Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

Sabah, sol haber sitelerinde haberleri ve yorumları okuyorum. İLERİ'de Ercan Gündoğan'ın ve Metin Çulhaoğlu'nun yazıları okunmalı. Katıldığım yerler var katılmadıklarım da...SOLportal'da Orhan Gökdemir'in ''Ne molla, ne Asena, ne Murdoch'' başlıklı yazısı üzerinde durmaya da değer. Gökdemir ''tuhaf zamanlarda yaşıyoruz'' diyerek bu konuya ilişkin örnekler vermiş. Bu konuda yazısının bir yerinde ise bu ''tuhaf zamanlara'' başka bir örnek vermeye çalışıyor:

''Utanılası bir oyunun tam ortasındayız. 16 yıllık diktatörü oy vererek, sandık başı bekleyerek yenebileceğimizi söylüyor birileri. Herkes oynamaya aday, herkes meclisten de cumhurbaşkanlığından da umutlu. ''

( Bu satırları yazarken Halk Tv Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın (sanırım) dünkü konuşmasından bir bölümü tekrarlaya tekrarlaya veriyor. Erdoğan kürsüden o beni rahatsız eden ve uzunca bir zaman asla dayanamadığım ses tonuyla bağırıp çağırıyor. ''CHP pisliktir, çöplüktür...'' )

TKP Cumhurbaşkanlığı seçiminde adayların hepsine basıp geçilmesi kararını aldı. Oğuz Oyan dışında SOLPortal yazarları, facebook'ta üyeleri veya sempatizanları iyi kötü bu kararı savunmaya çalışıyorlar. Erdoğan karşıtlığında konumlanmanın ''kurtuluş'' anlamına gelmeyeceğini ve kurtuluşun sosyalizmde olduğunu söylüyorlar. Konuya biraz eleştiri getirildiğinde ise anlamadığını sandığım bir şekilde tepki de gösteriyorlar. Ne Amerikancılığınız kalıyor ve ne de sol liberalliğiniz! Daha düne kadar Erdoğan'ın ve Erdoğan yönetimindeki AKP'nin cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir anlayışın temsilcileri olduğunu söyleyenler bu kez neredeyse, ''hiç farkları yok, hepsi bir'' noktasına gelmişler. Tablo bu olunca Gökdemir de ''utanılası bir oyunun ortasında'' olduğumuzu söyleyip, seçimle Erdoğan'ın ve zihniyetinin yenilmeyeceğini ileri sürüyor.

Öncelikle Erdoğan'ı ve AKP'yi geriletmenin veya iktidardan etmenin düzen değişikliği anlamına gelmeyeceğini söyleyelim. Ne var ki, aynı kesinlikle de, Erdoğan ve AKP'nin iktidardan uzaklaştırılmasının pek çok gerici eğilim ve süreci de durdurabileceğini söyleyebiliriz. 16 yıllık gerici bir sürecin, bir karşı devrimin kimi uygulamalarının kalıcı bir nitelik kazanmış olmasının, Erdoğan ve ekibinin iktidardan uzaklaştırılması halinde ''özgürlük ve demokrasi'' konusunda hiçbir şeyin yapılmayacağı, yapılamayacağı anlamına da gelmeyecek! Ya birbirine karıştırıyoruz, ya da ilk düğmenin yanlış iliklenmesi nedeniyle öyle göstermek zorunda kalınıyor.

Metin Çulhaoğlu'nun bugünkü yazısı da bu konuya ilişkin. Katılıyorum; Erdoğan ve ekibinin iktidardan uzaklaştırılması toplumdaki heyecanın ete kemiğe bürünmesi ve gerici sürecin en azından bir dönem için durdurulması, geriletilmesi anlamına gelecektir. 16 yıldır sık boğaz olan bir ülkede soluk almanın nispeten de olsa rahatlamasıdır TAMAM diyenlerin sandıktan çıkması! Yeter ki, özgürlük ve demokrasi şarkılarının geri kalmış bir kapitalist ülkede merkezi bir önemde olamayacağının bilincinde olalım. Yeter ki, hemen her koşulda sosyalizm hedefini hiç terketmeyelim. Dolayısıyla seçime katılıp, Erdoğan karşıtlığında mevzilenmek ''utanılası bir oyunun'' parçası haline gelmek değildir. Tam tersine, Erdoğan sonrasında ortaya çıkabilecek olanakların sosyalizm lehinde kullanılma potansiyelinin artmasıdır.

İşte bu yüzden, hem Erdoğan ve ekibinin uzaklaştırılması ve hem de bu karşıtlıkta mevzilenen toplumun heyecan ve coşkularına ses verme ve hem de seçim sonrasında ortaya çıkabilecek olanaklar için...- 24 Haziran seçimlerinde gericilik karşıtı bir pozisyonda yer alabilmek yaşamsal önemdedir. Solun, boykot ve benzeri eylem türleriyle   sonuçta Erdoğan'ın işine yarayacak bir pozisyonda daha fazla ısrarcı olmamalı. Ve üstelik Erdoğan çok küçük bir farkla seçimi kazandığında bunun vebali ağır olacaktır.

Sosyalist sol -her şey bir yana- bu riske de girmemelidir.

( En önemlisi seçime katılmayacağını açıklayanlar, seçim sonuçlarından nasıl bir fayda umduklarını da anlat(a)mıyorlar! Erdoğan'ın iktidarı sol siyaset için daha yararlı mı görülüyor acaba?)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
15.05.2018- 08:11

Bu konuyu işleyecektik; 24 Haziran seçimine kadar zaman zaman da olsa bu konuya değinecek ve derinleştirecektik. Orhan Gökdemir SOLportal'daki bugünkü yazısında söylediklerine açıklık getirmeye çalışmış:

''Son yazıma birçok itiraz geldi. Doğruydu gerçi söylediklerimiz ama pek romantikti. Tek adam rejimine son vermek için Temel Molla ve Meral Asena’yı da dikkate almamız, desteklememiz gerekiyordu. Hem alacağımız oy toplam oyun yüzde kaçıydı şunun şurasında. Azdı az olmasına ama ziyan etmemekte de fayda vardı.

Bu yalın gerçekçilik karşısında kanı donuyor insanın. Öyle bir gerçekçilik ki bu, insanı insanlığından çıkarır; faşistten ırkçı, dinciden yobaz yapar. Zaten bu yönde gelişmelere sıklıkla tanık oluyoruz son günlerde. Koşup saray değneğine bile oy verdiler, 100 bin imza barajını geçsin diye. Barajı geçer geçmez oy verenlere küfür etmeye başladı değnek. Suç onda değil, koşup ona oy veren gerçekçimizde!

Gerçekçi olmadığımı saklayacak değilim bu nedenle. Bizim fıtratımızda var romantizm. Solculuğun ve devrimciliğin olmazsa olmazıdır bildiğim. Onsuz yola çıkılmaz, eylem yapılmaz, yazı yazılmaz, söz sarf edilmez. Yoksa kim, oy oranı yüzde bilmem kaçken düzeni değiştirmeye yeltenebilir ki?''

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-gokdemir/romantik-237523

Yazı böyle sürüp gidiyor. Gökdemir bir yerinde ''gerçekçi'' olmadığını söylediği bir önceki yazısına açıklık, netlik kazandırmak istemesine rağmen bence hala net değil. DEvam ederiz ama yazısının başlığı güzel.'Romantik''.

Evet, romantiğiz, ve dünya çok daha güzel bir dünya oluncaya kadar da bu romantizm hep devam edecek. Ne var ki, bunun böyle olması gerçekçi olmadığımız ve ayaklarımızın yere basmadığı anlamına da gelmez.

24 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bu duruşumuzu asla bozmayacağız. ERdoğan karşıtlığında mevzilenip, toplumun heyecanına coşku ve seslerine sesimizi katmaya devam edeceğiz!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
15.05.2018- 08:22

Romantizm'den söz edip, solcuların romantik bir yanları olduğunu söylerken tipik bir örnek de Orhan Aydın ustamızın   SOLportal'daki yazısıyla geldi; aynen şunları söylüyor, ''bu düzen değişmelidir'' başlıklı yazısında:

''Susalım öyle mi, birileri çıksın bu çürümüş düzenin sürdürülmesi için pazarlıklar yapsın ama bu ülkenin işçileri, emekçileri, ezilenleri, aydınları sussun.

Aman ha sakın katilden, hırsızdan, talancıdan, yalancıdan, düzenbazdan, din tüccarından, savaş seviciden, tecavüzcüden, işçi, öğrenci, kadın, çocuk, sanat, sanatçı düşmanından, bahsedilirse “ayrışırız” öyle mi?

Ayrışın o zaman tez elden ayrışın.

Çünkü susmayacağız.

Katile katil, hırsıza hırsız, din tüccarına madrabaz, düşmana düşman diyeceğiz.

Ne bu soysuzlukla, ne de onları onaylayanlarla, çanaklarından beslenenlerle işimiz olmadı, olmayacak.''

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-aydin/bu-duzen-degismelidir-237524

Solcu olmak hiç kolay değil.

Hem alabildiğine romantik olacaksın ve aşk ve sevda türküleri düşmeyecek dilinden ve gönlünden, hem de alabildiğine gerçekçilik peşinden koşacaksın.

Az şey mi :)

( Devam ederiz.)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
23.05.2018- 22:25

Altını çizelim, çok çok önemli gördüğümüz 24 Haziran seçimlerinde sömürünün kendisi ve sömürü kaynaklı sorunların hemen hemen hiçbiri çözülmeyecektir. Kapitalizmin yarattığı sorunların tamamının kapitalizm içinde çözülmesini hiçbir sosyalist de savunmaz. Dahası seçim yöntemiyle kapitalizmden sosyalizme geçişin de bir teorisi veya pratiği bulunmamaktadır. Ne var ki, genel durumun bu olması bu seçimlerin önemli olmadığı anlamına gelmiyor. Şunu savunuyorum; şunu savunmalıyız; açılımını sonra yaparız ama bir seçim döneminde -özellikle- TKP seçimlere parti adıyla veya bazı nedenlerle bağımsız adaylarla giriyorsa oy verilmemesinin savunulacak bir yanı yoktur. Eğer bilimsel sosyalizme inanıyorsak   bu konunun tartışılacak bir yanı da olmaması gerekir. ( Bu yüzden 24 Haziran seçimlerinde bağımsız adayların desteklenmesi gerektiğini savunuyorum ve benim oyum İstanbul   1. bölgede Aydemir Güler'in olacak.)

24 Haziran seçimlerinin bir yanı benim için bu.

Başkanlık seçimleri için ortada bir komünist aday olmadığı için M.İnce'ye oy vereceğim. ( Demirtaş konusuna ayrı bir parantez açmak lazım. O konuya girmiyorum.) Sonucu Erdoğan'a yaramaktan başka hiçbir işe yaramayacak bir kararı desteklemem mümkün değil. Partili partisiz pek çok komünistin de bu şekilde davranacağını sanıyorum. Komünist partilerimizin bu konudaki kararlarını yanlış bulduğumu söyleyebilirim.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]