniden seçime giren ve seçimde gücünü ispatlamak için seçimi bir referandum havasına büründüren siyasilerin tercihi ile …Şehir Tiyatrosu yönetimiyle hiçbir şekilde irtibat kurulmadan, tamamen Belediye Üst Disiplin Kurulu tarafından açılan soruşturma neticesinde, kurumdan atıldığı bilgisi hem kamuoyuna hem tarafımıza tebliğ edilmiştir. Bilinmelidir ki, bugün hem bizim açımızdan hem kurum açısından bir yas günüdür.

İ.B.B. Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği bildirgesinde konu özetlenmiş ve yaşadığımız trajik- komik bir durumu ortaya çıkarmıştır.

Basın toplantısında soru ve yanıt bölümünde Yazıcıoğlu

Sanat gibi ülke de kin ve nefretle yönetilemez. Bunun olamayacağını gördük. Daha fazla görmeye çalışarak daha fazla insan yitirmeyelim. Daha çok birbirimizin önünü kesmeyelim. Lütfen biraz birlik olsak da, biz de sadece keşke sanatımızı yapabilsek.

diyerek sözlerini sonlandırmıştır.

Açıklama bittiği sırada söz isteyen Şehir Tiyatrosu Disiplin Kurulu’nda görev yaptığını belirten oyuncu Ayşegül İşsever, “Disiplin kurulu by-pas edilerek istedikleri zaman yüksek disiplin kuruluna göndererek işlerini görüyorlar. Şu durumda etkim olmadığı için hepinizin huzurunda istifa ettiğimi belirtiyorum” diyerek tepkisini gösterdi.

Levent Üzümcü yalnız değildir… Yalnız olmadığını yapılan basın açıklamaları ile sanatçı dostları ve tiyatro severler göstermiştir.

Gezite

munzur  |  Cvp:
Cevap: 3
28.08.2015- 18:23

Gericiliğin toplumda kök salmasının yolu eğitime ve sanata müdahale etmekten geçtiğini biliyorlar. Bu yüzden yıllardır eğitim sistemini delik deşik ettiler, bu yüzden gerçek sanatçıya düşmanlar. Levent Üzümcü bu ülkenin yetiştirdiği önemli bir değer. Fırsat kolluyorlardı onu şehir tiyatrolarından göndermek için. Yıllardır üzerinde baskı vardı. Direndi direnebildiği kadar ve beklenen son ile karşılaştı. Yanıldıkları konu atmakla eksilmiyoruz, eksilmeyeceğiz.  

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]