Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları
04.03.2024- 00:05

Artık açıkça bir tehdit dilini kullanmaya başladılar; ''oy yoksa bizden de icraat yok'' diyorlar. Yıllar önce söyledikleri ''dindar ve kindar nesil'' için de tam gaz yola devam ediyorlar. Bu süreçte İstanbul'a, İstanbul'un kaynaklarına ihtiyaç duyuyorlar. Devletin bütün olanaklarıyla İstanbul'a asılmalarının nedeni de bu. Ve İstanbul seçimlerinin bir referandum olduğunun onlar da farkında.

31 Mart İstanbul seçimleri, özellikle İstanbul, bu gerici iktidarı olduğu yerde durdurabilmenin ve yaratacağı umut ışığıyla belki bir erken seçimin de kapısını aralama potansiyeline sahip.   Bu yüzden önemli, bu yüzden küçük hesaplarla, savruk iddialarla ve ayakları yere basmayan ideallerle gericiliğin değirmenine su taşıma çabalarını da aşabilmeliyiz. Ya bu karanlık sürece devam diyeceğiz, ya da bu karanlığı durdurabilmek adına düğmeyi kapatacağız. Ya onlardan yana olacağız, ya da iyilikten, güzellikten, demokrasiden, soldan yana...

Ortası yok bunun.
Ve bu kadar basit!

Hiç kimse içi boş   lafların ardına sığınmaya çalışmamalı. Hiç kimse inanmadığı, savunamadığı ama sırf birileri öyle söylediği ve öyle olduğu için de ''vardır bir hikmeti'' deyip geçiştirdiği   faşizme karşı mücadelenin önemini yadsımamalı. Yadsımamalıyız. Özellikle faşizme karşı mücadelenin daha güzel bir dünya hedefleyen ve demokrasiden yana olan güçlerin mücadelesi olduğu gerçeğine gözlerini kapayanlar olarak tarihe geçmemeliyiz. Ve bu ülkeye ve bu ülke insanlarına, sola, solun asla yitirmemesi gereken koşullarına, ayağımızı bastığımız zemine...

31 Mart'ta bir olanak daha yitirilmemeli.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
05.03.2024- 07:20

Tüm liselerin İmam Hatip okullarına dönüştürülmesi hız kazandı. Ne demişti AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ''Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz'': Aynen sürdürüyorlar. Ortaokul müfredatından evrim konularının kaldırıldığını biliyoruz. Artık biyoloji, fizik kimya, jeoloji ve hatta arkeoloji bile anlamını kaybetti. Dün bir tv.de gördüm. Bir ortaokula mezar maketi getirmişler, ders(!) işliyorlar. Başında da   bir kadın maket mezarın toprağını düzenliyor ve sanırım dua ediyor. Ne anlatıyorlarsa artık.

İBB seçimleri o kadar önemli ki!

Ne yazık ki, cemaat ve tarikatçıların biatçı kesimine bunu anlatabilmek çok zor. Geleceğimiz elden gidiyor, çocuklarımızın ülkemizin geleceği karartılıyor. Ama sorun sadece bu kadar değil ki. Bu sorunlar yumağını anlayamayan, anlamazlıktan gelen   kendince liberalizme karşı, CHP'ye ve DEM'e karşı sözde bağımsızlığını koruma çabası gösteren ve belki ihtiyaç anında, zamanı geldiğinde, devrimci süreç yaşanır olduğunda çelik disiplinli devrimciler ordusu(!) ile öncülüğe hazır, proletaryanın kendi kapılarını çalacağını uman bir kesimimiz...- ne hayaller ne hayaller!

Ben bu tür hayallerin bugünkü yanlışlık ve yetersizliklerin üstünü örtme çabası olarak anlıyorum. Bana öyle geliyor. Bu yüzden samimi de bulmuyorum. Bugünün mücadelesine katılamayan, güncel görevlerini yerine getiremeyenlerin yarınları yorumlaması, kendilerini yarınlara hazırlaması gibi bir sözde misyon üstlenir görünme çabalarını sadece samimi de değil, aynı zamanda inandırıcı da bulmuyorum. Kendileri inanıyor mu, ondan da emin değilim.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
09.03.2024- 07:00

Yineleyip duruyoruz, seçimlere kadar çok daha yineleyeceğiz. Seçimler önemli, İBB seçimleri çok daha önemli. Sosyalistlerin bu seçimde nasıl bir siyaset izleyecekleri de öyle. Özetle bu seçimlerin 1- AKP-MHP ittifakının geriletilmesi ve merkezi iktidarı kazandıktan sonra yerellerde de iktidar olabilmesinin önüne geçilebilmesi için ve 2- Sosyalistlerin toplumsal alandaki etkilerini   arttırabilmeleri açısından önemli olduklarının altı bir kez daha kalınca çizilmelidir.

Çok açık, çok net.

Ve bu iki başlığın birbiriyle ilintili olduğunu da söylemek gerek. Seçimler kitlenin politize oldukları zamanlardır. Ve seçimler aynı zamanda sosyalistler açısından   kitlelerle aralarında var olan   mesafenin daraltabilmenin potansiyelini taşırlar. Bu potansiyel doğru değerlendirilebilmeli, ve sosyalistlerin her seçimde -seçimin önemi ne kadar farklı olursa olsun- toplumsal alanda bir önceki durumdan çok daha etkili olabilmelerinin yolu bulunmalıdır. Bu becerilemiyorsa, siyasi pozisyon da siyasetin kendisi de yanlış demektir. Halka işlememiş, halkı heyecanlandıramamış ve halkla aramızdaki açının kapanmasına yol açmamış demektir. Kendimizi kandırma çabası içine girmemizin bir anlamı yok. Soyut açıklamalarla bu gerçekliği pas geçmemizin bir anlamı ve yararı da yok.

Bu yüzden bu seçimlerin önemi iki temel başlık altında toplanmakta ve hem AKP-MHP ittifakının geriletilmesinin ve hem de sosyalizmi toplumsal alanda daha güçlü hale getirebilmenin önemine vurgu yapmaktayız.   Ekleyelim, sosyalizmin toplumsal alandaki etkisini arttırabilmenin yolu da birinci başlığa bağlıdır ve sosyalistlerin tek adam rejimine karşı nasıl bir siyaset izledikleri ve neyi amaçladıkları da bu etkinin azalıp artacağının karşılığını içinde taşır. AKP-MHP ittifakını geriletmeyi amaçlamadan, tek adam rejiminden nasıl kurtulabileceğimizin somut karşılığı bulunmadan ve   üzerimize çöken bu karanlıktan nasıl çıkacağımız sorusunu sürekli güncellemeden ve bu konuda kitlelere güven verici bir siyasi pozisyon almadan sosyalizm konusundaki günceli kapsamayan soyutlamaların hiçbir anlamı olamaz. Biz çelik bir disiplin içinde devrimci durumu bekleyelim ve bunca sıkıntıları sırtlamış sınıfımız ve emekçi halkımız nasılsa kendiliğinden bizim durduğumuz noktaya gelir, bizi bulur, bizi tercih eder beklentisinin siyasette yeri yoktur ve olamaz.

İBB seçimlerinin de bu bağlam içinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. 31 Mart 2024 İBB seçimleri sıradan bir seçim değildir; dün akşamdı sanıyorum, bir anket firmasının sahibi özetlemişti, Erdoğan bu seçimi kazanırsa ömür boyu cumhurbaşkanı olarak başımızda kalır, mealinde bir gerçeğe parmak basmıştı. Yanlış denilebilir mi? Böyle bir olasılığın bile bu ülkeyi sıradan bir orta doğu ülkesinden çok daha geriye götürebileceği anlamı taşıdığını görmezlikten gelecek bir sol,sosyalist, komünist bir parti olabilir mi? Nesnellkle hiç de uyuşmayan soyutlamalarla uğraşıp içinde bulunduğumuz karanlığı ve dahi tehlikeyi görmezlikten gelmenin adı sınıfsal yaklaşım değildir ve olamaz. Ve bana öyle geliyor ki bu tür bir   sınıfsal yaklaşım (!) hem kendi konfor alanlarının dışına çıkmamanın ve hem de etliye sütlüye fazlaca bulaşmamanın zorunlu bir uğrağından başka bir şey değildir. Çuhaoğlu'nun deyiiyle bir çeşit ''solcu apolitizmi''...

İBB seçimleri sosyalistler açısından da sıradan bir seçim değildir bu yüzden. Seçimin sonucu Türkiye'nin 1 Nisan 2024'ten sonra nereye evrileceğini de belirleyecektir. Ya iyice yoğunlaşacak ve kurtulmanın da bir hayli zorlaşacağı bir bezgin karanlığın egemenliği altına gireceğiz ve ya da ülkede her şeye rağmen bir umut ışığının belireceği ve ''yenilecekler, eninde sonunda yenilecekler'' duygu ve heyecanının   yeşereceği bir güncellikte yerimizi alacağız.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
11.03.2024- 08:47

SOL parti MYK üyesi Alper TAŞ'ın seçim konusundaki görüşleri:


melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
16.03.2024- 08:29

Sol ne yapmalı, sosyalistler özellikle bu seçimde nasıl bir siyasi pozisyon almalı? Aslında bu sorunun yanıtını hem buralarda ve hem de sosyal medyada vermeye çalışıyoruz. Hep aynı şeyleri yazıyor ve he aynı vurguyu yapmaya çalışıyorum; diyorum ki, tek adam rejimi yürürlükte ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinde olduğu sürece girilecek her seçim bir referandumdur. Bu yüzden AKP Genel Başkanı Erdoğan yönetiminde girilecek her seçimin sosyalistler için ayrı bir önemi vardır ve olmalıdır. İkinci konu ise sosyalistlerin (sosyalist partilerin) toplumsal alanda var olan etkisizliklerini yenme çabalarıdır. Sol belki her zaman ama özellikle bu referandum türü olan seçimlerde ( Örnekse İBB seçimleri) bu iki temel konuda açık bir pozisyon almalıdır ve çünkü bu iki konu da doğrudan birbiriyle ilintilidir.

Kalabalık olmak istiyoruz; devrimci bir kitle yaratmaktan yanayız, işçi sınıfı ve emekçi halkla aramızda var olan mesafenin daralmasına yönelik bir siyasi pozisyona ihtiyaç var, yapılacak iş çok da zor değil, özellikle ilerici, yurtsever, yüzü sola dönük milyonlarca insanın heyecanlarına, coşkularına, umutlarına yakın durmak ve ülkeyi içinden geçtiğimiz karanlıklara boğan bu tek adam rejimine karşı somut bir karşıtlık içinde olmaktır. Sosyalistlerin toplumsal alanda etkilerini arttırabilmenin yolu da buradan geçiyor. Tek adam rejiminin kazandığı meşruluğu sandık sonuçlarından elde ettiği gerçeği ortada duruyorken, bu gerçeğe sırt çevirmek ve tek adam rejiminin değirmenine su taşımaktan öte hiçbir işe yaramayan bir siyasi pozisyonda ısrar etmek, hem faşizmi geriletme mücadelesinin dışında kalmak ve hem de bu siyasi pozisyonun hiçbir işe yaramayacağını görememek anlamına gelmiyor mu?

Olmuyor, olamıyor toplumun dönük bakmasını sağlayan kalabalıklara ulaşılamıyorsa ortada koca bir siyasi yetersizlik vardır. Bu yetersizlik,   bu onlarca yılın çaresizliği sonuçta ''iz doğruda duruyor, ama halk bizi anlamıyor''a bağlanıyorsa ( ki bu durumun başka savunulacak yanı da kalmamıştır) daha da kötü. Çünkü böyle bir savunma da sonuçta ''bizim hep doğruda durmamızı dayatacak, onlar da bu güne kadar olduğu gibi bizi hiç anlamayacaklar! Peki bu durumda o sürekli dilimizden düşürmediğimiz devrim, sosyalizm, daha güzel bir dünya özlemi ne olacak, oralara nasıl varılacak?

Bugün olmuyor, olamıyorsa olsun başka koşullarda olur, olacak falan denilerek mi?
İnanan inanmaya devam etsin, bana hiç inandırıcı gelmiyor.

Cevap: 5
24.03.2024- 23:17

Bu seçimin bir referandum niteliğinde olduğuna, köklü değişimler yaratabilecek bir nitelik taşıdığına inanmıyorum. Bilakis Ankara ve İstanbul seçimlerinin muhalefet tarafından kazanılması, geçen yıl ki seçimlerde toplum nezdinde kaybettiği inandırıcılığı yeniden kazanmasına sebep olabilir. Bu da toplumun sistemin dışına çıkan alternatiflere yönelebilmesi, yani Sosyalizmin güç kazanabileceği bir zeminin oluşabileceği siyasal ve toplumsa koşulların oluşmasının önünde bir engel teşkil edecektir. Halk, düzen muhalefeti tarafından uyutulacak ve burjuva politikacıları arasındaki danışıklı dövüş devam edecektir. Halbuki Türkiye'de bir değişim yaratabilmek için, öncelikle bu değişimi gerçekleştirebilecek muhalif özneyi değiştirebilmek gerekmektedir. Fakat oylar bölünmesin safsataları ile düzen muhalefeti, toplumu kandırmaya, aldatmaya devam etmektedir. Halbuki o oylar bölünmediğinde de sonuç değişmemektedir.

Son genel seçimlerde göstermektedir ki CHP'nin iktidarı almak ve ülkeyi yönetmek gibi bir derdi bulunmamaktadır. Şimdilik sadece Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerin yönetimi ile yetinerek, bu belediyelerin yönetimi üzerinden hem çıkar elde etmek, hem de kendilerine başarılı süsü verip, koltuklarını korumanın derdindedirler. İktidarda şimdilik Başkanlık koltuğunu elde tuttuğu sürece büyükşehir belediyelerinin muhalefette kalmasına razı gözükmektedir. Peki bu kayıkçı kavgasında Sosyalistler ne yapmalıdır? Aman oylar bölünmesin diye bu danışıklı dövüşte taraf mı olmalıdırlar, yoksa iki taraflı bu oyunu teşhir mi etmelidirler?                                                                                                                                              

melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
25.03.2024- 06:53

Düzen muhalefetinin iktidarı almak ve ülkeyi yönetmek gibi bir derdi, iktidarınsa özellikle İstanbul'u kazanmak gibi bir derdi olmadığını hangi verilerden çıkardın? AKP-MHP- BBP ve Hüda Par ortaklığının İstanbul'u da kazanarak devam etmesinin sosyalist muhalefet için bir fayda sağlamayacağı anlamına gelen bir düşünceyi savunmanın doğru sayılabilme özelliği olabilir mi? En basiti şurada birkaç cümlelik yorum yaparken bile kaç kez yazı sildiğimi ve kapıya polslerin dayanmaması için nasıl da kılı kırk yardığımı ben biliyorum. Ya da Örnekse içeride neredeyse rehin tutulan insanların normal bir demokratik düzende tutuklanması söz konusu olabilir mi?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 7
26.03.2024- 05:22

(face'te yazmıştım.)
  ·
Işid miymiş, ya da Deaş? Tahlil mi, çözümleme mi, analiz mi yapmak istiyorsun, yapabilirsin, yapman da gerekiyor üstelik; kapitalizmin sürdürülebilirliği için bu tür yan sanayilere ihtiyaç olduğunu açıklayabilir ve sonra da insanlığın başına bela olduklarını bütün açıklığıyla ortaya dökebilirsin; ve dahası elinde kala kala sadece sandığa atılacak oy'un varsa, onu da o sorunu güçsüz hale getirebilmek için kullanırsın, kullanmalısın?
Tıpkı 31 Mart'ta yaşayacaklarımız gibi...

Sadece ''kapitalizmin ürünü'' diye yaklaşamazsın. Düzeni ortadan kaldırıp sosyalist dönüşümler başladığında bunların tamamı ortadan kalkacak diyemezsin, O orada durur, muktedir hale gelir ve bagajındaki tüm karanlıkları toplumun üzerine boca ederken ise gözlerini bu gerçeğe kapayamaz, kapamaya çalışanların yanında da durmazsın.

Sınıf mücadelesi hem Deaş'ın dünyaya   ve hem de tek adam rejiminin bu ülkeye dayattıklarını görebilmeli, analiz edebilmeli ama mutlaka ve mutlaka   o savunageldiğimiz mücadelenin merkezi haline getirebilmeliyiz.


Yoksa, iyilik, güzellik, sevgi, umut...-ilelebet Kaf dağının ardında tutsak   olacaktır.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 8
27.03.2024- 05:41

Dünyanın bütün kötülükleri bir yanda yani bir yanda barbarlık, bütün iyi ve güzel insanlar da öte yanda, yani sosyalizm. Engels'in söyleyip Rosa'nın geliştirdiği ya sosyalizm ya barbarlık şiarında ibrenin sevgi ve güzellikten yana çevrilebilmesi için sadece sosyalizm diyerek ve sadece kendi gündemlerimizi ön plana çıkartarak başarı kazanamayız. Güncel olanı, toplumun önünde-gündeminde   olanları da alt etmeyi mücadelemizin bir parçası haline getirebilme becerisi gösterebilmeliyiz. Yoksa, olmuyorsa, başaramıyorsak dünya daha güzel olmayacak. Biz sadece konuşacağız, sesimizin giderek daha da kısık hale geldiğini anlayamadan; dünyanın ışıkları ise bir bir sönmeye devam edecek.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]