Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Cengiz Çandar: Bugünün Türkiye’sinde en öncelikli konu ‘Tek Adam’ ve ‘Tek Parti rejimi’ne karşı mücadele

  AKP iktidarını ‘İslamcılık’ perspektifinden tartışmak yetmiyor. Öylesine ‘dünyevî’ nimetlerle ‘ak’ kimlikleri ‘lekelenmiş’ durumdaki, yöretimin hesap verebilirliği ilkesinin geçerli olduğu her demokraside mümkün olabilecek türden bir ‘yolsuzluk soruşturması’ günümüz Türkiye’sinde mümkün değil. Mevcut iktidar, bu uğurda yargıyı hallaç pamuğu gibi atmaya, sırf bu nedenle bile ‘Kuvvetler Ayrılığı’ ilkesini yerlebir etmeye hazır.

Son bir yılın deneyimi bunu ortaya koydu. Söz konusu iktidarı ciddi olarak sarsacak her durum ‘Darbe girişimi’
ithamıyla karşılanarak, ‘güvenlikçi’ bir politikanın egemen kılınmasına yolu açıyor.

Şu anda TBMM’yi kilitleyen, ‘şiddet’i iktidar partisi aracılığıyla yasama organının içine taşıyan ve böylece
parlamentoyu tüm toplumun gözünde çirkin bir örnek haline getiren ‘İç Güvenlik Yasası’ girişimi, işte bu zihniyetin ve ‘anti-demokratik iktidar’ ihtiyacının ürünü.

Zira, Tayyip Erdoğan ve yakınları, belki bir seçim daha kazanabilirler ama Türkiye’yi ‘özgürlükçü demokrasi’ içinde altı çizilen nedenlerden ötürü- yönetemezler.

Tayyip Erdoğan iktidarı ve ‘özgürlükçü demokrasi’, birbirine ‘ters kavramlar’ haline geldi.

O nedenle, bugünün Türkiye’sinde ‘özgürlük ve demokrasi mücadelesi’ en öncelikli konudur. 2000’li yılların başında da olduğu gibi.

Bu da ‘Tek Adam’ ve ‘Tek Parti rejimi’ne karşı mücadele demektir…

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 1
21.02.2015- 21:54

Cengiz Çandar akşamları rahat uyuyabiliyor mu? AKP için yıllardır arkadaşlarıyle   ter döktüler, AKP ülkeye demokrasi ve özgürlük getirecek sandılar. AKP Türkiyesinin bugünlerinde sorumlu oldular. Erdoğan'ın tek adamlığından şimdi yakınıyor. Az mı uğraştınız bugünler için.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 2
22.02.2015- 04:58

Liboşların aklı yeni mi geldi başlarına. Bunca yıldır ihanet içinde, İslamofaşizmin yükselişine payanda oldular, bu ihaneti nasıl örtecek bunlar?

solcu  |  Cvp:
Cevap: 3
22.02.2015- 22:33

Cengiz Çandar'ın yanına Roni de gelmiş. Sayıları bir hayli kabardı. AKP'nin gerici bir parti olduğu için değil, AKP sonrasına kendilerini hazırladığı için muhalefet yapar gözüküyorlar. Asaf Güven Aksel taşı gediğine koymuş.

Umudun rengi
Asaf Güven Aksel



Ne yalan söyleyeyim, son günlerdeki cinayetler, Meclis’te arbede, faşizmin yasallaşması, türbe nakli tamam da, tüylerimi diken diken eden şey Roni Margulies’ten geldi. “Şu ortamda hala ‘AKP demokrasiyi temsil ediyor, birileri ona karşı darbe yapmaya çalışıyor’ diyen ve milletvekili olmaya çalışanlar var!” diye bir tweet attı. Anında doğal olarak bol sinkaflı yanıt yağdıysa da kendisine, sanırım olayın boyutu anlaşılamadı.

Bu, ne aklın başa geç gelmesiydi, ne ar damarı çatlamışlığı. Askeri vesayete, Kemalist diktatörlüğe, Cumhuriyet mezalimine karşı “inanan halk”ın demokrasi mücadelesinin bayraktarı, işin çığırından çıktığını görmüş, Ergenekon’du Balyoz’du çöpe gidince AKP yalakalığından vazgeçmiş, bunu da yediği nanelerin unutulduğunu sanarak dile getirmiş olabilir miydi? Asla.

Roni’nin aklını küçümsemeyin. Size salakça gelen ve öfkelendiren her şeyin, bir hesaba kitaba dayandığını unutmayın.

Bunlar, olanca entelektüel birikimlerini, karşıdevrimin, emperyal efendilerinin çıkarına kullanmakta mahirdirler. O merkezlerden talimat gelmesini beklemeksizin refleks olarak konumlanmalarını sağlayan hava koklama yetisine sahiptirler. Zaten planın asli bileşenleridir demeyeceğim, o kadar da önemli değildirler, ama kullanışlı ve aktöre oyun veren figüranlardır.

“Yetmez Ama Evet”çi kesimin bir süredir gözle görülür hale gelen manevraları, sadece dikiş tutturamayacağı ve miadının dolmuşluğu belli olan diktatörün gemisini terk etmekten ibaret değildir. Şimdi sırada, B Planı vardır. Karşıdevrim, yeni bir renk aramaktadır ve bunlar o rengi çalmaya hazır ve nazırdır.

Önce Cumhuriyet’e karşı mazlum dinciliğin yanındaydılar, şimdi dincilik kontrolden çıkmaktadır ve mazlum laiklerin safına geçmişlerdir. Önce özgürlükçülük için Erdoğan’ın yanında, şimdi faşizme karşı Erdoğan’ın karşısındalardır. Hep demokrasi için! Hep mağdurun yanında!

Ama ille sermayenin çıkarına, ABD’nin yararına...

Ufuk Uras’ından Roni’sine, Nuray Mert’inden Murat Belge’sine, sadece karaktersizlikle açıklanamayan kıçın kıçın çark edişin sebebi budur. Erdoğan’ın tek alternatifini turuncu devrim olarak yükseltmek.

Murat Belge’nin geçenlerde, T24 sitesinde yayınlanan ve röportajcının yakın geçmişe ilişkin tek soru yönlendirmediği görüşleri, yeni stratejinin köşe taşlarını koyuyordu yerli yerine. Ben özetlemeyeyim yer dar, bulun ve renkli devrim manifestosunu okuyun.

Uluslararası konjonktüre uyum içinde, “radikal İslam”ı törpüleyen ama “mütedeyyin”lere gerici yaşam tarzı kapısını kapatmayan; kapitalizmin kimi arazlarına değinen ama kesinlikle sınırları dışına çıkmayan çözümler geliştiren; etnik kimlikleri sınıfsal aidiyetleri tümüyle silerek ön plana çıkaran ve mikro vasallıklar yaratan; kamulaştırmanın çağdışılığını, akılcı özelleştirmelerle bertaraf eden böylece “yağma”ya dur dermiş gibi gösteren; “vahşi kapitalizm”i ehlileştirerek sınıf çatışmalarını “aynı gemi”ye tıkıp yatıştıran; emperyalizmin coğrafyalara ilişkin düzenlemelerinde başındaki dertlerden kurtulmasına koşulsuz destek veren... bir devrimci çıkış!

Bu, artık Erdoğan’la pek olmaz, laiklerle savaşarak olmaz, artık lime lime dökülen AKP angutluğuyla olmaz, payını büyütmek hayali kuranlarla olmaz, en önemlisi, solun sınıfsal duruşunu soğurmadan, onayını almadan olmaz!

Roni’nin iştahını kabartan bu yeni misyondur...

Mütedeyyinlerle laikleri, sosyalist solla liberalizmi, etnik yapılarla kozmopolitizmi, ABD’nin dağıttığı rollerle ulusal duyarlılıkları ve tabii sermaye ile emeği “insaflı kapitalizm”de buluşturacak bir hokkabaz katalizörlüğü.

Peki, bu manzarada sol alternatif?

O, her yönden bir “ittifak” basıncı altındadır. Erdoğan’sız bir dönemin siyasi ve vicdani unsuru olmaya davet edilip durmaktadır.

“Baş düşman”a karşı ya da denize düşene uzatılan yılandan yana...

Küçümsenmeyecek bir gövdeyle de, buna teşnelik durumu yükselmektedir.

Haziran diye diye, bu halk hareketinin turuncuya boyanmasına dirençsizlik...

AKP diktatörlüğüne karşı birlikte mücadele söylemi, şimdiye kadarki seçimlerin “bas geç, yeter ki AKP’den kurtulalım”larından farklı bir düzlemde, sonrasına ilişkin bir stratejinin modellenmesiyle gelmektedir.

Şu toz duman ortamında görülemeyen de budur, duyulamayan da budur. Sol, gözünü ilk görülebilene dikmiş, uluslararası ölçekteki büyük resmi ıskalar olmuştur.

İşte Roni, bu hayasızca tweet’ini bu ortama güvenle salmaktadır. Geçmişin hesabı, liberallerin günahı, “ortak düşmana karşı birbirine yaklaşan uçlar” siyasetinde sorulmayacaktır. Şimdi görev AKP’yi durdurmaktır ve buraya gelene hop denmez! Niye geldiği sorgulanmaz! Kuşku dile getirilmez!

Meclis’te, kürsü işgali ya da sloganlar sırasında yapılan yorumlara bakıldığında bu görülmektedir.

Haziran Meclis’te!

Kimse, Haziran Meclis’e sloganlarıyla mı girer demediği gibi, bunu coşkuyla karşılamakta, alkış tutmaktadır. Faşizmin yasaları maddeler halinde bir bir geçerken, zafer havası yaşanmaktadır.

Haziran sloganları, Haziran’da sokakta atıldı. O zaman sokağa, sloganlara ses katmaya çağrılanlardan alınan yanıtlar, unutuldu gitti şimdi. AKP diktatörlüğüne karşı yükselen halk hareketine kim çalım attı, hatırlanmıyor. Artık AKP darbesinden bahsedenlerin, o zaman Haziran’da hangi darbeyi gördüğü hakkında konuşulmuyor.

Yaşasın, Meclis’te “bu daha başlangıç...” denildi, 7.245 kere “kahrolsun faşizm” diye haykırıldı!

Nerede? Meclis’te. Hani o, “boşaltın, yalnız bırakın diktatörü, meşrulaştırmayın” denildiğinde, “o zaman istediklerini yaparlar” bahanesiyle gömüldükleri koltuklar arasında. Hani o seçimlerin gayrimeşru olduğunu söylemeyi ısrarla reddettiklerinde oluşan çatı altında.

Ne zaman? Hep olduğu gibi, iktidar istediklerini yapıp, faşizmi yasalaştırırken, bu önlenemezken...

Kimler tarafından? Sokağa, Haziran’a, sistem dışı alternatife çağrıldıklarında bunda her türlü “zeval” görenlerce...

Ne olduysa oldu, eskiyi bırakalım, şimdi birlik zamanı...

İşte Roni’ye o tweet’i atma cesareti veren budur.

Bir turuncu ışığın göz kamaştırması olasılığına atlamasıdır. İşler istediğimiz noktaya geliyor hayalidir.

Birleşik Haziran Hareketi, bütün bu olasılıklara karşı, laiklikten kamuculuğa, düzenin temelini dinamitleyecek saiklerle oluşturulmuştur oysa.

İki Haziran sloganıyla, AKP umacısıyla, at izinin it izine karışacağı provokasyonlar yürürlüğe sokulurken, gözüne far tutulmuş tavşana dönmeyecektir.

O, AKP’den turuncuya, ABD’den AB’ye bütün karşıdevrim hesaplarını alt üst edecek deneyim ve kararlılığa sahip, sınıf omurgasına oturan, alternatifini sosyalizm olarak tanımlayanlara emanettir.

Roni ve müttefikleri, stratejistlikle değil, rezillikleriyle geçecektir tarihe bu yüzden.

Umudun rengi, her zamankinden çok kızıldır..

munzur  |  Cvp:
Cevap: 4
24.02.2015- 12:50

Günahları o kadar çok ki utanıp sıkılmadan hala medyada boy gösteriyorlar. AKP bunları dışlamasaydı, beslendiklerinden birer parça da bunlara verseydi acaba yine dönerler miydi? Solcuydu, liberaldi   bunlar, AKP'ci oldular, yıllarca AKP'nin siyasetlerini muazzam demokratik dönüşüm olarak anlattılar. İşleri bitince bir kenara atıldılar, şimdi AKP'ye muhalefet ediyorlar. Bukalemun gibi bunlar.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]