Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kürt Ulusal Sorunu

Kürt sorununda savaş çözümü
Külyutmaz Okur


Barış deniyor ya, bakmayın. Kafalarındaki çözüm, başka bir savaşı, bölgesel savaşı tetikleme potansiyeline sahip.

Önce, Star'ın yayın yönetmeni Mustafa Karaalioğlu'na kulak verelim:

"Erdoğan Diyarbakır'a defalarca gitti... Barzani Diyarbakır'a daha önce de geldi... Şivan gelemese de mesajı çok geldi... Bakanlar çok defa Kürtçe konuştu... Diyarbakır meydanında binlerce kez Kürtçe türküler söylendi... Diyarbakırlı yüzlerce kez o meydanı doldurdu...

"Evet, hepsi daha önce oldu... Ama ilk kez hepsi birden oldu. Herkes birden aynı anda aynı türküyü söyledi. Herkes birden aynı vaadin altına imza attı.

"Cumartesi, sadece Türkiye'nin Kürtleri'nin değil, Irak'ın, Suriye'nin, İran'ın Kürtleri'nin de günüydü."

Birincisi, "herkes birden aynı vaadin altına imza attı" diye yazılabilmesinde, Türkiye'deki Kürt hareketinin bu şova açıkça, güçlü bir şekilde karşı çıkamaması yatıyor. Cumartesi günü Diyarbakır'da bir vaatin altına imza atıldıysa, orada BDP'nin imzası yok. Ama bu cümlelerin kurulabilmesine zemin hazırladılar.

İkincisi, BDP'nin yokluğunu hükümet, Barzani'yle kapattı. Muhataplarını oradan seçtiler.

Üçüncüsü, Karaalioğlu Irak, Suriye, İran Kürtlerinden bahsederken haklıdır. Çünkü Barzani, aynı zamanda bölgesel aktördür. Sadece Türkiye değil, Suriye'ye de, İran'a da etki etmeye çalışıyor.

Ama, dördüncüsü şu: Barzani'nin çizgisi, savaş çizgisi. Suriye'den biliyoruz: Kürtleri ÖSO'yla birlikte Suriye'ye karşı savaştırmak istiyorlar.

Sonsöz: Kürt sorununa çözüm Barzani'yle gelecekse, bunun adı barış süreci değil, savaş süreci olur.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kulyutmaz-okur/kurt-sorununda-savas-cozumu-82848

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
19.11.2013- 18:20

Yazar yazısını "Sonsöz: Kürt sorununa çözüm Barzani'yle gelecekse, bunun adı barış süreci değil, savaş süreci olur. " diye bitirmiş ki, bu saptama biraz eksik kalmış:   PKK ve PYD'nin Barzanileşmediği, AKP'lileşmediği sürece çözümü Barzani faktörüyle sonuçlandırma eğilimi bölgede bir şiddet sarmalı yaratabilir, bu doğru bir saptama. Ama İmralı ile yapılan görüşmeler, sürecin bugüne kadarki gelişimi ve AKP yöneticilerinin sorunu dinsel-sünni birlik temelinde çözme arayışları, bölgedeki aktörlerin hep birlikte Barzanileşme tehlikesini de bir potansiyel olarak da olsa ortaya getirmiyor mu?

şibusa  |  Cvp:
Cevap: 2
21.11.2013- 01:33



Manidar iki kafadar - Melih Pekdemir



Amed’de yaşanan MŞ (Malum Şahıs) ile Barzani buluşması tarihi bir gün müydü, dejavu muydu?

Bir yanıyla dejavu. 2008 yılında “Barzani çözümü mü? Kürt-İslam sentezi mi?” diye bir şeyler yazmıştım. Şimdi de “Kürt-İslam sentezi” formülü güncellenerek, Sünnilik ekseninde ve Güney Kürdistan dolayımında (ekonomik entegrasyon, sermaye kardeşliği, petrol ortaklığı şeklinde) öne çıkarılıyor.

MŞ’nin eski sözleriyle “aşiret reisi” ve “haddini bilmez” Barzani, derhal “Kardeşim Barzani” oldu. Gerçi “Kardeşim Esad” da “Zalim Esed” oluverdiğinden bu kıvraklığa şaşırmayız.

Yıllardır hep böyleydi. TC’nin başı sıkışsa Barzani’ye gider. Barzani’nin başı sıkışsa TC’ye gelir (hatta bir ara Saddam’a bile gitmişti).

Barzani’nin başı Irak’ta Maliki ile dertte. Ayrıca Suriye’de Salih Müslim (PYD/PKK) ile de dertte. Rojava’da PYD/PKK ile iktidar kavgası veren Barzani “Öcalan ile Erdoğan’ı [MŞ’yi] takdir ediyoruz” diyebiliyor, ama MŞ ile birlikte aynı Öcalan’ın yoldaşı Salih Müslim’i lanetliyor. Gel de inan!

MŞ’nin başı ise epey dertte. Hangisini sayalım? Hiç olmazsa Kürt mevzuunda bir şeyleri “mış gibi” yapması şarttı. İşte Ortadoğu’daki son durum, yaklaşan seçimler, Arınç, Cemaat filan derken, MŞ’ye bir müttefik lazımdı o müttefik de Amed’de lazımdı.

Buluşmayı tarihi kılan “şey” Kürdistan kelimesinin telaffuzuymuş. “Aa bak ‘anne’ dedi!” Aa bak, MŞ “Kürdistan” dedi! İşte bu “tarihi” bir şeymiş. Öyle ki bizim İlyas’ın (Başsoy) twitter’da yazdığı gibi adeta “Başbakan, dost ve kardeş ülke Kuzey Kürdistan’ın başkentinde sıcak temaslarda bulundu” havası yaratıldı!

Güney Kürdistan’dan gelecek boru hattından 1.5 ay içinde Türkiye’ye petrol akıtılmaya başlanması kararı alındı ya, “Kürdistan” demeyip “Kuzey Irak” deseydi o petrol akar mıydı hiç!

Yıllardır sormaktayım. Ortadoğu söz konusu olduğunda Kürtlerin lideri kimdir: Öcalan mı, Barzani mi?

Bu soru artık Rojava nedeniyle acil cevap bekliyor. Türkiye Kürtleri, yani Kuzey Kürdistan coğrafyasında yaşayan Kürtler ile Batı Kürdistan- Rojava’da yaşayan Kürtler elbette “Öcalan” diyor.

Bu hakikat ise Barzani’yi illet ediyor. Elbette MŞ’yi de… İşte “tarihi” buluşmada Rojava’da PYD’nin kurmak istediği “de facto” yönetime MŞ ve Barzani birlikte “müsaade etmeme” kararı aldılar. Asıl “tarihi” karar bu olsa gerek: Bu da bir nevi Kürt-Türk ittifakı.

Bütün bunlar olurken BDP ofsayda düşürüleceğini gördüğü için dişini sıktı, maraza çıkarmadı, zoraki bir gülümsemeyle izledi ziyareti. (PKK’nin son Nusaybin eylemi ihtar atışı mıydı? Hiç açıklama yapılmadı.) Öcalan ise AKP’ye 4 aylık daha opsiyon tanıdı. Yani seçimlere dek “bir şey” olmayacakmış…

Farkındasınızdır, bu buluşma Kürt çevrelerinde nedense sürekli “manidar” kelimesiyle yorumlandı. MŞ’nin konuşmasındaki en ironik ya da “manidar” cümle şöyleydi: “Mesud kardeşim başarılı oldu. Şiddet hiçbir yolun çözümü değil.” Bunu kime dedi? Merkezi otoriteye karşı 20. yüzyılın başından beri peşmergeleriyle silahlı mücadele veren ve ancak ABD’nin Irak işgaliyle “bölgesel yönetim” kurabilen Barzani’lere dedi! Manidar değil mi?

Ama bilhassa Barzani’nin Amed Belediyesi önündeki konuşması hakikaten çok manidardı:

“Kürdistan halkının selamını Türk halkına iletmek istiyoruz.” Kürt halkı değil Kürdistan halkı… Türkiye halkı değil Türk halkı. Manidar değil mi? “Çok açık söylemek istiyoruz ki bizim önceliğimiz Kürtlerin birliğidir.” Evet, Kürtlerin birliği... Manidar değil mi?

(“Türklerin Birliği” deyince itici de, “Kürtlerin Birliği” neden sevimli? Kürtlerin birliği, zulüm karşısında demokratik muhtevalı ve emperyalizmden kopuş projesi olarak gündeme gelir ve öyle devam ederse, elbette “anlaşılabilir” bir temenni ya da hedef… Yine de, şahsıma sorsalar, BDP’nin yerine geçeceği söylenen HDP’ye niye üye değilsin diye, “hayır” deyişimin sebeplerinden birisi “Kürtlerin birliği” gibi bir konuda tercihte bulunmak zorunda kalacak olmamdır. HDP çatısı altındaki “sosyalizan unsurlar” [ifade bir HDP’liye ait] Türklerin Birliğine önem veren CHP çekiminden çıkmak lazım derken, Kürtlerin Birliği davasında hangi ideolojinin çekim alanına girmiş oldular?)

Kürtlerin ulusal birliği, manidar iki kafadar/dindar eliyle Kürt-Türk sermaye sınıf birliği üzerinden şekillendiriliyor… Süreçte sınıfsal çözümümüzün ağırlığını koymazsak, küresel-bölgesel sermaye kendi sınıfsal çözümüyle yol alıp gidecek…

Velhasıl, soruna bir çözüm lazım, ama mazlum kimliğinde emekçi sınıf hanesini de gözlere sokmak lazım.


http://www.muhalefet.org/yazi-manidar-iki-kafadar-melih-pekdemir-28-8604.aspx

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]