Yedi saatlik bir yolculuğun ardından sabaha karşı varıyoruz... Avuç içi kadar yerde bir jandarma bir de yaptığı kilimleri satan teyze uyanık... Kuş uçuyor da kervana rastlamak zor gibi... Öğlene doğru yanıldığımızı anlıyoruz... Türkiyenin her yerinden onlarca insan gelmiş, din ve bilim tartışmak için... Prof. Dr. Örsan Öymenle 14 yıl önce kurduğu Assosta Felsefeyi konuştuk...
» 200 kişi şehirden uzakta, denizin kıyısındaki bir köyde felsefe konuşmak size de delice geliyor mu? Delice geliyor tabii ki bir yanıyla. Bu projenin hayalini ilk kurduğumda 80li yılların sonuydu, ODTÜde öğrenciydim. Arkadaşlarımdan Delisin, Kimse gelmez oralara, Don Kişot musun sen? gibi yorumlar aldım. Fantastik bir şeylerden bahsediyormuşum gibi dinlediler. Olmayacak bir şeyin peşinden gitmem. Olabileceğine inandığım şeyi de mutlaka uygularım. Büyük bir tutku ve inançla bunu yapmayı çok istiyordum. 1990da ilk defa gittim Assosa ve hayalini kurduğum projeyi orada gerçekleştirmeye müthiş etkilenerek karar verdim. İşte dedim tam burada... İlk başta bugünkü gibi 200 kişi falan gelmiyordu. 25 30 kişilik bir grup vardı, bana ve projeye inananlar... Sayı giderek arttı. Bu güne kadar ortalama beş bin kişi toplantılarımıza katılmış.
» Herkes Kant bilse ne olur ki? Felsefe sorgulayıcı düşünce demek; bilgi, ahlak, sanat, bilim, din, dil üzerine... Felsefe olmadan toplumsal ve bilimsel gelişme olmaz. ABD tarihine baktığınızda felsefi gelişmenin ekonomi, sanayi, teknoloji gibi tüm alanlardaki gelişmeyi öncelediğini görebilirsiniz. Felsefe işi bizde atlanıyor, hem de bizim topraklarımızda, Miletosda doğmuş olmasına rağmen... Thales, Anaksagoras ki Atinaya felsefeyi götüren kişi olarak gösterilir, hepsi bu topraklardandır. Efeste Herakleitos... Bunlar hep Platondan önce... İşte biz de bu geleneği canlandırmak için yapıyoruz bunu. Bunu üniversitelerde de sürdürmek gerekiyor ama oralarla sınırlı kalırsa felsefe öğrencilerinin dışına çıkamazsınız...
» Peki siz felsefeci olmayan katılımcıdan ne alıyorsunuz? Türkiyede garip bir ego patlaması var. Herkes her şey olmaya çalışıyor. Buraya gelen insanın, konuya hâkim değilse, bilmediğini kabul etmesini istiyoruz. Buradaki interaktif durum pedagojik bir şey. Katılımcı öğrenmeye yönelik sorular sorabilir. Bu sayıyla da ilgili sayı arttıkça interaktif olma olasılığı azalıyor, korsan bildiri meraklıları da artıyor... Gelen başvuruların bir bölümünü kabul etmemek yöntemiyle insanların sayısı azaltılabilir; ancak bu durumda bizi elitist kılar. Son iki yıl din konusunu işlediğimiz için sayı 200ü buldu, şimdiye kadar hep 100-150 arasıydı. İnsanlar bir şey duysun, öğrensin... Her şeyi anlamasalar bile akıllarında kalan bir soru onlarda bir pırıltı yaratabiliyor; bir filozof ismi duyuyor onu araştırıyor, kitabını alıyor, okuyor; mutlaka ucundan bir şeyler kapıyordur.
» Katılımcıların arasındaki köfteci şaşırttı mı sizi? İlginçti... Ben köfteciyim deyince köfte üzerine konuşacak sandım; ama baktım bayağı felsefi soru sordu. Bizim de dernekte bir arkadaşımız var, bütün toplantılara geldi neredeyse Assosa da geliyor, Ben tabelacıyım diyor İzmitte bir reklam şirketi var... Köfteci, tabelacı, mühendis, doktor bir sürü farklı alandan insanlar geliyor. Beklemediğim şekilde iyi sorularla karşılaştım.
» Toplantılarda halk mı felsefeye çıkıyor felsefe mi halka iniyor? Bir kişinin bir alanda daha fazla çalışmış olması, 30 - 40 yılını verip bu konuda eserler ortaya koyması önemli... Herkes her şeyi yapabilir diye bir şey yok ama herkes bir şeyleri öğrenmek için emek sarf edebilir. Okumak gerekiyor, mümkünse yazmak, üzerine düşünmek... Popülizm çok tehlikeli Halk demeyelim de bir şeyi daha az bilen bir insan, daha fazla bilmek için emek harcayacak. Bizim söylediğimiz şey bu, bunun elitizmle ilgisi yok. Daha çok bilen daha az bilenin seviyesine inerse cehalet çıkar o toplumdan. Bazıları daha ayrıntılı düşünüyor, belli şeylerle hesaplaşıyor yıllarca... Uykusuz kalıyor felsefi problemleri çözebilmek için. Sonra biri geliyor yarım yamalak bilgilerle ukalalık yapıyor. Bu bir marangozun elektrikçinin işini yapmaya çalışmasına benziyor.
» En nihayetinde Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş diye şarkısı olan bir toplumuz. İçeride bilim ve din tartışıyoruz, işiniz zor mu? Zor tabii... Türkiye genelinde düşünecek olursak bizim şu andaki problemimiz 2002den beri İslamcı siyasetin iktidar olmasıyla birlikte din fetişizminin doruk noktasına çıkmış olması, dindarlıktan farklı bir şey bu. Felsefeye, sanata, hukuka siyasete din gözüyle bakmak. Sürekli dinlere referans vermek, bu toplumun çöküşünün bir göstergesi. Böyle bir sistemde demokratik bir düzen de olmaz. Böyle bir ortamda bilimin yeşermesi, felsefenin özgür düşüncenin ortaya çıkması çok zor. Televizyonları açıyorsunuz her tarafta ilahiyatçılar, imamlar, müftüler konuşuyor. Safsatalar, hurafeler anlatıyorlar, gizem programları yapıyorlar; sırlar, şifreler, astroloji programları, falcılık... Bilim dışı şeyler artık moda oldu. Bu böyle hayatın bir parçası oluyor ve empoze ediliyor. Televizyonu açtığında başka bir şey görmeyen bir gençte bilim, felsefe bilinci nasıl gelişsin? Felsefeyi zaten ilahiyat zannediyor. Onu kırmaya çalışıyoruz. Toplantılarda yapılan konuşmaların videoları YouTubedan da yayınlanıyor, yine bir çevreye ulaşıyoruz. Ama bu bizimle olacak şey değil, bizim gibi 80 tane dernek olsa Anadolunun her yerinde, Türkiyenin çehresi değişir. Bunun yapılabileceğini gösteriyoruz, gelecek kuşaklar da bunu devam ettirsin, geliştirsin...
» Her insan doğası gereği bilmeye yönelir diyen Aristotales bugün yaşasaydı lafını geri alır mıydı? Bilmiyorum ki (gülüyor) Belki şöyle derdi Her Türk doğası gereği bilmeyi istemez (yine gülüyor). Sadece Türkiye için geçerli değil tabii Dinin de çok etkisi var. İslam dünyasında çok ciddi bir cehalet ve geri kalmışlık var. Hıristiyanlıkta da vardı Ortaçağda ama onlar dinde reform yaptılar, dini pasifize ettiler, felsefe ve sanatta atılım yaptılar. Dindar olmak geri kalmışlığı zorunlu kılmıyor ama İslam dünyası dinde reform yapmayı başaramadı...
» Assosun yerlisiyle aranız nasıl? Onlarla ilişkimiz çok iyi. Muhtar gibi olduk. Uzun yıllardır tanışık olmamızın etkisi var. Bir de orada felsefe ve Aristotales bilinci yoktu. O heykelin dikilmesi için (Behramkaledeki Aristotales heykeli) fikri ben verdim muhtarlığa. Önce bir direndiler, Kim bu? diye. Sonra anlattım, Önemli adamdır, İslam felsefesini etkilemiştir falan... (gülüyor) Sonra benimsediler...
» Elini yüzünü kırmışlar ama... İdeolojik mi onu bilmiyorum. Bir kırıp dökme alışkanlığımız var. Şimdi bronz yaptıracağız. O bilinç yoktu, tapınakta bir tabela vardı, o da devrilmiş, yazı silik, Aristotales ismi bir yerde geçiyordu ama kimse kim olduğunu bilmiyordu. O bilinci geliştirdik toplantılar yapa yapa. Orası kültür ve felsefeyle özdeşleşti. Hatta köy kahvesinde bile felsefe yaptık. Doldu kahve.
» Felsefe dolu iki günün ardından DJ Örsan oldunuz... Klasik müzik çok seviyorum; ama klasik ve alternatif rockı da çok seviyorum. 1980ler; Depeche Mode, The Cure, U2 çok seviyorum. Onlarla büyüdük. O da enteresan oluyor şaşırıyor bazı öğrenciler, Profesör geliyor DJlik yapıyor diye...
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.