Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Sözde sol-sosyalist forumlar...
denizcan  |  Cvp:
Cevap: 41
04.10.2015- 16:24

Ben bir soru sormak istiyorum, zaman bireysel kurtuluş çağıdır diyen bir kişinin marksist olma ihtimali nedir? Toplumun kurtuluşu Marks'a göre devrim ve komünizmdir. Bireyin kurtuluşu toplumun kurtuluşuna bağlı ve bunun için de özel mülkiyet ve yabancılaşmadan kurtulmak lazım. Bireyse kurtuluş ise liberal düşüncenin dayandığı düşüncedir. Bu iki görüşü kıyasladığımızda kendini marksist olarak gören biri kurtuluşu sınıflı bir topumda bireysel kurtuluş olarak görebilir mi? Bu düşüncenin yanlış ve Marksizme aykırı olduğunu anlayabilmek çok mu zor?

KARINCA  |  Cvp:
Cevap: 42
04.10.2015- 17:21

Çok doğru bir saptama da bulunmuş Denizcan Arkadaş!
Bireysel Kurtuluş,içersinde bulunduğumuz bu sömürü düzeninin dayattığı bir kavram.
Hatta sistem bu tezine dayanak olması için insanlara bir takım bireysel "kurtuluş" yolları gösterir.
Tabi bu "kurtuluş"ların da bir bedeli vardır.
Kendi sınıfına,kendine ihanet ettiğin sürece bu yollar sana açıktır.
Oysa Marksizm,Toplumsal Kurtuluş sağlanmadan bireyin kurtuluşunun olanaksız olduğunu söyler.
Bireyin Özgürleşmesi ise,toplumsal emek için harcanan zamanın en aza indirgenmesine,çalışmanın zorunlu olmaktan çıkmasına ve de insanın faaliyet göstereceği alanın başkaları tarafından değil,kendince belirlenmesine bağlıdır.
Buda anca Komünist Toplumda mümkündür.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 43
04.10.2015- 17:47

Zaman bireysel kurtuluş zamanıdır. Toplumsal kurtuluş ve devrim emareleri ortadan kalkmıştır.

Bu arkadaş ne söylerse söylesin, ne iddia ediyorsa etsin, Marksizmle ilişkisini kesmiş demektir. Önceden bir ilişki içine girmiş midir, anlayarak benimsemiş midir o da ayrı bir soru? Marksizm'in özü liberal bireyselciliğe karşı sosyalist toplumculuğu temel almasıdır. Marks budur. Bu anlayış için sınıfsal mücadele de ortadan kalkmıştır. Başka yazılarında da burjuvazi ve işçi sınıfıyla birlikte devlete karşı mücadele edilmesini savunacak kadar ne yaptığını, ne söylediğini bilmez haldedir. Ben bunlara, bu anlayışa ''kerameti kendinden menkul solculuk'' diyorum. Solculuk mu orası da bir başka tartışma konusu.


dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 44
05.10.2015- 10:03

Egemen sınıfın düşünceleri, bütün çağlarda, egemen düşüncelerdir, başka bir deyişle toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen zihinsel güçtür. Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, aynı zamanda, zihinsel üretimin araçlarını da emrinde bulundurur, bunlar o kadar birbirinin içine girmiş durumdadırlar ki, kendilerine zihinsel üretim araçları verilmeyenlerin düşünceleri de aynı zamanda bu egemen sınıfa bağımlıdır. Egemen düşünceler, egemen maddi ilişkilerin fikirsel ifadesinden başka bir şey değildir.

Marks ve Engels'in Alman İdeolojisinden. Sınıflı bir toplumda bireysel kurtuluşun olamayacağını anlatıyor. Bazı aydınlar dışında sosyalist bilince ulaşılamayacağı anlamı da çıkarabiliriz. ''Zaman bireysel kurtuluş çağıdır, toplumsal kurtuluş çağı değildir'' demek Marksizme de aykırı. Sınıflı toplumda kurtuluş olmaz, kurtuluşun olabilmesi önce siyasi devrimle başlar, komünizme yürüyüşle devam eder.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 45
07.10.2015- 14:48

Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Yani sizin H.Karataş la bir analiz sorununuz yok Sizin alındığınız şey sizi dışarda bırakması.
karşı devrim konusunda hem fikirsiniz yönetememezlik konusunda da
geriye   ne kalıyor H.Kartaşın bencilliği.
Bu da kusur sayılmaz Anti Marxist hiç sayılmaz kariyerist, kendini beğenmiş, narsist denilebilir.

Ama liberalizm hiç bir yazısında yok işte bu sizin okuduğunuzu anlamadığınızın kanıtı.
Çünkü H.Karataş demokrasiler çökmüştür der demokrasi talep edenleri devlet ve sistemle işbirliği yapmakla suçlar.

Hiç demokrasi umudu taşımayan liberal gördün mü sen. Bence bu sosu yerli yersiz kullanma sonra midene zarar verirsin.



Bireysel kurtuluş lliberalizmin mottosudur. Adam kurtuluşun bireysel kurtuluşta olduğunu söylemiş, sen kalkmış liberalizm hiç bir yazısında yok diyorsun.

Cevap: 46
08.10.2015- 00:21

Alıntı Çizelgesi: denizcan yazmış

Ben bir soru sormak istiyorum, zaman bireysel kurtuluş çağıdır diyen bir kişinin marksist olma ihtimali nedir? Toplumun kurtuluşu Marks'a göre devrim ve komünizmdir. Bireyin kurtuluşu toplumun kurtuluşuna bağlı ve bunun için de özel mülkiyet ve yabancılaşmadan kurtulmak lazım. Bireyse kurtuluş ise liberal düşüncenin dayandığı düşüncedir. Bu iki görüşü kıyasladığımızda kendini marksist olarak gören biri kurtuluşu sınıflı bir topumda bireysel kurtuluş olarak görebilir mi? Bu düşüncenin yanlış ve Marksizme aykırı olduğunu anlayabilmek çok mu zor?


Bu fikirlerin Marksizmle hiç ilişkisi olabilir mi? Hasan Karataş üretim sisteminin değişimi üzerinden yaptığı analizlerle insanlığın bugün artık toplumsal kurtuluşunun imkansızlaştığını ancak birey olarak kendimizi kurtarabileceğimizi, eğer birey olarak kendimizi kurtarıp, devlet ve siyaset dışı forumlarda örgütlenirsek ileride belki bir ihtimal toplumsal kurtuluşun da olabileceğini savunuyor. Bakın son yazısı; http://www.sosyalistforum.net/bizden-makaleler/78260-bireysel-kurtulus.html

Hasan Karataş'ın fikirlerinde bir yandan Negrici anlayışın örgütü ve siyaseti reddeden, devleti başlı başına şeytanlaştıran bir anlayışla, bireyci anarşist fikirlerin sentezi var. Hadi Negrici anlayış üzerinden ilerlese Marksist fikirler diyelim Hasan Karataş'ın fikirlerine. Ama ben otonomistlerin toplumsal kurtuluşu reddettiğini hiç görmedim. Hasan Karataş'ın vardığı anlayış pasifist-anarşist, bireyselliğin içine hapsolmuş, umutsuz ve teslimiyetçi bir çizgi. Teslimiyetçiliğinin de en net örneği geçen gün bir diyaliz hastasının beyaz bayrakla yürüdüğü resim üzerinden yola çıkıp kendince Kürt halkının teslim olduğunu düşünüp, bunu kutlaması ve halklara teslim olmayı vaaz vermesi. Bakın; http://www.sosyalistforum.net/politik-gundem/78253-beyaz-bayrak-zaferi.html

umut  |  Cvp:
Cevap: 47
08.10.2015- 08:30

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Alıntı Çizelgesi: denizcan yazmış

Ben bir soru sormak istiyorum, zaman bireysel kurtuluş çağıdır diyen bir kişinin marksist olma ihtimali nedir? Toplumun kurtuluşu Marks'a göre devrim ve komünizmdir. Bireyin kurtuluşu toplumun kurtuluşuna bağlı ve bunun için de özel mülkiyet ve yabancılaşmadan kurtulmak lazım. Bireyse kurtuluş ise liberal düşüncenin dayandığı düşüncedir. Bu iki görüşü kıyasladığımızda kendini marksist olarak gören biri kurtuluşu sınıflı bir topumda bireysel kurtuluş olarak görebilir mi? Bu düşüncenin yanlış ve Marksizme aykırı olduğunu anlayabilmek çok mu zor?


Bu fikirlerin Marksizmle hiç ilişkisi olabilir mi? Hasan Karataş üretim sisteminin değişimi üzerinden yaptığı analizlerle insanlığın bugün artık toplumsal kurtuluşunun imkansızlaştığını ancak birey olarak kendimizi kurtarabileceğimizi, eğer birey olarak kendimizi kurtarıp, devlet ve siyaset dışı forumlarda örgütlenirsek ileride belki bir ihtimal toplumsal kurtuluşun da olabileceğini savunuyor. Bakın son yazısı; http://www.sosyalistforum.net/bizden-makaleler/78260-bireysel-kurtulus.html

Hasan Karataş'ın fikirlerinde bir yandan Negrici anlayışın örgütü ve siyaseti reddeden, devleti başlı başına şeytanlaştıran bir anlayışla, bireyci anarşist fikirlerin sentezi var. Hadi Negrici anlayış üzerinden ilerlese Marksist fikirler diyelim Hasan Karataş'ın fikirlerine. Ama ben otonomistlerin toplumsal kurtuluşu reddettiğini hiç görmedim. Hasan Karataş'ın vardığı anlayış pasifist-anarşist, bireyselliğin içine hapsolmuş, umutsuz ve teslimiyetçi bir çizgi. Teslimiyetçiliğinin de en net örneği geçen gün bir diyaliz hastasının beyaz bayrakla yürüdüğü resim üzerinden yola çıkıp kendince Kürt halkının teslim olduğunu düşünüp, bunu kutlaması ve halklara teslim olmayı vaaz vermesi. Bakın; http://www.sosyalistforum.net/politik-gundem/78253-beyaz-bayrak-zaferi.html




Bir marksist toplumsal kurtuluş yerine bireysel kurtuluştan yana tutım takınır mı diye sorduk, Karataş arkadaş da ''işte böyle'' demiş.

Bireysel Kurtuluş

İnsan iki başat gerçeklikten ibarettir. Birisi emek, diğeri ise zamandır. İnsan üretim faaliyeti sürecinde, harcadığı emek sayesinde ürettiği ürün, insanın emeğini temsil eder. Örneğin ayakkabı ustası eski üretim zamanlarında üretmiş olduğu ayakkabı ile temsil edilirdi. İnsan yaşamına katılan yeni bir ürün insana bir ödül verir. Ürünün vermiş olduğu ödülün adı zamandır. İnsan elindeki bu ürünü değişime çıkarır ve karşılığında, ayni üretim zamanında üretilmiş, kendisi ve yeniden üretimi için gerekli olan gereçleri alırmış. Aslında burada ürün değil, üretim zaman değişirmiş.

İnsan bir nevi emek ve zaman takası yaparmış. Aslında insan burada bireyselleşme sürecine geçmiştir. Üretmiş olduğu ürünle anılan insan kendi emeği sayesinde diğer insanlardan ayrılır olmuş. Ayakkabıcı Kemal, Terzi Hüseyin vs.. Makineli üretime geçişle birlikte yanlarında ücretli emekçi çalıştırmaya başlayan bu bireyler, üretimin sonucuna el koymaya başlamışlar. Dolayısıyla üretilen ürünlerin vermiş olduğu ödülü bunlar almaya başlamış. Önceleri üretim sonrası kendi emek zamanını ödül olarak alan bu bireyler, artık çok insanın emek zamanını ödül olarak almaya başlamışlar.

Bunlar diğer insanlardan ayrılmaya başlamışlar. Ellerinde çok zaman birikmeye başlamış. Bir kişinin aylarca gidemeyeceği bir yere bir saatte uçmaya başlamışlar. Kıtalar arası yolculuklar yapar olmuşlar. Çok fazla yaşam gereçlerine sahip olmaya başlamışlar. Artık onlar emek harcamıyor ama ürünlerin vermiş olduğu ödüle el koyuyorlar. Artık onlar emekçi olmaktan çıktıkları için, insan gerçekliğini terk etmiş, bireyselliğe doğru eğilim göstermiş, bol zamanlı insan figürü olarak boy göstermeye başlamışlardır. İnsan emek sayesinde insandır. Bunlarda emek yok ama emeğin ödülü var. Onların bireyciliği, onların toplumsal insandan ayrılmasıyla ilgilidir. Onlar çok hızlı yaşıyor ve çok daha fazla tüketiyorlar.

Sabancı’ya ölüme giderken sormuşlar, bir daha dünyaya gelme şansını elde edersen ne yapmak istersin? O da zamanı satın almak isterim demiş. Oysa o binlerce insanın zamanını çalmış ve kullanmış bir kişidir. O zamanı insan gibi kullansaydı, ikinci bir yaşamı için böylesi bir talep de bulunmazdı. Onun zamana ihtiyacı yoktu. Onun insanlaşmaya ihtiyacı vardı. O insan olmaktan uzaklaşmasaydı, elindeki zamanlar ona insansal dönüş yapardı. Zamanın unutmadığı çok insanlar var. Ancak zamanın hızlı tüketicilerini, nedense zaman hiç anımsamıyor.

Demek ki emek ve zaman birbirinden ayrıldığında insansal kavramlar olmaktan çıkmaktadır. Zaman hırsızı bu bireyler gerçekte bireysel kurtuluş elde etmiş olmuyorlar. Zira onlar insan olmaktan çıkıyorlar. O nedenle ellerinde ne denli zaman bol olursa olsun gerçek anlamda kurtuluşu temsil etmiş olmuyorlar. İnsani yolculuğa ket vuran bu bireyciler, kendilerini zaman boşluğundan, yani kara delikten kurtaramıyorlar. Daha fazla zaman istiyorlar. İstiyorlar ama zaman insana ait bir gerçekliktir. İnsan yoksa zaman da olmaz.

Bireyselleşmeyen emekçiler, el konulan zamanlarını geri için almak toplu hareket ederler. Mücadeleyi kazanmış olduğunda, geri aldığı zamanları tüm toplumla paylaşacak ve bireyciliği yok edeceklerdi. Böylelikle emek ve zaman tüm toplumu kapsayacak ve toplumsal kurtuluş gerçekleşmiş olacaktı. Tüm toplum ayni zamanda emekçi olmuş olacaktı. Ödül, yani zaman, tüm toplum tarafından pay edilecekti. O ödül insanlığa hızla yol aldıracak ve müthiş bir devrimler çağı yaşanacaktı. Eskiden "komünistlerin amacı tarihi bilinçli ve kestirme yoldan kat etmektir” derken zamanın insansal yanını dile getirmişlerdir. Emekçiler toplumsal kurtuluşu gerçekleştiremediler. Günümüz üretim teknolojileri, ağırlıklı olarak insanı emek faaliyetinden çıkarmıştır. Makinelere bilişim teknolojileri eklenmiş ve artık makineler kendi başına üretim yapar olmuş. Emek olmayınca, zaman (ödül) da olmuyor ve insan uzay boşluğuna düşmüş gibi oluyor.

Günümüzde insan emek faaliyetinden çekildiği için artık zamanın çoğaldığı düşünülür. Oysa tam tersi, insanın zamanı daralmaktadır. Çünkü insana zamanı veren insanın emek faaliyetidir. İki günlük bir üretimle ürettiği ürünü, yine iki günde üretilmiş emek ürünleri ile takas ederek ve yeni bir iki gün için ihtiyaçlarını karşılayarak, kendisine yeni bir iki gün kazanmış oluyordu. Elinde ürün olmasaydı ihtiyaçlarını karşılayamaz ve dolayısıyla yeni bir zaman temin edemezdi. Bireysel üretim çağında kendi zamanını kendi harcayan insan, toplumsal üretim çağında kendi zamanını burjuvaziye kaptırmıştır. İşte bu heba edilen zamanı yeniden insana kazandırmak için mücadele eden toplumsal insan bu mücadeleyi kaybetmiş ve zaman burjuvazinin elinde hiç olmuştur.

İşte zamansız ve üretimsiz kalan insan, doğal ihtiyaçları için, kendi başının çaresine bakmaya çalışır. Bu süreç ayni zamanda insanın toplumsallıktan çıktığı bir süreçtir. Bu süreç insan fiziğinin, insan zihni üzerinde egemenlik kurmaya çalıştığı bir süreçtir. İşte o nedenle günümüz insanına hedonist insan denilmektedir.

Günümüz insanı dolaylı ve/veya doğrudan toplumsal olmaktan çıkmıştır. İnsan yeniden ve nasıl toplumsallaşır, bunu çok güçlü bir biçimde şu an için bilemiyorum. Toplumsallaşmanın dayatılması, toplumsallıktan çıkaran nedenleri görmemek demektir. Toplumsallıktan çıkaran nedenler nesnel dünyanın içindedir. Nesnel dünya ile savaşmak, insanın doğası ile çelişkilidir. Şu anki gerçek, toplumsallığını yitiren insanlık, hızla yok oluşa, yani kara deliğe doğru sürüklenmektedir. Kara delik insanın bilincini yitirmesi ve sürüye dönüşmesi demektir. Yani insanlığın nükleer bombayla veya benzeri felaketlerle tümden yok olması demek değildir.

İnsan önce birey, sonra toplumdur. Bugün tehlikede olan bireydir. Zaten değişim değerine dayalı üretim sisteminin tersinden çözülmeye başlaması ile birlikte eğilim insanı toplum olmaktan çıkarmakta ve sürüye dönüştürmektedir. Hep beraber kurtulalım demek, hep beraber sürüye dönüşelim demektir. Bugün toplum kaybetmiş ve kaybetmektedir. Şayet burada birey kurtulursa bireylerin ileride toplumsallığa dönüşme olasılığı vardır. Birey kurtulmazsa eğer toplumsallaşma hiçbir zaman olmayacaktır. Bütün bunlardan dolayı zaman bireysel kurtuluş zamanıdır.


Bu açıklamasının neresinde bireysel kurtuluşun maddi nedenleri var? Toplumu kurtarmak için bireyi kurtarmak lazım demiş, kendi kendini tekrarlamaktan başka bir şey yapmamış.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 48
08.10.2015- 19:27

Arkadaş bireysel kurtuluşun neden gerekli olduğunu anlatmaya çalışmış, ortaya da hiç bir şey çıkmamış. Kapitalizm insanı emeğine yabancılaştırıyor. Bilinmedik bir olgu değil bu. Bu yüzden sosyalizm kurtuluşun toplumsal olduğunu söyler. Arkadaş da bunu kelime oyunları yaparak sanki bir buluş yapmış gibi anlatmaya çalışmış ve sonra '' bu yüzden bireysel kurtuluş şart'' demiş. Saçmalamış.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]