Herkes her şeyi biliyor. Ortada gizli saklı hiçbir şey kalmadı. Taraflardan biri diğerine hırsız diyor; hırsızlıkla itham edilen de sen bana uluslararası bağlantıları olan bir operasyon yapıyorsun diyor. Sanırım iki taraf da kamuoyu önünde ilk kez doğruyu söylüyor. Bu hayırlı bir gelişme.
Hırsızlık ve yolsuzlukla itham edilenler, şu sıralar yargıyı bütünüyle yürütmeye bağlamanın hazırlığı içinde. Lafı hiç eğip bükmeyelim; tasarladıkları rejimin adı, faşizmdir. Birileri efendim, faşizm yakıştırması biraz abartılı değil mi diyebilir; 30lu yılların Almanyasından, İtalyasından örnekler vererek... Peki, onların da hatırı kalmasın, biz buna post-modern faşizm diyelim... Tasarladıkları hukuk düzeni gerçekleşirse, iktidarın yargıyla ilişkisi bakımından Nazi Almanyasından tek eksiğimiz hakim ve savcıların Führere bağlılık yemini etmemeleri olacak.
* * *
Faşizmin sınırlarında gezinen bir rejim, artık iktidar için kaçınılmaz bir zarurete dönüşmüş durumda. Başka türlü ayakta kalamayacaklarını biliyorlar. Çünkü yakalanıyorlar. Yolsuzlukları, hırsızlıkları tek tek ortaya çıkıyor. Belli ki daha da çıkacak. Sadece o da değil; Suriyedeki El Kaide haydutlarına silah ve mühimmat sevkiyatı yaparak uluslararası savaş hukukuna aykırı eylemleri ısrarla sürdürüyorlar. Yani cürüm alanları artık sadece Türkiye ile sınırlı değil. Başları büyük derde girecek. Onun korkusu içindeler. İşte o korkudandır ki, her gün bir öncekine göre daha saldırgan, daha kontrolsüz hamleler yapıyorlar. AKP iktidarı artık freni patlamış bir kamyon hükmündedir.
Türkiye önemli bir kavşağa geldi. İçinde bulunduğumuz sürecin nasıl neticeleneceği, önümüzdeki on yılları da şekillendirecek. Halkın çoğunluğunun desteğini almış bir iktidar ve onun lideri; hiç bir kanuni engel tanımadan, hiç bir kamu çıkarını dikkate almadan, kendisine oy vermemiş yurttaşların hassasiyetlerini zerre kadar önemsemeden, sadece kendi siyasi ve ekonomik çıkarı için canının istediği her şeyi yaptı ve şimdi yolun sonuna geldi. Kendisini kurtarmak için bir rejim krizini bile göze almış durumda. Hatta kimi haberlere bakılacak olursa, Cemaate yakın bir bankayı batırmak için düğmeye basmışlar; operasyonu astarı yüzünden pahalı olur diye Babacan durdurmuş. AKP cenahında ne pahasına olursa olsun iktidarda kalalım da sonrasında duruma bakarız havası hakim. Anlaşılan o ki, altın vuruşun eşiğindeler.
* * *
Gelip dayandığımız kavşak, AKPnin siyaset sahnesindeki kaderine de işaret ediyor.
İki ihtimal var.
Ya karşı karşıya kaldıkları badireyi olabildiğince zamana yayarak bir biçimde atlatacaklar, ki bu saatten sonra bu işin içinden kamu vicdanında aklanarak çıkmaları mümkün değil. En fazla biraz zaman kazanabilirler...
Ya da oğulları, kızları, kardeşleri, bacanakları ve bilcümle hempaları ile birlikte iktidara veda edecekler ve mutlaka yargılanacakları bir gün gelecek. Hâl böyle olursa, herkes için derslerle dolu bu sürecin sonunda Türkiye, bir daha benim arkamda seçmen desteği var; istediğim her şeyi yaparım hoyratlığı ile diktatörlüğe özenen siyasi figürlere kolay kolay yol vermeyecek demektir. En azından bunun için daha fazla umutlu olabileceğiz.
Unutmayalım; bundan yedi ay önce sonsuz yetkilerle donanmış bir başkanlık rejiminin hesabını yapan Tayyip Erdoğan vardı bu ülkede... Şimdi ise oğlu kanundan kaçan bir Başbakanın yönettiği ülkede yaşıyoruz. Ve unutmayalım; sağlam iradenin çözülmesi ve engellenemeyen düşüşü, yedi ay önce milyonlarca insanın sokağa çıkıp yeter demesiyle başladı. Bunu unutmayalım.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.