Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler

'Referanduma da, Barzanistan’ın bağımsızlığına Türkiye’nin müdahalesine de karşıyız'

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, 25 Eylül'de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin yapacağı bağımsızlık referandumuna ilişkin soL'un sorularını yanıtladı. Okuyan, "Referanduma da, Barzanistan’ın bağımsızlığına da karşıyız. Türkiye’nin asker yollamasına da. Neyle engellenecek sorusuna yanıtımız şudur: Birleştirici tek politika var, emekçi halk, emekçi halklar emperyalizme, sömürüye, gericiliğe karşı birleşecek" ifadelerini kullandı.

Resim Ekleme

25 Eylül'de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin yapacağı bağımsızlık referandumuna ilişkin tartışmalar sürerken, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan soL'un sorularını yanıtladı.

Okuyan, referanduma da, Türkiye'nin müdahalesine de karşı olduklarını belirtirken, "Neyle engellenecek sorusuna yanıtımız şudur: Birleştirici tek politika var, emekçi halk, emekçi halklar emperyalizme, sömürüye, gericiliğe karşı birleşecek. Buna kafası yatmayanlar buyursunlar milliyetçiliklerin ve piyasa denen alçak ekonomik düzenin içinde boğulmaya!" dedi.

Barzani’nin Irak Kürt bölgesinin bağımsızlığı için yapılacak referandumu ertelememesinin ardından Türkiye’de gerek hükümet gerekse MHP çevrelerinden yapılan açıklamaların şiddeti arttı. Hatta Türkiye’nin bölgeye askeri müdahalede bulunacağı açık açık yazılmaya başladı.   Bu gerilimin ne kadarı gerçek?

Bu gerilimde sahte, ikiyüzlü bir sürü şey var. Ancak aynı zamanda gerçek bir gerilimden söz ediyoruz. Önce sahtesinden başlayalım. Herkesin bildiği gibi Barzani liderliğindeki KDP Türkiye’nin bölgedeki önemli müttefiklerindendi. AKP döneminde bu değişmediği gibi aradaki ilişkiler de güçlendi. Barzani “bağımsızlık” hedefini hiçbir zaman inkar etmedi, sadece belli dönemlerde “zamanı değil” diyordu. Ankara’dakiler de bunu biliyordu, ama yine de çeşitli nedenlerle Barzani’yle iyi ilişki kurdular. Yani Barzani kimseyi aldatmış değil bu anlamda.

Türkiye’nin Barzani politikası sadece PKK karşısında bir denge ya da bir Kürt müttefik bulma ihtiyacının mı ürünüydü?

Bu niyetin varlığını kimse inkar edemez. Ayrıca unutmayalım, Türkiye bölgenin en Amerikancı güçlerinden biri olan Barzani’yle işbirliği yapıyordu yani uluslararası dengelerde Türkiye’nin de içinde bulunduğu ittifakın bir parçasıydı Barzani. Buna ek olarak özellikle Irak’ın ABD tarafından işgali ile birlikte Kürt bölgesi Türkiye için büyük bir yatırım ve kâr alanı haline geldi. Barzani ile işbirliğinin bu boyutunu şimdi görmezden geliyorlar ama bugün savaş tamtamları çalmakta öne geçmeye çalışan Devlet Bahçeli’nin patron dostları Barzani’yle iş anlaşmaları yapıp ihale kaparken de öne geçmişlerdi. Bu yatırımların, yani Türkiye’de milliyetçi patronların Erbil’de, Süleymaniye’de iş çevirmesinin Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne yardımcı olacağı bile söyleniyordu. Kâr hırsının, özel girişimin barış ve huzur getireceğine ilişkin ahmakça bir düşünce bu elbette. Kapitalizm sınır tanımaz, ilkesi, milliyeti ve milliyetçiliği pek yoktur ama kapitalizm ırkçılığı, savaşı, militarizmi körüklemeden var olamaz.

Şimdi bu yatırımlar tehlikeye düşmez mi?

Buna dair bir şey söylemek için çok erken. Bizim bölgemiz tutarlı bir modele sığamayacak, yan yana var olması neredeyse imkansız onlarca dinamiğin sürtünmesine, gerilimine açık. Türkiye’de patronların Barzani ile ekonomik ilişkileri bu dinamiklerin tamamını belirleyemez. Türkiye’nin Kaddafi Libyası’nda da ciddi ekonomik çıkarları vardı ama Arap Baharı aldatmacası sırasında, isteksizce de olsa Türkiye İslamcı silahlı grupların ülkeyi darmadağın etmesine izin verdi ve bundan Türk patronlar ciddi zarar gördü. Sonuçta bugün karşılıklı bağırıp çağıran Barzani ve Erdoğan’ın yarın Saray’da yan yana gelmeyeceğinden de emin olamayız. Bölgede keskinleşen çıkar çatışmaları var, Türkiye de kendi gücü oranında bu çıkar çatışmalarına dahil oluyor ve diğer aktörler gibi her gün pozisyonunu yeniliyor. Aslında ortada emperyalist sistemin baştan aşağıya kirlettiği bir zemin mevcut. İlkesizlik, yalan, tutarsızlık her taraftan fışkırıyor.

Türkiye bağımsız Kürdistan’a izin verir mi? Yani bu çıkar çatışmaları Türkiye’yi bir askeri müdahaleye yöneltir mi?

Referandum yapılır mı yapılmaz mı, bunu hâlâ bilemiyoruz. Referandumdan çıkacak kararın ardından bu kararın nasıl uygulanacağını da… AKP iktidarı ne kadar tutarsız ve ilkesizse Barzani de o kadar tutarsız ve ilkesizdir. Ancak bu Türkiye’nin müdahalesinin düşük olasılık olduğu anlamına gelmiyor. Bir kere Erdoğan’ın, hatta ona tutunan Bahçeli’nin kendi kişisel kurtuluşları için “savaş”a gereksindikleri ya da bir çıkış yolu olarak “savaş”ı gördükleri muhakkak. Barzani’nin referandum hamlesi Erdoğan’a kendince sağlam bir gerekçe sunuyor. Suriye’de ya da Ege’de bu imkanı sınırlı. Ayrıca şu anda bizim bölgemizde biriken gerilim savaşları davet ediyor. Savaşlar emperyalizm içi çelişkilerin ürünüdür ama ne zaman nasıl patlayacaklarını tek başına ekonomik çıkarlar belirlemez. Bu düzende, bu düzenin silahlı çatışmalarında akıl ve mantık ille gerekmez.

Böyle bir müdahalenin sonucu ne olabilir?

Türkiye yıllardır gayriresmi olarak parçası olduğu bir savaşın ya da savaşların aktif unsuru haline gelir. Bu müdahalenin kazananı olmaz. Böyle bir müdahalede kaybeden etnik kökenleri ne olursa olsun yoksullar olacaktır.

Amerikancı, İsrail’in desteklediği bir Kürt devletinin ancak askeri bir müdahale ile engellenebileceği düşünülemez mi?

Bakın yeni devletlerin, devletçiklerin kurulması Sovyetler Birliği’nin yıkılışı sonrası emperyalist dünyanın bir gerçekliğidir ve bunun dünya halklarına büyük zararı olmuştur. Bugünkü dengelerde hiçbir yeni devlet ezilen insanların, emekçi sınıfların yararına olamaz. Bu örnekte Barzani’nin damga vurduğu bir Kürdistan’ın neye hizmet edeceği açık. Ancak şu anda Türkiye’nin AKP yönetiminde izlediği politikayı haklı çıkarmıyor bu söylenenler. Her şeyden önce Türkiye’nin bölgedeki ülkelerin parçalanması, bölünmesi gibi başlıklarda sicili çok ama çok kirli. Yugoslavya’nın parçalanmasında Türkiye çok hevesliydi. Suriye’yi kanlı bir planla aşiret devletlerine bölmek istediler. Daha uzakta örneğin Nijerya’da bölücülük yapmaya devam etmekte AKP hükümeti. Irak’ta Barzani’nin güç kazanmasında Türkiye’nin büyük rolü oldu. Şimdi ise ülkeyi savaşa sokacaklar! Türkiye’nin sınır ötesine asker yollamasına ilkesel olarak karşı çıkmak gerekiyor. Ne için savaşacak yoksul halk çocukları? Türkiye’nin yatırımları için. Peki kimin bu yatırımlar? Bir avuç patronun. Bölge sürekli saf değiştiren ama hiçbir zaman halkın safında olmayan politika ve politikacılardan çekiyor. Düne kadar Türkiye Irak’ın merkezi yönetimi ile kavgalıydı ve Barzani Erdoğan’ın şeref konuğuydu; şimdi Bağdat-Ankara dostluğu var. Bu dostluğu ciddiye alamayız. Burada çıkar çatışmaları var. Türkiye’nin çıkarları diye yutturulmak istenen, bugün Türkiye’ye egemen olan sömürücü, talancı, yalancı, hırsız sınıfın çıkarlarıdır. Ülkeyi bu sınıf adına ABD’nin, NATO’nun oyun alanına çevirenler şimdi “vatan” filan diyecek ve biz bunun peşinden gideceğiz! Türkiye’nin bütün bu karmaşadan çıkmasını sağlayacak olan ülkedeki tüm etnik ve mezhepsel ayrımların üzerini, kimseyi dışlamadan, tersine bütün zenginliklerimizi geliştirerek öretecek olan halkçı-toplumcu-eşitlikçi bir düzenin kurulmasıdır. Türkiye’de mevcut düzen Kürt sorununu bu hale getirmiştir. İnkar, dışlama, yok etme politikaları ve ardından hedefi belirsiz, kapalı kapılar ardında pazarlıklarla yürütülen açılımlar ya da barış süreci… Bunlar yol değildir. Buna karşı Kürt halkı adına ve aynı zeminde geliştirilen politikalar da benzer sonuç vermiştir. Emek-sermaye çelişkisini yok sayan ya da önemsiz gösteren, toplumsal eşitsizlikleri değil etnik farklılıkları öne çıkaran politikalar çözüm üretmez. Şimdi Türkiye’nin Kürt sorununun uluslararası boyutları iyice karmaşıklaştı ve kırk yıl boyunca memleketi Amerikancı bir yörüngede tutup, NATO adına cinayet işleyenler “Amerikancı Kürt Devleti”ne karşıyız diyor! Bu maskaralıktır.

Peki Irak’ta bir Kürt Devleti’nin kurulması bir ulusun kaderini tayin hakkı olarak görülemez mi?

Böyle görenler var kuşkusuz. Ama bu yaklaşım sanıldığı gibi Marksist ya da ilerici değil. İnsanlık ileri-geri kavgasının ortasında, sınıfsal eşitsizlikler alabildiğine derinleşiyor, bütün dünya sermaye gruplarının birbirine girdiği bir oyun alanına dönmüş ve her şeyden bağımsız bir ulusların kaderlerini tayin hakkından söz edenler var! Bugün de dün olduğu gibi bu hak emperyalist rekabette bir koza dönüşmüş durumda. Bu tuzaktan korunmanın yolu, emekçilerin bir bütün olarak   sömürücülere karşı birleşmesidir. Barzani’yle Kürt halkının kaderi neden bir olsun? “Ama Kürtler öyle istiyor” demek her şey değildir. Her ulus, her ülke kendi meselesini kendisi çözmelidir ama biz burada ezilenden, ileri olandan, haklı olandan yana olmalıyız. Yarın Türkiye’de “şeriat ister miyiz” diye bir oylama yapılsa ve yüzde 51 “evet” dese, buna “halk iradesi” deyip şapka mı çıkaracağız? Bugün gündemde olan referandumun Irak’ta yaşayan Kürt ya da Arap ya da Türkmen yoksullarına kurtuluş yolunu açacağını ileri süren yalancıdır. Hayır böyle olmayacak, bölgede yoksulu yoksula kırdıran yeni çatışmalar çıkacak.

Tam da bu sıralar İspanya’da da benzer bir durum var, Katalonya’nın bağımsızlığı yeniden gündem oldu ve orada da referanduma gidiliyor.


İspanya’daki durum çok farklı. Katalonya çok zengin, gelişmiş bir bölge. Onların üzerinde alıştığımız anlamda etnik baskı söz konusu değil. İşin gerçeği Katalanlar İspanya’nın geri kalanını pek beğenmiyorlar. Barcelona Madrid’i taşra olarak görür. Şimdi kendi devletlerini kurmak istiyorlar. Burada İspanya’nın geri kalanına kaynak aktarmama türünden bir bencillik de var. Bu iyi bir şey değil. Çünkü birçok ülke benzer eşitsizliklere sahip ve herkes kendisine ilkesi hayata geçerse insanlık büyük acılar çeker ve yeni çatışmalar başlar. Düşünün bir ülkede su kaynakları belli bir bölgede toplanmış ve bu bölge “su benim” demeye başlıyor. Ya da endüstri ya da enerji kaynakları. Ama bu sorunu çözemezler. Çünkü kapitalizm bencilliği besleyen ve meşrulaştıran bir toplumsal düzen. Toplumsal çıkarların hükmü yok. Katalonya’nın bağımsızlığının insanlığa katacağı hiçbir şey yok. İstedikleri kadar allayıp pullasınlar. Bu, İspanya’daki mevcut düzeni onaylamak anlamına gelmez. Halk birleşsin ve değiştirsinler hep birlikte bu alçak düzeni.

Buradan TKP’nin Kürt devleti için yapılan referanduma karşı olduğu sonucunu çıkarıyoruz.

Başka türlüsü mümkün olabilir mi? Referanduma da, Barzanistan’ın bağımsızlığına da karşıyız. Türkiye’nin asker yollamasına da. Neyle engellenecek sorusuna yanıtımız şudur: Birleştirici tek politika var, emekçi halk, emekçi halklar emperyalizme, sömürüye, gericiliğe karşı birleşecek. Buna kafası yatmayanlar buyursunlar milliyetçiliklerin ve piyasa denen alçak ekonomik düzenin içinde boğulmaya!

http://haber.sol.org.tr/toplum/referanduma-da-barzanistanin-bagimsizligina-turkiyenin-mudahalesine-de-karsiyiz-210072

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]