Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

Demokrasi önemli, demokrasinin olmaması, demokrasinin önemsenmemesi   en munis, en mülayim bir insanı bile diktatörlüğün eşiğine bırakmaya yetiyor. Partlerimizde demokrasi yok, demokrasi işlemiyor, sosyalist partlerde de durum farklı değil, onlarda da demokratik merkeziyetçilik adı altında merkeziyetçilik demokrasiyi sindirdikçe sindiriyor. Bu yüzden en sağ partilerimizden en sol partilerimize kadar bir kez yönetime gelen yöneticilerimiz kendi keyifleri istemedikçe gitmiyorlar. Partilerin yönetim biçimleri yönetimleri, liderleri değiştirmeye yetmiyor, yetemiyor.

14 ve 28 Mayıs seçim yenilgilerinden sonra Kılıçdaroğlu da değişim sözünü ağzından eksik etmez oldu. Değişim de değşim. Parti yönetimi-lider de değişm diyor, muhalefet de. Ama bir türlü bu değişimin ideolojjk yönü açıkça ortaya konulmuyor. Bir İlhan Cihaner'de var bu açıklık. Cihaner partinin sola yönelmesinden söz ediyor ama ne yeterli kadrosu var ve ne de parti içinden ve dışından ilgi gösterilecek lider özellikleri. İmamoğlu'nun değişmi ise özellikle Kılıçdaroğlu'nu ve yönetimini kapsıyor İdeolojik yön konusunda ondan da pek bir şey duymadık. Ama işin gerçeği,   hemen her konuda partiyi Kılıçdaroğlu'ndan çok daha iyi yöneteceği yönündedir.

Kılıçdaroğlu'nun siyaseti bilmediğini, günübirlik çözümlerle partiyi yönetmeye çalıştığını hep söylüyorduk. CHP'nin klasik sağ seçmenden on yıllardır oy alamadığını, bu sorunu çözebilmek için sol-sosyal demokrat bir siyasetin kitlelere benimsetebilmesine ihtiyaç olduğunu Kılıçdaroğlu anlayamaz, anlasa yapamaz çünkü böyle bir donanımı, kadrosu ve en önemlisi inancı yok. Partinin sağa açılması, sağcı siyasileri bünyesine katması ve giderek sağcılaşması Kılıçdaroğlu'nun Deniz Baykal'dan aldığı ve daha da yaygınlaştırdığı bir çözümdür. Seçim hasbelkader kazanılsaydı belki bu sorun bir müddet daha halının altına süpürülmüş olarak gidecekti ama olmadı, seçimler kaybedildi, ülke dinci gericiliğin tehditinden kurtulamadı ve parti içindeki siyasi çarpıklık ve çapsızlık iyot gibi açığa çıktı.

Kılıçdaroğlu istifa etmiyor. Parti içinden ve dışndan yoğun bir baskı olmazsa istifa da etmeyecek. ''Mesajı aldım, parti değişecek'' demesinden anladığı da partiyi daha da sağa açması, sağcılarla doldurması, sağ seçmene bu yolla şirin görünme çabasından başka bir şey değildir. Yaptıklarından ve her seçim yenilgisinden bile bir ders çıkartamıyor. Tıpkı bizim sosyalist partilerimizin başında bulunan yöneticiler gibi...

Sonuçta...

İmamoğlu çıkışlarında ısrarcı olursa, Kılıçdaroğlu anlamsız bir şekilde partinin başında kalmaya devam ederse   Cumhuriyet tarihinin en gerici paramentolarına daha çok uzun zaman tanıklık etmiş olacağız. Geldiğimiz nokta bu. TİP dışında sosyalistlerimiz bildiğimiz gibi. Onlar her şey uyarında gidiyormuş gibi davranmayı dürdürüyorlar. HDP Türkiyelileşme sancıları çekiyor. Bir türlü kabuğunu kıramıyor, kendi kitlesi dışındakilere güven veremiyor.

Umutsuzluk gibi algılanmasın, bu günün   dünyasında karanlığın sürgit egemenlik kurabilmesi mümkün değildir. Eninde sonunda güneş çıkacaktır,ama...
Ama işte,   gökyüzü hala gri ve ufukta kara kara bulutlar kümelenmeye başlıyor.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]