Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Sözde sol-sosyalist forumlar...

SF'de Sn.Hasan Karataş, bildiğim kadarıyla uzun bir aradan sonra bir yazı yazmış, ''Türkiye devleti yine kırıldı...'' başlığıyla.

http://www.sosyalistforum2.net/showthread.php?p=377139#post377139

Darbe kalkışmasını, CHP'nin mitingini, bu mitinge katılan solu kendi üslubunca eleştirmiş. Bu konuda söylenecek çok şey olabilir de, ben daha çok yazısını sonlandırdığı iki paragrafa takıldım.

Şöyle:

Ben bu süreçte endişeye kapılmayı çok anlamlı bulmuyorum. Bu devletlerin ve sermayenin insan yaşamından ayrılmasının ters biçimidir. Hayallerimiz çok güzeldi. Dünya sosyalizme geçecekti ve devletler sönümlenerek hayatımızdan çıkacak ve insanlık komünizme geçecekti.

Öyle olmadı. Biz sosyalizme geçemedik. Devletler ve ekonomiler, kırılarak hayatımızdan çıkmaktadır. Eski hayallerimize kıyasla, komünizm ufukta ve daha yakında görünmektedir. Ancak eski hayallerimize kıyasla, çok daha zor meşakkatli günler bizleri beklemektedir.


Bu iki paragraf için çok şey yazılabilir elbet, uygun bir zamanda da eleştiririz. Ama benim merak ettiğim, yazısında olumlu gösterilebilecek hiçbir değini olmamasına rağmen ''endişeye kapılmayı çok anlamlı'' bulmaması! Yazısında bu konuda en küçük bir ima bile yok. Üstelik sosyalizme geçmek, devletin sönümlenmesi ve komünist toplum doğrultusu da bir hayal olarak nitelenmiş. Ve ayrıca, Bizi, o biz de kimse ve hangi siyasi anlayış ise ''çok daha zor ve meşakkatli günler bekliyorsa'' neden kaygı duymayalım ve yakın-uzak artık nasıl bir nitelemeyse dünya neden bugünkünden daha güzel olsun?

Neden ve nasıl?

owert  |  Cvp:
Cevap: 1
12.08.2016- 18:58

Evet yazıda böylesi ''Ben bu süreçte endişeye kapılmayı çok anlamlı bulmuyorum.''çok daha zor meşakkatli günler bizleri beklemektedir.'' bir çelişki var melnur bende olkudum .

Bu arada Öcalan alıntıları ile tartışmalar ortaya çıkmış.

Bugüne kadar farkındamısınız bilmem ama Öcalanın yazdıklarını kimse sol içinde tartışmaz. Onun yazdıklarına ,kimse önem vermez verenler hem de tapınırcasına apoculardır. Çünkü Aponun yazdıklarını sol cenah deli saçması olarak görür. Böyle olduğu içindir ki sürekli bana şunu sorarlar bu cenaha yakın olanlar ''sen aponun yazdığı kitapları okudunmu? '' Evet hepsini okumadım okuduklarımdan da   ilgimi çeken düşünce derinliği olan birşey göremediğim gibi deli saçması düşünceleri gördüm. Onu İmralıdan konuşmaları bile bu kitapların sayfalarını açılmasını engeliyor. Yani bu kadar deli saçması olabilir .

Şimdi Cizire beton mahlaslı arkadaş gerçekten takdire şayan ile onun alıntılarını alıp ''savunmaya hazırım ''diyen olarak ortaya çıkıyor. Helal olsun yürekli cocukmuş. Ne yazık onun kitaplarını okuyupta kafası yatanlar bu arkadaş kadar cesaretli değillerdi.

'' tüm toplumsal inşalar zihniyet ürünüdür A.öcalan.s.31

H.Doludizgin ,ann4kist mahlaslı arkadaşlar bu kadar basit sayılacak (11 yıllık forum için böyledir ) Konu hakkında hala yazılar yazmak zorunda kalıyor .

Son gelinen yer .Borga ışıltılı kılıcını çekerek birsürü demogojilere ,dolanbaçlara sarılarak saçma anlaşılmayan   önerilerle en sonunda

''Kerhanalar, devletler kurulduktan az sonra üredi. Bunu hangi tarihsel zorunluluk, hangi "toplum" üretti. Toplum kerhana üretir mi kardeşim.   '' Diyor.

''Ürettir lan toplum kerhanalari üretir ne yani kerhaneler uzaydanmı geldi.'' Ancak bunu dedinmiyidi borga hemen ikinci o kabul etmediği üzerinden atladığı yere gelecekir. ''tamam toplum üretti diyorsun peki salak kardeşim o toplumun koşulları ürettmedimi? '' yaaa   salak kardeşim '' diyecektir.

 

Bu nedir biliyormusunuz. ? Ağa ile uşağı at arabasıyla şehre gider yolda bir bok görürler ağa , uşağına ,Şu boktan bir parmak yala araba senin olsun der .Uşak iner boktan bir parmak yalar ve arabayı alır. Şehirden dönüşlerinde bu kez uşak o boktan bir parmak yala araba senin olsun der. Ağa ,İner boktan bir parmak yalar . Sonuçta ikiside bok yalamış olur . Borga ve bunlar gibilerin(suat arabacının eline bu konuda kimse su dökemez) tartışmayı bu içeriğe sokmaktan öteye geçmez.  

Şimdi borga ve bunun gibiler   ''tüm toplumsal inşalar zihniyet ürünüdür'' diyormu demiyormu? İşte bunu sorunca başlarlar kıvranmaya.Esasta Türkiye solcularına ağzı laf yapanlar olarak yansıtırlar ama esasta ağzı laf yapan kendileridir .  

Bunun Kürt toplumunun   toplumsal Tarihsel mirasından gelen anlayış olduğunu bile anlayamaz kavrayamazlar.Budurum o toplumun istemi değildir ,olması gerekeni ve koşullarının buna ittiğini anlayamaz bu salaklar. Çünkü öclan ''tüm toplumsal inşalar zihniyet ürünüdür'' Biri de sormaz baba bize bir zihinsel toplumsal ürün yaratsana ?   O da yaratır :Ekolojik ,demokratik toplum . Çek çekebilidğin yere ,ne üzerine koyarsan kaldırı. Kapitalizmi,Sosyalizmi,anarşizmi Anti-Modernizmi   koy koyabildiğin kadar. Çorba mubarek

Ha birde yeni icat Marksı beğenmeyip Leninist olan var . Aptal, lenin altından Marxı alınca lenin havada asılı   kalamaz güm diye yere çakılır.   .. Bunu bile 11 yıl kendi forumunu okuyan anlayamamışsa çok işimiz var çok.

hakkı  |  Cvp:
Cevap: 2
13.08.2016- 00:06

Hasan Karataş .
Öyle olmadı. Biz sosyalizme geçemedik. Devletler ve ekonomiler, kırılarak hayatımızdan çıkmaktadır. Eski hayallerimize kıyasla, komünizm ufukta ve daha yakında görünmektedir. Ancak eski hayallerimize kıyasla, çok daha zor meşakkatli günler bizleri beklemektedir.

MELNUR.
Bu iki paragraf için çok şey yazılabilir elbet, uygun bir zamanda da eleştiririz. Ama benim merak ettiğim, yazısında olumlu gösterilebilecek hiçbir değini olmamasına rağmen ''endişeye kapılmayı çok anlamlı'' bulmaması! Yazısında bu konuda en küçük bir ima bile yok. Üstelik sosyalizme geçmek, devletin sönümlenmesi ve komünist toplum doğrultusu da bir hayal olarak nitelenmiş. Ve ayrıca,   Bizi, o biz de kimse ve hangi siyasi anlayış ise ''çok daha zor ve meşakkatli günler bekliyorsa'' neden kaygı duymayalım ve yakın-uzak artık nasıl bir nitelemeyse dünya neden bugünkünden daha güzel olsun?

Neden ve nasıl?  
------------------------------------------------
Bu Sn Karataş a ait olan karattığım bölüm bana göre de çok doğru.

Komünizm öncelikle üretici güçlerin en fazla gelişmişliğini anlatır bu yani 1917 den beri üretici güçler çok gelişmiştir hemen hemen insanı üretimden uzaklaştırmıştır gelişmiş ülkelerde üretimde çelışen nüfus çalışan nüfusun   % 15 veya 20 si.Hizmet sektöründe çalışan insan % 80 veya 85
Bu gösteriyor ki insan üretime bağlılığı büyük oranda atlattı. Bu insanlığı komünizme dünden daha fazla yaklaştırmıştır.İnsanlık hizmet sektöründede robotlaşmayı sağladığında komünizme bir adım kalmış demektir.

Burada bir tek irade kalıyor yani mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi. Bu gelişmeler devletli düzenlerin ömrünü kısaltacaktır.
Böyle bir kısalma varsa insan gelecek için neden kaygılanmalı bu da H.Karataşın çelişkileri .Meşekkatli günler demesi her halde kapitalizm insanlığı yıkıma uğratmadan gitmeyeceğini düşündüğü için olsa gerek.

Sn Melnur

siz niçin karşısınız niçin anlamıyorsunuz .
Olaya hep siyasal ve iradeci baktığınızdan olsa gerek devletin sönümlenmesi ve sosyalizm konusu sizi kaygılandırmış görünüyor evet bu iktidar olma iradesidir işte sayın Karataş bunu eksik bırakmış

yani üretici güçlerin gelişmişliği doğru irade ve iktidar yanlış sizinde iktidar doğru üretici güçlerin gelişmişliğini dikkatiniz çekmemesi yanlış 2 yanlış 2 doğu her ikinizi çizgi dışı bırakmış.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
16.11.2017- 18:26

Ha birde yeni icat Marksı beğenmeyip Leninist olan var . Aptal, lenin altından Marxı alınca lenin havada asılı   kalamaz güm diye yere çakılır.   .. Bunu bile 11 yıl kendi forumunu okuyan anlayamamışsa çok işimiz var çok.

Konu başlığı farklı olmasına rağmen owert yazdığı yazıyı böyle bağlamış. Evet, doğru; Lenin'in altından Leninizmi çekip aldığımızda ortada çıplak bir Marksizm kalır ama tersini de gözden kaçırmamak gerek. Marks'a eklenen Leninizmi de Marksizm'den ayırırsak, komünizm dediğimiz enternasyonal dünya toplumu ulaşılmaz bir hedef olarak öylece kalakalır.

Hep yineliyoruz; Marksizm toplumsal devrimler için siyasal iktidarın fethini zorunlu görür. Ama bu zorunluluğu bir anlamda kendiliğindenciliğe de bağlar. Marks ve Engels'de bu konuda bir yoğuşma yoktur. Önlerindeki nesnel gerçeklik bir devrimsel çağdı ve ''hayalet''in Batı Avrupa sokaklarında cirit attığı bir dönemdi. Bu yüzden siyasal iktidarın nasıl alınacağı konusu üzerinde fazla zaman ayırmamışlardır. Ve dolayısıyla bu konuda Marksizm'de bir boşluk bulunmaktadır.

İşte Marksizmin adını Leninizme kadar uzatan şey bu boşluğun Lenin tarafından doldurulmasıdır. Lenin'in Marksizm konusundaki önemi öncelikle buradadır. Kitlelere dışardan bilinç konusu Lenin'den önce de dillendirilmekteyse de Lenin tarafından sosyalist siyasetin temel bir unsuru haline getirilmiş, örgüt ve öncülük anlayışı ile de -defalarca yinelediğimiz gibi- Matrks'taki bir açığı, bir boşluğu doldurmuştur. Alman Sosyal demokrat Partisi o dönemde en organize, en büyük ve en kitlesel bir partiydi. Rus Sosyal demokrasisi ise çok yeniydi. 1917 devriminden üç beş ay önceye kadar bile Bolşevikler hiçbir zaman Rusya'da çoğunluk haline gelemediler. Ama devrim Almanya'da değil Rusya'da olduysa bunun nedeni Lenin'dir, Leninizm'dir.

Dolayısıyla ne Marks'ı Lenin'den ve ne de Lenin'i Marks'tan soyutlayabilmek mümkündür.

Ayıran varsa zaten onlar için ''Kerameti kendinden menkul solcu'' ayırımını yapıyoruz.

Bence hiç de yanlış değil.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
30.11.2022- 05:03

Eski defterleri karıştırmak iyi oluyor. Hem bir zamanlar neleri tartışmışız diye şaşkınlığa düşüyoruz ve hem de, böylelikle tehlikesiz sularda kalmış oluyoruz. :)

Evet, yine Hasan Karataş'ın buradaki alıntısı üzerine bir şeyler söylenebilir. SF kapandığı için yazının tamamı da yok. Belki de yazılan bu kadardı, bilmiyorum ama, yazılanlar üzerinden bile söyleebilecek çok şey var gibime geliyor.   Yazı şu:

Ben bu süreçte endişeye kapılmayı çok anlamlı bulmuyorum. Bu devletlerin ve sermayenin insan yaşamından ayrılmasının ters biçimidir. Hayallerimiz çok güzeldi. Dünya sosyalizme geçecekti ve devletler sönümlenerek hayatımızdan çıkacak ve insanlık komünizme geçecekti.

Öyle olmadı. Biz sosyalizme geçemedik. Devletler ve ekonomiler, kırılarak hayatımızdan çıkmaktadır. Eski hayallerimize kıyasla, komünizm ufukta ve daha yakında görünmektedir. Ancak eski hayallerimize kıyasla, çok daha zor meşakkatli günler bizleri beklemektedir.


Yazının tarihi, 2016 ve dinci faşizm devleti adım adım ele geçirme sürecindeyken Hasan Karataş arkadaşımız güncele gözlerini kapamış ve çok daha derin(!) konulara dalma ihtiyacı hissetmiş! ''Günceli boşver'' diyor, bir bakıma. Yıkılan reel sosyalizm üzerinden Marksist görünüp, Marksizme giydirmeye devam edelim!

Bu yazıdan böyle bir sonuç elbet çıkmaz ama Hasan Karataş isimli danışmanın ayrıca yazdıklarını bir araya getirdiğnizde bilinçli ya da bilinçsiz söylemeye çalıştığı şey bu. O günlerin modası da oydu zaten. Reel sosyalizm yıkıldı, Marks ve Lenin öldü, yaşasın yeni Marks, kimilerine göre de ''Yaşasın Lenin''. Evet öyle, bir dönem sol liberal olarak nitelediklerimiz reel sosyalizmin çözülüşünün dayattıı bulanıklığı da kullanarak, Lenin'i tu kaka ilan ediyorlar, Marksizmin devrimci ruhunu görmezlikten geliyorlar ve sola kuşa çevrilmiş bir Marksizmi öneriyorlardı. Sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda seslendirilenlerin arka planındaki ses sadece buydu. İklimin bulanıklığı zihinleri de karartmanın bir zemini haline gelmişti. Proletaryayı reddet, proleter diktatörlüğü reddet, partinin öncülüğünü reddet ve sonra ve hala Marks ve Marksizmi savunuyor görün!

Reel sosyalizm yıkıldı. Elbette büyük bir düş kırıklığı yaşadı insanlık. Ama anlaşılması gereken de siyasal devrimle iktidarın ele geçirilmesi, diğer ülkelerde de aynı şeyin olacağı, ve otomatik olarak dünyanın komünizme yürüyüşünü hızlandıracağı ve sonuçlandıracağı değildi ki.

Hayal, umut, beklenti dünyanın bir gün komünizmle buluşacağı gerçeğidir ve bu gerçek hala diri. Dünyanın ve insanlığın kurtuluşunun başka bir yolu henüz keşfedilmedi. Dünya ve insanlık bugün hala çok büyük sorunlarla karşı karşıya ise, bunun nedeni dünyayı ve insanlığı sömürmekten başka bir çıkar yolu bulunmayan kapitalizmin egemenliğinin sürüyor olmasıdır ve bu gerçek değiştirilemediği sürece tablo değişmeyecek, her geçen gün çok daha karanlık bir dünyaya uyanacağız demektir.

Çare sosyalizmdir; çare soldur, çare solda yatıyor.
Ama altını kalınca çizelim ve Amerika'yı yeniden keşfetme çabası içine de girmeyelim.
Çarenin en somut ve en bilimsel olanının bilimsel sosyalizm yani komünizm olduğunun bilincine varamadığımızda solculuumuzun ya da sosyalistliğimizin çok da sorun çözücü bir yanı olmadığı gerçekliğiyle yüzleşmek zorunda kalırız, kalıyoruz ve kalacağız
Evet, çare bilimsel sosyalizmdir.
Çare özel mülkiyetin kaldırılmasıdır.
Çare proletarya demokrasisinin kurulmasıdır. ( Diktatörlük sözü ürkütücü geliyorsa onun yerine demokrasi sözcüğünü de koyabiiriz. Aynı anlama gelecektir.)
Çare emekçi halkların, işçi sınıfının dünyayı değiştirecek tek gücün kendisi olduğu gerçeğini kavramasında yatıyor. İktidarı 1917 de alabildik. Öncesinde Komün deneyimi yaşadık. İktidarı alabildiğimizi ve 70 küsur yıl özel mülkiyetsiz varolabildiğimizi gösterdik. Yine yapabiliriz. Ama ezberlerle değil, ham hayallerle değil. Kerameti kendinden menkul bir solculukla hiç değil.

Reel sosyalizmin çözülüşü ne Marksizmin ve ne de Leninizmin yanlışlıını gösterir.
Bu düşünceden, bu saplantıdan arınmak gerek. Siyasal devrimden sonra sınıf mücadelesi daha büyük bir sertlikle devam eder. (Lenin.) SSCB başaramadı. Yıkıldıysa kuramın yanlışlığından değil, yapılan hatalardan yıkıldı. Çünkü siyasal devrimden sonra ayakta kalablmenin ve sınıfsız bir formasyona doğru ilerlemenin hazır bir reçetesi yoktu. Hala yok. Temel başlıklarımız belli. Burjuva devlet yerine proletaryanın devleti kurulacak ve...Partinin yol göstericiliğinin önemi yadsınarak, Marksizmin devrimci ruhu yadsınarak Marksist falan olunmaz. Yanlışlık...

Evet, yanlışlık... -reel sosyalizmin çözülüşüyle ve sağlı sollu liberallerin etkisiyle yanlışlığı Marksizmin işçi sınıfı ideolojisi olarak koyduğu temel başlıkların kendisinde aramamızda yatıyor. Sınıfın öncülüğünü, partinin gerekli ve zorunluluğunu, proleter devletin süreçte olmazsa olmaz olduğu gerçeğini yadsıyarak ne Marksist olunur ve ne de geleceğin dünyasının daha güzel olabileceğinden söz edilebilir.

( Bir de çok önemli, sosyalizm, Marksizm, komünizm vb. başlıklarında tartışırken, güncel olandan, nesnel olandan, burjuva iktidarların dayattıklarından beş duyumuzu hiç ayırmamak da gerek. Çeşitli gerekçelerle dünya daha totaliter bir yönetim biçimlerini tercih ederken, bu gerçeği görmeden sadece itfaiye teşkilatının komünizmde nasıl olacağına kafalarımızı gömmek ayakların yerden kesildiği bir hayalcilikten başka bir anlama gelmez. Bir de şu kerameti kendinden menkul solculuk çabalarını bir kenara bırakmak gerek. Hiçbir yararı ve anlamı olmadığı artık anlaşılmalı.)


melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
01.12.2022- 08:40

Çok değil, hem birkaç yıl öncesinde neler yazıldığını hatırlamak ve hem de tehlikesiz sularda yazmaya devam etmek için bir konuya açıklık getirmekte yarar var: Hatırlıyorum, o günlerde reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte görünürde yaşanmış sosyalizm deneymine eleştiriler yapılırdı ama bu eleştiriler de bir şekilde sosyalizmin bizatihi kendisine yöneltilirdi. Örnekse demokrasi ve özgürlük başlığı   öne çıkartılarak sosyalizm ve özellikle proletarya diktatörlüğü biçimindeki devlet tipinin reddi üzerinde sürekli tepinilirdi. Sosyalizm üzerinde bu sözde sol, sosyalist ve enternasyonalist forumlarda sürekli bir karmaşa hakim olurdu. Sosyalizmden çok sözde enternasyonalizm savunulur, ve o dönemde Kürt ulusalcılığının doğru yanlış her türlü siyasi ve ideolojik tutumları benimsenerek bilimsel sosyalizm adını verdiğimiz toplam orasından burasından sürekli iğdiş edilirdi. Zemin de uygundu bu duruma. Sağlı sollu liberallerin yarattığı iklim bu türden bir karmaşayı büyüttükçe büyütürdü. İşte o kerameti kendinden menkul o dönemlerde ortaya çıktı, bu forumlarda. Her kafadan bir ses çıkıyor ve hemen herkes bilerek ya da bilmeyerek Marksizm vurgulu bir sosyalizm adına bilimsel sosyalizmin temel ve vazgeçilmez başlıklarını yerden yere vuruyordu.

Gerçekten ilginç günlerdi, o günler.

O dönemde bu zeminde yer tutan pek çok arkadaşımızın da samimi olduklarına inanıyorum. SSCB ve yaşayan sosyalizm gözlerimizin önünde çökmüş ve dünyanın üçte birinde bir şekilde kapitalizme yönelme başlamıştı. Sosyalizm kapitalizme yenildi çığlıklarının etkisine kapılmamak o kadar da kolay değildi. Bu iklimin sözünü ettiğimiz forumlara yansıması da epey dramatikti. Kimileri kurtuluşu Kürt ulusalcılığında görmüş, ve ülkemize ve dünyaya o pencereden bakar hale gelmişti. Marks ve Lenin tu kakaydı. Kimileri de enternasyonalizm adına burjuva kozmopolitizmini savunduklarını fark edemez durumda Kürt ulusalcılığının kuyruğunda keskin solculuk oynamaya çalışırdı. Kürt hareketini enternasyonalist oldukları, ulusalcı olmadıkları için desteklerlerdi ve zaten ulusalcılık da bu bağlamda bir dışlanma, bir hakaret ve çoğu zaman günümüzn yeni bir faşizm örneği idi!

Evet, gerçekten ilginç günlerdi o günler.

Ama benim en çok ilgimi çekenler Leninist olmadıklarını söyleyen ve Marks'a, Marksizme handiyse derin gönül bağlılıklarıyla bağlı olduklarını sürekli yineleyen tiplerdi. Kerameti kendinden menkul bir solculuğu savunur dururlardı. Kürt ulusalcılığına kuyrukçu tiplerin Marksizm karşıtlığının da karşısına geçerler ama işte, liberallerin etkisine girmiş bir halde Marks'ı, Marksizmi savunduklarını belirtmelerine rağmen Marks'ı da Marksizmi de handiyse inkar noktasında bir söylemi savunurlardı. En çok da devlet konusunda söyledikleriyle öne çıkarlardı. Devleti sınıflar üstü görürler, uzlaşmaz çelişkinin burjuvaziyle proletarya arasında olmadığını, olmayacağını ve asıl mücadelenin devlete karşı verilmesi gerektiğini söylerlerdi. Sosyalizmde (geçiş sürecinde) proletaryanın da devletinin olmaması gerektiğini savunan anarşistlerle aynı çizgiyi savunurlar ve işçi sınıfının öncülüğü konusunda da olumsuz bir tavır sergilerlerdi. Özetle Lenin'i ve Leninizmi geçtik, Marks ve Marksizmle de ilişkilerini koparmış olmalarına rağmen ilginç bir şekilde Marks ve marksizmi savunuyormuş gibi bir pozisyon alırlardı. Kısaca kerameti kendinden menkul bir solculuk türemişti ve o forumlarda hemen herkes bir şekilde bu kerameti kendinden menkul solculuğun bir tarafından tutar hale gelmişti.

Keşke kapanmasaydı bu forumlar, özellikle SF, keşke bugünün nesnelliğinde nasıl bir söylem geliştirirlerdi, bilimsel sosyalizme yine bu kadar eleştirel ve Kürt ulusalcılığının o zamanlardaki ideolojik ve siyasi yönelişine o kadar hayırhah bakarlar mıydı?

****
Çok yanlışlar yapıldı; çok büyük yanlışlıkların ardından gidildi. Bugün ülkemiz yoğun bir gericileşme süreci içnde yaşıyorsa bu durumda o günün sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlardaki özel kalemşörlerinin de payının bulunmadığını söyleyebilmek mümkün mü? Bir şekilde ve çeşitli adlandırmalar altında saray rejiminin ortaya çıkışı konusunda az mı çaba ve destek verildi? Sözde solcu forumdular ama açıkça AKP'ye dokunmama, eleştimeme konusunda söz birliği içindeydiler ve eleştirenlere, eleştirinin ötesinde mücadele edenlere de düşmanlık hepsinin ortak özelliğiydi.

Bu günlere o günlerden geçerek geldik. Şimdi o forumların tamamı kapalı ve büyük olasılıkla oradaki sözde Marksist, sözde Leninist ve sözde enternasyonalist olanlar şimdilerde sanal dünyanın başka zeminlerinde yazıp çizmeye devam ediyorlardır. Değiştiler mi, yanlışlığın ne olduğunu anlayabildiler mi, bilmiyorum ama şuna çok eminim, bu arkadaşlar içinde sadece ve sadece egosunu tatmin etmek için çaba gösterenler vardı, bilmiyorlardı, bilmediklerinin farkındaydılar ama inatla biliyormuş gibi davranmayı sürdürmekten ve birileri tarafından kabul görmekten hınzırca bir keyif alıyorlardı. Hem kerameti kendinden menkuldüler ve hem de sanal medya trollüğü veya ajan provakatörlüğe soyunmuşlardı.
Ne söylenebilir ki?
Ahmed Arif'in dediği gibi ''tanı bunları.''

****
Benim de sorunum bu. Öncesinde hiçbir ön çalışma yapmadan ve hiçbir ana fikir benimsemeden öylesine, bir yazıya başlarsan o yazı da bir oraya bir buraya savrulmaktan kurtulamaz.

Bu yazı da öyle bir yazı oldu, çıktı...

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]