Seçimleri yaklaşırken sosyalistler açısından birkaç not:

1- Önce şu ayağı yere basmayan hayallerden kurtulmak gerek. CHP veya DEM olmadan sosyalistlerin tamamı bir araya gelse bir büyük şehri, bir ili ya da bir ilçeyi kazanma şansları ne yazık ki görünmüyor. Henüz bu noktada değiliz. Alacağız, yükseliyoruz, komünist belediyeciliği göstereceğiz gibi açıklamalar tamamen kendi kitlemize yönelik ajitasyonlardan başka bir şey değil. Binde birler ikiler veya on binde iki üçler seviyesindeyken ve ne yazık ki durum buyken, partili-yetkili arkadaşlarımız bu şekildeki açıklamalara eminim kendileri de inanmıyorlardır.

2- AKP-MHP ortaklığı iktidarda olduğu sürece yapılmakta olan her seçim bir referandumdan başka bir şey değildir. Bu yüzden sosyalistler açısından önceliğimiz bu ittifaka kaybettirmek merkezli olmalıdır. Hem iktidara kaybettirmek ve hem de sosyalizmi toplumsal alanda daha etkin bir hale getirmek çabası sanıldığı gibi birbiriyle çatışan çelişkili tavırlar değildir ve başarılabilir. 2023 seçimlerinde örneği var, yeter ki bu konuda samimi bir çaba gösterelim.   Zaten onca zamandır, emekçi halkımızın beklentilerinin karşısına dizilerek sözde sosyalizm propagandası yapmanın yüzü sola dönük kesimlerde hiçbir etki yaratmadığı ve dahası tepkiye yol açtığı artık anlaşılmış olmalıdır.

3- Ve bence en önemlisi parti üyesi veya sempatizanı olan ve sol-sosyalist olma iddiası taşıyan arkadaşlarımızın da bu konularda sorgulayıcı ve eleştirel bir tavır takınmalarında yatmaktadır. Parti merkeziyetçiliği ve parti disiplini adı altında giderek daha da sorunlu bir hal alan şu biatçı anlayışlardan sıyrılmak gerekmiyor mu?

Üye ve sempatizan ya da yüzü sola dönük kesimler olarak nitelediklerimizin de bu ülkenin geleceğine ilişkin kafa yorması gerekmektedir. Ülkede cumhuriyet ve kazanımlarının ortadan kaldırılma süreci yaşanıyorken hiç birimizin kayıtsızlığı söz konusu olamaz. Nasıl düze çıkarız, nasıl bir siyasi pozisyona ihtiyaç var, bu ülke insanlarını tehdit eden, geleceğine ipotek koyan gelişmeler yaşanıyorken hiçbirimizin kayıtsızlığı söz konusu olamaz. Ve bir önemli sorun da bir şekilde partili veya sempatizan olmak da bu konuda yapılması gerekenleri üç beş kişinin inisiyatifine bırakılması gerektiği anlamına gelmez, gelmemeli.

Evet, Türkiye'de sosyalizmin ve sosyalist partilerimizin toplumsal alanda etkisini arttırmaya ihtiyaç var. Sorun bunun nasıl gerçekleştirileceğinde yatmaktadır. Ve bu sorun hiçbir şekilde güncelden, güncelde yaşananlardan soyutlanarak ele alınabilmesi mümkün değildir. Ekonominin bitikliği, eğitim ve sağlık sisteminin dibe vurmuşluğu, hukuk ve adalet sisteminde keyfiliğin hüküm sürdüğü ve cemaat ve tarikatlerin   siyasal ve toplumsal yaşamda egemenlik kurduğu koşullarda çözümü doğrudan sosyalizme bağlamak ne kadar yanlışsa ve ne kadar apolitik bir tavırsa, sözde sınıf mücadelesini öne çıkarmak adına iktidar ve muhalefeti aynılaştırma çabası içine girerek muhalefete muhalefete etmeyi parti çıkarına uygun görmek de o denli büyük ve bağışlanamaz bir yanlışlıktır. Bu yanlışlığa üye ve sempatizan ve de yüzü sola dönük kesimler tarafından ses yülseltilmedikçe özellikle partilerimizin toplumsal alandaki etkisizliğini gidermek mümkün olmayacaktır.