Hayır, bence yanlıştı...
Bir kişi veya topluluğu gerici veya ilerici yapan, onun üretim ilişkileri bağlamındaki sınıfsal konumudur.
Sen her türban takan bayana veya dinle ilişki içerisinde olan insana gerici sıfatını takamazsın.
Üstelik bunların çoğunluğunun sınıfsal konumu kol veya kafa emekçisi olmaktan ileriye gitmiyorken.
Eğer bunu yaparsan bu insanları doğrudan İslamcı ideolojinin kucağına itmiş olursun ve bu kişilerin siyasal tercihleri, sınıfsal konumu ile ilintili olmaktan çıkıp, kendi yaşam tarzını koruma şeklinde olur.
Halbuki bu insanlar, sınıfsal konumları hasebiyle solun verdiği toplumsal ve siyasal mücadelenin doğrudan hitap ettiği kitleler konumundadırlar.
Yazdıklarımdan bunu mu çıkardınız? ''Türbana karşıtlık'' denilince anlaşılması gereken gerici bir partinin toplumsal ve siyasal alandaki etkinlik kazanma siyasetine karşıtlık mı, yoksa bir genç kadının başına taktığı bir şeye karşıtlık mı?
AKP'ye karşı çıkmak üstelik öyle böyle de değil, yarım ağızla hiç değil, cepheden karşı çıkmak gericiliğe karşı çıkmaktır. AKP gericiliğin koç başıdır çünkü. Başka bir başlıkta somutlaşmadan, sadeleştirmeden söz ediyorduk. İşte bu yüzden siyasi çözümlemelerde ya ''üretim ilişkileri bağlamı'' gibi sözcükleri kullanmakla yetinmeyip onun sadeleşmesini de yapalım, ya da bu tür cümleleri bu haliyle bırakmamak adına hiç kullanmayalım, derim. Çünkü yararı olmuyor. Solun bir kısmı da -nedense- hep bunu yapıyor ve solculuğun siyasette bu tür ''iri laflardan'' geçtiğini sanıyor. Oysa bu tür sözler, bu işin zorunlu yanı. Siyaset ise bu zorunluluğun güncele sadeleşmiş olarak yansımasıdır. Siyasi olan ideolojik olanın sadeleşmiş ve somutlaşmış olanından farklı bir şey değil ki!
Bir daha söylüyorum; bir kadının türbanlı hali bir solcuda farklı duygu ve düşünceler uyandırmalı ama, bu kişisel karşıtlık anlamına da gelmemeli. Türban denildiğinde anlaşılması gereken bu olmadığı gibi, böyle olmaması da bu tür simgelerin hiçbir koşulda özgürlük simgesi olarak görüleceği anlamına gelmemeli ''ve ne olacak canım'' vurdumduymazlığına da hiç dönüşmemeli.
siyasi çözümlemelerde ya ''üretim ilişkileri bağlamı'' gibi sözcükleri kullanmakla yetinmeyip onun sadeleşmesini de yapalım, ya da bu tür cümleleri bu haliyle bırakmamak adına hiç kullanmayalım, derim. Çünkü yararı olmuyor. Solun bir kısmı da -nedense- hep bunu yapıyor ve solculuğun siyasette bu tür ''iri laflardan'' geçtiğini sanıyor. Oysa bu tür sözler, bu işin zorunlu yanı. Siyaset ise bu zorunluluğun güncele sadeleşmiş olarak yansımasıdır. Siyasi olan ideolojik olanın sadeleşmiş ve somutlaşmış olanından farklı bir şey değil ki!
Burada da anlatılmak istenen sizin yanıtınızın içerdiğinden farklı bir şey değil mi?