Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

02.03.2018- 11:32

Erkan Baş 2014 yılındaki ilk ayrılıktan sonra ''TKP içindeki devrimci kadroların ileri çıkışı'' şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bölünmeden sonra ortaya çıkan iki parti (KP ve HTKP) arasında siyasal ve ideolojik olarak bir fark olmadığını ve gezi sürecinden sonra siyaset yapma biçiminin değişmesi gerektiğini söylüyorlardı. Ama çok değil, aradan bir yıl ya geçti ya geçmedi   HTKP de ikiye bölündü.

Bu konularda çok yazdık çizdik, detaylarına girmeye gerek yok. Şuraya gelmek istiyorum. Erkan Baş ve ekibinin bu '' farklı siyaset yapma'', pratiğe dönük daha fazla eylemsellik içinde bulunma veya kitlelerle buluşma çabası bana altı doldurulmamış bir söylemmiş gibi geliyor. Tam olarak ne yapmak isteniyor, bu yapılmak istenenin somut karşılığı tam olarak nedir, belli değil. 2014'teki ilk bölünmeden beri M.Çulhaoğlu soyutlama düzeyinde de olsa bir şeyler söylüyor olması da yeterli değil. Bir şey anlaşılmıyor. Aradan dört yıl geçti, ortada hiçbir şey yok. KP TKP adını aldı, yayınları tam gaz devam ediyor ve örgütlenme konusunda da önemli mesafeler kaydettiler. Sanırım Türkiye sosyalist hareketinde en örgütlü parti halindeler ve bu takdire şayan çabaları hız kesmeden devam ediyor.

HTKP ne yapıyor? CHP'nin bir bölümü ile HDP'nin bir bölümünü BHH'nin düzenlediği bir mitingte bir araya getirmek veya seçimlerde HDP'ye'destek olmak veya CHP'nin ''adalet yürüyüşü''ne katılıp boy boy resimler vermek, farklı siyaset biçimi mi oluyor?   HTKP'nin farklılığı bu mu? Bu ve benzer görüntülerin komünist parti iddiasına sahip bir partinin yanlış bir yola girdiği anlamına gelmiyor mu? Türkiye sosyalist hareketinin en önemli sorununun kitleselleşme konusunda yaşandığı biliniyor. Erkan Baş bu sorunu aşmak için düzen solu diyeceğimiz odaklarla yan yana gelerek mi bu sorunu aşacak?

Erkan Baş gençliği-heyecanlarıyla siyaset yapmaya çalışıyor. TKP ayrışmasında ileri sürülen gerekçeler de karşılıksızdı. Partinin büyüyemediği iddia edilmişti. Oysa durum tersiydi. TKP Türkiye sosyalist hareketinde çok önemli bir bölme haline gelmişti. Liberal-dinci basıncın toplum üzerindeki baskısını iyice arttırdığı ülke koşullarında azımsanmamalı, GEZİ sürecinin ortaya çıktığı koşullarda heyecanlara kapılmamalı, daha aklı selim siyasetler konusunda soğukkanlılık korunabilmeliydi.

Hepsini geçtik, sonuç ne?
Bir yıl geçtiğinde HTKP de ikiye bölünmüştü.

Erkan Baş hangi ciddi adımı attı veya bu konuda, yani sosyalizmi kitleselleşme konusunda çok daha ileri taşıyacak adımları attı? Ne yaptı, ne yapıyor?

Aydemir Güler'in bir hafta önceki yazısının son cümlesi ''haksız çıkıp da etrafta bir şey olmamış gibi gezenlere ayna tutmak gerekiyor. şeklinde bitiyordu.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/hakli-cikmak-229790

Erkan Baş ''İyi gidiyoruz''   başlığıyla yanıt vermiş:

''Türkiye’nin içinden geçtiği süreci anlamak, gidişata kesin olarak son verecek müdahalelerde bulunmanın yol ve yöntemlerini tartışmak, bu konuda denemeler yapmak son derece gerekli ve meşru girişimlerdir. Bu denemeler/girişimler sırasında hatalar, eksikler yapılması da olasılık dahilindedir. Hatasız, eksiksiz yürüyüş olamaz. Dolayısıyla, eleştiri hakkımız saklı kalmakla birlikte hiç kimse veya hiç bir topluluk için “neden böyle yürüyorsun” sorusunu sormaya hakkımız olmadığını düşünüyorum.

Yeter ki yürünsün, yeter ki ilerleyebilelim…''
derken ve aynı zamanda, ''Henüz son hallerini almadığı için şimdilik ayrıntılı bilgi verme şansımız yok. Birbiriyle ilişkili bu iki görevden birincisi devrimci bir işçi partisinin yaratılması ile ilgili ve kısa süre sonra kamuoyu ile paylaşılabilecek duruma gelineceğini sanıyorum. İkincisi ise Türkiye sosyalist hareketinin 2019’a kadar sokakta ve sandıkta daha etkin bir güç olması, siyasal alanın dışına itilen milyonları yeniden özneleştirmek için, zorunlu bir ihtiyaç olarak gördüğümüz bir “mücadele birliği” zeminin yaratılması için süren arayış olduğunu söylemekle yetinelim.'' demiş.

http://ilerihaber.org/yazar/iyi-gidiyoruz-82477.html

Demek ki, Erkan Baş ''bir şeyler'' yapıyormuş. Bu yaptıklarıyla parti kitlesellik mi kazanacak, yoksa sadece sokakta etkin bir ''mücadele birliğinin'' oluşmasına mı yok açacak?

Bir şey çıkmayacağını sanıyorum. Umarım yanılırım, umarım yazılıp çizilenler yine ''Erkan Baş heyecanları...'' olarak kalmaz.

Bekleyeceğiz, göreceğiz!






melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
08.03.2018- 16:22

Demek ki, Erkan Baş ''bir şeyler'' yapıyormuş. Bu yaptıklarıyla parti kitlesellik mi kazanacak, yoksa sadece sokakta etkin bir ''mücadele birliğinin'' oluşmasına mı yok açacak?

Bir şey çıkmayacağını sanıyorum. Umarım yanılırım, umarım yazılıp çizilenler yine ''Erkan Baş heyecanları...'' olarak kalmaz.

Bekleyeceğiz, göreceğiz!


Yazı böyle bitmiş ama insan merak etmeden de duramıyor :) Evet, Erkan Baş ne yapmaya çalışıyor? Aslında böyle bir sorunun öncesinde sorulması gereken soru; ne yapılmalı sorusuna yanıt vermektir. Bana göre ülkede, sosyalistler açısından yapılması gereken şeyin yanıtı, Türkiye'de sol açısından eksik olan şeyin ne olduğunun yanıtıyla aynıdır. Bunun yanıtı da örgütlenme ve toplumsal alanda kitleselleşebilme. Solun kitlesellik kazanabilmesi her şeyden önce ülke çapında örgütlenme çabasının yoğunluk kazanabilmesiyle mümkün.

Erkan Baş böyle bir atılımın içinde mi?
Sanmıyorum, böyle bir çabanın zaten gizliliği olmaz.

Örgütlenme konusunda bir atılım söz konusu değilse yapılmak istenen ne?

''Bekleyeceğiz, göreceğiz'' dedik de, geriye de pek bir şey kalmıyor. Erkan Baş, ''kenarda köşede kalmış'' ''TKP'' iddiası taşıyan çevreleri partisine (HTKP'yr) mi katacak? Olabilir ama, böyle bir çabanın öyle çok ''önemli bir çalışma'' olduğu iddia edilemez ki. Bunun kitlesellik sorununu aşmada bir etkisi de olmaz. Belki, Erkan Baş kendisine yakıştırdığı ''TKP Genel Başkanı'' sıfatını bir müddet daha kullanır o kadar. Başkada hiçbir etkisi olmaz.

Geriye ne kaldı; Erkan Baş, CHP ve HDP içindeki solcu-sosyalistleri partisinin içine mi alacak? Sanmıyorum, zaten böyle bir girişimin de arzu edilen sonucu sağlayabilmesi mümkün değil.

Başka?

Erkan Baş CHP ve HDP'ye tabanlarıyla birlikte HTKP'nin öncü ve önderliğini kabul mü ettirecek :?

Dağ fare mi doğuracak yoksa!

Neyse, ''bekleyeceğiz ve göreceğiz''!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
23.03.2018- 18:14

Çok bekletmediler; HTKP TİP oluyormuş!

http://www.solpaylasim.com/konu.php?k=7457

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
24.03.2018- 07:22

Yeni bir yol açılıyor… - Erkan Baş

Yüzlerce yıl öncesinden bugüne teslim olmayan, boyun eğmeyen, diz çökmeyen insanlar Kartacalı General Hanibal’a atfedilen “Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız” sözünü hatırlar ve hatırlatırlar.

Mücadelenin çeşitli evrelerinde bu ikilinin birisi kendiliğinden önünüze gelebilir ya da tercih yapmak zorunda kalabilirsiniz.

Türkiye’nin, işçi sınıfının, emekçi halkımızın kurtuluşu için mevcut yolların tümünün tükendiğini saptamayan herhangi bir çıkış arayışının başarı şansı yoktur.

Tüm yollar tıkandı.

Tüm yollar tıkandıysa yeni bir yol açılmalıdır.

***

Dün kamuoyu ile paylaşılan “Gel Kardeşim” başlıklı çağrı bu yolu birlikte açmaya davettir.

Türkiye AKP ve/veya Saray ile simgelenen karanlık iktidara mahkum değil.

İktidarın Türkiye’yi dolu dizgin karanlığa sürükleyebiliyor olmasının bir tarafında baskı, şiddet, rüşvet, rant vb. döngüsü içine yerleştirdikleri kendi özgüçleri, parababalarından ve emperyalistlerden aldıkları destek olduğu doğrudur. Diğer tarafta ise AKP karşısında yıllardır teslim olmayan, diz çökmeyen milyonların politik bir irade oluşturamıyor olması vardır ve bu da “bizim” zayıflığımızdır.

Bu zayıflık giderilmeden, bu boşluk kapatılmadan gidişatın değişmesi mümkün değil.

***

Umut ile..

Ayrıntılarını ileride paylaşırız, ama uzunca bir zamandır sürdürülen bir ön çalışmanın ürünüdür bugün yapılan çağrı. Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte önemli bir destek gördüğünü söyleyebiliriz, mutlaka büyüyecektir.

Olumsuz tepkiler de olacaktır elbette. Her tür engeli aşacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Bu süreçte en geniş anlamıyla bizim tarafta duran pek çok insandan en fazla şu soruyu duyduk: Umutlu musunuz?

15 yılda her tür baskıya, şiddete, zora rağmen AKP iktidarına teslim olmayan milyonların içindeyiz, bundan daha büyük bir umut kaynağı olabilir mi? İnsanın duruşu bakışını da belirler; milyonların içinde olan, yüreği onlarla birlikte atan, onların kararlılığının parçası olan neden umutsuz olsun?

Elbette umutluyuz. Yapmamız gerektiğini biliyoruz, yapılabileceğini biliyoruz, Türkiye’nin böylesi bir birikimi, gücü, enerjisi olduğunu görüyoruz.

Bugün yayınlanan çağrı da bunun bir yansımasıdır.

***

Sevda ile…

Yeni bir yola çıkıyoruz ama bu yolun ilk yolcuları olmadığımızı biliyoruz. Bizden önce yürüyenlerin kan, ter ve gerektiğinde can vererek taşıdığı bir sevdanın sürdürücüleriyiz.

Cesaretimizin özgüvenimizin kaynaklarından birisi ülkemize, halkımıza sevdamızdır.

Türkiye devrimci hareketi, sosyalist hareketimiz bir sıkışma, tıkanma yaşıyor. Bu güncel durum, bu ülke topraklarındaki devrimci enerjinin, daha önemlisi devrimci birikimin tükendiği anlamına gelmiyor. Tohumların yeniden yeşermesi için temel ihtiyaç toprağın havalanmasıdır, bunun için ter dökecekler, gereken emeği verecekler varsa mutlaka sonuç alınır. Bu topraklar bereketlidir, biraz havalandırıldığında 1’e 10, 1’e 1000 verir.

"Varız" diyoruz.

Dağınıklığı, yenilgiyi, ataleti kabul etmiyoruz.

Ve biliyoruz ki, sevda ile yürüyen dünyayı taşır.

***

Düş ile…

Son yıllarda pek çok şeyi yitirmiş bir ülkenin insanlarıyız. Yitirmediklerimiz, inatla yaşatmaya devam ettiklerimiz de var. Sevdamızı yitirmedik, düşlerimizi yitirmedik.

Düşlerimizin gerçekleşmesi için kendimizden başka bir güce bel bağlamamak gerektiğinden hareket ediyoruz. İnsanlığın binlerce yıllık düşleri gerçekleşecek ve bunun tek bir yolu var: bizlerin, ortak düşleri olanların birlikte mücadele etmesi. Ortak düşleri olanların birlikte mücadele edebileceği, kendi kararlarımızı kendimizin aldığı, karar alanlarla kararı uygulayanlar arasında ayrımların olmayacağı bir parti yaratacağız.

İşçi sınıfının çıkarlarından başka çıkarı olmayanların, görüşlerini gizlemeye tenezzül etmeyenlerin, egemenleri devrim korkusuyla titretmekten çekinmeyenlerin partisi geliyor.

Tüm varlığımızı bu mücadeleye armağan ederken, yüreğimizin sadece yeniyi yaratmanın heyecanı ile titriyor oluşunun nedeni budur.

***

Parti tabela değildir

Hayallerimiz çok büyük ama bir o kadar da gerçekçiyiz. Önümüzde zor bir süreç olduğunu biliyoruz. Yayınlanan açıklama ve ilk imzacılar dikkatle incelendiğinde, geride kalan 3-4 aylık dönemde yoğun hazırlık, tartışma ve örgütlenme süreci yaşanmış olduğu, sanıyoruz, kolayca görülebilir. Buna rağmen önümüzde daha epey bir yol olduğunu da görüyoruz. Türkiye gibi büyük bir ülkede bu işlerin kolay olmadığını da…

Meselemiz İçişleri Bakanlığı’na 30 kişilik bir kurucular kurulu dilekçesi vermek ve görünür bir tabela asmak değil. Hatta, tam tersine, genellikle büyük tabelaların küçüklüğü örtmek için bir perde olarak kullanıldığını iddia ediyoruz.

Şimdi il il, ilçe ilçe işçi sınıfı partisi ile buluşacak.

Bu büyük çıkışın başka zaman değil de Türkiye’de herkesin 2019 kodlu hesaplaşmaya hazırlandığı bir anda gerçekleşmesi tesadüf değildir.

2019 tartışmasında işçi sınıfını, devrimcileri hesaba katmayan hiç bir planın şansı yoktur, demek başlı başına bir iddiadır.

Türkiye işçi sınıfı kendi partisini “2019 bugündür” temel belirlemesiyle örgütleyecek, daha ilk adımlarını atarken gerçek bir seçenek, gerçek bir özne olduğunu da ortaya koyacaktır.

***

Yol açılacak

Türkiye bu karanlığı yırtacak. Bunun için ne gerekiyorsa onu yapmak için geliyoruz.

Kendi için parti, kendini düşünenlerin partisi gibi garabetlere son vereceğiz. Neredeyse 40 yıldır her dönem “ben buradayım” diye ses veren, içindeki enerji hiç sönmeyen ama bir türlü devrimcilerle, sosyalistlerle buluşamayan işçi sınıfımızın devrimci partisi geliyor. Emeği ile, alınteri ile yaşayan, sırtında dünyayı taşırken yoktan var eden, üreten, yaratan ama siyasal alanda temsil edilemeyen işçilerin varlığı büyük bir değişimin, kurtuluşun güvencesidir.

Büyük Gezi Direnişi’nden bu yana her türlü bedeli ödeyen, Deniz’lerin, Mahir’lerin kardeşlerinin, ülkemizin devrimci gençlerinin partisi geliyor.

Yıllardır, sosyalist harekete egemen olan statükonun dışarı ittiği, “bir başına” elinden geleni yapmaya çalışan, “işte benim partim” diyebileceği bir mücadele örgütü arayan devrimcilerin partisi geliyor.

Özgürlük için, eşitlik için kavga eden Kürt emekçilerinin dostu, eşit yurttaşlık diyen yoksul Alevinin sesi, daha üç beş gün önce sokakları dolduran ama siyasal alanda kendisine yer bulamayan milyonlarca kadının partisi geliyor.

Yokluğa, yoksulluğa mahkum edilenler, yok sayılanlar Türkiye’yi değiştirmek, kurtuluşun yolunu açmak için bir adım daha attı.

Dosta güven düşmana korku vereceğimize söz veriyoruz.

Söz veriyoruz, yol açılacak.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
24.03.2018- 07:41

Neden HTKP değil?
Neden TİP?

Ve TKP'deki ilk ayrışmanın üzerinden tam dört yıla yakın zaman geçmişken neden hala arayış ve neden hala ne aradığını bilememe durumu?

Erkan Baş'ın anladık artık, gerçekten de heyecanlarına gem vuramıyor ve etrafındaki belli bir kitleyi de peşinden sürükleyebiliyor; peki ama Metin Çulhaoğlu gibi deneyimli bir isme ne oluyor? Neden o da Erkan Baş'ın heyecanlarının ardından sürüklenmeye terlketmiş kendini?

Soyut cümlelerin ardından yuvarlanmanın zamanı değil?

M.Çulhaoğlu ve Erkan Baş ikilisi HTKP kurulurken bir ''tarz-ı siyaset'' belirlememişler miydi de, hala bir arayış içinde oluyorlar?

Ne olacak HTKP TİP dını aldığında?

Türkiye'nin yüzde ellisi koşar adım saflara mı girecek?

CHP ve HDP içindeki solcu-sosyalistler bir anda Erkan Baş'ın heyecanlarına biat etmeye mi başlayacak?

Ne olacak?

Hiçbir şey, evet, hiçbir şey olmayacak?

Bir müddet konuşacağız, solda belki bir müddet gündem oluşturacak, o kadar!

Sonrasında Erkan Baş kendini heyecanlandıracak başka bir şey bulur!

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]