Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Kaçak  |  Cvp:
Cevap: 9
06.04.2015- 09:33

[quote="melnur"]
Mahirlerin katledildiği gün konuşulması gereken konu devrim stratejilerinin, silahlı propagandanın ülkemizde doğru olup olmadığı değildir. Hiç kimse de o gün bu konuyu tartışmamıştır. [/quote]




[size=2]Pek doğru değil bu iddia. Bu konu solun gündeminde zaten vardı ve Kızıldere katliamının ertesinde de tartışılmıştır. Asıl sonradan olan, Mahir'lerin silahlı yolunun ve Kızıldere'nin yüceltilmesi ve güzellemesidir.

Mahir'lerin anısına saygı ve onların kişiliklerine sevgi ayrıdır, yollarının doğruluk-yanlışlığı ayrıdır. Tıpkı Çağlayan'daki iki gencin çizgisi ve kişilikleri arasında yaptığımız ayrım gibi. Bu iki ayrı kavram kasten birbirine karıştırılıyor.

Yani yaşarken o kişilerin gençliklerinden, cesaretlerinden, inançlılıklarından, kararlılıklarından prim yapıldı, amaçlananlara ulaşıldı; şimdi ölmüş olan bu gençlerin anılarından da prim yapmaya kalkılıyor.

Yanlış olan bir anlayışa o anılar üzerinden doğruluk kazandırılmaya çalışılıyor.

Kızıldere'de sağ yakalanan Ertuğrul Kürkçü mahkemede özeleştiri verdi ve silahlı yolun yanlışlığını, Kızıldere eyleminin hatalarını anlattı. Bu nedenle Kızıldere destan yazıcıları uzun süre ondan hiç söz etmedi bile. Ben 12 Eylül öncesinde mahirgillerin hareketine sempatiyle bakan biri olduğum halde, o dönem çıkan devrimci dergilerde Ertuğrul Kürkçü'den hiç söz edilmediği için, onun Kızıldere'deki ekipte olduğundan ancak 80 sonrasında, Uğur Mumcu'nun "Çıkmaz Sokak" kitabı sayesinde haberim oldu!

Çünki destan yazıcıları onun adını sansürleyip çıkarmışlardı. "samanlıkta saklanan ve sağ kurtulan bir militan" olgusu, destanın şanlı dizelerine pek yakışmıyordu. O yüzden hep "on'lar" dendi. Onbirinciden hiç söz edilmedi.

Kızıldere çizgisi de yanlıştı, onun devamcısı olduklarını iddia edenlerinki de yanlıştır. ama bu devamcılarınki iyice yanlıştır. Çünki kızıldere'ciler hiç olmazsa bu yola yeni başlamış, iyi niyetli, dürüst ve temiz gençlerdi. Yolun yanlışlığını görecek kadar yaşayamadılar bile. Yaşasalardı hiç kuşkusuz bir kısmı dönerdi o yoldan.

Ama bu devamcılardan bu "cephe"ciler, tamamen bozulmuş, manüple edilmiş bir hareket. İçinde başka güçlerin cirit attığından söz ediliyor. Kendi kadrolarını böyle ziyan eden, bir hiç uğruna ölüme gönderen bu hareket zaten solun geniş kesimlerinde de eleştiriliyor. Örnek olarak Elif Kalsen'in ölüme gönderilişi tam bir saçmalık! [b]Sanki ellerinde ihtiyaç fazlası militan var![/b]

Bu iki gencin ardından yazılanlar, onlara yapılan "biz de sizi seviyoruz"lar, bence artık tam bir aymazlık hâlini aldı. Bu güzellemeye katılan forum üyelerine bir önerim var.

Bu sözü söylerken aklınıza öldürülen savcının yüzü, geride bıraktığı çocukları, ailesi gelsin. O sözü söyleyecekseniz, o yüzleri hayal ederek söylemeye çalışın. Farzedin ki, burada yazdıklarınızı ileride bir gün o savcının çocuğu okuyacak ve yazan kişinin de siz olduğunuzu bilecek. O zaman o çocuğun yüzüne nasıl bakacaksınız ve ona ne diyeceksiniz?

Bunu düşünün ve bir cevap bulmaya çalışın. Sanki o çocuk şimdi sizin karşınızdaymış gibi, ona babasının katillerini neden övdüğünüzü açıklamaya çalışın. Onun bir çocuk olduğunu, sizin engin siyasî analizlerinizi, değerlendirmelerinizi anlayamayacağını da hesaba katın.

[b]Evinizde beslediğiniz köpeğe verdiğiniz değerin onda birini[/b] de babası öldürülmüş bir çocuğa gösterin ve onu nasıl ikna edebileceğinizi, kendinizi onun gözünde nasıl insan yerine koyabileceğinizi düşünün.

[/size]

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 10
06.04.2015- 21:45

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Sağ sapmaların sol sapmaya övgü düzmesi de pek ilginç oluyor doğrusu. Yani iş işçi sınıfından kopukluğa gelince sağ sapma sol sapma farketmiyor.

(Bu arada Adliye sistemin kalbi olmadığı gibi, savcıların odalarının olduğu yerler de adalet sarayının kalbi filan değildir. Adliye'lere kolayca girebilirsiniz. Avukatlar zaten aranmıyordu, ancak bir şekilde vatandaş olarak da girebilirsiniz, şimdi avukatları da aramaya başladılar, olmazsa polis üniforması çeker girersiniz. Temizlik şirketi arabasıyla, kantin arabasıyla, Yargıtay'dan dosya getiren posta arabasıyla v.b. girersiniz. Yani girmek isteyeni, önleyemezler. Ama bir takım parti merkezlerine, kaçak saraylara filan girmek daha zordur. Adliye'ye girmek yerine RAF ve Kızıl Tugayların yaptığı gibi adamı kaçırıp günlerce sorgulamak, sistemin ipliğini pazara çıkarmak ve olayı gündemde tutmak da daha zordur.)

Bugün Türkiye'de bir çırpıda adını bile sayamayacağım kadar çok sol fraksiyon var. Bunların çoğunluğu da şu anda silahlı eylem içinde değil ve öyle bir niyetleri olduğu da görünmüyor.

Öte yandan Türkiye'de, haydi milyonlarca demeyelim, yüzbinlerce komünist, sosyalist ve devrimci var. Bunların içinde de en azından binlercesi cesur ve gözüpektir. Bu binlercenin içinde yüzlercesi de eline silah alıp bu tip eylemleri yapabilir. Neden yapmıyorlar? DHKP-C'yi savunmaya başlayanlar bunu yanıtlasınlar önce. Sonra da eğer bu eylemleri destekliyorlarsa, açıkça nedenini yazsınlar, başta kendileri olmak üzere hep beraber DHKP-C'ye katılalım ve eylemleri yaygınlaştıralım. Madem DHKP-C'nin bu tip eylemleri doğru, bu fraksiyonlara ne gerek var?





Eylemin önü de sonu da Berkin Elvan cinayetiyle ilgili. Bu eylemi bunun dışında değerlendirmek doğru bir analiz sayılamaz. DHKP-C militanlarının savcıyı öldürmek gibi bir amaçları olduğunu da iddia etmiyoruz. Öyle olsaydı, DHKP-C bunu çok farklı bir şekilde gerçekleştirir ve kendini 9 metrekarelik bir odanın içine hapsetmezdi. Bu nedenle bu olayı ne silahlı propaganda ve ne de kitleden kopuk bir eylem olarak adlandırmak doğru değil. Eylem doğrudan Berkin cinayetinin gerici iktidar tarafından unutturulması ve katillerinin yargıdan kaçırılmasıyla ilgilidir. İktidarın bu olaya tepkisi de katliam şeklinde olmuştur.

Böyle bir olayı başka yerlere çekmemek lazım. DHKP-C'nin tartışılmasına ise hiç dönüştürmemek lazım. Başta AKP iktidarı ve Erdoğan olmak üzere ne kadar gerici, liberal tayfası varsa ve bunlara katılan ne kadar sol ve DHKP-C düşmanı tayfa varsa bu olayı kullanarak sola ve DHKP-C'ye saldırı başlatmışken solculara, devrimcilere düşen bu tayfanın yanında yer almamaktır. Sol düşmanlığına yönelik bu saldırıyı püskürtmek olmalıdır. Hangi eylem türünün işçi sınıfına yarayacağı konusu bu eylem   üzerinden yapılmamalı.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 11
08.04.2015- 22:37

DHKP-C Çağlayan olayı ile Berkin Elvan olayını gündeme taşımış, yürümeyen adaletten, yürütücü AKP'nin katilleri koruyucu tavrına yönelik olarak bir tepkide bulunmuştur. DHKP-C'nin bilinen tepkisi de budur. Ne savcıyı öldürmek için yola çıkmış ne de doğrudan ''silahlı propaganda'' yapmaya çalışmıştır. Bana göre sol, eylemi-olayı, daha sıcakken bu çerçevede tutmalıydı. Forumlardaki gereksiz tepkiler katliama uğrayan iki gencin anısına saygısızlıktır. Olmuş bitmiş bir eylem sonucunda faşist-liberal koroya karşılık saflar sıklaştırılmalı. Burada örgüt, parti, siyaset farklılığı önemini yitirmeli. Faşizmi ağzımızdan düşürmüyoruz, ama iş faşizmin katliamlarına ve ideolojik saldırılarına geldiğinde yine yanlış konumlanış alıyoruz!

Böyle bir şey olabilir mi?

abbas  |  Cvp:
Cevap: 12
10.04.2015- 17:33

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

DHKP-C Çağlayan olayı ile Berkin Elvan olayını gündeme taşımış, yürümeyen adaletten, yürütücü AKP'nin katilleri koruyucu tavrına yönelik olarak bir tepkide bulunmuştur. DHKP-C'nin bilinen tepkisi de budur. Ne savcıyı öldürmek için yola çıkmış ne de doğrudan ''silahlı propaganda'' yapmaya çalışmıştır. Bana göre sol, eylemi-olayı, daha sıcakken bu çerçevede tutmalıydı. Forumlardaki gereksiz tepkiler katliama uğrayan iki gencin anısına saygısızlıktır. Olmuş bitmiş bir eylem sonucunda faşist-liberal koroya karşılık saflar sıklaştırılmalı. Burada örgüt, parti, siyaset farklılığı önemini yitirmeli. Faşizmi ağzımızdan düşürmüyoruz, ama iş faşizmin katliamlarına ve ideolojik saldırılarına geldiğinde yine yanlış konumlanış alıyoruz!

Böyle bir şey olabilir mi?




İki DHKC'li gencin amacı savcıyı öldürmek olsaydı, böyle bir eylemi bu şekilde yapmaya kalkışmazlardı. Pek çok yolu vardı böyle bir olayın, ama kendilerini bir oda içine sıkıştırmayacakları açıktı. İki devrimci genç baştan beri birtakım isteklerde bulundular. Bunlardan azami olanların gerçekleşmeyeceğini onlar da biliyorlardı. Arabulucu istemeleri de amaçlarının öldürme olmadığını gösteriyor. Demokratik bir devlette böyle bir olay sorunsuz ve ölüm olayı yaşanmadan sonlandırılabilirdi. Diyalog sürerken ne iki genç savcıyı öldürür, ne de polis bir anda karar değiştirip katliama imza atardı. Açıktır ki, yukardan emir gelmiş, diyalogun kesilmesi ve eylemin nasıl olursa olsun bitirilmesi istenmiştir. Yapılan açıklamarın doğru olmadığı da hastaneden yapılan açıklamarla ortaya çıkmıştır. Açıklamalarda savcının ağır yaralı olduğu vücudunda beş kurşun izi olduğu, ve ameliyata alındığı söylenirken, hastaneden yapılan açıklamada ameliyatın olmadığı, savcının hastaneye geldiğinde ölü olduğu ve vücudunda on tane mermi izi bulunduğu söylendi. Bu açıklamalar basına da yansıdı. Ne olup bittiğini anlamamak için ya kör olmak, ya da katıksız AKP'ci olmak lazım!

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 13
11.04.2015- 00:56

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Sağ sapmaların sol sapmaya övgü düzmesi de pek ilginç oluyor doğrusu. Yani iş işçi sınıfından kopukluğa gelince sağ sapma sol sapma farketmiyor.

(Bu arada Adliye sistemin kalbi olmadığı gibi, savcıların odalarının olduğu yerler de adalet sarayının kalbi filan değildir. Adliye'lere kolayca girebilirsiniz. Avukatlar zaten aranmıyordu, ancak bir şekilde vatandaş olarak da girebilirsiniz, şimdi avukatları da aramaya başladılar, olmazsa polis üniforması çeker girersiniz. Temizlik şirketi arabasıyla, kantin arabasıyla, Yargıtay'dan dosya getiren posta arabasıyla v.b. girersiniz. Yani girmek isteyeni, önleyemezler. Ama bir takım parti merkezlerine, kaçak saraylara filan girmek daha zordur. Adliye'ye girmek yerine RAF ve Kızıl Tugayların yaptığı gibi adamı kaçırıp günlerce sorgulamak, sistemin ipliğini pazara çıkarmak ve olayı gündemde tutmak da daha zordur.)

Bugün Türkiye'de bir çırpıda adını bile sayamayacağım kadar çok sol fraksiyon var. Bunların çoğunluğu da şu anda silahlı eylem içinde değil ve öyle bir niyetleri olduğu da görünmüyor.

Öte yandan Türkiye'de, haydi milyonlarca demeyelim, yüzbinlerce komünist, sosyalist ve devrimci var. Bunların içinde de en azından binlercesi cesur ve gözüpektir. Bu binlercenin içinde yüzlercesi de eline silah alıp bu tip eylemleri yapabilir. Neden yapmıyorlar? DHKP-C'yi savunmaya başlayanlar bunu yanıtlasınlar önce. Sonra da eğer bu eylemleri destekliyorlarsa, açıkça nedenini yazsınlar, başta kendileri olmak üzere hep beraber DHKP-C'ye katılalım ve eylemleri yaygınlaştıralım. Madem DHKP-C'nin bu tip eylemleri doğru, bu fraksiyonlara ne gerek var?





Eylemin önü de sonu da Berkin Elvan cinayetiyle ilgili. Bu eylemi bunun dışında değerlendirmek doğru bir analiz sayılamaz. DHKP-C militanlarının savcıyı öldürmek gibi bir amaçları olduğunu da iddia etmiyoruz. Öyle olsaydı, DHKP-C bunu çok farklı bir şekilde gerçekleştirir ve kendini 9 metrekarelik bir odanın içine hapsetmezdi. Bu nedenle bu olayı ne silahlı propaganda ve ne de kitleden kopuk bir eylem olarak adlandırmak doğru değil. Eylem doğrudan Berkin cinayetinin gerici iktidar tarafından unutturulması ve katillerinin yargıdan kaçırılmasıyla ilgilidir. İktidarın bu olaya tepkisi de katliam şeklinde olmuştur.

Böyle bir olayı başka yerlere çekmemek lazım. DHKP-C'nin tartışılmasına ise hiç dönüştürmemek lazım. Başta AKP iktidarı ve Erdoğan olmak üzere ne kadar gerici, liberal tayfası varsa ve bunlara katılan ne kadar sol ve DHKP-C düşmanı tayfa varsa bu olayı kullanarak sola ve DHKP-C'ye saldırı başlatmışken solculara, devrimcilere düşen bu tayfanın yanında yer almamaktır. Sol düşmanlığına yönelik bu saldırıyı püskürtmek olmalıdır. Hangi eylem türünün işçi sınıfına yarayacağı konusu bu eylem   üzerinden yapılmamalı.




Berkin Elvan olayı Türkiye'nin genel siyasi havasından bağımsız, kendi başına bir olay mıdır? Ülkedeki giderek yükselen faşizmin bir parçası ve Haziran direnişinden bu yana tek örnek de değil. Savcıya gelince, bunun diğer davaların savcılarından ne farkı var? Kaldı ki bazı kesimler, öldürülen savcının, olayın açığa çıkması için çalıştığını da vurguluyorlar. Katilleri yargıdan kaçıran bu savcı mı acaba? Berkin Elvan olayınının gidişi bizzat Erdoğan tarafından yönetiliyor.

Bu eylemi bu şekilde bastıracaklarını düşünmemek için ise, dünyadan bihaber olmak ve yakın geçmişi hiç bilmemek gerekli. Ne bekliyordunuz ki? Mutlu son olacaktı, haklısınız diyeceklerdi, şapur şupur öpüşülecekti, herkes yoluna gidecekti, öyle mi?

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 14
11.04.2015- 01:13

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

DHKP-C Çağlayan olayı ile Berkin Elvan olayını gündeme taşımış, yürümeyen adaletten, yürütücü AKP'nin katilleri koruyucu tavrına yönelik olarak bir tepkide bulunmuştur. DHKP-C'nin bilinen tepkisi de budur. Ne savcıyı öldürmek için yola çıkmış ne de doğrudan ''silahlı propaganda'' yapmaya çalışmıştır. Bana göre sol, eylemi-olayı, daha sıcakken bu çerçevede tutmalıydı. Forumlardaki gereksiz tepkiler katliama uğrayan iki gencin anısına saygısızlıktır. Olmuş bitmiş bir eylem sonucunda faşist-liberal koroya karşılık saflar sıklaştırılmalı. Burada örgüt, parti, siyaset farklılığı önemini yitirmeli. Faşizmi ağzımızdan düşürmüyoruz, ama iş faşizmin katliamlarına ve ideolojik saldırılarına geldiğinde yine yanlış konumlanış alıyoruz!

Böyle bir şey olabilir mi?




Bu ülkede adalet solcular için, halktan yana olanlar için ne zaman yürüyordu ki? Son yıllarda ise yargı tamamen yürütmeye, daha doğrusu Erdoğan'a bağlandı. Berkin Elvan olayı münferit bir olay mıdır?

DHKP-C silahlı devrimi savunuyor ama, silahla yapıp yapabileceği de bundan ibaret. İşin içine sırf silah karıştırmak için yapıyor bunları, Berkin Elvan olayının ise arkasına sığınıyor, onu istismar ediyor. AKP'nin koruıyucu tavrına karşı silah çekebilecekleri kişi savcı. AKP'ye çekecek güçleri yok çünkü. Eylemi bu şekilde yapmak da, güçsüzlükten. Savcıyı kaçırıp konuşturacak, olayı günlerce gündemde tutacak örgütlenmeye sahip değiller. Sırf silahlı eylem olsun diye, yapılması doğru olmayan bir eylem yapıyorlar. Bunu tartışmak da ölen gençlerin anısına saygısızlık değildir. Ayrıca sosyalist strateji tartışmalarını saygı, saygısızlık gibi kıstaslara bağlamanın da sosyalizm ile ilgisi yoktur.   Bu eylem tabii ki tartışılacaktır. Eğer bu eylem yerindeyse, eylemi destekleyenler, kendileri de bu işe soyunsun, başkalarının arkasına sığınmak olmaz. Yanlış konumlanma, aman eleştirmeyelim tavrıdır. Sol sapmayı ve maceracı girişimleri eleştirmek mücadelenin doğasında var. Bu eylemlerin sosyalist harekete hiçbir yararı yoktur. Bunun da açıkça dile getirilmesi gerekir.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 15
11.04.2015- 01:32

Alıntı Çizelgesi: abbas yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

DHKP-C Çağlayan olayı ile Berkin Elvan olayını gündeme taşımış, yürümeyen adaletten, yürütücü AKP'nin katilleri koruyucu tavrına yönelik olarak bir tepkide bulunmuştur. DHKP-C'nin bilinen tepkisi de budur. Ne savcıyı öldürmek için yola çıkmış ne de doğrudan ''silahlı propaganda'' yapmaya çalışmıştır. Bana göre sol, eylemi-olayı, daha sıcakken bu çerçevede tutmalıydı. Forumlardaki gereksiz tepkiler katliama uğrayan iki gencin anısına saygısızlıktır. Olmuş bitmiş bir eylem sonucunda faşist-liberal koroya karşılık saflar sıklaştırılmalı. Burada örgüt, parti, siyaset farklılığı önemini yitirmeli. Faşizmi ağzımızdan düşürmüyoruz, ama iş faşizmin katliamlarına ve ideolojik saldırılarına geldiğinde yine yanlış konumlanış alıyoruz!

Böyle bir şey olabilir mi?




İki DHKC'li gencin amacı savcıyı öldürmek olsaydı, böyle bir eylemi bu şekilde yapmaya kalkışmazlardı. Pek çok yolu vardı böyle bir olayın, ama kendilerini bir oda içine sıkıştırmayacakları açıktı. İki devrimci genç baştan beri birtakım isteklerde bulundular. Bunlardan azami olanların gerçekleşmeyeceğini onlar da biliyorlardı. Arabulucu istemeleri de amaçlarının öldürme olmadığını gösteriyor. Demokratik bir devlette böyle bir olay sorunsuz ve ölüm olayı yaşanmadan sonlandırılabilirdi. Diyalog sürerken ne iki genç savcıyı öldürür, ne de polis bir anda karar değiştirip katliama imza atardı. Açıktır ki, yukardan emir gelmiş, diyalogun kesilmesi ve eylemin nasıl olursa olsun bitirilmesi istenmiştir. Yapılan açıklamarın doğru olmadığı da hastaneden yapılan açıklamarla ortaya çıkmıştır. Açıklamalarda savcının ağır yaralı olduğu vücudunda beş kurşun izi olduğu, ve ameliyata alındığı söylenirken, hastaneden yapılan açıklamada ameliyatın olmadığı, savcının hastaneye geldiğinde ölü olduğu ve vücudunda on tane mermi izi bulunduğu söylendi. Bu açıklamalar basına da yansıdı. Ne olup bittiğini anlamamak için ya kör olmak, ya da katıksız AKP'ci olmak lazım!



Bu işin sonunda eylemcilerin öldürüleceği bellidir. Aksini bekleyenler, tarih bilmediği gibi, düşler aleminde dolaşmaktadır. İşte esas körlük budur. Bu arada savcıyı da feda etmeleri, aslında savcıya değer vermediklerini, onun has   adamları olmadığını da düşündürmüyor değil. Ancak hareketi ne pahasında olursa olsun bastırmak tipik faşist tavrıdır, bu da yeni birşey değil, sanki bu ülkede bunlar daha önce yaşanmadı.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 16
11.04.2015- 02:25

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Sağ sapmaların sol sapmaya övgü düzmesi de pek ilginç oluyor doğrusu. Yani iş işçi sınıfından kopukluğa gelince sağ sapma sol sapma farketmiyor.

(Bu arada Adliye sistemin kalbi olmadığı gibi, savcıların odalarının olduğu yerler de adalet sarayının kalbi filan değildir. Adliye'lere kolayca girebilirsiniz. Avukatlar zaten aranmıyordu, ancak bir şekilde vatandaş olarak da girebilirsiniz, şimdi avukatları da aramaya başladılar, olmazsa polis üniforması çeker girersiniz. Temizlik şirketi arabasıyla, kantin arabasıyla, Yargıtay'dan dosya getiren posta arabasıyla v.b. girersiniz. Yani girmek isteyeni, önleyemezler. Ama bir takım parti merkezlerine, kaçak saraylara filan girmek daha zordur. Adliye'ye girmek yerine RAF ve Kızıl Tugayların yaptığı gibi adamı kaçırıp günlerce sorgulamak, sistemin ipliğini pazara çıkarmak ve olayı gündemde tutmak da daha zordur.)

Bugün Türkiye'de bir çırpıda adını bile sayamayacağım kadar çok sol fraksiyon var. Bunların çoğunluğu da şu anda silahlı eylem içinde değil ve öyle bir niyetleri olduğu da görünmüyor.

Öte yandan Türkiye'de, haydi milyonlarca demeyelim, yüzbinlerce komünist, sosyalist ve devrimci var. Bunların içinde de en azından binlercesi cesur ve gözüpektir. Bu binlercenin içinde yüzlercesi de eline silah alıp bu tip eylemleri yapabilir. Neden yapmıyorlar? DHKP-C'yi savunmaya başlayanlar bunu yanıtlasınlar önce. Sonra da eğer bu eylemleri destekliyorlarsa, açıkça nedenini yazsınlar, başta kendileri olmak üzere hep beraber DHKP-C'ye katılalım ve eylemleri yaygınlaştıralım. Madem DHKP-C'nin bu tip eylemleri doğru, bu fraksiyonlara ne gerek var?





Eylemin önü de sonu da Berkin Elvan cinayetiyle ilgili. Bu eylemi bunun dışında değerlendirmek doğru bir analiz sayılamaz. DHKP-C militanlarının savcıyı öldürmek gibi bir amaçları olduğunu da iddia etmiyoruz. Öyle olsaydı, DHKP-C bunu çok farklı bir şekilde gerçekleştirir ve kendini 9 metrekarelik bir odanın içine hapsetmezdi. Bu nedenle bu olayı ne silahlı propaganda ve ne de kitleden kopuk bir eylem olarak adlandırmak doğru değil. Eylem doğrudan Berkin cinayetinin gerici iktidar tarafından unutturulması ve katillerinin yargıdan kaçırılmasıyla ilgilidir. İktidarın bu olaya tepkisi de katliam şeklinde olmuştur.

Böyle bir olayı başka yerlere çekmemek lazım. DHKP-C'nin tartışılmasına ise hiç dönüştürmemek lazım. Başta AKP iktidarı ve Erdoğan olmak üzere ne kadar gerici, liberal tayfası varsa ve bunlara katılan ne kadar sol ve DHKP-C düşmanı tayfa varsa bu olayı kullanarak sola ve DHKP-C'ye saldırı başlatmışken solculara, devrimcilere düşen bu tayfanın yanında yer almamaktır. Sol düşmanlığına yönelik bu saldırıyı püskürtmek olmalıdır. Hangi eylem türünün işçi sınıfına yarayacağı konusu bu eylem   üzerinden yapılmamalı.




Berkin Elvan olayı Türkiye'nin genel siyasi havasından bağımsız, kendi başına bir olay mıdır? Ülkedeki giderek yükselen faşizmin bir parçası ve Haziran direnişinden bu yana tek örnek de değil. Savcıya gelince, bunun diğer davaların savcılarından ne farkı var? Kaldı ki bazı kesimler, öldürülen savcının, olayın açığa çıkması için çalıştığını da vurguluyorlar. Katilleri yargıdan kaçıran bu savcı mı acaba? Berkin Elvan olayınının gidişi bizzat Erdoğan tarafından yönetiliyor.

Bu eylemi bu şekilde bastıracaklarını düşünmemek için ise, dünyadan bihaber olmak ve yakın geçmişi hiç bilmemek gerekli. Ne bekliyordunuz ki? Mutlu son olacaktı, haklısınız diyeceklerdi, şapur şupur öpüşülecekti, herkes yoluna gidecekti, öyle mi?



Ülkede giderek yükselen faşizm görülüyorsa DHKP-C gibi bir örgütün bu faşizme karşı sessiz kalmayacağını da bilmek lazım. Militanlar öldürme amaçlı omayan bir eylem koymuşlardır. Ölüm gerçekleşmişse yapılması gereken o ölümleri gerçekleştiren faşizme karşı çıkmaya devam etmek, devrimcilerin arkasında durmak ve faşizmi teşhir etmektir. Bunun dışındaki her yorumlama biçimi solcuların sesi olamaz. Farklı sesler solcuları rahatsız ediyor, faşist katliamın rahatsız ettiği gibi. Ülkede pek çok devrimci örgüt var. İyi ki varlar ve her örgütün kendine özgü siyaseti ve eylem biçimi var. DHKP-C bunlardan biri. Genel yaklaşımını yanlış bulabilir ve eleştirebilirsiniz ancak bu olay özgülünde faşist katliam ortaya çıkmışken solcunun görevi faşizme karşı mücadeleyi yükseltmek olmalıdır, faşist, liberal, gerici çetelerin saldırılarına hak vermek, katılmak değil. DHKP-C gibi bir örgütün eylemi öldürme amaçlı değildi. Öldürme amaçlı olmayan bir eylemde göz göre göre bir katliam ortaya çıktıysa ilk iş o katliama ve faşist,liberal çetelerin provokatif saldırılarına karşı çıkmak olmalı.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]