Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kürt Ulusal Sorunu
29.05.2015- 17:40

Rojava'nın devrim olup olmadığı tartışılmaya devam ediyor. Daha da edecek. Bizde bu başlık altında tartışabiliriz. Ben de bu başlık altında Rojava'nın Marksist-Leninist bakış açısına göre devrim olup olmadığına dair bir kaç şey yazacağım.

Marksist-Leninistlere göre bir devrimin iki aşaması vardır. Önce politik devrim anlayışına göre siyasi iktidar sınıfsal olarak öncekinden daha ilerici bir iktidara, aşağıdan yukarı bir şekilde, ayaklanma yoluyla geçmelidir. Diğer taraftan bu politik devrim, siyasi iktidar aracılığıyla eskisinden daha ileri bir üretim tarzına geçişi sağlamalıdır. Buna da sosyal devrim deriz. Bu ikisi birbiriyle bütündür biri olmadan sadece diğerinin varlığı bir girişimi devrim yapmaya yetmez. Yani sadece üretim tarzını dönüştürmek yada sadece iktidarı ele geçirmek yeterli değil.

Rojava konusuna dönersek. Ortada bir politik devrim var mıdır? Yani mevcut iktidar zorla, kitlelerin katılımıyla, aşağıdan yukarı bir şekilde devrilerek alaşağı edilmiş midir? Yoksa Suriye yönetimi PYD'nin Salih Müslim başta olmak üzere önemli isimlerini afla dışarı salarak, cihadçıların bölgeye sokulmaması koşuluyla Kürt Hareketinin bölgede daha güçlü konuma gelmesine izin vermiş, bölgeden tam anlamıyla bağını da koparmadan kısmi olarak geri çekilmiş, özerk bir yönetime izin mi vermiştir? Diğer taraftan bölgedeki iktidarın sınıfsal karakterinde değişim var mıdır? Daha önce de küçük burjuva bir iktidar vardı o bölgede. Şimdi herhangi biri proleterya diktatörlüğü veya işçi-köylü diktatörlüğü var diyebilir mi?

Sosyal devrim konusuna gelirsek... Rojava Anayasası açık değil mi? Özel mülkiyet güvence altına alınmıyor mu? Hiç kimsenin toprağı ve mülkü elinden alınamaz diye açık açık yazmıyor mu? Alınabileceğinin tek koşulu olarak kamu çıkarı gösteriliyor ve bunu da karşılığının ödenmesine bağlıyor. Karşılığının ödenmesi denmesi ise sosyal devrimi çöpe atmaktır. Hiçbir kamulaştırma, devrim karşılığı ödenerek falan yapılmaz, yapılamaz. Bunun olabileceğini iddia etmek insanları aldatmaktan başka bir şey değildir.

Yani görüldüğü gibi ortada ne bir politik devrim var nede bir sosyal devrim. Kaldı ki bunlardan biri bile gerçekleştirilse devrim saymamız için yeterli değildir. Mesela bazı sol hareketler sosyal değil ama politik devrim olduğunu varsayıp bunu devrim için yeterli görmekte yada kimileri sosyal devrim olduğunu iddia edip bunun devrim saymamız için yeterli olduğunu iddia etmekte. Marksistler için ise bu ikisi birbirinden ayrılamaz biri yoksa sadece diğerinin varlığı bir girişimi devrim yapmaya yetmez. Şunu da söyleyelim Rojava'da olanın devrim olduğunu söylemiyoruz diye Kürt halkına düşmanlık yapmıyoruz. Kürt halkının ulusal hakları için, yaşamı için verdiği mücadeleyi destekliyoruz. Ama kadın devrimi vesaire gibi laflarla yada İŞİD ile olan mücadele ortaya konarak devrim olgusunun içeriğinin boşaltılmasına, sınıfsal muhtevasından arındırılmasına karşı çıkıyoruz. Devrim lafızlarıyla emperyalizmle olan ilişkilerin üstününün kapatılmasına itiraz ediyoruz.

Cevap: 1
29.05.2015- 17:52

Şunu da belirtmek gerek biz Rojava'yı zaten sosyalist bir devrim mi acaba deyip inceleyip bunun üzerinden eleştiri getirmiyoruz. Zaten o hareketin önderliği küçük burjuva olduğu için acaba küçük burjuva devrim midir değil midir diye bakıyoruz. Ama dediğim gibi bu duruma göre de devrim diyemiyoruz. Çünkü zaten ayaklanmayla değil Suriye devletinin inisiyatifiyle ve izniyle kurulmuş bir yapıdan bahsediyoruz ve hala Suriye ile bağını devam ettiren ve ettireceğini açık açık söyleyen bir yapı (memurların maaşlarını bile Suriye devleti ödüyor bildiğim kadarıyla). Burada yatay ilişkilerin ve halkın katılımcılığının geliştiği bir düzen inşa edilmesi önemli olarak gösterilebilir ama bu durum devrim olarak adlandırmak için yeterli değildir. Diğer taraftan önceden de orda ulusal ilerici blok adı altında küçük burjuva bir iktidar vardı. Şimdi sınıfsal olarak ondan daha ileride bir iktidar da yok. Ayrıca daha ileri bir üretim tarzına da geçiş yok. Önceden de var olan küçük burjuva üreticilik bir takım reformlarla devam ettiriliyor. Ortada ne özerkliğin ötesine gidebilip devletle bağını kopartmış bir yapı var ne sınıfsal olarak öncekinden daha ileri bir yapı var nede daha ileri bir üretim tarzına geçiş var. Dolayısıyla küçük burjuva bir devrim falanda yoktur Marksistlere göre. Kimileri kendi dünyalarında istedikleri gibi değerlendirebilir o ayrı...

Cevap: 2
29.05.2015- 18:03

Rojava Anayasasından;

3. Madde:

a) Suriye özgür, demokratik ve bağımsız bir devlettir. Suriye, parlamenter, federal, çoğulcu ve demokratik bir sisteme sahiptir.

b) Demokratik Özerk Kanton Yönetimleri (Cezîrê, Kobanê ve Afrin) Suriye topraklarının bir parçasıdır ve Qamişlo kenti de Demokratik özerk Cezîrê Kantonu'nun merkezidir.

c) Cezîrê Kantonu ortak kantondur ve içerisinde Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Çeçenler ile İslam, Hıristiyan ve Êzidî inançları birlikte yaşarlar. Bu da kardeşlik ve ortak yaşam temelinde gerçekleşir.

d) Bu sözleşme Demokratik Özerk kantonların Yönetimleri için temel teşkil ediyor ve Geçici Yasama Meclisi tüm kantonların temsilciliğini yapar.

41. Madde: Mülkiyet ve özel mülkiyet hakkı güvence altına alınır. Yasadışı olarak hiç kimse emlaklarını kullanım hakkından mahrum bırakılamaz. Hiç kimsenin toprağı ve mülkü elinden alınamaz. Kamu çıkarı için alınması gerekiyorsa da karşılığı ödenmelidir.

42. Madde: Demokratik Özerk Yönetimler'deki ekonomik sistem; toplumsal gelişim, adalet ve üretimin devamı üzerine kuruludur ve bilimsel-teknolojik imkanlara dayanır. Üretimin geliştirilmesi ve ekonomik icraatların amacı insan ihtiyaçlarını karşılamak ve onurlu bir yaşamı tesis etmektir. Demokratik Özerk Yönetimler ''Herkes çalışmasına göre kazanacak'' esasına göre ortak bir ekonomi ve meşru bir yarışı kabul eder, tek elde toplamayı (stoklama) yasaklar ve toplumsal adaleti tesis eder. Ulusal üretim araçlarının mülkiyeti tesis edilir, yurttaş, işçi ve doğa hakları korunur ve ulusal egemenlik güçlendirilir.

Görüldüğü gibi özel mülkiyet kayıtsız şartsız koruma altına alınırken, yapılabilecek herhangi bir toprak reformu ve kamulaştırma bedel ödenme lafzı adı altında bilinmeze sürükleniyor. Yani ezenler korunmuş oluyor. Bu anayasa belki küçük bir köyde eşitlikçi bir düzen yaratabilir ama bu gidip de büyük bir bölgeye veya ülkeye uygulanamaz. Uygulanır istenirse tabi ama ezen korunur, kapitalizme alan açılır.

Diğer taraftan Kürt Hareketinin sürekli söylediği ve yine yasalarında olan tekelciliğe, tek elde toplanmaya karşıyız gibi bir söylemleri var. Bu görünüşte hoş gelebilir. Yani birilerinin tekelleşip birilerini ezmesine engel oluyor gibi görülebilir. Ama sosyalistler küçük burjuva üreticiliği kutsamazlar. Bunun geri bir üretim biçimi olduğunu söylerler. Dolayısıyla hem köylü küçük üreticilerin aralarında birleşerek yani bir nevi tekleşerek, bütünleşerek kolektif üretime geçmesini savunurlar hem de kamunun ulusal ekonomiyi merkezi bir şekilde idare etmesi gerektiğini, ekonominin küçük bölmelere ayrılması gerektiğini değil bir bütün halinde birleştirilmesi gerektiğini savunurlar. Kürt Hareketinin anlayışı ise küçük üreticiliği kutsama, ekonomiyi küçük bölmelere bölmeyi ilericilik gibi gösterme peşinde ama bu tarihsel olarak geri kalmış bir durumun ütopik hayallerle birlikte kutsanmasından başka bir şey değildir ve sonu her halükarda kapitalizme ve bireyciliğe varır.



Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]