Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan
03.08.2013- 15:06

Metin Çulhaoğlu

İnsanlar, bugünden bilinmesi mümkün olmayan şeyleri başkalarına sormaya meraklıdırlar.

Aslında bu cümleye belirli bir düzeltme yapılsa daha doğru olur: İnsanlar, bugünden bilinmesi mümkün olmayan şeyleri herkese değil belirli kişilere sormaya meraklıdırlar.

Örneğin kimse, ne kadar donanımlı ve saygın olursa olsun bir iktisatçıya “kapitalizmin kesin ve nihai çöküşü ne zaman olacak” türü bir soru sormaz. Bir sosyologa “orta sınıfların tüketim alışkanlıklarının köklü bir değişim geçirmesi için hangi tarihi veriyorsunuz” sorusunu yönelten de çıkmaz. Bir hekime gidip “doktor bey, ben ne zaman öleceğim” diye soran kişiye hadi oradan derler.

Benzer örnekler çoğaltılabilir.

O zaman, bugünden bilinmesi mümkün olmayan şeyler kimlere sorulur?

Siyasetle iştigal eden Marksistlere!

Öyle ya, işin içinde “bilimsel sosyalizm” ya da “sosyalizmin bilimi” vardır. Madem böyledir, bu bilimle donanmış oldukları düşünülen kişilere her tür soru sorulabilir:

15-16 Haziran 1970 benzeri bir işçi kalkışması ne zaman olur?

AKP’nin tamamen silinip gitmesi ne kadar süre alır?

Sizce dünya devrimi metropollerden mi, yoksa çeperden mi başlayacak?

Devrim ne zaman gerçekleşir?

Devrimin hemen ardından içeriden bir karşı devrimci kalkışma mı, yoksa dış müdahale mi bekleyelim?

Elbette, böyle şeylerin düşünülmesinde ve tartışılmasında, giderek aynı konularda birtakım spekülasyonlarda bulunulmasında tuhaf olan bir yan yoktur. Tuhaf olan, bunların “kesin yanıt” beklentisiyle birilerine sorulabilmesidir.

Üzerinde durmaya değer ciddi soru ise ortadadır: İnsanlar, başka şeylerin biliminden beklemedikleri öngörüleri ve kesinlikleri neden “sosyalizmin biliminden” beklerler?

Makul bir yanıt şöyle verilebilir: İnsanlar, büsbütün yabancısı oldukları, içine girmeyi düşünmedikleri dallarda “hadlerini” daha fazla bilirler, kendilerini daha sıkı kontrol edebilirler. Bu nedenle, iktisat, jeoloji ve tıp gibi alanlarda ahret sualleri sormaktan çok, söylenenleri dinlerler. Buna karşılık, üstelik bir de “bilim” olduğu söylenen sosyalizm, doğrudan kendilerine yönelik bir mücadele çağrısıdır. İşin içinde doğrudan katılım vardır. Bu nedenle ince eleyip sık dokumaya eğilimlidirler.
Cebinde beş parası olmayan biriyle ev satın almayı kafasına koymuş birinin üzerinde “satılık” yazan bir eve bakışındaki farklılıklar gibidir…

Peki, ne yapmak gerekir?

Öncelikle, sosyalizmin “bilimselliği” konusuna bir açıklık getirmek gerekir. Sosyalizmde bilim, en başta ve ağırlıklı olarak kapitalizm denilen toplumsal formasyonun temel dinamiklerinin çözümlenmesiyle ilgilidir. Bundan ötesi, özellikle kapitalizme son verecek siyasal mücadele, kimi bilimsel verilerden yararlansa bile kendisi bilim değildir.

Bundan daha önemlisi ise şudur: İktisat, sosyoloji, tıp vb. alanlarda sorulabilecek soruların sen orada olmasan, işin içine girmesen, katılmasan da yanıtları vardır. Ama sosyalizme, siyasal mücadeleye ilişkin her sorunun yanıtı, senin katılıp katılmamana göre ya biraz daha netleşecek ya da tersine belirsizleşecektir.

O halde: Sorduğun soruların yanıtı için, gel, sen de katıl!


http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/sosyalizmde-ahret-sualleri-76959

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]