Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Sosyalizme yüz çeviren herkes sorumludur/Yılmaz Deniz


Şu anda parçası olduğunuz düzenin doğallığı değiştirilemezliği yalanına kendinizi o kadar alıştırmışsınız ki yönetimi elinize alıp da bir cennet
yaratabileceğiniz iradeye fazlasıyla sahip olduğunuza bir türlü inanamıyorsunuz. Sosyalizm sözcüğü ağzımızdan çıktığı an koşullanmış bir tepki refleksi gösteriyorsunuz. Neden kızıyorsun diye sorduğumuzdaysa, tutarlı bir cevap veremiyorsunuz.

Sizi buna koşullayan aslında kendinizsiniz. Tebaa olmanın konforu tüm kaslarınızı uyuşturmuş. Düzen sinsice sizi tüketim bağımlısı haline getirip sürekli tüketmek zorunda kalmanızı sağladığı için konforunuza müptela hale gelmişsiniz.

Üretmenin çetin canlılığı konforunuzu bozacağı için yaşayan bir ölü olarak tüketmeyi tercih ediyorsunuz. Tüketim kültüründen üretim kültürüne yani canlı yaşama geçiş fikri iliklerinizi ürpertiyor, derhal buna karşı çıkma ihtiyacı hissediyorsunuz

Takmışsınız bir, "insanın doğasına en uygun düzen liberalizmdir" söylemine kendinizi bununla avutup sorumluluktan kaçıyorsunuz. Biliyor musunuz size bir şey söyleyeyim; insanların büyük çoğunluğu aslında sosyalist bir mizaçtadır aslında tam bir eşitlik taraftarıdır bunu siz de biliyorsunuz. Bakın etrafınıza; mesela hep bahsedilmez mi övünülmez mi Anadolu insanının çıkarsız paylaşımcılığından?

Doğası bu düzene uygundur dediğiniz insanlar aslında azınlıktadır. Onlar mizaçlarına uygun bir düzenin içine doğarlar. Hatta düzeni daha da kendilerine uydururlar. Oysa siz tüm ömrünüzü mizacınıza uygun olmayan bir düzene kendinizi zorla uydurmaya çalışarak tüketiyorsunuz. Mizacınızı düzene dayatıp da hakim kıldıracak ezici bir çoğunluğa sahip olmanıza karşın inatla çobanın peşindeki sürü olmaya meylediyorsunuz.

Kolay geliyor değil mi hazırlop duran bir düzene ne kadar bozuk da olsa kendinizi uydurmak? Kolay geliyor kısacık ömrünüzü birinin mülkünün boyunduruğu altında mülk edinme hayalleriyle hiç uğruna tüketmek!

Zora hiç gelemiyorsunuz siz; hakkınız olan canlı yaşam deneyimini tatmanız için yardıma çağırıldığınızda sizin için ömürlerini mücadeleye adamış hapislerde çürümeyi göze almış olan o yiğit insanlara eşkıya gözüyle bakıp üşeniyorsunuz pek tabii ürküyorsunuz 'işlerin' ucundan tutmaya.

Sosyalizme yüz çevirmek demek ne demektir biliyor musunuz: "Ben, insan değerini mülkün/maddenin belirlemediği, her şeyin herkesin olduğu, herkesin her şeyden faydalanabildiği, kimsenin kimseye yukarıdan bak-a-madığı, kimsenin sokakta kal-a-madığı, kimsenin aç kal-a-madığı, kimsenin işsziz kal-a-madığı, herkesin eğitildiği işte çalışabildiği, eğitimde fırsat eşitliğinin, sağlıkta eşit muamelenin, siyasette şeffaflığın, inanç özgürlüğünün olduğu bir düzene şiddetle karşıyım!" diyor olmak demektir. "Sırf birileri onlarca yüzlerce, binlerce mülk sahibi olacak diye milyonlarca insan sürünsün, aç kalsın, soğuktan ölsün, kira ödemekten çıldırsın, ölü bir hayat yaşasın!" diyor olmak demektir.

İşte siz o sosyalizm düşmanı refleksi gösterdiğinizde gerçekte aynen bunları söylemiş oluyorsunuz. İşte siz adaletli bir düzeni getirmek için liberal konfora yüz çevirmiş, kendinden vazgeçmiş şerefli insanların uzattığı o mübarek elleri geri çevirdiğinizde aslında elinizi; aç gözlerini halkın sofrasındaki bir tas yemeğe, başını soktuğu sıcak yuvaya, evladının cebine koyduğu üç kuruşa dikmiş olan kodamanlara uzatmış oluyorsunuz.

Evet, gerçekte aynen bunu yapmış oluyorsunuz. Yalanımız yok, bunu siz de biliyorsunuz.

Şu an içinizde yine karşı koyamadığınız bir korku bir tiksinti oluştu değil mi? Niye? Çünkü sosyalizm sizi yaşama çağırıyor; sürekli kaçtığınız, ölesiye korktuğunuz, ona doğru adım atmaya çekindiğiniz yaşama, üretime çağırıyor. Çünkü sosyalizm sizi devinime çağırıyor,
narkotik konforunuzdan vazgeçmeye, rahatınızdan vazgeçmeye, devrime çağırıyor!

Apaçık olan çelişkiyi bastırıp duruyorsunuz hep: liberalizmde bir tarafın kendi yaşamı için -ki onlar da aslında sahte bir yaşamı sürdürmekteler- diğer tarafın yaşamını öldürmek zorunda olduğu gerçeğini... Siz yaşamayıp da tüm zamanınızı, tüm ömrünüzü onlara adamanız için patronlarınızın üzerinize ölü toprağı atıyor olduğu gerçeğini... Tek bir ferah nefesinizin, kendiniz için harcadığınız tek bir saatin dahi onlar için kayıp olduğu gerçeğini...

En önemlisi size o "avuç dolusu" parayı gönüllü köleliğiniz için ödedikleri yani sizin üzerinize ölü toprağı atılmasına razı olduğunuz gerçeğini... Bunları bizden daha iyi biliyorsunuz siz.

Ama tabutunuzda konforunuz yerinde değil mi?Ne de olsa siz bir ölüsünüz, yaşayan bir ölü... Ne gerçek bir sorumluluğunuz var ne gerçek bir derdiniz ne de tasanız... Bunları bilmemezlikten gelmek işinize geliyor değil mi?

Ama bu felçli halde dirilmeniz gerekiyor sizin dirilmek zorundasınız çünkü tıpkı yaşayan ölüler filmlerindeki zombiler gibi yumruklarınızı hırsla kaldırıp üzerinizdeki ölü toprağını delerek!..

Çünkü dipdiri bir yaşam duyumunun katıksız mutluluğuna erişebilmek cesaret ister atak ister ölü yaşam önünüze hazırlop serilir ancak canlı yaşam mücadele gerektirir, emek gerektirir topraktan fışkıran yumruklar gibi.

Bu katil düzeni tek seferde nakavt edebilecek hacimde bir yumruk olabilmekse birlik olabilmeye bağlıdır. Siz birlikten kaçtığınız sürece kendi iradenizi küçümsediğiniz yüzleşmekten kaçtığınız değişimden korktuğunuz sürece pişkince "bu düzen bozulmaz arkadaş boş yere uğraşmayın!" demeleriniz sonsuza kadar devam edecek.

Mücadele kazanıldığındaysa şimdi korkusundan avuç dolusu ilaçlar aldığınız rekat rekat namazlar kılmanıza defalarca hacca gitmenize
milyonlarca kez tesbih çekmenize neden olan ölüm bile size canlı gelecek yakın gelecek ölümle bütünleşmiş hissedeceksiniz -Yaşayan bir ölü olarak ölüme yabancı olmak ne garip şey değil mi?-

O halde size ölümü bile yabancılaştırmış olan bu şeytani düzene karşı gelin birlik olalım tek yumruk olalım yarın çok geç olmadan en azından bizden sonrakiler için...

http://haber.sol.org.tr/serbest-kursu/sosyalizme-yuz-ceviren-herkes-sorumludur-yilmaz-deniz-haberi-88513

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]