Alıntı Çizelgesi: umut yazmış
Sana cevap verilmiş ancak şu yazdıklarını okuyunca liboşların bu ülke insanlarının beynini nasıl yıkadıklarını bir defa daha anlamış oluyorum! Ya arkadaş, sosyalizm burjuvazinin bütün etkidiği alanları yok etmek için iktidar olur, laf olsun diye değil. Burjuvazinin iktidarının yıkıldığı bir ülkede burjuvazinin düşüncelerine özgürlük olur mu? Yok etmeye çalışılan bir şeye can simidi atmak olmaz mı? Bunu da mı düşünemiyorsun, çok mu aklıllı sanıyorsun kendini, bunlara gericiliği solculuk olarak yuttururum diye mi düşünüyorsun? Nesin sen ya, gerçekten nesin?
diğer başlıklardaki sığ cevaplara cevap vermeyeceğim. sadece buna, içindeki iğretiliğin, insafsızca akıldışılığın, sorumsuzca düşüncesizliğin bende uyandırdığı ve karşı koyamadığım bir tepkiyle kısa bir cevap vereyim. sonra yine süreli veya süresiz olarak forumdan çekilmek istiyorum.
delikanlı, sosyalizm burjuvazinin düzeninin kurumlarını, ileriye doğru aşar, geriye doğru değil. fransız burjuva devrimi'nin "eşitlik, özgürlük, kardeşlik" sloganını alıp içine komünizan ideallerin, fikirlerin katkısıyla sınıf temelinde geliştirir. mesela içine "ortaklık" kavramını sokar. "eşitlik" kavramını kağıt üzerinde, içi boş, şekilci bir eşitlik olmaktan çıkarır, toplumsal ve sınıfsal zemine oturtur. özgürlüğü de öyle. kardeşliği de yoldaşlık kavramını içi dolu biçimde yaygınlaştırarak geliştirir.
ama mesela kamboçya'da kızıl kmerler'in yaptığı gibi aydınlara, okumuş yazmışlara düşmanlık eden ve sırf çok okumuş biri olabilir diye gözlük kullananları bile hapse, ölüme gönderen ucube bir sosyalizm olmaz! senin sözlerin bana onları çağrıştırdı.
burjuva aydınlanmasının aydın çocuğu voltaire "fikirlerinin hiç birine katılmıyorum, ama onları ifade edebilmen için hayatımı veririm" lafını edebilmiş bir kişidir. sosyalistler bu aydınca duruşun gerisine düşmez, düşemez. düşerse sizler gibi cahil-cühela takımından olur.
bakın şu hâlinize! memnun musunuz fikrî dünyanızdan? sığlığınızdan, kabalığınızdan, katılığınızdan ve anlayışsızlığınızdan memnun musunuz? elbette memnunsunuz. aksi halde değişmeye çalışırdınız. oysa sizler, refik halid karay'ın öykülerindeki anadolu bozkırlarındaki bir kasabanın uyuşuk insanları kadar memnunsunuz hayatınızdan!
içinde bulunduğunuz tepkiler bütününü solculuk sanıyorsunuz. ablalarınız ve ağabeyleriniz de size doğrusunu öğretmiyor. onlar da kendi işe yaramaz, çözüm üretmez ve iktidarsız solculuklarını sizinle devam ettirmiş oluyorlar.
dünyanın başka bir ülkesi var mıdır ki sol bu kadar zayıf olsun ve iktidara gelmekten bu kadar uzak olsun?!
"burjuvazinin etki alanlarını yıkmak"tan söz eden soluk solumuz olsa olsa plajdaki kumdan kaleleri yıkabilir günümüzde.
hiç düşünmüyorsunuz; madem siz iktidar olunca burjuvaziye fikir özgürlüğü vermeyeceksiniz, o halde şimdi iktidarda olan burjuvaziden neden fikir özgürlüğü talep ediyorsunuz?
neden adamlara kızıyorsunuz, fikir özgürlüğü ilkelerine uymuyorlar diye?
onlar neden size, can simidi atsın? onlar da "yok etmeye çalışılan bir şeye can simidi atmak olmaz mı?" diye düşünemezler mi? ama onlar sizin gibi davranmıyorlar artık. fikirleri yasaklamanın, onları serbest bırakmaktan daha tehlikeli ve sakıncalı olduğunu onlar gördüler.
ya, bırakın bu size yabancı solculuk-molculuk işlerini. işe temelinden başlayın. önce biraz edebiyat öğrenin. roman-hikaye okuyun. deniz gezmiş'ler edebiyat bilirlerdi. onların solculuğu (politik olarak eksikliği, hataları ayrı) böyle bir sağlam zemin üzerine oturmuştu. ülkemizde henüz "kültür devrimi" yaşanmamıştı o sıralar.
gidin refik halid karay okuyun. biraz türkçe'niz gelişsin. dilimizin tadına varmak için nihat sami banarlı'nın "türkçe'nin sırları" adlı ölümsüz kitabını okuyun. adam anti-komünist ve milliyetçi biridir, baştan söyleyeyim. ama türkçe'mizin sırlarını ve güzelliklerini öyle güzel anlatır ki, beğenmeden edemezsiniz.
yani temeliniz biraz sağlam olsun. biraz düşünce zenginliğine erişin. ondan sonra yavaş yavaş solculuk konusuna girersiniz ve daha derin, daha sağlam, bir fiskede yıkılmayan bir solculuk içinde olduğunuzu göreceksiniz.
kendize güveninizin geldiğini göreceksiniz. o zaman size aykırı gelen her fikri şucu-bucu olmakla itham etmediğinizi, yasaklamaya, engellemeye çalışmadığınızı da fark edeceksiniz.