AKP'nin derin devletle hesaplaşma, darbecileri yargılama ve faili meçhullerden hesap sorma adıyla açtığı "ergenekon davası" yaklaşık 6 yıllık bir yargılamadan(!) sonra beklenen bir gelişmeyle sona erdi. AKP'nin özel mahkemeleri asker, sivil demeden gözüne kestirdiği ne kadar gazeteci, bilim insanı, yazar-çizer varsa bir kere müebbet, yetmedi, müebbet artı 20 yıl, o da yetmedi ağırlaştırılmış müebbet artı 12 yıl şeklinde cezalara çarptırıldı. Ama işin ilginç yanı hem "terör örgütü" ve hem de "silahlı" olduğu iddia edilen ergenekon örgütünün hangi eylemleri yaptığı, örgüt şemasının nasıl biçimlendiği, başkanı ve örgüt üst yöneticileri açıklanmadı. Veli Küçükler, Kemal Kerinçsizlerin yanında, suçunu kabul etmesine rağmen beraat eden Danıştay saldırısının faili, onun yanında Balbaylar, onun yanında Haberallar, onun yanında Yalçın Küçükler ve daha nice beş benzemezlerle birlikte 12 eylül faşizminde işkencelerden geçen ve 4 yıl hapis yatan sosyalist gazeteci Merdan Yanardağlar!

Kim hangi suçu işlemiş, hangi faili meçhule karışmış, Sivas Madımak'ı mı yakmışlar, Çorum, Maraş katliamlarına mı karışmışlar, Roboski'de kürt vatandaşlarımızın üzerine bomba mı yağdırmışlar; ne yapmışlar?

Hiç biri değil!

Baştan belliydi; bu dava hukuki bir dava değil, siyasi bir davaydı. AKP Başbakan'ın savcısı olduğunu söylediği kendisine bağlı özel bir mahkemede "ileri demokrasi"anlayışını bütün dünyaya bir kez daha göstermiş; derin devlette işi çoktan bitmiş üç beş faşist eskisinin etrafına doldurduğu bir yığın muhalifi yıllarca içerde tuttuktan sonra savunmasını bile yapamayan kişiler de varken ( savunmasını yapamayan elli kişi olduğu söyleniyor) ,alel acele ve yangından mal kaçırırcasına, böyle faşizan bir karara imza atmıştır. Hukukçular davanın baştan sona hukuksuzlukla dolu olduğunu söylüyor. Ve elbette bu dava uzunca bir zaman gündemden hiç düşmeyecek ve sonuçları da çok farklı olacak! Böyle bir sonucun, kürt sorununda olası bir affa karşı ortamı dengelemeye yönelik olduğu da, çok önceden konuşuluyordu, İlhan Cihaner de bugün SOL'daki yazısında bu konuya değinmiş.

Ama işin çok daha önemli bir boyutu vardı. AKP'nin bu ve benzeri Balyoz, Devrimci Karargah, Odatv gibi davalarla devlete yeni bir biçi,m vermeye çalıştığı bir türlü anlaşılamadı. Hatta TKP dışında geniş bir sol kesim de en iyisiyle "yesinler birbirini"nin ötesine geçemedi. Oysa bu davalar AKP'nin devleti bütünüyle ele geçirip, gerici ideolojisini adım adım halka dayatmasının önemli stratejik dayanaklarından biriydi. AKP bu davalar yoluyla ülkeyi askeri vesayetten kurtaracağı, faili meçhulleri aydınlatacağı, ve sonuçta daha ileri bir demokrasiye geçebileceği algısını yaratmayı başarmış, zaten kendi saflarında bulunan liberalleri işleri bitinceye kadar kullanmış, ötesi, bir kısım solun en zayıf bölümüne Anayasa referandumunda "yetmez ama evet" dedirtmişti. Ergenekon bu sürecin önemli bir parçası olarak kullanılmıştır. Bu yüzden Ergenekon siyasi bir davadır ve AKP bu davayla birlikte aynı zamanda, muhaliflerini her türlü hukuksuzluğu da göze alarak sindirmeye çalışacağını göstermiş ve bu yolla gözdağı da vermeye çalışmıştır.

Bu böyle bitmeyecektir kuşkusuz!

AKP gerici ideolojisini her türlü zorbalıkla topluma dayatırken bu çatışmacı tavrın topluma sökmeyeceğini bütün bir gezi direnişi boyunca görmüş ve anlamıştır. Hep söylüyoruz. Bu toplumun tümü AKP gericiliği torbasına sığmaz. Bir yerden patlak verecekti ve verdi. Şimdi buna Ergenekon hukuksuzluğu da eklenmiştir.

Toplum bütün bu hukuksuzluğu,   bu vicdansızlığı, bu gericiliği, bu dinci faşist zorbalığı içine sindirir mi sanıyorsunuz?

Eylül ayı çok sıcak geçecek, çok!

Ergenekon saniklarinin savunulacak hic bir yani yoktur. "Yesin birbirlerini" dogru bir deyim. AKP'ye karsi gelmek adina Kerinsizleri, V. Kücükleri, D. Perincekleri, cunatacilari ve devrimcilerin, kürtlerin,... katilleri askerleri savunacak degiliz.
AKP'ye karsi gelmek gerek ama bunu yaparkende AKP' den daha beter olanlara destek vererek, taraf olarak degil.

Tüm cuntacilarin, derin devletcilerin, mafyanin, gericilerin cani cehenneme.

Ergekon davası geride kaldı; baktım, başlık olarak forumda çok da yer kaplamamış. Bence bir eksiklik. AKP döneminde   Ergenekon ve benzeri davalarla cemaat ve AKP ortaklığının devlete iyice yerleştiği ve o dönemde sağlı sollu liberallerle Kürt hareketi ve onun müzmin destekçileri kuyrukçular tarafından desteklendiği, devlete yerleşmenin de bu destekler ve bu davalar sonucunda gerçekleştiği gerçekliği çok daha ileri boyutta irdelenmeliydi.

Yanlışları bilmeden doğruya yönelmek mümkün olmaz. Hatırlıyorum, o dönemde bu sanalın sözde sol-sosyalist forumları neredeyse zil takıp oynama moduna gelmişti. Liboşlar, kürt hareketi ve AKP cemaat ortaklığı askeri vesayeti ortadan kaldırma yolunda dev bir adım atıyordu. Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye demokrasi ve özgürlükler konusunda bir sıçrama yapacak, boyut atlayacaktı!

Bugün hangi noktaya geldiğimiz noktasında bir özeleştiri yapıldı mı; nerede yanlış yapıldığı konusu anlaşılabilirlik kazandı mı?
Metin Çulhaoğlu bugünkü yazısının bir bölümünde bu konuya değinince aklıma geldi, ''yazayım'' dedim.

''Ergenekon davası: İnsanın tek parti dönemine, bu arada askeri darbelere karşı çıkıp ülkenin demokrasi, özgürlük ve çoğulculuk temelinde, sivil toplumun ağırlık kazandığı bir ortama kavuşmasını istemesinde ahlaki zaaf kuşkusuz yoktur. Olsa olsa bu beklentilere gölge düşüren aymazlıklardan söz edilebilir. Ancak, aynı insan, özlemini duyduğu Türkiye’nin AKP iktidarı aracılığıyla gerçekleşebileceğini düşünmüşse aymazın da ötesinde düpedüz ahmaktır.''

https://ilerihaber.org/yazar/iki-dava-ve-sol-94037.html

Türkiye   bu günlere sadece AKP'nin ideolojik donanım ve iradesi sonucu gelmediğini defarca söyledik. AKP tek başına bunu başaramazdı.; başardıysa ülkede yaşanan alıklaşma sürecinin bunda çok büyük etki ve katkısı var. M.Çulhaoğlu buna ''aymazlık ötesi ahmaklık'' adını vermiş. Doğrudur, tam bir alıklaşma süreciydi yaşanan. Yaşananları da, yaşatanları ve sürece katkı koyanları hiç unutmamak gerek bu yüzden!