Ergenekon davası kapsamında tutuklanan Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, bugün soL gazetesi yazarı İlhan Cihaner'in köşesinden seslendi.
Hadi bunu da açıklayın...
Şimdi Balbay tahliye edildi diye, yetmez ama evetçiler den profesörlere, bakanlardan cemaat yazarlarına, hukukçu yazarlardan hakim/savcılara, ne kadar hukukperverimiz varsa, sisteme bir methiye, bir övgü ki sormayın.
Aslında bu adamların geçmiş çifte standart performansları dikkate alındığında, tüm süreçten ellerini yıkayarak çıkacaklarını az çok kestirebiliyordum. Ben içeride kalanlardan birisine vereceğim sözü. Umarım tahliye kararı için konuşan bakanlar, profesörler, köşe yazarları bu vaka içinde yorum yaparlar. Aksi halde ileri de ben zaten demiştim diyebilmeleri için kendilerine, sunmuş olduğum fırsatı da kaçıracaklar!
Hadi bunu da açıklayın vesayet düşmanları, hukukperverler, ileri demokratlar, kul hakkı yemezler!
Ergenekon davasına dahil edilmemin tek nedeninin muhalif bir aydın ve gazeteci olmaktan kaynaklandığı açıktır...
Kanaltürk televizyonunda 2006 yılının sonunda Fethullah Gülen Cemaatinini örgütsel, siyasal, ekonomik yapılanmasını ortaya koyan üst üste iki program yaptım. Cemaatin medya, eğitim, adliye, polis ve finans sektörlerindeki yapılanmasını bütün yönleriyle ortaya çıkaran araştırma yaparak hazırladığım programda bu dosyayı yayınladım. Programa, konuk olarak, Cemaat yapılanmasını F. Gülenle birlikte kuran ilk 4 kişiden biri olan ve uzun süre 12 kişilik Merkezi Şura (en üst organ) üyeliği yapan Nurettin Vereni getirdim...
Kendisini Mekkeye manevi tatile göndermek istemişler. O buna sürgündüdiyor. Deyim uygunsa programdan sonra yer yerindeden oynadı. Cemaatin TSK, Emniyet, Adliye medya, eğitim ve finans alanlarındaki örgütlenmesini gözler önüne serdik. Nurettin Veren birinci dereceden bir tanık ve fail olarak konuşuyordu. Dahası sanık olmaya hazırım diyordu. Her iddiayı belgelerle destekledik. Program izlenme rekoru kırdı. Birkaç kez tekrarını yayınladık. İlk gün tam 165 bin kısa mesaj (sms) geldi. Bu rakam pop star yarışmaları dahil, televizyon dünyasında hala aşılamamış bir rekordur. (En yüksek rakam 60-65 bini geçmedi.)
İkinci program AKP Hükümeti tarafından görevden alınan ilk üstdüzey polis ve bürokrat olan Organize Suçlar Şubesi eski müdürü Adil Serdar Saçan da katıldı. Tayyip Erdoğanın adı geçen Akbil Yolsuzluğu soruşturmasını yapan emniyet müdürüydü. Emniyetteki Cemaat yapılanması hakkında da rapor hazırlayan ve dönemin DGM savcısından (Ankara) izin alarak soruşturma yapan kişiydi...
Bunun üzerine Cemaat medyasında bana karşı bir karalama kampanyası başlatıldı. Benim PKKlı, aşırı solcu ve ulusalcı bir terörist olduğum iddia ediliyordu. Kampanya koordineli olarak Zaman Gazetesi, Samanyolu TV, Samanyolu Haber Tv, Aksiyon Dergisi ve çok sayıda internet sitesinde sürdürülüyordu...
Kampanya başladığında henüz ortada Ergenekon soruştuması yoktu. Cemaat saldırılarını 2007 boyunca sürdürdü. Özellikle Özgür Gündem gazetesinin kurucusu ve yazı işleri müdürü olmam gündeme getiriliyordu. Bana hem ulusalcı, hem PKKlı, hem de aşırı solcu diyorlardı. Bu üç kavramı ve sıfatı yan yana getirmek tam saçmalamaktı. Ergenekon soruşturması başladığında benim fotoğraflarımı Tuncay Özkanla birlikte basarak bu kez de Ergenekon yöneticisi olduğum, medyayı yönlendirdiğim iddia edilmeye başlandı. Bu kampanyaya Kanal 7de katıldı. Ortada tam bir rezalet vardı. İnternetten bu kampanya görülebilir. Savcılık soruşturmasında birşey çıkmadı... Tam bu dönemde ben Almanyada bir konferans vermek için hazırlık yapıyordum...Konferansın konusu F. Gülen Hareketinin Perde Arkası şeklinde belirlenmişti. Bu ifade benim kitabımın alt başlığı ile aynıydı. Uçak biletim 28 Ekim 2008de sabah 07:00deydi. Konferans aynı gün saat 15:00 olarak planlanmıştı... Ancak 26 Ekimi 27 Ekime (2008) bağlayan gece, sabaha karşı 04:30da Ankarada kaldığım otel polis tarafından basılarak gözaltına alındım... Üç gün gözaltına kaldım ve Almanyadaki konferansa gidemedim. Bana polis sorgusu sırasında Ergenekon olayıyla ilgili önemli hiçbir soru sormadılar. Üçgün tuttular ama benim sorgum 2 saat için de bitti. Üçüncü gün sorgum yapıldı ve aynı gün savcılığıyla sevk edildim. Poliste daha çok yayınladığımız Deniz Feneri dosyasıyla ilgili sorular soruldu. Telefon tapeleriyle ilgili bir-iki önemsiz soru dışında kayda değer bir sorgulama oldu. Bana Ergenekon soruşturması kapsamında göz altına alınan biri gibi davranmıyorlardı. Bir ara Hocaefendi ile neden bu kadar uğraştığımı sordular. Ben bu soru mu diye karşılık verince Yok, sohbet sadece dediler... Asıl sorgu Beşiktaşta savcılıkta oldu. Zekeriya Öz sorgumu yaptı... Sonuç olarak mahkemeye bile çıkarılmadan savcılık kararıyla 30 Ekim 2008 günü serbest bırakıldım... Ben de serbest kaldıktan sonra susmadım. Konuya ilişkin televizyon programları yaptım, makaleler yazdım, konferanslar verdim, davet edildiğim tv programlarına katıldım. Ayrıca konuya ilişkin iki kitap yazarak Ergenekon operasyonunun gerçek anlamını, AKP iktidarının ve Cemaatin tertibini açıklamayı sürdürdürdüm. Ortada alçakça hazırlanmış bir komplo vardı. Zaman gazetesi benim için pişman olmamış şeklinde haberler yaptı. Biraz geri çekilmem ve susmam yolundaki uyarıları kabul etmedim. Bunu kendime yakıştıramadım. Sosyalist bir aydın ve yurtsever bir gazeteci olarak bu ülkeye ve topluma karşı sorumluluklarımın gereğini yapıyordum. Böyle bir itibarsızlaştırma operasyonu ve tertip karşısında susulamazdı... Serbest kaldıktan sonra Almanyadan tekrar aradılar... Ben hazırlıklarımı yaptım, vizemi aldım ve hiçbir engelle karşılaşmadan konferanstan birgün önce Stutgarta gittim. Konferans çok başarılı geçti. Hrant Dink cinayetindeki Cemaatin rolünü açıkladım... Zaman gazetesinin Stutgrat temsilcisi İsmail Kul, konferansı engellemek için Eyalet Hükümetine yazılı başvuru yapmış. Ben bu yazıyı istedim. Eyalet İçişleri Bakanlığı ilke olarak belgeyi veremeyeceklerini ama içeriği konusunda bilgilendirebileceklerini söylediler. Ancak konferansı düzenleyen dostlarımızın çabası, benim Bu konu benim için çok önemli, neden gözaltına alındığımı açıklıyor hukuken gerekli olabilir biçimindeki açıklamam sonucu, dilekçenin bir kopyasını verdiler. Zaman gazetesi temsilcisi İsmail Kul dilekçesinde özetle benim, Aşırı solcu, PKKlı ulusalcı ve Ergenekoncu bir terörist olduğumu ileri sürerek, Almanyada konferans vermem halinde oradaki Türklerin tepki göstereceğini belirtmiş. Yetkililerden bu gerekçeyle konferansın iptal edilmesini istemiş. Eyalet hükümeti ise reddetmiş. Olay tam anlamıyla bir skandaldı... Gözaltına alındığım Ekim 2008den mahkum edildiğim 2013e kadar yazdığım kitaplar, çıkardığım Yurt Gazetesi, yaptığım televizyon ve radyo programaları, Bağımsız Dergisi, verdiğim konferanslar kaleme aldığım makaleler vb. ile hem AKP iktidarına karşı sert bir muhalefet yaptım hem de Cemaati deşifre etmeyi, Ergenekon komplosunun gerçek yüzünü sergilemeyi sürdürdüm. Asıl neden budur...
Selam ve sevgilerimle.
27.11.2013
Merdan Yanardağ
Muğla E Tipi Ceza İnfaz Kurumu C/12
Zaman gazetesinin Merdan Yanardağ için ''PKK'li, Ulusalcı, Aşırı solcu ve Ergenekoncu'' demesi anlaşılabilir bir şey. Ama bir de kendilerini solcu gösterip sola düşmanlıkta sınır tanımayanların söylemlerine ne demeli? Merdan gibi komünist bir yazar, bir aydın bu ne oldukları belli olmayan karanlık zihinler tarafından ''neo-faşist'' olarak nitelendirilmiyor mu? Hem Merdan'a ve hem de Merdan üzerinden TKP'ye söylediklerinin Gülen cemaatinin söylemlerinden bir farkı var mı?
Merdan komünist bir yazardır. Merdan devrimci bir aydındır. Merdan faşizme karşı mücadelesi nedeniyle bugün demir parmaklıklar arasındadır. Komünizm düşmanlarının Merdan'ı içeri atma çabalarını bir ölçüde anlayabiliyoruz da, Merdan'a bu durumda bile hakaret etmekten çekinmeyen sözde solcu karanlık zihinler ne yapmaya çalıştıklarını anlayabiliyorlar mı?
Bu ileti en son melnur
tarafından 12.12.2013- 11:25 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Türkiye solu, Türkiye sosyalist hareketi artık kendi yuvasına dönmelidir. Hem CHP ve hem de kürt hareketi içinde bulunan samimi unsurlar Türkiye'de solun sosyalizmin bayrağının yükselmesi için sosyalist örgütlenmeler ve partiler içinde yerini almalıdır. Kürt halkının demokratik ve kültürel hakları sınıfsal bir siyaset içinde savunulmalıdır. AKP'nin son darbeyi indirdiği cumhuriyet,aydınlanma, laikliğin 23 paradigmalarıyla yeniden düzenlenebilmesi de artık mümkün değildir. Güncel siyaset çıkış noktamız açısından elbette önemlidir, ama güncel siyasetle karşımıza koyulan sorunların çözümü o sorunları yaratan sistemin çerçevesi içinde de bir çözüme kavuşturulamaz. Merdan böyle biri...Merdan çözümün sosyalizmde olduğunu bilen, kürt ve türk yoksulunun birlikte sosyalizm vermesiyle geleceğin daha güzel olabileceğini üzerine basa basa söyleyen biri...
Kürt ulusalcılığı saflarında işleri güçleri kuyrukçuluk yapmayan solculara hakaret etmek olan insanların Merdan Yanardağ'a öfkeleri de bundan. Merdan Yanardağ'a ve daha nicelerine edilen duyulan öfke, kin ve nefret ve edilen onca hakaretler ve küfürler de bundan.
Gelecek güzel günlerin Merdan Yanardağlar sayesinde olacağını bilen milyonlar var bu ülkede. Eminim o milyonlar da Merdan Yanardağ'ın bulunduğu o demir parmaklıklar ardından bir an önce kurtulması ve sosyalist mücadeleye dışarda, halkının arasında ve daha da özgür bir biçimde sürdürmesini diliyorlardır.
Buradan Merdan Yanardağ'a bir kez daha selam olsun.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.