Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Dünya Devrim Tarihi
22.10.2015- 11:53

Holodomor sahtekarlığı: Batının propaganda makinesi ve SSCB üzerine yalanlar

Rusya'nın Suriye'deki varlığı ile ilgili uydurma raporları kolayca basan Batının propaganda makinasının ortaya çıkışı, 1917'de devrimci dönemin başlarına kadar gitmektedir. 1932-1933 yılları ile ilgili holodomor (açlıktan kırılma) hikayeleri, Nazi Almanyası ve Nazi yanlısı Ukraynalı milliyetçilerle yakın işbirliği içinde olan Batı tarafından uydurulmuştu.

Resim Ekleme

Çeviri: Aynur Özcan Gümüş

Editörün notu: Sovyet sosyalizmi hakkındaki Batı destekli yalanlar ve kara propaganda, SSCB'de sosyalizmin çözülüşünün üzerinden neredeyse 25 yıl geçmesine rağmen hala "sıcak." Sputnik'ten Ekaterina Blinova bu yalanlardan birini, Ukrayna kıtlığını (Holdomor) masaya yatırıyor.

Batı medyası, Rusya'da gerçekleşen 1917'deki Ekim Devrimi'nden beri, SSCB'yi büyük bir dehşet ve umutsuzluk tablosunun içine yerleştirmeye çalışarak Sovyetlerin başarılarını küçümsemek için elinden gelen her türlü çabayı göstermiştir.

Komünistlerin başlattığı, ulusal zenginliğin adil bölüşümüne, eşitlikçiliğe ve enternasyonalizme dayanan cesur tarihi deney, Batılı plütokratların kanını dondurmaya yetmiştir.

Tarihçiler, Sovyet Komünizminin kapitalizmin tam olarak antitezi olduğunda birleşmektedir. Yeni sistem etkili olursa tüm dünyayı sonsuza kadar değiştirebilecektir. Söylemeye bile gerek yok ki bu da Batılı zenginler ve siyasi elitlerin planlarına uymamaktadır.

Kanadalı bir araştırmacı olan sendika aktivisti ve yazar Douglas Tottle 1987'de kaleme aldığı, 'Sahtekarlık, Kıtlık ve Faşizm: Hitler'den Harvard'a Ukrayna Soykırımı Yalanı' adlı kitabında şu sözlere yer vermiştir: “Kapitalist ülkelerde gücü elinde bulunduranlar, sosyalizmi kendi çıkar ve ayrıcalıklarına karşı bir tehdit olarak görmektedir. Ülkede sosyalist bir alternatifin elini güçlendirmemek ve uluslararası alanda ekonomik ve siyasi ilişkilerde egemen konumlarını sürdürmek için SSCB'yi kötü gösterecek her türlü yalan ve çarpıtmaya başvurmaktan çekinmediler.”

Tottle kitabında, Ukraynalıların Sovyet hükümetince 1932-1933 yıllarında planlı bir şekilde ve kasten aç bırakılarak “soykırıma” uğratılması tezine dayalı Batının propaganda kampanyasını detaylı bir şekilde işledi. Bugün “Ukrayna Açlık Soykırımı” denen yalanın Ukrayna'da ve Batıda tarihte bir kez daha gündeme gelmesi nedeniyle Tottle'ın araştırması ayrı bir anlam kazanmıştır.

NAZİ ALMANYASI'YLA İŞBİRLİĞİ: YALANIN BAŞLANGICI
Aç bırakma kaynaklı soykırımla ilgili propagandayı başlatan kişi, 1935'te Hearst Grubu için konuyla ilgili bir dizi makale yazan “ünlü gazeteci, gezgin ve Rus İlişkileri öğrencisi” Thomas Walker'dır. Makaleler Ukrayna'da 1932-1933 yıllarındaki korkunç açlığı anlatırken, hikayelere eşlik eden fotoğraflar da açlığın umutsuz kurbanlarını resmediyordu.

Materyal ve fotoğraflar gerçekten etkileyiciydi ama şu var ki daha sonra sözde “ünlü” olan gazeteci Thomas Walker'ın 1932-1933 yıllarında Ukrayna'ya hiç gitmediği ve dahası aslında öyle birinin hiç var olmadığı anlaşılacaktı.

ABD'li araştırmacı gazeteciler, 1935 yılında fotoğrafların bir kısmının hemen Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'da savaştan zarar görmüş yerlerde çekildiğini ve bir kısmının da Rusya'da 1921-1922 yıllarında Volga'da meydana gelen kıtlığın kurbanlarını gösterdiğini ortaya çıkardı.

Tottle, Amerikalı medya patronu William Randolph Hearst'ın düzmece raporlar yayınlamaktan çekinmediğini belirtmiştir.

Kanadalı araştırmacı yalnız fotoğrafların değil, Ukrayna gezisinin de Hearst’ın açlık soykırımı yazı dizisinin de hatta Thomas Walker’ın kendisinin de sahte bir kimlik olduğunu aktardı.

Tottle 1987 yılında şöyle yazdı: “Bununla birlikte elli yıl önce soykırımın önemli kanıtı olarak gösterilen Walker fotoğraflarının önemi şuradadır ki, bugün de Ukraynalı milliyetçiler ve üniversitelerin propaganda enstitüleri tarafından hala sözü edilen soykırımın kanıtı olarak kullanılmaktadır.” O günden bugüne de kayda değer bir değişiklik olmadı.

Aslında açlık soykırımı kampanyasını başlatan Hearst değildi. Medya patronunun Alman ve İtalyan faşistleri gibi güçlü müttefikleri vardı.

1933’te Naziler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels bu açlıktan kırılma yalanını uydurdu. Aynı zat bölgede Sovyet zulmü hikayeleri de uydurarak Ukrayna’da Sovyet rejimine karşı propaganda faaliyetleri başlatmıştır. Ukrayna’ya Nazilerce Almanya’nın potansiyel yaşam alanı (Lebensraum) olarak bakılmıştır.

1934 yılında Hearst Nazi Almanyası'nı ziyaret ederek meşhur Alman diktatörle görüşmüştür.

Tottle’ın belirttiğine göre, Hearst yayın grubu Ukrayna’da açlıktan kırılma temasını Hearst’ın Nazi Almanyası gezisi sonrası işlemeye başladı.

Nazilerin Almanya’daki faaliyetlerine hayırhah bakan Hearst bütün gücüyle SSCB’ye karşı propagandaya girişti. Bir yandan Sovyet sanayileşmesini ve kolektivizasyonunu kötülerken diğer yandan da Nazi Almanyası'nın ekonomik başarılarını övmekten geri durmuyordu.  

Ayrıca Tottle, Hearst’in ABD’de tek aşırı sağcı medya patronu olduğunu belirtiyordu.

Nazi Almanyası'nın ‘ekonomik mucize’sinin İngiliz ve Amerikalı kapitalistlerin önemli yatırımları sayesinde gerçekleştiğini hatırlatmakta yarar olacaktır. Amerikalı ekonomist Guido Giacomo Preparata’nın “Hitler’i Büyülemek” kitabında tüm bu olup bitenler güzelce anlatılmıştır.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ: BARININ BENİMSEDİĞİ 'HOLDOMOR' YALANI

Almanların Ukrayna’yı “yaşam alanı” haline getirme hayali suya düşse de açlık soykırımı maskaralığı Batılı politikacılar, onlara uşaklık eden akademisyenler ve medya güçlerince 2. Dünya Savaşı sonrası soğuk savaş dönemi boyunca kabul görmüştür.

Tottle’ın dediği gibi: “Nazilerle işbirliği de yapan Amerikalı ultra- sağcılar ve Ukrayna milliyetçileri anti-komünist mantık evliliği yapmıştır. Soğuk savaş destekçilerinin, ‘insanlığı tehdit eden komünist tehlikenin canlı tanıklarını’ gösterebilme amacıyla, geçmişte olup bitenlerle ilgili yeni kılıfa ve yeni hikayeler uydurmaya ihtiyaçları var.”  

Eski Nazi Ukraynalı işbirlikçilerce ve Batılı yazarlarca kaleme alınan Sovyetlerin zalimliğini ve insafsızlığını anlatan onlarca kitap var.

“Ukrayna’da kasıtlı açlık soykırımı” ya da “holodomor” denen olayın kurban sayısı gittikçe büyütülerek neredeyse on milyona çıktı.  

Sonunda 1986 yılında Robert Conquest adındaki İngiliz yazar “Acının Hasadı: Sovyet Kolektivizasyonu ve Kıtlık Dehşeti” diye bir kitap yayınladı.

Bilgi Toplama Bölümü'nün (Sovyet Rusya'yı hedef alan İngiliz Gizli Servisi'nin dezenformasyon projesini yürüten birim) eski çalışanı olan Conquest'in yaptığı araştırmanın gerçeklerle pek alakasının olduğu söylenemez.

Tottle, Conquest'in kitabını daha çok önyargılı sağcı Ukraynalı güçlere, 1935 Hearst grubu hesaplarına, hiç var olmamış olan Thomas Walker'ın gezi notlarına ve sahte fotoğraf koleksiyonu ile 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'yla işbirliği yapan ünlü Ukrayna Milliyetçileri Örgütü üyelerinin yazdığı kitaplara dayandırdığını belirtmiştir.

Tottle, Conquest'in anti- Sovyetik paranoyasının boyutuna vurgu yapmak için John Manchip White ile birlikte 1984'te yazdıkları “Ruslar Geldiğinde Ne Yapmalı: Hayatta Kalma Rehberi” adlı kitabı öneriyor.

Söz konusu kitap hakkında Tottle şöyle yazmaktadır: “Kitapta, komünist terörün 'değişik varyasyonlarının' el altındaki listesi demokratik Amerikalılar için çıkarılmaktadır. Bu listede Rus askerlerinin Amerikalı kadınlara toplu tecavüzü, Amerikalı çocukların acılı kaderi ve kaçınılmaz açlık hakkında uyarılar yer almaktadır.” Tottle ayrıca ironik bir şekilde şu soruyu sormaktadır: “Hangi tarihçi açlık soykırımı kampanyasını akademik olarak Dr. Robert Conquest’ten daha iyi parlatabilir ki?”.  

Batı’nın bugün Rusya’yı Ukrayna, Baltık ülkeleri ve Avrupa’nın geri kalan ülkeleri için tehlike ve tehdit olarak görerek Rusya hayaleti söylemi geliştirmesinin temelinde hangi propaganda tekniklerinin yattığı açık hale gelmektedir.

1932-1933 YILLARINDA ASLINDA NELER OLDU?
1932-1933 yıllarında Ukrayna'da gerçekten neler oldu?

Kanadalı araştırmacının belirttiği üzere: “1917 Rus Devrimi’ni on dört yabancı devletin (içlerinde ABD, İngiltere ve Kanada da var) askeri müdahalesi ve uzun süren iç savaş takip etmiştir. Yedi yıl süren savaşın yıkıcılığının ardından, devrim ve müdahalenin ciddi bir kuraklıkla birleşmesi, 1921-1922 yıllarında büyük bir açlık yaşanmasına yol açmıştır.”  

Tüm bu zorlukların üstesinden gelen Sovyetler, tarihte eşi benzeri olmayan bir proje başlattı: sosyalist toplumun kuruluşu. Geri kalmış bir devleti, güçlü tarım sektörüne sahip sanayileşmiş bir ülkeye dönüştürmeleri gerekiyordu. SSCB’nin “kolektivizasyon” ve “sanayileşme” projeleri bu görevi yerine getirmeyi hedefliyordu.    

Rus İmparatorluğu’nda 19. yüzyılın sonundan beri, Bolşevikler’in 1917’de iktidarı almalarından çok önce de ciddi dönemsel kıtlıklar yaşandığını belirtmek gerekir. Daha sonra da 1920-1921, 1924, 1927 ve 1928 yıllarında kıtlık görülmüştür.    

Tottle’ın alıntı yaptığı kıtlık döneminde Ukrayna’da mimar olarak çalışan Kanadalı şehir plancısı Dr. Hans Blumenfeld şöyle demektedir: “1933’te yalnızca Ukrayna’da değil Aşağı Volga’da ve Kuzey Kafkasya’da da kıtlık gerçekten vardı.”

Dr. Blumenfeld kıtlığın yanı sıra tifo salgınının da durumu daha fazla kötüleştirerek 1933 yılında meydana gelen ölümlerin çoğunun tifo, dizanteri ve tifo ateşinden olduğunu belirtmektedir.  

Bazı tahminlere göre, 1932-1933 yıllarındaki kıtlık dönemi boyunca üçte biri Ukrayna’da olmak üzere, SSCB’de yaklaşık üç milyon kişi (hem kıtlık hem de salgınlar nedeniyle) hayatını kaybetmiştir.

Batı Virginia Üniversitesi’nden önde gelen Amerikalı tarihçi Dr. Mark B. Tauger, Ukrayna’da kasıtlı bir açlık soykırımı yaşanmadığını belirtmektedir. 1932-1933 yıllarındaki kıtlık ile ilgili kapsamlı çalışmalar yapan profesör, felaketin çevre koşulları sonucu yaşandığı ve Sovyetlerin bölge politikalarıyla bir ilgisi olmadığı sonucuna varmıştır.

Holodomor’u savunanlar suçu SSCB’ye atarken 1933 yılından sonra Sovyetler Birliği’nde bir daha hiç kıtlık yaşanmaması gerçeğinin karşısında sessiz kalıyorlar. Oysa ki Joseph Stalin’in kolektivizasyon projesi başarıya ulaşmıştır.  

Amerikalı gazeteci Albert Rhys’ın alıntı yaptığı 1931’deki konuşmasında Stalin şöyle diyor: “İleri ülkelerden 50-100 yıl gerideyiz. On yılda arayı kapatmamız gerekmektedir. Ya bunu başarırız ya da bizi yok ederler.”  

Tottle da “Ve başardılar” demektedir.  

İkinci Dünya savaşı, SSCB’nin on yıl içinde 100 yıllık arayı kapattığını göstermiştir.

Yine Kanadalı araştırmacının alıntıladığı Alman tarihçi Heinz Hohne “İnsanlar Bolşevizmin tüm bunları nasıl başarabildiğini kendilerine sormaktadır.” demiştir.  

Sol

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]