Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kürt Ulusal Sorunu
27.01.2016- 11:17

Kürdün kaderi
İskender Deniz


Resim Ekleme
 
“…Bazı somut durumlarda, parçanın bütün ile çelişkiye düşmesi olasılığı vardır; o zaman parça atılır. Bir ülkedeki cumhuriyetçi hareket bir başka ülkenin entrikalarının aleti olabilir ve bu işe kilise, mali çevreler ya da kralcılar katılabilir; biz o zaman, bu somut hareketi desteklememekle görevliyiz, ama bu bahane ile uluslararası sosyal-demokrasinin programından cumhuriyet sloganını silmek gülünç olur.” (Lenin, UKKTH, syf. 192)

Bir ulusal hareketin desteklenme nedeni, sadece   “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” düsturu nedeniyle olamayacağı gibi, “gelecekte gericileşme ihtimali” de desteklenmemesinin nedeni olamaz.

Alınan tavır, soruna nereden ve ne zaman bakıldığına, bakanın sınıfsal çıkarına göre ayrışır. Nasıl ki Marksist-Leninistlerce “Burjuva Demokratik Devrim’i” öncesi ulus meselesine bakış farklıydıysa sonrasında da farklıdır. Bu ayrışma “Tekelci dönem öncesi ve sonrasında da farklı kriterleri kullanmayı gerektirir.

Sınıflar mücadelesinin farklı tarihsel dönemlerinde ulusal mücadeleler pratiğine yüklediği rollerde de farklılıklar görülür.ukkth

Bunların tümü, ulusal mücadelelerin “hiç de kesin olarak mutlak, değişmez” şeyler olmadığını göstermektedir. Günümüzde ise, “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı dâhil demokrasinin çeşitli istemleri mutlak şeyler değildir, bunlar, dünya demokratik hareketinin (bugün sosyalist hareketinin) tümünün bir parçasıdır. Bazı durumlarda, parçanın bütün ile çelişmesi mümkündür, o zaman parça atılır.” (Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Syf. 184) şeklinde kabul edilir. Çünkü öncelikli olan Proletaryanın nasıl devrim yapacağı ve çıkarları sorunudur. Bu sınıfın çıkarlarıyla, programıyla çelişen her çözümleme onaylanmamasının temel kriteri olarak kabul edilir.

Resim Ekleme

Bir hareketin demokratik ya da insani programa sahip olması bu tutumu değiştirmez. Çünkü emperyalizm çağında, bütün baskıların, asimilasyonların maddi temelini uluslararası sermaye oluşturur. “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı”, ulusal taleplerinin gerçekleşmesi, “ulusların, sömürgelerin ve yarı sömürgelerin emperyalizmden kurtuluşu” koşulunun gerçekleşmesiyle sağlanır. Bu da, “parçanın bütüne” dâhil olmasıyla, sosyalizmin hedeflendiği bir iktidar programı içerisinde mümkündür. Marksist-Leninistlerin bu belirlemeyi yapmış olmaları “ulusal sorunun proletarya devrimiyle özdeşleştirdiği” anlamında görülemez. Proletaryanın iktidar mücadelesi, elbette birçok farklı aşamaları, çeşitli biçimleri gerektirebilir, UKKTH da bu aşamalardan biri olarak kabul edilir. Fakat bu hak, somut şartların ona yüklediği tarihsel sorumlulukları yerine getirmesiyle anlam kazanır. Aksi durumlar karşı devrimci konuma düşmesine kadar varacaktır.

Proleter devrimler çağı olarak adlandırılan bu çağın, ulusal hareketlere yüklediği sorumluluk, anti-emperyalist olması ile öne çıkmaktadır. Bu özelliği taşımayan hareketlerin ilericiliğinden söz edilemez.

Çokuluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti topraklarında, I. Dünya Savaşı yıllarında uluslaşma sürecine girmiş birçok halkın bunu başarmış olmasına karşın, Anadolu coğrafyasında kalanların, askeri ve bürokratik anlamda avantajı olan Türk ulusu etrafında “devlet birliğini geliştirmiş” olmaları, diğer uluslara yönelik baskının maddi temelinin nedeni oluşturur. Bu nedenle ulusal baskının ortadan kalkması, UKKTH’nin sağlanması iktidar mücadelesinden ayrı olamaz. Bu da proletaryanın iktidar programıyla, sosyalizm yolculuğuyla mümkün görülmektedir.

Tartışılan bir çok yöne sahip bu konu, kriter noktasında, özet olarak anti-emperyalist olması ve işçi sınıfı mücadelesine katkıda bulunması durumunda meşruluğunu elde edebilmektedir.

Kürt halkı üzerindeki ulusal baskının katliamlara dönüşmesi sonucu, “Aydınlar Dilekçesi” ile yeni saflaşmaların ve ayrışmaların yaşandığı şu günlerde, sorunun bu yönüyle de tartışılması tekrar olsa da önemlidir.

Üretici güçlerin gelişmişlik seviyesi nedeniyle, o topraklarda var olan çelişkinin çözümü Kürt milliyetçi bir programa bürünmüştür, doğaldır. Doğal olmayan, tarihsel anlamda gerici bir noktada bulunmasıdır. Bir ulusal hareket, teorik düzlemde bazı kriterleri yerine getirmiyor diye bu katliamlara karşı sesiz kalınamaz.

Evet, PKK anti-emperyalist değildir, evet Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin gelişiminin önünde duran engellerden biridir, fakat PKK’nin bu gerici konumunun faturası Kürt halkından çıkarılamaz, bu halk yalnız bırakılamaz…

http://gezite.org/kurdun-kaderi/

ayhan  |  Cvp:
Cevap: 1
27.01.2016- 11:40

Kürt hareketini eleştirmenin kürt halkına karşı olmak anlamına geldiğini kuyrukçular iddia ediyor. Solcular hiçbir zaman kürt halkına karşı olmadılar. Yıllardır acımasız bir savaş sürdürülmesine rağmen türk halkı da karşı çıkmadılar, düşmanlık beslemediler. Örgüt ile halkı birbirinden ayırdı. Bu konuda hiçbir problem yok. Kürtlerin büyük çoğunluğu doğuda değil, batıda yaşıyor. Burada yaşayanların üzerinde hiçbir baskı kurulmadı. çünkü bu iki halk da artık tek vücut olmuş durumdalar. Beraber gülmüşler, beraber ağlamışlar. Kız alıp kız vermişler. Birbirlerini farklı görmemişler. Onların çektiği sıkıntıları halkımız da, solcularımız da hatta kendisini sağcı olarak tarif edenler bile hissediyor. Solcuların karşı çıktıkları kürt hareketinin solcu olmayan politikaları ve şiddet yüklü mücadelesinin kürt ve türk halkları arasında ayrımcılık yaratmasıdır.

denizcan  |  Cvp:
Cevap: 2
27.01.2016- 18:16

Evet, PKK anti-emperyalist değildir, evet Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin gelişiminin önünde duran engellerden biridir, fakat PKK’nin bu gerici konumunun faturası Kürt halkından çıkarılamaz, bu halk yalnız bırakılamaz…

Bunu savunan yok ki, sosyalist biri kürt halkının acısını savunur mu? Tersini eleştiriyoruz, kürt halkının acıları üzerinden PKK'nin gerici siyasetlerine kul köle olan kuyrukçu takımına eleştiri yapıyoruz. Tartışmamız bu adamlarla. Solculuğun kürt hareketine boyun eğmekten geçtiğini savunanlara karşı çıkıyoruz. Bugün yine 3 asker ölmüş. Bu yüzden Diyarbakır Sur'da sokağa çıkma yasağı beş mahalleyi de kapsayacak şekilde genişletilmiş. Evlerinden ayrılmak zorunda kalan kürtler ağlayarak televizyonlara açıklama yapıyor. PKK'yi lanetliyor. Kimisi de içinden devlete lanet okuyordur, televizyona söylemese de. Bu ortamın sola fayda getireceğini, kürt ve türk halkına faydalı olacağını iddia eden biz değiliz ki. Sosyalist foruma girildiğinde görülecek, akıl kaybolmuş, sonucu belli olan bir mücadelede insanlar takır takır vuruluyor, buradan bir şey çıkmayacağı da belli, adamlar bu ortamı fetiş hale getiriyorlar. AKP ''hadi masaya'' dese, hep beraber bu sefer masanın gerekli olduğunu, Stalin'in de Alman faşizmiyle masaya oturduğunu söyleyecekler. Bu derece akıllarını kaybetmiş bunlar. Hala devlet yenildi diyorlar, kürt milliyetçiliğine gaz vermeye devam ediyorlar. Olan kürt halkına oluyor.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]